31 Ekim 2010 Pazar

Pazar'lık - Dizi Müzikleri


Üç köşe yetmedi karelere bölüyorum blog sayfamı. Ve artık her Pazar günü ‘’Pazar’lık’’ isimli bir köşemiz olacak. Söz vermemekle birlikte yetiştiğim ölçüde bu köşede sizlere konsept dahilinde seçtiğim şarkılarla güzel bir Pazar günü yaşatacağım, yani bu şarkıları dinlememişseniz gününüz güzel olmayacak :) Şaka bir yana bu haftanın seçkisine gelince …

Cnbc-e Dergisi Kasım sayısında okurlarına içinde Dexter, Mad Men, Chuck, Gossip Girl, One Tree Hill, Ghost Whisperer, The Big Bang Theory gibi yer verdiği dizilerin müziklerinden oluşan nefis bir CD hediye etmiş okurlarına. Hiç eksik kalır mıyım, ben de ediyorum :)

Keyifle izlediğim diziler içinden bir seçki yaptım. Kiminin açılış kiminin kapanış kiminin de önemli fon müziklerinden seçtim.


Band Of Brothers - Main Theme
Desperate Housewives - Opening Theme
Dexter - Main Title
Heroes - Natural Selection
İnto The West - İnto The West
Persons Unknown - Main Title
Prison Break - Main Title
Rome - Rome Main Title Theme
Spartacus Blood And Sand - End Titles
The Mentalist - Scene Of The Crime
The Prisoner - Titles
The Tudors - Main Title Theme


30 Ekim 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Ankaralı Işıl

Ankaralı Işıl - MSN


Beni görmek istersen kendine bir web cam al

27 Ekim 2010 Çarşamba

Pikap


Haftanın Temennisi: Ersan Erdura’dan geliyor :)


Haftanın Albüm Kapakları: Ümit Besen (Sahiden de çok yaşasın :))



İlk 45’lik / Son CD: Nükhet Duru (Yaşlandıkça gençliğe yaslanmak, dupduru)



1974 - Aklımda Sen Fikrimde Sen / Karadır Kaşların


2010 - İlk İki - Avrupa Müzik


Haftanın Kahramanı: Bilgen Bengü


Sitemiz için konuğumla bir söyleşi yapmak üzereydim ki telefonum çaldı ve gelen telefon Kanal A’dandı ve ertesi günü için sabah programlarından olan ‘’Esra Harmanda ile Üsküdar’da Sabah’’ programı için konuk olup olamayacağımı sormaktaydı. Esra ile internet üzerinden tanışmıştık, birçok arkadaşım da programına konuk olduğu için izleme şansını bulmuştum. Peki dedim acaba diğer konuk kim olacak, Bilgen Bengü dedikleri zaman asıl nasıl rahatladığımı anlatamam. Netice de ilk TV programım ve ötesi canlı yayın olacaktı. Söyleşimi yapıp evime döndüm ve uzun bir gece oldu adıma. Sabah kanala vardığımda çok güzel karşılandım ve bir odaya alındım, derken Bilgen Bengü içeri girdi ve tanıştık. Esra’nın da yanımıza gelmesi ile sohbet başlamıştı bile ötesinde yayına hazırdık ve stüdyo’ya alındık. Derken çekim başladı, iki şiir okuduğum programda adıma her şey o kadar rahattı ki nasıl olabilirdi. Elbette Esra’nın ve programının, ekibinin içtenliği bir yana yanımda bir Bilgen Bengü vardı haliyle konuşacak çok şey de, zaman su gibi aktı, şarkılar da. Yıllarca ekranlarda izlediğim, plaklarda - kasetlerde dinlediğim ve hatta filmlerde bile izlediğim Bilgen Bengü ile konuk olmak benim için ayrı saklanacaktı. O gün Üsküdar’da Sabah bir başka oldu gerçekten de.

MP3/45: Zaliha - Beklenmeyen Misafir

Söz ve müziği Mustafa Alpagut’a ait olan 1977 yılına ait olan bu çalışma sizi alıp bambaşka bir yerlere götürecek. Yorumcusu Zaliha kimdir ya da bugün ne yapmaktadır kısmını çok merak ettim ve internette araştırırken kendisine ait bir blog sitesi buldum, orada da bir söyleşisini okudum. Asıl adı Saliha olan Zaliha kendisi ile gerçekleştirilen söyleşide müzik yolculuğunu detayları ile anlatmış. 1982 yılında müziği bırakma kararı alan sanatçının ‘’Murat’’ marka otomobillerin isim annesiymiş mesela ve yine bir başka dikkatimi çeken başlık da şu: ‘’Reyhan’’ı, ‘’Çökertme’’yi ilk söyleyen benim. O zamanlar Çökertme zeybeğini benim söylediğim yerde kimse söyleyemezdi. Şarkısını dinleyin ve diğer detayları ile şu adresten bu keyifli söyleşiye bir göz atın derim. http://zalihasesinefsanesi.blogcu.com/3-5-oktavlik-ses-zaliha/4841954

45’link: Diskotek

‘’Diskotek, pek çok alanda olduğu gibi müzik özelinde de süregelmiş yazılı tarih geleneksizliğimizi baltalamak amacıyla atılmış bir adımdır. İçeriği diskografilerdir; ya da daha bir Türkçesi “külliyat”lar...’’ Bu şekilde tanımlanan site içinde gerçekten çok güzel bir çalışma yapıyor sevgili Ercan Demirel. Ben de birçok arkadaş gibi zaman zaman katılımlarda bulundum ve bundan ayrıca mutluluk duydum, duymaya da devam edeceğim. http://www.diskotek.arkaplan.com.tr/ adresinizi bilgisayarınızın ‘’Sık Kullananlar’’ hanesine mutlaka ekleyin ve bu güzel akışı takip edin.

Plaket:

‘’Plaket’’ her hafta dünyaca ün kazanmış ve ülkemizde ayrı bir iz bırakmış starları kısaca da olsa anmaya devam ediyor. Geçen hafta Adamo’yu anımsamıştık bu hafta da Patricia Carli ile yola devam edelim.

Patricia Carli


İtalyan doğumlu sanatçı Belçika’da yaşarken Fransız müzik çevrelerinin dikkatini çekti. 1963 yılında ilk plağını Fransa’da yayınladı. ‘’Les Mal-aimes’’ isimli şarkısı ile özellikle tanınmaya başlayan Carli’nin 1964 yılında yaptığı beste o sene İtalya adına birincilik kazandırdı. Carli’nin seslendirdiği bazı şarkılar ülkemizde de Türkçe sözlerle yorumlandı. Ajda Pekkan’ın ‘’İlkokulda Tanışmıştık’’ ve ‘’Üç Kalp’’, Lale Belkıs’ın ‘’Ben Senden Gencim’’, Rüçhan Çamay’ın ‘’Gölgen Yeter’’, ‘’İncinen Hatıralar’’ gibi şarkılar bunlar arasında ilk aklımıza gelenler. Carli kariyerinde Türkçe sözlü şarkılara da yer verdi ki ‘’Mektup’’, ‘’Anımsa’’, ‘’Bilmezdim Evvelce’’ ve ‘’Boğaziçi (Özlerim İstanbul’’u) bunların arasındadır. Birçok 45’lik yayınladıktan sonra bir süre şarkı sözü yazarak müzik hayatına devam eden sanatçı en son 1978 yılında bir çalışma içerisinde olmuştur.

Haftanın Assolisti / Bu Hafta Gazinomuzda: Zeki Müren - Lunapark Müzikholü


Ne mutlu ki o dönemin Zeki Müren kayıtları geçtiğimiz aylarda bir albüm olarak yayınlandı. Yeniden o yıllara ve bir başka gazinoya gidecek olursak mekanımız bu hafta Lunapark Müzikholü olsun mu? Üstelik kadroya bakar mısınız? Fatma Girik, Gökben, Nazan Şoray, Nurhan Damcıoğlu, Ateş Böcekleri ve bir sürpriz isim Harika Avcı.

Haftanın Albümü: Şöhretler Gazinosu - Odeon


Odeon Müzik ‘’Odeon Koleksiyonlar’’ adı altında arşivimiz için güzellikler sunmaya devam ediyor. Bugün yarın firma tarafından yayınlanacak olan bir albümün basına yansıyan bilgilerinden anladığımız kadarı ile konsepti bu kez sinema oyuncuları oluşturuyor. Dönemin kendilerine getirmiş oldukları popülerlik beyaz perdeden gazino sahnelerine kadar uzanan bu yolculukta kimler yok ki. Ayhan Işık, Sadri Alışık, Fikret Hakan, Neriman Köksal, Fikret Hakan, Tolga Aşkıner, Kerem Yılmazer, Nebahat Çehre, Lale Belkıs, Parla Şenol, Suzan Avcı, Sevda Ferdağ, Sezer Güvenirgil bu albümde yer alacak isimler arasında ki gel de heyecanlanma.

