31 Mayıs 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Ve Manga. Ve Eurovision Şarkı Yarışması’nda ikinciliğimiz ki elbette tebrik ederiz. Doğrusu bu sene hepimizin kafası karmakarışıktı. Manga’nın yarışmaya katılacağının ilan edilmesinden tutun da şarkımızın belli olduğundan bu yarışma anına kadar. Çok net hiçbir şey söyleyemedik. Kuşkusuz ki inandık ama kuşkusuz ki çekindik. Önceki yıl Hadise adına izlenen o her yakın takip olayı bu kez gerçekleşmedi. Son bir hafta biraz provaları ilgimizi çekti belki o kadar. Perşembe final sahnesini izlediğimde (ki o gece en çok oyu alan ülke ilan edildik sonrasında) anladım ki Manga gerçekten çalışmış, hazırmış ve biz şarkımızı cidden uzaktan uzaktan çok sevmişiz de böyle içimize basmamışız anlamadığımız herhangi bir sebeple. Sahnede o gece izledikten sonra yerimizin ilk beş içinde olacağına kesinlikle ihtimal vermiş olsam bile bu seneki şarkıların bazılarını hala dinlememiş ve Cumartesi gecesi asıl final gecesine saklamıştım diğer düşüncelerimi. Ve o günden notlarıma gelince.

Öncelikle Azerbeycan (5.) ve Ermenistan (7.) şarkılarını önceden dinlemiş ve beğenmiştim üstelik. Şarkıların kafamda bıraktığı lezzeti sahnede alamamış olsam bile en azından kazınmış iki şarkım vardı kafama ve birincilik almalarına şaşırmayacaktım. İzlediğim yarışma boyunca kaçıncı olup olmayacaklarını asla kestirmeden beğendiklerimi belirtecek olursam Yunanistan (8.), Fransa (12.), İzlanda (18.), Ukrayna (10.) yer alan ülkeler arasındaydı diyebilirim. Üçüncülük kazanan Romanya için ancak eh diyebilirken dördüncülük kazanan Danimarka şarkısına diyecek hiçbir şeyim olamazdı sanırım, şaşırtıcı bir durum olurdu bence, kazanırsa üzülürdüm. Kaldı ki altıncı sırada tamamlayan Belçika şarkısı da bana çok klasik gelmişti. Ve gelelim birinci olan Almanya’ya. Her sene kötü bir şarkı ile katıldıktan sonra atılan bu büyük adım kuşkusuz ki zafere taşırken onları olmasalardı birincilik hakkımız mıydı? Evet, birinci olmaya bu kadar yaklaşmışken peki bu birinci şarkı tacını taşıyacak mıydı? Almanya şarkısını sevdim kabul edebilirim, yarışmanın henüz başında arayı açacağını zaten kestirebildim, şaşırtıcı olmadı benim için. Yani ikinci olmamıza şaşkın bir o kadar da üzgünüm ama Almanya’nın kazanması diğer ülkelerin şarkılarına göre kabul ettiğim bir durum işte. Bu sebep seneye orada gönül rahatlığı ile olabiliriz. Ve şunu asla unutmayalım. 39 ülke yarıştı ikinci olduk, önceki senelerde de aldığımız başarılar çok önemli, ilk on sırayı bir kere mesken tuttuk. Her ne kadar kimse umurumuzda değil yarışma desek de bakmayalım onlara hala çok önemseniyor, izleniyor ve ses getiriyor ve biz her sene bir şekilde adımızdan söz ettiriyoruz. Alkışlanılası.

Haftanın Adamı ve Haftanın Sözü: Jimmy Jump - Sıçrayışım, benim hazinem; ün benim özgürlüğüm; güç ve rüzgar benim kanunum; tek vatanseverim.

Bu sene Eurovision’da İspanya adına yarışan Daniel Diges performansını sergilerken beklenmedik bir şey oldu ve sahneye Jimmy Jump çıkageldi. Ama ne çıkageliş ki hepimiz olayı gösterinin bir parçası sandık başta ama sonra olayı kavrayınca çok güldük duruma. İspanya o berbat şarkısını tekrar seslendirmek istedi sonra ve komite de durumu haklı buldu, yarıştı da. Şarkıdan çok Daniel ile bu sene İspanya bize böyle bir ilk yaşattı (keşke daha çok kalabilseydi) ama öğrendik ki kendisinin ilk eylemi değildi bu; buyrun detayları okuyun; karşınızda bir deli ve de adına son not bu olay kendisine iki bin Euro'ya mal oldu :)