Haftanın Şarkısı - Videosu: Seyyal Taner - Kalbimi Affettim / 1976 Yavuz Plak

Kalbimi affettim
Onsuz yaşanmıyor
Başka çaresi yok
Aşktan kaçılmıyor
Yüz kere bin kere son versem işine
Ne yapsam çare yok
O benim peşimde

o oo o yok mu yine aldattı beni
o oo o yok mu yine aldattı beni

Uslan artık deli kalbim
Bir daha sevecek değilim
Senin belki de son şansın
Desem de inanma

Kalbimi affettim
Onsuz yaşanmıyor
Başka çaresi yok
Aşktan kaçılmıyor
Hep yalancı çıktım
Ben kendi kendime
Çare bulamadım kalbimin derdine

o oo o yok mu yine aldattı beni
o oo o yok mu yine aldattı beni

25 Ekim 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu






Haftanın Albümü: Babylon Bar Vol.2

Geçtiğimiz Cuma günü yurt dışında satışı başlanan bir albüm ki teşekkür ederim kendilerine bana öncesinde ulaştırdılar. Serinin ilki ile geçtiğimiz yıl karşılaşmıştık ve gerçekten ortada çok başarılı bir yapım vardı ki ikincisi gecikmedi ve yine CLUBSTAR etiketi ile yine Gülbahar Kültür seçkisi ve miksleri ile dinleyicisi ile buluşması gerçekleşti. Türkiye’de önümüzdeki günlerde yayınlandığı zaman ayrıca albümün diğer detaylarını da sizlerle paylaşacağım ama bu albümde beni öncelikle heyecanlandıran Birsen Tezer’in yer alması oldu. ‘’Aşk Bu Değil’’ bu albüme gerçekten bir başka yakıştı ve albümün basın bülteninde kendisi için kadife sesli Türk divası tanımlaması yapıldı. Hayranı olduğum bir diğer özel ses Esra Dalfidan’da yine bu çalışmanın içinde ki ‘’Sana Bele Ne Oldu Yar’’ hep güzel okunmuştu sanki ama bu sefer gerçekten bir başkaydı. Beraberinde 2 CD 32 şarkıdan oluşan albümde Chris de Burgh, Elissa, Yasmin Levy, Eleni Vitali, Eleftheria Arvanitaki, Amir Baghiri, Gotan Project gibi dünyaca ünlü isimler de yer aldı ama inanın tanışacağınız çok yeni isim, grup ve buluşmalar var burada. Buyrun detaylar: http://www.musicline.de/de/product/Various/Babylon+Bar+Vol.2////4260036283280

Geçen haftaya sessiz sedasız ortaya çıkan ama bir ömre damgasını vurabilecek kadar güçlü albümler damgasını vurdu, şöyle ki; elbette hepsini dinleme şansını bulamadım ama şöyle bilgilerine bir göz attığımda ya da tanıtımlarına şöyle bir kulak verdiğimde özellikle alternatif müzik dinleyicilerine resmen bayram havası. Kalan Müzik üç yeni albüm yayınladı. Etnik müziğin ülkemizdeki başarılı isimlerinden biri olan Mikail Aslan’ın yeni albümünün adı ‘’Pelgüzar’’. Bir aşk destanından yola çıkılarak kurgulanan albüm doğal ortamda saz - söz eşliğinde icra edilmiş eski aşıklama usulünü anlatıyor ki buram buram doğu soluğu. Bir diğer albümün sahibi ise Ahibba. Grup Arapça rock yapıyor ki Türkiye’de bir ilk bu. “Sınırlarını güneşin çizdiği bir dünya özlemiyle söylenecek daha çok şarkı var” tanımlaması yapılmış bültenlerinde. 11 şarkı içinde başka tatlar ve yakalamakta fayda var. Firmanın son albümü ise İlyas Parlak imzalı. Albümün adı ‘’Manahos - Trabzon Türküleri’’. Bu kez de Karadeniz renkliliği, zenginliği. Kalan Müzik çok özel bir firmadır, hiçbir albümünü es geçmemek lazımdır.

+

İnan Ulaş Kıvanç’ın ‘’La Musique Sans Film (Filmsiz Müzikler)’’ albümünü merak ettim. Cem Adrian’ın da bir şarkıda konuk sanatçı olarak yer aldığı çalışmayı dinlemeyi bu haftaya sakladım.
Pek ilgimi çekmese de kuşkusuz özel dinleyicileri var. Klasik müziğin ülkemizdeki başarılı temsilcilerinden Gülsin Onay’ın ‘’Mozart Konçertoları’’ ve Burçin Büke’nin ‘’Chopin’’ albümleri yine geçen hafta yayınlandı.
Niran Ünsal’ın son albümüne sazı ve sesi ile eşlik eden Ali Osman Erbaşı’nın aynı firmadan bir de enstrümantal albümü yayınlandı ki adı ‘’Siyah Beyaz İstanbul’’. Ünsal ile olan düetlerinden ‘’Aziz Dostum’’ ayrıca bu albümde de yerini almış.

Haftanın Işıl Işıl’ı: Ankaralı Işıl

Albümün adı ‘’Evire Çevire Sev Beni’’ :) Süper değil mi al dinle beni diyor resmen. Sonra diğer şarkı adları tam bizim ‘’CŞA’’mız için açık davetiye ki ‘’Barlara Koçum Barlara’’, ‘’Rezil Oldum Aleme’’, ‘’İndire Gardi’’, ‘’Tık Dedi Kapı’’, ‘’Boyun Posun Devrilsin’’ sadece birkaçı. Araya ‘’Burçak Tarlası’’, ‘’Zühtü’’ falan da sıkıştırılmış ama geçin onları. Haftanın albüm kapağı da kendisine ait ayrıca ki haftanın şarkı sözü de. Haftamız ışıl ışıl olacak valla.

Haftanın Şarkı Sözü: Ankaralı Işık - MSN

Buluşmak yok kafede, diskoda pastanede, telefon çok pahalı, adresim mesenede :)

İmparator İbrahim Tatlıses geçtiğimiz hafta yeni albümü yayınladı. Yine çok satacak, yine çok konuşulacak orası kesin. ‘’Hani Gelecektin’’ ismini verdiği albümü elbette denk geldiğim yerlerde dinleme şansım olacak. Tatlıses kendi firmasından yayınladı bu albümü ama tek başına değil bir başka albüm daha yayınlandı ki bunu da hiç anlamam. Sırf o kişi o şarkılarda dans ediyor diye kapak olabilir mi bu elbette hayır; ne yapmıştır ya da bu şarkılarda nasıl emeği geçmiştir merak ederim ama Tatlıses’in TV programlarının vazgeçilmezi, dansın meleği denmiş kendisi için Didem’i de bu vesile ile albümlenenlerden. Albümde Yaşar Akpençe, Volkan Çanakkaleli başta çok değerli enstrüman sanatçılarının imzaları var. Bu albüm bence onların.

+

Jehan Barbur’un albümü de yalan oldu. Geçen hafta Pazartesi yayınlanacağı duyurulan çalışma Cuma’ya ertelendi. Şimdi de Salı günü görünüyor. ‘’Hayat’’ sorununa tez çare Ada Müzik.
‘’Avrupa Yakası’’nın Yaprak’ı Hane Caneroğlu uzun zamandır çeşitli mekanlarda sahne alıyordu. Caneroğlu ilk albümü ‘’İçimde Saklısın’’ı Seyhan Müzik etiketi ile bu hafta piyasaya sürüyor.

Ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Ülkemizin dört bir köşesinde coşku içinde kutlanacak bayram ve şöyle kesinleşen programlara baktığımızda İzmir Karşıyaka’da Zülfü Livaneli (28 Ekim) sahne alacak. Livaneli 29 Ekim gününde de Bursa’da (Nilüfer) olacak. Şişli Belediyesi’nin konuğu ise Serdar Ortaç (Cevahir AVM Önü). Kadiköy belediyesinin konser tercihi ise bu sene Gökhan Özen. Şişli’de ya da Bağdat Caddesi’nde kutlamalar bir başka keyif biliyorum ama yürüyüşe katıldıktan sonra evinize gitmek en iyisi hani boş verin konseri diye de yaklaşabiliriz olaya :) Ben bu sene İstanbul’u izlemek istiyorum o güzelim renkler içinde yine :)

+

Artık o da bizden biri. Yasmin Levy’i Türk dinleyicisi çok sevdi kaldı ki o da bizi. Yeniden Türkiye’ye gelecek olan sanatçı 30 Ekim’de TİM’de olacak. 03 Kasım’da İzmir, 04 Kasım’da da Adana’da olacak gelmişken, dinlemeyen kalmasın.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Öncelikle şair Arif Damar hayatını kaybetti. Cenaze törenine katılarak kendisine olan son görevimizi yerine getirdik Cuma günü. Ayrıca Reyhan Karaca’nın kardeşi Fatih Karaca’da geçtiğimiz hafta aramızdan ayrıldı. Kendisi ile bir etkinlikte tanışmıştım ki çok çok üzüldüm. Hayat işte ölümün yaşı yok böyle, ölümün rengi aynı bir tek, ölümün acısı çok öyle. Kendilerine rahmet ve sevenlerine sabır dilerim.

Geçen hafta bazı dizi önerileri aldım ve değerlendimeye başladım. İçlerinden en yakını ‘’Hawaii Five-O’’ gibi geldi. 1968 - 1980 yılları arasında aynı adla yayınlanan dizinin yeni uyarlaması ki uzağa gidilmemiş aynı yönetmen çekmekte bu diziyi de. Babasının öldürülmesinin ardından ki genellikle bu tarz diziler hep birisinin öldürülmesi ile başlıyor biliyorsunuz Hawaii’ye dönen ve burada vali tarafından özel bir yetki verilen Steve kendisine yeni arkadaşlar bulur ve bir takım kurar. Artık amaçları suçluların peşinde tam yetki ile dolanmaktır. İlk iki bölümü çok heyecanlandırmasa da o eski hava solunuyor dizi de ve sempatik oyuncularla bu iş devam edecek gibi görünüyor. Daniel Dae Kim yani Lost’un Jin’i dizinin sürprizi.


‘’Murder By Numbers - Adım Adım Cinayet’’ haftanın ilk izlediğim filmiydi. Bir TV dizisinden farksız gibi görünen yapım Sandra Bullock faktörüne rağmen çok vasat. Dedektif Cassie’nin yıllar önce yaşamış olduğu bir olayın yeniden gün ışına çıkması ile birlikte kafası zaten biraz karışıktır. Üstüne bir de karşılaşacağı cinayet vakası eklenecektir. Her ikisini de çözmeye çalışırken adım adım sonuca ulaşılacaktır. Dediğim gibi beni pek sarmadı. Bu filmi ardından ‘’Cassandra's Dream - Cassandranın Rüyası’’ izledi ki Woody Allen’in senaryosu ve yönetmenliğini yaptığı filmin iki de çok güçlü oyuncusu var. Ewan McGregor ve Colin Farrell iki kardeşi oynuyor. İkisinin de farklı hayalleri var ki bunlardan biri zengin olmak istemeleri. Bu uğurda göze alacakları çok şey olacak ya da olamayacak velhasıl ara ara uzun diyaloglarla sizi kassa da yine de izlememek olmaz. Allen’in son dönem filmlerindeki sonları sevmiyorum ve burada da bununla karşılaşıyorum, bu noktada anlamadığım bir şeyler var.


Çocuklarını kaybettikten sonra bir orman kulübesine yerleşen çiftin hikayesi anlatılıyor ‘’Deccal - Antichrist’’ isimli filmde. 2009 yapımı film Cannes Film Festivali’nde gösterilmişti ilk kez ve oyuncusu Charlotte Gainsburg’a en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırmıştı. Psikolojik gerilim tarzında olan film özellikle Lars von Trier imzalı ki zaten çok tartışılan bir yönetmenliği var. Ya seviyorsunuz ya uzak durmayı tercih ediyorsunuz. Bu filmi adına ortalarda bir yerdeyim ben. Çok detaylı ve uzun uzun üzerinde tartışılacak kadar açık ve de saçık bir film bu ama izlemeden geçilecek bir film değil asla.

Güzel bir hafta olsun hepimize.

23 Ekim 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Ahmet Eşkin

Ahmet Eşkin - Çal DJ
Çal DJ çal senden olsun, biraz dertli hüzünlü olsun
Bu gece şarkılar senden ikramlar da benden olsun

20 Ekim 2010 Çarşamba

Pikap

Plaket:

Biz onları çok sevdik, onlar da bizi çok sevdi. Sevmekten çok öteye de gittik ve onlara, şarkılarına Türkçe sözler yazmaya ya da onlar için şarkılara kadar da gittik sonra. İyi ki vardılar, iyi ki renk kattılar. Bu hafta en unutulmazlarından olan Adamo ile birlikte olalım haftaya da Patricia Carli ile yola devam edelim.

Adamo

1943 doğumlu Sicilya doğumlu olan Adamo albümleri dünya çağında yüz milyonu aşmış ve Avrupa’nın önemli sanatçıları arasında yer almış bugünlerde Belçika’da yaşayan ve bir dönem birçok önemli şarkıda imzası olan bir sanatçı olarak akıllarımızda kalmış. Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı Türkçe sözleri ile ‘’Her Yerde Kar Var’’ başta olmak üzere ki bildiğiniz üzere Ajda Pekkan ve daha sonra Nilüfer yorumlamıştı yine bu şarkıyı ‘’Sen Sevme Beni’’, ‘’İsmini Haykıramıyorum’’ gibi şarkıları bugün hafızalarımızda özel olarak yer alır. Ayrıca sanatçının önemli bestelerinden biri olan ‘’Car Je Veux’ ülkemizde ‘’Karlar Düşer’’ adı ile Emel ve Akrep Nalan tarafından yorumlanmıştır. Adamo ile ilgili daha fazla bilgiye sanatçının web adresinden ulaşabilirsiniz. http://www.adamosalvatore.com/

MP3/45: Turgay Merih - Çalsam Bir Gün Kapını


İlk 45’liğini 1973 yılında yayınlayan Turgay Merih yine takibinde yayınladığı diğer çalışmaları ile o yılların sevilen erkek vokallerinden biri olmayı başarmıştı. Öyle ki aynı yıl Her dergisince yılın ümit veren erkek sanatçıları sıralamasında dördüncü sırada yer almıştı. 1977 yılında yayınladığı ‘’Çalsam Bir Gün Kapını’’ sanatçının naif yorumundan özellikle akıllarımızda kalmıştı. Zerrin Özer’den dinleyip sevdiğimiz ‘’Hekimden Sorma’’ isimli şarkının da ayrıca bestecisidir.

Cover:

Bir dönemin en popüler şarkıları yıllar sonra başka seslerde yeniden hayat buldu ya da bulmaya devam ediyor. Ayrıca sanatçıların bizzat kendileri de bazen bu şarkılarını yeni bir albüme taşıyor ve yeniden yorumluyor. İşte eskileri kadar lezzetli, bir o kadar da yeniden, o günün müzikal altyapıları içinde bağrımıza bastığımız son yılların en saklanacak bazı albümleri. Karşılaştığımız yerde yeniden dinlemeli.

Ajda Pekkan
1998 - Best Of Ajda
2000 - Diva
.
Nükhet Duru
1998 – Bir Nefes Gibi’ler

Zerrin Özer
2000 - Bir Zerrin Özer Arşivi

Edip Akbayram
1998 - Dün ve Bugün

Erol Evgin
1991 - Erol Evgin ile Yeniden

Haftanın Kahramanı: Nur Yoldaş

Askerliğimin ağır ve Ağrı’lı günlerinden biriydi ve dediler ki askeriyenin içinde bir konser olacak sen de gel. Dedim ki dünya kadar işlerim var yine kim bilir ve nereden kimler gelmiştir hiç çekemem. Sonra merak ettim ve bir baktım. Beş - altı isimli kadronun başında Nur Yoldaş’ın ismi vardı. Bu dedim olamaz, bir isim benzerliğidir ya da öyle bir şeydir yine de bu ihtimali göz ardı edemedim ve belirlenen saatte oraya gittim. Bugün hayatımın izlediğim en enteresan konseridir o mesela. Herkes çıktıktan sonra karşılaştım onunla ve inanamadım. Evet elbette orada söyleyeceği şarkılar herkesin bileceği, eşlik edeceği şarkılardandı ki bir kağıt aldım elime ve aynen yazdım oraya: Sultan-ı Yegah. Hangi şarkıyı istedin dedi komutanlarımdan biri ve kağıtı gösterdim. Vay dedi bu şarkıyı nereden biliyorsun sen, doğru nereden bilebilirdim ki işte huyum kurusun :) Velhasıl eline kağıtı alan Yoldaş’ın o anda yüzündeki gülümsemesini ve orada sadece benim için o şarkıyı söylemesini asla unutamam.

İlk 45’lik - Son CD: Gönül Yazar (Bir taşbebek olamaz herkes :))

1962 - Bak Bir Varmış - Takamadım Başıma Yıldızlardan Tacımı / Şençalar (78’lik)

2008 - Forever / OSSİ Müzik

Haftanın Kitabı: Naim Dilmener - Hafif Türk Pop Tarihi - Bak Bir Varmış Bir Yokmuş

Başucu kitaplarımdan biri olan Naim Dilmener’in bu kitabı ilk iki baskısını 2003 yılında yapmıştı. İletişim Yayınları 2006 yılında bu kitabı tekrar bastı ki bu baskısına şu anda internet satış sitelerinden ya da kitapçılardan ulaşmanız mümkün. 400 sayfalık bu kitapta 60’lı yıllardan 2000’li yılların o ilk sürecine kadar müzik adına çok şey öğreniyoruz. 60’lı ve 70’li yılların 45’likleri, 80’li yılların LP’leri ve kasetleri, 90’lı ve 2000’li yılların kasetleri ve CD’leri ki içinde nice şarkısı, nice aranjesi, nice fotoğrafı, nice bilgisi, nice detayı. Eğer ki bugüne kadar okumamış iseniz gerçekten çok şey kaçırmışsınızdır, okumuş iseniz bile bir kere ile asla yetinmeyeceksiniz. Kendisinin yazılarında yaptığı gibi yapacağım ve bu başlığı da bu şekilde tamamlayacağım :)

Bulursanız kaçırmayın:

Naim Dilmener - Sabrina - The Remixes / Çalıntı Yayınları
Naim Dilmener - İmkansız Aşk Hikayeleri / Çalıntı Yayınları
Naim Dilmener - Eleştirmenin Günlüğü / Everest
Naim Dilmener - Hür Doğdum Hür Yaşarım - Ajda Pekkan Kitabı / Everest
Başta Gazete Pazar olmak üzere Radikal, Milliyet Sanat, Hayvan dergisi yazıları
Ve adının içinde yer aldığı her albüm elbette ...