Eurovision tarihinde ülkemize bir birincilik kazandıran isim ve onun cephesinde neler olup bittiğine gelince diyebiliriz ki Sertab Erener ‘’Rengarenk’’ bir şekilde yaza hazır. Geçtiğimiz Cuma başta radyolara sonra bilumum her yere düşen şarkısı ‘’Koparılan Çiçekleri’’ dinleme şansınız oldu mu bilmiyorum. DMC etiketi ile bu hafta içinde bizlerle buluşacak albümün içinde beş tanesi remix toplamda on yedi şarkı dinleyeceğiz. Diğer şarkılar şimdilik sürpriz ama çıkış şarkısına gelince imza Soner Sarıkabadayı, düzenleme Mustafa Ceceli. Remixleri saymazsam adıma albümü keyifle dinleyeceğimi umuyorum ben çıkış şarkısının sıcaklığına kapılıp da. Sarıkabadayı ile ‘’Bu Böyle’’ ve ‘’Açık Adres’’ birlikteliğinin devamı kuşkusuz gelecekti ve sanırım bunun için en uygun zaman beklendi. Şarkının nakaratına şöyle bir göz atacak, kulak verecek olursak der ki sözler ‘’Ben yazdım kadere hüznü, perişanı, sonu gelmez yine de bitemez ümitler ama yoksa bahçemin eski şanı,sebebi koparılan çiçekler.


Haftanın Albüm Kapağı: Ümit Evirgen - Bir Mum Yanar

Biri acil yanından müzik dünyasının Don Kişot’unun ne işe yaradığını açıklayabilir mi? :)

1985 yılında kuruldular ve o günden bugüne halkın içinden halkın sesi oldular. Grup Yorum’dan bahsediyorum. Her zaman yeri ve duruşu farklı olan Yorum ile üniversite yıllarında tanışan ben kısa bir süre içinde bütün arşivini tamamlama ve dinleme şansını bulmuştum ama kendilerini hiçbir zaman canlı canlı dinleme imkanına kavuşamadım. Acaba şimdi zamanı mı? 12 Haziran 2010 Cumartesi günü saat 20.00’de Beşiktaş İnönü Stadyumu’nda tarihi bir gün yaşanacak deniliyor basın bültenlerinde, doğrudur, oradaki coşku gerçekten tadılmalıdır diye düşünüyor ve mutlaka izlemeyi ve geçen bu 25 yıllık serüveni bir kere daha yaşamak istiyorum onlarla. 60 kişilik kadrosuyla şef Orhan Şallıel yönetimindeki "İstanbul Syhmphonic Project" isimli senfoni orkestrası da edecek gruba ve bugüne kadar Yorum’un albümlerine sesleriyle, şiirleriyle, üretimleriyle katılan sanatçı dostları da olacak o gün orada. Bir şekilde DVD’sinin de çıkacağına inanıyorum ama o coşku orada ayrı bir yaşanır hissedebiliYORUM. Bu arada hatırlatma fayda var, tüm her yer 17.50 YTL konserde.

Sitemizi yakından takip edenler çalışmalarını Avusturya’da sürdüren grup Nim Sofyan ismi ile karşılaşmışlardır anımsarlarsa. Zira grubun kurucusu aynı zamanda da yorumcusu Alp Bora ile geçtiğimiz sene bir söyleşi gerçekleştirmiş ve sayfalarımızda kendisini ve grubu daha yakından takip etme şansını bulabilmiştik. Nim Sofyan’ın diğer bütün üyeleri yabancı ama bizim özümüzü, kültürümüzü öyle güzel benimsemişler ki ortaya çıkan işi yadırgamıyorsunuz asla. Evet ‘’Agora’’ isimli dördüncü çalışmaları nihayetinde ülkemizde de yayınlanacak, diğer albümlerinde böyle bir şansı bulamamışlardı sadece birkaç konser için burada bulunmuşlardı. Albüm bugün yarın kapımızı çalabilir ama grubun kesinleşen bir programı var ki iki konser için ülkemize gelecekler önümüzdeki günlerde. 11 Haziran Cuma günü Ankara / Cer Modern’de 19:30 itibari ile bir gün sonra da İstanbul’da Yeniköy / Avusturya Kültür Merkezi’nde. Eğer ki Yorum konserinde olmazsam biliyorum ki orada olacağım zira sevgili Alp ile nicedir telefon bağlantısı ile görüşüyoruz buluşup tanışmayı ümit ediyorum. www.myspace.com/nimsofyan adresini gelin hep birlikte bir kere daha ziyaret edelim şimdi.

Ve Türk Halk müziği iki önemli değerini yitirdi geçtiğimiz hafta içinde. 1945 doğumlu Ömer Şan 1966 yılında TRT’nin açtığı sınavla İstanbul Radyosu’na Stajyer Sanatçı olarak girdi ve o günden bugüne ‘’Bağa Gel Bostana Gel’’, ‘’Bahçede Nar Ağacı’’ gibi başta Sivas yöresine ait olmak üzere nice türküyü derledi ve yorumladı. Şan gibi bir başka önemli değer Talip Özkan’ı da kaybettik ki 1939 doğumlu sanatçımız da Türk halk müziğinin önemli isimlerinden Muzaffer Sarısözen yolunda ilerleyen değerlerdendi aynı Ömer Şan’da olduğu gibi. Ankara, İstanbul ve İzmir Radyosunda korist, koro şefi, öğretmen, derlemeci ve müfettiş olarak görev yaptı. Bağlamada kendine özgü üslup ve icrasıyla bir ekol oluşturdu. Hayatları boyunca en güzel türküleri sundular ve paylaştılar bizlere, kendilerine rahmet sevenlerine baş sağlığı dileklerimizle.