Poster:

Ayla Dikmen

Haftanın Solisti / Bu Hafta Gazinomuzda: Fatma Girik - İstanbul Gazinosu & Tepebaşı Cumhuriyet Gazinosu


Bu hafta iki gazinodayız ve yıl 1969. İlanlarda en çok dikkat çeken isim kuşkusuz Fatma Girik. Aynı yıl ilk kez Maksim’de sahneye çıkan oyuncu daha sonra bu iki mekanda programlarına devam ediyor. Nesrin Sipahi, Nuri Sesigüzel, Kamuran Akkor gibi isimler her iki ilanda da gözümüze çarparken birinde Semiramis Pekkan diğerinde ise yine sahnelerde ilk defa yer alacak olan bir başka oyuncu Kuzey Vargın dikkatleri çekiyor. Bu heyecanı çok sürmese de Fatma Girik o günden bugüne sinemanın en önemli isimlerinden biri olmaya devam ediyor.

Haftanın Şarkısı - Videosu: Ayla Algan - Versin Tanrı İstemeden 1976


Bir sevda geldi başıma
Bakın şu gözyaşıma
Tutulmazdım a dostlar
Ne oldu bana

Gel yanıma kanım kaynar kanına

Aşk içinde aşk yaşarım
Dünyayı bir pula satarım
Ben yarsız geçen ömrü
Ömürden mi sayarım

Ah demeden vah demeden versin tanrı istemeden

Aşk dilinden anlayana
Canım kurban ederim
Yâr yanına çağırsa
Ağlar giderim

18 Ekim 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu


Haftanın en sürpriz albümü Niran Ünsal’dan geldi. İlginç bir çalışma çünkü Ünsal kariyerinin altıncı albümünde türkü yorumluyor. Saz ve ses olarak Ali Osman Erbaşı’nın kendisine eşlik ettiği bu albümünün adı ‘’Bir Avaz Bir Saz’’. Öncelikle bugüne kadar vokaline hiç sözüm olmadı kendisinin ama özellikle son çalışmalarını içime sindirerek dinlemedim kendisinin. Bu albüm için böyle bir durum yok zira yer alan türküler zaten yıllardır çeşitli isimlerden de kulağımıza aşina, kalbi titretmesinden de saz, avaz. Bu durumda benim beğenmemem için bir sorun yok ama şunu da söylemeden edemeyeceğim; gerekli bir albüm mü? Hayır. Gereksiz mi? Saklanabilir. ‘’Mican’’, ‘’Feraye’’, ‘’Ah Bir Ataş Ver’’, ‘’Efem’’ özellikle öne çıkanlar adıma. 11 türkünün yer aldığı albüm Arma Müzik etiketi ile piyasaya sunulmuş. Az önce de belirttiğim gibi Ünsal’ı yeniden dinlemek keyifli ama keşke bir ‘’Haktan’’, ‘’Şarkılara Tutundum’’ albümleri misali şu anda öyle çıkıp gelseydi, sanırım ihtiyacımız vardı böyle şarkılara.

Türkülerden gidelim o zaman bir yeni albüme daha uğrayalım. Kendisi ‘’Veda’’ filminin müziklerinde hayran bırakmış herkesi ki izlemedim, dinlemedim; Elçin Bulut’un ilk albümü ‘’Ege’ye Sevdalandık’’ geçtiğimiz günlerde dinleyiciye sunuldu. Müzik yönetmenliğiniz Zülfü Livaneli’nin yaptığı albümdeki tüm çalışmaların aranjelerini Ferhat Livaneli yapmış. Albümün açılış şarkısı ‘’Ege’’ bir Zülfü Livaneli çalışması ki bu şarkı albümde enstrümantal olarak da yer almış. Bu arada ‘’Abalı Zeybeği’’ isimli çalışmada Livaneli kendisine ayrıca vokal yapmış. Beraberinde bir çalışma hariç tüm şarkılar yine anonim ki ikisi Rumeli türküsü diğerleri Ege zeybekleri. Açıkçası böyle tüylerimi ürpertecek bir ses duyamadım ben eğer ki Livaneli’lerin ismi olmasaydı belki de dikkatimi çekmezdi çalışma çünkü bunun gibi nice ses, nice albüm geldi geçti müzik dünyasında. Ama işte içlerine girince durumlar, kurgular kuşkusuz farklı, ne denilebilir ki; kimisi şanssız, kimisi şanslı.

Bir DMC klasiği ile yeniden karşı karşıyayız. Suzan Kardeş’i çok severim öncelikle. Geçtiğimiz günlerde stüdyo da olduğunun haberini aldım ve açıkçası ondan bir albüm bekliyordum ama bir yeni şarkı geldi ki bakın nasıl geldi. Daha geçen sene bu zamanlarda ‘’Bekriya’’ serisini yayınlamıştı zaten firma ikili olarak da yine aynısını yaptı. Tamamen kafaların karışmasından başka bir şey değil yapılan olay düşünsenize bu albümleri zaten alan aldı. Şimdi bu yeni şarkı ‘’Ninno’’ için ben tekrar bu CD’leri almaya neden zorlanıyorum hani değil mi? Sıradan bir kişi sıradan bir alışveriş hali bu albümü alabilir ama iyi bir müzik dinleyicisi bu albümü zaten almıştır ama bu kez almayacaktır ve dolayısı ile de bu şarkı arşivinde olmayacaktır. İşte ondan sonra korsan müzikten yakınır dururuz ki bu durum bile açık davetiyedir. DMC bu albümler ile vakit kaybedeceğine sırada bekleyen yeni albümlerini yayınlasın hani, biz biliyoruz var olduklarını. Suzan Kardeş’e çok sevgilerimizi iletiyorum.

Haftanın Kera’sı: Sertab Gibi

Bakın bu albüm de yeniden yayınlanıyor ama bir sebebi var kuşkusuz. 1997 yılında yayınladığı bu çalışmasını ciddi anlamda çok sevmiş öyle ki son şarkısı ‘’Kera’’ ile o günden bugüne ayrıca özdeşleşmiştim :) Bu albüm artık bulunamıyordu ve yeniden CD olarak basılmasında hiçbir sakınca yoktu. Birbirinden özel müzisyenler, birbirinden özel şarkılar, çekilen klipler ile bu çalışma bana göre gelmiş geçmiş en iyi Sertab albümüdür. Teşekkürler İmaj Müzik.
İlk albümü ‘’Uyan’’ı geçtiğimiz sene yayınlayan ve zaten öncesinde de var olan kitlesini bu albümle birlikte daha da arttıran Jehan Barbur tüm sene boyunca birçok mekanda sahne aldıktan sonra bir yandan da yeni albümünün hazırlıklarını tamamlamış. Yine Ada Müzik etiketi ile bugünden itibaren raflarda yerini alacak albümde Sarp Maden ile ortak bestesi dışında diğer tüm şarkılar kendisine ait. Kemal Evrim Aslan, Cenk Erdoğan, Murat Çopur, Mert Önal, Kürşad Deniz, Erdal Akyol, Ferit Odman, Derin Bayhan, Sarp Maden, Ozan Musluoğlu, Uğur Akyürek gibi müzisyenlerle çalıştığı bu albümde sevenlerini hayal kırıklığına uğratmayacağı zaten kesin; yine tadına doyulmayacak bir albüme hazır olalım. Barbur’u canlı canlı dinlemek isteyenler bu ayın her Cumartesi günü Cihangir Kaktüs’te olabilirler. Önümüzdeki ay yine çeşitli mekanlarda performanslarına da devam edecek ayrıca hatta 23 Kasım’da Ankara Passage Pub’da.

Haftanın konserlerine bakalım. Bülent Ortaçgil bu hafta iki mekanda sahne alacak. Ayın 20’si Balans Cadde’de ayın 22’sinde İndigo’da dinleyicisi ile buluşacak sanatçı. Yine 22’sinde yani Cuma günü Jolly Joker Balans’ın konukları Athena olacak. Aynı mekanda Cumartesi günü Yeni Türkü dinlenebilecek. 23 Ekim Cumartesi günü yepyeni mekanlardan olan alt. Emir Ersoy & Projecto Cubano’yu Stüdyo Live ise Dolapdere Big Gang’i ağırlayacak. Bu haftanın aldığım en güzel haberi ise Belinda Carlisle’nin Türkiye’de konser verecek olması. Başta Küçükçiftlik parkında olacağı söylenen konser Maslak Refresh The Venue’ye kaydırılmış durumda ama olsun nerede olursa olsun gidilmesi gerek. 06 Kasım tarihinde gerçekleşecek konser. İlk onu ‘’Heaven is a Place On Earth’’ ile tanımıştım elbette ama en çok sevdiğim albümü ‘’Runaway Horses’’ ile hayranlığım üst noktalara çıkmıştı. Herkes vardı o zamanlar, yine çok kalabalıktı, yine çok renkliydi ama bu kadına da dünyamda yer vardı ve işin ilginci o şarkıları yıllar sonra bile ben de ayrı yer tutacaktı. ‘’California’’dan ‘’La Luna’’ya ‘’Summer Rain’’den ‘’Circle in The Sand’’a ve ötesinde yıllardır ne yapıp yapmadığı ile çok fazla ilgilenemesek de kalbimizde özel bir hanede. 21:30’da başlayacak konserin fiyatları 70 YTL, sahne önü 120 YTL e ama fedakarlık yapmak gerek.

Haftanın Sürprizi: Geçenlerde bir sohbet esnasında bahsi geçmişti ve keşke o ilk albümü CD olarak da bizlere ulaşsaydı demiştim. Rojin’in ilk albümü ‘’Ya Hep Ya Hiç’’ elimde kaset olarak vardı ama CD olarak basıldığını bilmiyordum. Sevgili Naim Dilmener durumumu Rojin’e anlatmış ve kendisi de bana bir güzellik yapmış, imzalamış ve ne mutlu ki arşivimde artık. Mutluluğumu varın siz düşünün.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Dizi dünyanızda bu hafta neler oldu? Çeşitli öneriler ile karşılaşıyorum ama şöyle yeni ya da geride çok sezon bırakmayan dizi önerilerinize açığım çünkü elimdekiler gayet rutin bir durumda yol alıyor. Rutin derken diziler ile alakalı değil bu durum çünkü şunu anladım ki ben o hangisini seyretmeliyim telaşında olmalıyım sürekli ve birbirlerini kovalamalı bu akış. Yeni bölümleri ile ‘’The Mentalist’’ ben de beklenen etkiyi vermedi öncelikle, ‘’Dexter’’da yeni yeni havaya girdim, ‘’Desperate Housewives’’ nasıl bir dizi ise büyüsünü hiç yitirmiyor ve günden güne sürprizlerine devam ediyor. Örneğin ‘’Hung’’ dizisinin Lenore karakteri Rebecca Creskoff ile karşılaştım üçüncü bölümde Stacy karakteri olarak ki bir bölümlük konukluk sanırım ya da dilerim devamı gelebilir. Ama dizinin bu seneki bombası kuşkusuz Vanessa Williams. Renee karakteri olarak diziye katılan oyuncu çok can yakacak gibi.


‘’Desperate Housewives’’ın Carlos’u Ricardo Chavira’nın da küçük bir rolle karşımıza çıktığı bir film ki ‘’Piranha - Pirana’’ aslında bu tarz filmler taa ‘’Jaws’’ serisinden beri ilgimi çekmişti. 3D olarak geçtiğimiz aylarda ülkemizde de vizyona giren filmin konusu diğerleri ile aynı elbette. Bu kez bir göldeyiz, yine bir şekilde bir anda milyonlarca pirana üşüşüyor. Bir de gelelim görelim ki ortalık şenlik yeri çünkü festival yapan bir yığın genç var işin içinde. Film akıcı, erotik sahneler çok fazla ağırlıkta, filmden kopmak gibi bir durumunuz yok ama bir sonraki sahneyi tahmin etmek gibi bir durumunuz var. Üstelik belli ki devamı için açık bırakılan bir finalle karşılaşıyoruz bu da tatmin edici olmadığının sonu. Velhasıl canım sıkıldı, o sularda neler var bir bakıp geleyim dedim, bunlar varmış.

2006 yılında gösterime giren ‘’The İllusionist - Sihirbaz’’ sık sık gözüme çarpan filmlerden biriydi ve konusu ile ilginç görünmüş olsa bile o da bir hayli bekledi izlemem için kendisini. Edward Norton, Paul Giamatti ve Jessica Biel’in başrollerini paylaştığı film bir sihirbazın dünyasına götürüyor sizi. 15 yıl ayrı kaldığı ülkesine başarılı bir sihirbaz olarak dönen Eisenheim yıllar sonra Sophie ile karşılaşır. Sophie onun ilk aşkıdır ama bu kez de karşısında bir başka engel vardır o da veliaht prensi. Ve derken iki adamın mücedelesi başlar. Hangisi sihirlidir ya da hangisi gerçektir. Filmde müfettiş rolünü oynayan Giamatti özellikle çok başarılı. Norton’u oyuncu olarak pek başarılı bulmasam bile izlemekten kendisini rahatsız olmuyorum, iyi yapımlarda karşımıza çıktığı da bir gerçek. Filmse gerçekten güzel, özellikle sonunu iple çekiyorsunuz. Hiçbir şey göründüğü gibi değil mi? İzleyip görüyorsunuz.

Güneşli bir hafta olsun hepimize, hepimize güzellikler.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - ÖZEL


www.kadrikarahan.net bugün 9’ncu yaşına basıyor. Ve bu güzelliğin şerefine sizleri bir partiye davet ediyoruz, çok eğleneceğiz yine. Dünden bugüne sizlerle paylaştığımız ‘’Cumartesi Şarkısı Ateşi’’ kaçıranlar ve yeniden dinlemek isteyenler için bir seçki olarak karşınızda. Kuşkusuz bu kadar değildik ama bu şarkılarla biraz daha mı iyi eğlendik? Birlikte hayatın nice şarkısına, nice ateşine.


Ankaralı Yeşim - Black Sheep
Arif Susam - Pardon
Arzu Ece - Miki Tilki
Aylin Livaneli - Canlan Biraz
Banu Alkan - Neremi
Canan Taşkın - Sistematik
Ceylan - Şantaj Montaj
Emre - Selam Aleyküm
Fatih Ürek - Bakirem
Güngör Bayrak - Benim Adım Güngör Bayrak
Neşe Karaböcek - Cucu
Nil Ünal - Pişmaniye
Nurhan Damcıoğlu - İki Tık Tık Bir Şık Şık
Sibel Gökçe - Nane Molla
Yeliz Yeşilmen - Elemtere Fiş

12 Ekim 2010 Salı

Pikap

Ve her Çarşamba günü sizlerle buluşacağımız yepyeni bir köşemiz olacak sayfalarımızda. ''Pikap'' sizi her hafta 45'likler dünyasında keyifli bir yolculuğa çıkartacak. Hayatın o en renkli, o en güzel yıllarında özlediğimiz o eski dostlarımızla karşılaşacaksınız. Belki çok özleyeceğiz ama bahse girerim yüzümüzdeki o tebessümü seveceğiz. O halde başlayalım hadi :)


Portre: Ay Feri

- 1939 Zonguldak doğumlu.
- Sevinç Tevs, Ayten Alpman, Ayla Dikmen, Tülay German gibi isimlerle birlikte Türk popunun öncü isimlerinden biri olarak kabul edilmekte.
- 50’li yılların sonunda başlayan müzik yolculuğu 60’lı yıllarda Erol Büyükburç orkestrasının solistliği ile devam etti.
- 1967 yılında Ayhan Işık ve Semiramis Pekkan’ın başrollerinde oynadığı ‘’Krallar Ölmez’’ isimli filmde bir şarkı söyledi.
- 1968 yılında 5 tane 45’lik yayınladı. İlk 45’liği ‘’Bu Son Olsun - Annem’’di.
- Fecri Ebcioğlu'nun ve aynı zamanda menajeri de olan Edward Saatçi'nin söz yazdığı şarkıları ile öne çıktı.
- Televizyon, Philips, Balet, Aras ve Sahibinin Sesi gibi firmalara sayısız 45'lik yaptı.
- Falcı", "Dünya Dönüyor", "Çal Çingene Çal" ve "Yavaşça Yavaşça" isimli şarkıları ayrıca sevildi. - 70’li yılların başında çalışmak için gittiği İran’da evlendi ve bir de çocuğu oldu. Hümeyni dalgasının İran'ı çalkalaması üzerine Amerika'ya yerleşen Ay - Feri, sonraları memlekete geri döndü ve Mersin'e yerleşti.
- 1970 yılında son iki plağını yayınladı. ‘’Yavaşça Yavaşça - Gökkuşağı’’ ve ‘’Bekleme Boşuna - Kıskanırım’’ Phillips etiketi ile çıktı.
- 2002, 2004, 2005 yıllarında yayınlanan ‘’Bir Zamanlar’’ isimli albüm serisi ile şarkıları yıllar sonra dijital ortama aktarılmış oldu.

ve 2010

MP3/45: Figen Han - Haydi Bastır

1950 doğumlu Figen Han 1966’da ''Göklerdeki Sevgili'' isimli bir filmle ilk kez kamera karşısına geçti. 70’li yıllarda özellikle çevirdiği seks filmleri ile anılmaya başlandı ve o artık bir vamp kadındı. Bir dönem gazino sahnelerinde de boy göstermekle birlikte ‘’Pisi Pisi (Kedi karikatürüne özellikle dikkat :)) - Haydi Bastır’’ isimli bir de 45’lik yayınladı. Şarkıyı sevgili Özgür Şahin benimle paylaşmıştı, sizinle paylaşmam bugüne kısmetmiş.