Haftanın Şarkı Sözü: Petek Dinçöz - İşte Böyle Morarırsın (Söz: Aşkın Tuna) - Zaman geçtikçe ateş düştükçe peşimde daha çok dolanırsın / Beni ayakta dimdik gördükçe işte böyle morarırsın :)
‘’Bu şarkıyı Can’a yaşatmak istediğim duyguları düşünerek yaptırdım’’ demiş Petek Dinçöz. Kendisine hemen yanıt gelmiş Tanrıyar’dan. ‘’Petek bana morar da dese kudur da dese kızmıyorum, gücenmiyorum. Çünkü sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır. Yalnız fazla naz aşık usandırır, yaz geldi çiçekler açtı...” şeklinde. Allah herkese akıl, fikir ve gerçek aşk versin elbette.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

LOST’un finalini ve beraberinde bir iki diziyi daha seyredebildim bu hafta ve başka bir şeye zaman bulamadım. Sadece yeni bir mini dizi yakaladım ki bu hafta içinde seyredecek görüşlerimi sizlerle haftaya paylaşacağım.

Haftanın Dinletisi:

Güneşin Çocukları Genç Sanatçılar Derneği tarafından düzenlenen 05 Haziran 2010 Cumartesi günü saat 19:00’da gerçekleşecek bir şiir dinletisinde olacağım. Sunuculuğu İlhan Gerçek’in yapacağı Kadiköy Just Cafe’nin terasında düzenlenecek olan etkinlikte sahneyi çok değerli şair dostlarımla ve değerli dinleyicilerle paylaşacağım için şimdiden heyecanlıyım. Yakın bir tarihte yeni şiir kitabı ile bizlerle buluşacak olan, ünlü birçok şarkının da söz yazarı - şair Yelda Karataş, sitemizde ‘’Şairhane’’ isimli köşeyi de hazırlayan sevgili dostum şair Zeki Çelik, ve daha önce bir şiir albümü de yayınlayan en son ‘’Aşk ve Ceza’’ isimli dizide Ahmet Moran rolünü oynayan değerli oyuncu Halil Kumova diğer katılımcı konuklar. En yeni şiirlerimi sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyacağım.

Beraberinde yarın yeni bir yayın ile sizlerle birlikte olacağız sayfalarımızda. kadrikarahan.net’in Haziran yayın yine dopdolu. Türk edebiyat dünyasının çok önemli bir kadın şairi sayfalarımızda konuk olacak öncelikle. Beraberinde üç başarılı genç müzisyen sayfalarımızda ilk albümlerinin heyecanını paylaşacak. Bir tanesi enstrümanı ile yıllarca birçok sanatçıya eşlik eden ve nihayetinde ilk albümünü yayınlayan başarılı bir müzisyen. Diğeri son zamanlarda sözleri ve besteleri ile ismini duyuran yakın zamanda ilk albümü ile buluşacağımız özel bir kadın müzisyen yine ki çok iddialı bir çıkış öncesi bizi kırmadı. Ve son konuğumuz yurt dışında yaşayan ve ilk albümü ile bizlerle henüz çok yeni buluşan bir başka değerli dostumuz. Beraberinde müzik ve sinema yazıları ile değerli yazarlarımız yine bizlerle birlikte.

Ötesinde bir ayın son sendromunda da tüm yoğunluğumuza rağmen sizlerle buluştuk. Ülke olarak yine kötü bir başlangıç oldu haftaya ayrıca ama güzel şeyler dileyelim yine de güzel olalım. Görüşmek üzere.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

http://eurovision.ndr.de/news/meldungen/voting144.html

Bu sayfada aciklanmis Jüri ve Televoting sonuclari..
Televotingte ikinci, Jüride sekizinciyiz.. Toplamda ikinciyiz..

Kadri Karahan dedi ki...

Evet sabah benim de gözüme takıldı çok ilginç; yaşasın televoiting :) ...

Adsız dedi ki...

Televoting ve Jüri Oylamasinda en istikrarli iki ülke Ingiltere ile bizi demis Almanlar :o)

Bu arada yasasin, gecen sene de ikinciydik ancak jüri dörde cekmisti Düm Tek Tek'i..

Kadri Karahan dedi ki...

Saçma sapan bir hal aldı bu durum ya her sene kafalar karışıyor ...

Mesela TR. jürisini gösterdiler o gün hiç kimse tanıdık değil, tamam elbette boş insanlar demiyorum da ne kadar sağlıklı kendileri bu yarışma için tartışılır, dünyada da farklı olmadığını düşünüyorum ve jüri sistemini onaylamadığımı belirtmek istiyorum ...

Ayrıca bu sene yarışma ile birlikte oy verme işleminin başlamadı da sağlıklı değil ve düpedüz haksızlık ...