Cover: Ajda Pekkan

Ajda Pekkan ve 45’likleri döneminde yarattığı fırtınalardan sonra yeniden hayat bulmaya devam etti. Başka yorumlarda, başka düzenlemelerde, başka renklerde. İşte ilk anda aklımıza gelenler;

Boşvermişim Dünyaya: Nilüfer - Pijama
Üç Kalp: Hepsi
Boş Sokak: Nilüfer
Erkekleri Tanıyın: Zeliha Sunal - Sibel Tüzün
Sensiz Yıllarda: Bumerang - Dejavu
Yağmur: Soner Arıca
Tanrı Misafiri: - Ercan Turgut - Ebru Gündeş
Palavra Palavra: Fresh B. - Bülent Nargaz
Hoşgör Sen: Ebru Gündeş
Sana Ne Kime Ne: Meyra
Ne Varsa Bende Var: Yeşim Salkım
Yere Bakan Yürek Yakan: Seren Serengil
Gözünaydın: Soner Arıca
Ya Sonra: Levent Yüksel
Yeniden Başlasın: Yeşim Salkım
Sakın Sakın Ha: Nez


Haftanın Kahramanı: Nermin Candan

Geçtiğimiz günlerde şair Haydar Ergülen ile bir söyleşi yapmak için buluştuğumuzda anlattığı bir hikaye beni çok etkiledi. Hikayesini aslında daha önce ‘’Sizin Kahramanınız Kim’’ isimli bir proje için anlatmış Ergülen. Hemen hemen her gün sokağında karşılaştığı ve selamlaştığı bir kadın kahramanıymış onun. Cihangir’de yaşıyormuş ve sürekli kediler ile meşgulmüş, şairimiz kendisine hatta ‘’kedilerin kraliçesi’’ ismini takmış ona ama bir gün öğrenmiş ki o gerçekten bir döneme damgasını vurmuş ve altın plaklar almış müziğin de kraliçelerinden biri. Kim mi? Nermin Candan. 1970 yılında yayınladığı 45’liği ‘’Canımın İçi - Hayat mı Bu’’ unutulur mu? Yolum Cihangir'e düştüğünde artık gözlerim bu güzel gözlerin sahibi kadını arayacak.



İlk 45’lik - Son CD:
Nil Burak (Hala çok güzel öyle değil mi?)

1975 – Sus & Tatlı Tatlı / HOP 501

2008 – Bir Numaramsın / OSSİ Müzik


45’link: 02 Ocak 1974 ve 7’nci sayısı (Yeni yılımız kutlu olsun :))

En azından yetişebildim son sayılarına da olsa bu dergiye ama kuşkusuz HEY dergisi damgasını 70’li yıllara vurdu. Bugün birçok sayısı ile sahaflarda karşılaşmanız mümkün ama ne güzel ki dijital ortamına da aktarılmış dergi. http://www.heydergileri.com/ adresine giriyorsunuz, yılı ve sayıyı seçiyorsunuz ve işte o yıllardasınız. Bugünden çok daha içten, bugünden çok daha renkli.

Poster: Lale Belkıs

Haftanın Assolisti / Bu Hafta Gazinomuzda: Berrin Özer - Tarabya Boğaziçi Gazinosu

İnternette gezinirken denk geldim bu ilana ve koptum. Bir an ben de o mu dedim ama dikkatli bakınca Zerrin değil Berrin Özer olduğunu gördüm assolistin, süper ya :) Kadro yalnız bir hayli sıkıcı gibi :) Suna Yıldızoğlu’nun ‘’Türküler Türkülerimiz’’i söylemediği ve Mustafa Topaloğlu’nun uzaylılarla henüz tanışmadığı yıllar olduğu için de en azından mutlu ayrılma sebebi :)

Haftanın Şarkısı / Videosu: Yasemin Kumral - Bim Bam Bom 1975

Oldu en sonunda oldu bim bam bom
Rüyalarım gerçek oldu bim bam bom
Duyduk duymadık demesin hiç kimse
İşte ilan ediyorum herkese

Oh oh oh çok şükür dostlar
Benimde artık bir sevgilim var
Hırsından çatlasın düşmanlar
Şimdi benimde bir sevgilim var

Kim demiş kimse ona bakmaz diye
Kimse onu koluna takmaz diye
Evde kalmaktan kurtulamaz diye
Çatlasın patlasın dönsün deliye

Ha ha ha dinleyin dostlar
Benimde artık bir sevgilim var
Hırsından çatlasın düşmanlar
Şimdi benimde bir sevgilim var

Suratım asıkmıs hiç gülmezmişim
İki laf etmesini bilmezmişim
Doğrusu hiç mi hiç çekilmezmişim
Gördünüz mü meğerse ben neymişim

Bim bam bom çok şükür dostlar
Benimde artık bir sevgilim var
Bim bam bom çatlasın düşmanlar
Artık benimde bir sevgilim var

Ne yapsam nafile bu iş olmazmış
Benden daha çirkini bulunmazmış
Yüz yıl bekar kalsa beni almazmış
Milyonlar versem yanımda durmazmış

11 Ekim 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu


Geçtiğimiz Cuma akşamı Mask Beyoğlu’nda Akın Vardar’ı dinledim. Daha önce Balans, Sakman gibi mekanlarda da sahne alan arkadaşım kendisini dinlemeye gelenlere hoş bir müzik ziyafeti yaşattı. İlk albümü ‘’Yalnızsın’’dan eserlerin yanında cover şarkılara da yer veren Akın’ı takibe mutlaka alın ve bundan sonraki performanslarını kaçırmayın. Bu arada Akın’ı dinledikten sonra mekanda karaoke gecesi başladı ama bildiğimiz karaoke durumlarından biraz farklı. Seçtiğiniz şarkıyı canlı bir orkestra eşliğinde okuyorsunuz burada. İrfan Kangı’nın sunumu ve orkestranın rengi ile iş gayet zevkli bir hale geliyor ve mekanı tıklım tıklım dolduruyor. Salı ve Cuma geceleri tekrarlanan bu şovun ötesinde mekanın Ekim ayında da kaçırmamanız gereken konserler var ki bunlardan biri bu Perşembe gerçekleşecek ve her yerde dinleme şansını bulamayacağınız Doğan Canku sahnede olacak. Aynı gün yani Perşembe günü Kadiköy Woodstuck’da geçtiğimiz günlerde sitemizde de konuk ettiğimiz Barış Bölükbaşı konseri de alternatiflerimiz arasında durmalı.

Alp Bora geçtiğimiz aylarda sitemizde konuğumuz olmuştu ve Avusturya’dan sorularımızı yanıtlamıştı. Gerek solo albümü gerekse kurucusu olduğu Nim Sofyan ve projeleri ile ilgili konuştuğumuz Alp ekibi ile birlikte bu hafta İstanbul’da olacak ve Nublu İstanbul’da sahne alacak. Salı günü 21:00’de başlayacak grup konserini İlhan Erşahin izleyecek ve sanatçı ‘’İstanbul Sessions’’ projesi ile dinleyicisi ile buluşacak. Yine ilk albümü ile konuk ettiğimiz ve sayfalarımızda kendisi ile ilgili gelişmeler oldukça haber verdiğimiz bir diğer dostumuz ize Önder Bora. En son yayınladığı single’dan sonra bir süre yurt dışına yerleşen ve daha sonra yeniden ülkemize dönen Önder yeniden sahneler ile buluşuyor. Çarşamba günü Fransız Sokağı’nda Beco’s Taverna’da sahne alacak ve eminim kendisini dinlemeye gelenlere keyifli bir program sunacak. Bu arada Gülcan Altan yeni albümünü önümüzdeki günlerde bizlerle buluşturmaya hazırlanıyor. Albümünden ilk şarkıları dinlemek için aynı gün yine aynı sokakta yer alan Sakman Bar’da da olabilirsiniz.

Görüldüğü gibi İstanbul sahneleri bir hayli hareketli. Geçtiğimiz günlerde Haymatlos isimli mekanda bir diğer dostum Birsen Tezer’i dinledik. Sezonun bu ilk konserinde yer gök yıkıldı diyebiliriz. Yaz programını yine Bodrum’da yapan sanatçı dostumun önümüzdeki günlerde sürpriz haberlerine ayrıca tanık olacaksınız. Eğer o gün orada dinleme şansını bulamamışsanız üzülmeyin, yepyeni bir mekanda Cuma gecesi yine sizlerle olacak Birsen. Mekanın adı Alt. ve baktığımızda Ekim ayı adına çok önemli performanslar ile sezona iddialı bir giriş yapmış durumda. Yine yazları Bodrum’da olduğu için onları da çok özledi İstanbul dinleyicisi ve geçen hafta sonu İstanbul’da nihayetinde yeni sezon programlarına başladılar. Çok sevdiğimiz bir diğer sanatçı dostumuz Bülent Özdemir ve kendisine eşlik eden Hande her Çarşamba, Cuma, Cumartesi Sardunya’da kaldıkları yerden devam ediyorlar. Gidip eğlenmek için geri sayımındayım kendilerinin.

Haftanın Rengi: Rengin Ahengi

Geçtiğimiz aylarda sitemizde ilk albümü ile konuk ettiğimiz Kenan Yılmaz sözü ve müziği kendisine ait olan bir şarkıda İstanbul’u, renkleri ve birbirinden farklı müzisyenleri bir araya getiriyor. Özel bir proje kapsamında hazırlanan bu şarkıda ve çekilen klipte Hayko Cepkin, Soner Arıca, Yeşim Salkım, Reyhan Karaca, Sümer Ezgü, Petek Dinçöz gibi isimler yan yana gelmiş ki düşünün artık ortaya çıkan rengi.

Yine bu projede de yer alan Umut Akyürek kesinlikle tahammül edemediğim bir ses. İyi ki albüm yapmıyor ve daha fazla acı çekmiyoruz dediğim yerde bir albüm ile karşılaştım ve bir başka acı sürpriz bekliyordu orada beni. Yine aman uzak duralım dediğim bir diğer isim olan Hakan Aysev ile ‘’Pınar Köksal Besteleri’’ isimli bir proje için yan yana gelmişler, düetler falan yapıyorlar düşünün başımıza geleni. Elbette albümü dinleme gibi bir şansım olmadı, olmaz da; tanıtım yapılan sitelerde denk geldim ‘’Aşk Senfonisi’’ isimli çalışmaya ve şimdilik almayayım dedim, uzun bir süre daha almayayım hatta. Yine yukarıdaki projede yer alan Reyhan Karaca’da bir single yayınlamış. Kardeşinin rahatsızlığından dolayı uzun bir süredir pek iyi günler yaşamıyor Karaca ve öncelikle kendilerine şifa diliyoruz elbette. Dileriz bu single moral olur, güç olur ve adı gibi ‘’Yeniden’’ güzel olur her şey. Şehrazat ve Bülent Yetiş’e ait iki şarkı, iki remix ve DMC etiketi.

Ve bir başka proje ki heyecanlanmamak elde değil. Ahmet Kaya ve ‘’Ülkemde Son Turnem’’ VCD ve DVD’si önümüzdeki hafta GAM Müzik etiketi ile piyasada. Doğrusu ne mutlu ki öldükten sonra bile Kaya yaşatılıyor ve dinleyicileri olarak bizler yokluğunu hissetmemeye çalışıyoruz bu güzelliklerle. Kaya için hazırlanan bu DVD’de sanatçının Türkiye’de ve sürgünde olan açıklamaları, stüdyo sürprizi, fotoğrafları ve diskografisi ötesinde konser şarkıları yer alacak. Yokluğunun onuncu yıldönümünü ve 53. yaş günü sebebi ile özel olarak kızı ve eşi tarafından hazırlanan bu çalışmada sanatçının 98 yılındaki son konser görüntüleri bizlerle birlikte olacak. Şarkılara bakınca şimdiden çıktığı o ilk gün almanın kaçınılmaz olduğunu göreceksiniz bu çalışmayı. ‘’Hani Benim Gençliğim’’den ‘’Mahur’’a, ‘’Kum Gibi’’den ‘’Adı Bahtiyar’’a, ‘’Giderim’’e, ‘’Şafak Türküsü’’ne. Onu çok özleyenlere.

Başladı başlayacak derken gecikmedi ve gündem yeniden bizi Eurovision’a getirdi. Çeşitli anketler yapıldı çeşitli sitelerde ki daha sonra TRT’de anket açmak zorunda kaldı. Hani onun sonuçlarını göremedik, bilemeyiz ama zaten yayından da kaldırdı diye duydum. Velhasıl birçok isim geliyor gidiyor ki kişilerin haberleri, talepleri bile yok ama bazılarının adı anketlerde yer alıyor falan da yine bildiğini okuyacak TRT. Daha önceki seslere pek de kulak vermediler malum o zaman üstelemenin anlamı ne. Fakat şunu demeden geçemeyeceğim. Geçtiğimiz günlerde bir radyo programına katılan ve bu işe canı gönülden talip olan bir isim var ki Hande Yener; tüm yüreğimle bunu istiyorum demiş. Birinci olacağım gidersem falan filan da demiş de sorun o değil. Yener’in bu çabasına TRT en azından bir görüşme ayarlamalı ve birçok kişinin kendilerine göre girmekten - gitmekten kaçındığı riskini göz önünde bulundurmalı, bir konuşmalı kendisi ile ve bu tartışmalara bir son vermeli. Ama hepsi bir yana gönlümden geçen şudur, kim katılmak istiyor; hazırlasın şarkısını ve jüriye ve halka sunsun, biz seçelim, TRT’de bir tür yükten ya da baskıdan kurtulsun.

Haftanın Sürprizi: Ayşegül Aldinç

On yıl aradan sonra gelecekse karşımıza böyle isimler gelsin değil mi hani? Özledik, dileriz iki şarkılık bu single çalışması ile nefes alacağız bir kere daha onunla. Albümün prodüktörü Emel, şarkılar Sezen Aksu imzalı, düzenlemeler Ozan Çolakoğlu, Mustafa Ceceli, Mithatcan Özer, remiksler Suat Ateşdağlı, fotoğraflar Nihat Odabaşı. Sonucu tahmin etmek hiç zor değil :)


Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Dizi dünyasında nihayet taşları rayına oturttum. Artık aceleye getirmeden elimde birikmiş bölüm olmadan ilerlemek çok keyifli. Dexter, Desperate Housewives, Castle, The Mentalist, Nikita ile devam her hafta yeni bölümleri ile. Brothers & Sisters dışında yeni sezonuna yetişemediğim bir dizi yok. Bu arada işte merak gittim bu hafta izlediğim tüm dizilerin soundtracklerini buldum. Kuşkusuz ki bu çalışmalar diziyi ne kadar severseniz sevin albüm olarak dinlediğinizde beklenen etkiyi vermiyor ama illa duracak bir yerimde, hastalık işte.

Velhasıl bu hafta izlediğim filmlerden çok keyif aldım. ‘’My Life in Ruins - Aşk Rehberi’’ bu haftamın en iyi filmlerindendi. Film için sinema sitelerinde pek iyi bir yoruma rastlayamadım. Nia Vardalos daha önce ‘’My Big Fat Greek Wedding - Kalbinin Sesini Dinle’’de izlediğim bir oyuncuydu. Bu filmde de Georgia isimli bir rehberi canlandırıyor. Film boyunca bir grup turiste rehberlik ediyor ki her yolcu birbirinden deli ve işi zor, bunların içinde bir de karşısına aşk çıkarsa bu yolculuk bitmek bilmiyor. Dediğim gibi keyifli bir film izleyeceksiniz ve bence çok güleceksiniz.

‘’Rendition - Yargısız İnfaz’’ yine son yılların en başarılı yapımlarından bence. Çok fazla aksiyonu olmasa da senaryosu ile heyecanı sürekli elinde tutan filmin bir kısmı Amerika’da bir diğer kısmı Mısır’da geçiyor. Birbirinden farklı karakterler var filmde ve hepsinin iç dünyasına yapılan yolculuklara tanık oluyoruz. Amerikan sistemine de göndermeler yapılıyor filmde terör gerçeğine de; acı bir gerçek işkencelere de ve hatta belki gerçek bir acı aşka da; kurgusu müthiş özellikle finali ve elbette müzikleri de. Oyuncu olarak karşımıza Jake Gyllenhall çıkıyor bir kere sonra Meryl Streep var kadro da ki sırf bu ikili bile yetmez derseniz Reese Witherspoon ve en son ‘’An Education’’da izlediğim Peter Sarsgaard ve daha nicesi mevcut. Kesinlikle izleyin.

Yine konusu ile biraz karışık gibi görünse de izlediğinizde keyif alacağınıza inandığım bir diğer film ‘’The İnternational - Uluslar arası’’. 2009 yapımı filmin başlıca rollerinde Clive Owen ve Naomi Watts öncelikle. İkili bir interpol ajanını oynuyor ve kirli işler çeviren bir bankanın gerçek yüzünü ortaya çıkartmaya çalışıyor film boyunca. Bu esnada birçok ülkede çekilen sahneleri var ki filmin son durağı Türkiye. Filmin bazı sahnelerinin İstanbul’da çekilmiş olmasından dolayı bir de Türk oyuncusu var ki Haluk Bilginer. Doğrusu filmin bu yanı izlememiz için bir kere önemli bir sebep ama şunu da eklemek isterim; bazı sahneler gerçekten çok uzun tutulmuş ki bu da zaman zaman filmden kopmanıza sebep oluyor. Başrol oyuncusu Owen’a Türkiye’de geçen sahneleri sorulmuş ve bir kısmı Kapalıçarşı’da gerçekleşen çekimleri için şunu demiş kendisi: Yetkililerden izin alamadığımız için çekimler sırasında Kapalıçarşı'yı kapatmadan çalıştık. Çarşıdakiler çekim yaptığımızı bilmiyorlardı. Daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. Yani Owen’in elindeki silahı gören bazı Türkler duruma sadece gülüp geçmiş kimisi de hiçbir şey olmamış gibi başka yönlere falan bakmış, bunun gerçekten şaşırtıcı olduğunu anlatmış. Takıldığım olay Owen’in şaşırması gereken durum değil çekimler için izin alınamaması yani gerçekten çok tutucuyuz bazı şeylerde; verin izni rahat rahat çeksin adamlar düşmeyelim dillerine; bir gün için zarar mı edersiniz hani.

Haftanın Repliği: ''Mina Vaganti - Serseri Mayınlar'' filminden

Bazı şeyleri geride bırakma konusunda korkak olmamamız gerekiyor, önemli olan bizimle kalır, biz istemesek bile.

Ve elimde DVD’si nicedir izlemek için beklediğim bir film ki ‘’Mina Vaganti - Serseri Mayınlar’’ bildiğiniz üzere Ferzan Özpetek’in son filmi. Yönetmenin babasına ithaf ettiği film bir ailenin bir anda nasıl dağılabileceğini, bir anda nasıl bir araya gelebileceğini, bir anda nelerden vazgeçileceğini, nelere tutulabileceğini ve benzeri çok şeye dikkat çekmiş. Ben oyunculuğu ile ilk kez ‘’Eden is West – Cennet Batıda’’ filminde karşılaşmıştım Riccardo Scamarcio ile ki o filmde çok daha iyiydi oyunculuğu; bu isim ile ilerleyen günlerde çok fazla karşılaşacağımıza eminim. Filmimize dönmemiz gerekirse senaryo ve oyunculuk yine çok güzel ama yönetmenin önceki filmlerini daha çok sevdiğim bir gerçek. Müzikler yine muhteşem ki özellikle final muhteşem. Finalde yer alan Sezen Aksu şarkısı ‘’Kutlama’’ çok isabetli bir seçim olmuş.

Çarşamba günü blog sayfalarımızda yine bağımlısı olacağınız bir köşemiz daha başlıyor hatırlatması da yaptıktan sonra iyi haftalar diliyorum herkese.

9 Ekim 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Kendi

Kendi - Kanki

Ka ka ka ki ki ki ki dostlar mı hakiki
Herkes diyor kanki çok lazım sanki

4 Ekim 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Daha önce Kırkaltı, Çilekeş gibi grupların albümlerini yayınlayan Pi Müzik beklenen bir albümün müjdesini verdi. Ceylan Ertem’in (Anima grubunun solisti olarak anımsayacaksınız) elimde çeşitli solo kayıtları vardı (Umay Umay’ın ‘’Şeker Anne’’sini ne yapın edin netten bulun dinleyin) ama bunlar bir albüm içinde yayınlanmamıştı. Ertem’in ilk albümü ‘’Soluk’’ adından anlaşılacağı üzere gerçekten iyi bir zamanda, iyi bir şekilde çıktı karşımıza. Birbirinden değerli bir müzisyenlerle uzun soluklu bir çalışma ve 15 şarkılı bir albüm var karşımızda. Yedi şarkıda söz - müzik, bir şarkıda sadece söz kendisine ait. Onun dışında bir anonim türkü olan ‘’Kızılcıklar Oldu mu’’ bambaşka bir yorumda. Neşet Ertaş’ın ‘’Gönül Dağı’’ ve İsmail Hakkı Bey’in ‘’Fikrimin İnce Gülü’’ kayda değer olmakla kalmayıp bir ömre sığdırılacak yorumlar. Hiç de abartmıyorum ve ilk albüm konserini mutlaka bekliyorum.
Hemen hemen her hafta bir arabesk albüm haberi verir oldum farkındasınız değil mi :) Uzun zamandır projelerin arabeske dayandığını ya da dayandırıldığını biliyorum ama bir gruptan bahsedeceğim ki onlar aslında bu işi çok ama çok öncesinden yapıyorlardı, e albüm için bu denli beklenirse birileri mutlaka kokusunu alacaktır. İstanbul Arabesque Project’in çalışmalarını net üzerinden takip ediyor ve sık sık konserler verdiklerini ve sahne dünyasında kendilerine iyi bir yer edindiklerini biliyordum. Bu dört genç şimdi ilk albümleri ‘’Her Gün İsyanım Var’’ bizlere sunmanın heyecanı içinde. Çarşamba günü müzik marketlerde olacak albümün içinde on şarkı var. Üç tanesi yeni beste olmak üzere Hakkı Bulut’tan ‘’Son Mektup’’, ‘’İkimiz Bir Fidanız’’, İbrahim Tatlıses’ten ‘’Allah Allah’’, Selami Şahin’den ‘’Senin Olmaya Geldim’’ (ki çok beğendim düzenlemesini) gibi besteler yorumlanmış. Yani yorumlamış olmak için değil onların zaten çıkış noktası bu, bu yüzden diğerlerinden daha has arabesk.

Haftanın Rakamları:

Şebnem Özuzcan’ın Bugün gazetesinde yer alan bir haberinde sanatçıların bestelerinden aldığı rakamları okudum ve şok oldum, nasıl olunmasın hani hem de bu krizde :) Dolar üzerinden bakmamız gerekirse Sezen Aksu 40bin, Nazan Öncel ve Sinan Akçıl 35bin, Kayahan 30bin (:)) yine Tarkan, Yalın 30bin, Şehrazat 25bin gibi gidiyor. Hey maşallah piyasa :)

‘’Aman’’ şarkısını sevmiştim ama başka bir şarkısını anımsamıyorum Eylem’in. İki albüm yaptıktan sonra sıradaki çalışması ilginç zira baştan söyleyeyim benim çok hoşuma gitmedi. Proje olarak ilginç olabilir ama şarkı olarak içime çok sinmedi. ‘’İstanbul’’ isimli sözü ve müziği kendisine ait bir şarkıyı altı dilde yorumlamış Eylem. Türkçe’nin yanında İngilizce, Almanca, Japonca, İtalyanca ve Rusça. Darbukalı ve sazlı bir koşuşturmaca hali, kaldı ki sonbahar da, İstanbul’u hatırlatacak ve yaşatacak nice şarkı varken şıkır şıkır bir buluşma, iç açıcı değil, geçelim. Zurnistanbul projesi bu albüme göre daha ilginç. Adından da anlaşılacağı üzere bu kez bir zurna ekibi var karşımızda. Albümde yer alan 13 şarkıda düzenlemeler başarılı. Klasik kasap havasından zeybeğe nice ezgi uzanmış albümde ama en dikkat çekeni kuşkusuz açılış şarkısı, Sezen Aksu müziği ve unutulmaz ‘’Gidiyorum’’.

İlk albümünden son albümüne severek dinlediğim bir isim Sibel Tüzün. Tüzün yine Çarşamba günü ‘’Saten’’ isimli çalışması ile dinleyicisinin karşısına çıkacak. Cover olarak seçilen bir Ajda Pekkan şarkısı ‘’Erkekleri Tanıyın’’ ile çıkışı yapılacak albümün klibi günlerdir TV programlarında ve internet üzerinde dönmeye başladı bile. OSSİ Müzik etiketi ile yayınlanacak beş şarkılık bu mini albümde Tüzün’ün üç bestesi, iki sözü var. Zeynep Talu’nun iki sözünün yanında (ki albümün de süpervizörü) bir de Burak Erkul besteci olarak yer almış. Tüm düzenlemeler Tansel Doğanay imzalı. Bu albümü dinlerken gülmeye, ağlamaya, düşünmeye hazır olun denmiş basın bülteninde, merakla bekliyoruz öyleyse. Bu arada şu bilgileri de vermiş olalım ki on aylık bir çalışmanın sonrasında bu beş şarkı bizlerle buluşacakmış ve Tüzün bu albümü şöyle tanımlamış: Açık yürekli ve daha olgun şarkılar; dinleyelim ve görelim.

Haftanın Nostaljisi: Ercan Turgut - Tanrı Misafiri

Ercan Turgut ile Yıllar önce bir konserde tanışmıştık ve o günden bugüne özel bir sempatim vardır kendisine. OSSİ Müzik sanatçının 1983 yılında yayınladığı ‘’Tanrı Misafiri’’ isimli albümünü yıllar sonra yeniden bizlere anımsattı ve geçtiğimiz günlerde yayınladı. Hani ne varsa popüler albümlere alınıp söylenildiği yıllar. ‘’Duyduk Duymadık Demeyin’’den ‘’Firuze’’ye, ‘’Arkadaşımın Aşkısın’’dan ‘’Tanrı Misafiri’’ne, nicesine. Biraz pop biraz arabesk şarkılar, tam da o yıllar gibi.

Sebebi ne olursa olsun bir kişinin canının yanması tüm herkesin canının yanması olmasın artık. Önceleri YouTube derken Metacafe sevdiğim video paylaşım siteleriydi. Sitemiz için gerekli videolarımızı burada paylaşıyor ve oraya aktarıyorduk. Derken Vimeo’yu keşfettim ki bayıldım. Gayet kaliteli, gayet keyifli olan bu paylaşım yerinden sonra da başka alternatif aramadım zaten. Geçenlerde tam da sitemizi yayına açmadan bir gün önce böylesi bir trajedi daha yaşandı ve site mahkeme kararı ile kapatıldı. Oh ne güzel, bizleri kimse düşünmesin, orada verilen emekler bir kalemde üzerinden geçilsin. Neyse sorun olan video kaldırılır, ekleyen kişi gerekirse bulunur, cezasını alır, bize ne bundan, benim orada paylaştığım videoları paylaşma hakkım neden elimden alınsın. Sanırım her şeye alıştırılmaya çalışıyoruz ve gitgide bir kaosun içine doğru sürükleniyoruz, peki öyle olsun.

Geçen hafta Ankara sahnelerinden programlar aktardık bu hafta da İzmir’e uzanalım mı? İzmirliler eminiz heyecanla beklemeye başladılar, e nasıl beklenmesin ki İlhan İrem geliyor (Ergin kaçırmaz kesin :)) Cumartesi günü İzmir Açıkhava Tiyatrosu’nu doldurun ve ışık ve sevgiyle keyifli şarkıları dinleyin dilerim. Yok hayır aynı güne başka bir alternatif arıyorsanız Soner Sarıkabadayı’da aynı gün İzmir’de, Bostanlı Karşıyaka Açıkhava’da sahne alacak. Cuma günü alternatifi de Hande Yener olabilir. Yani şarkısı ‘’Uzaylı’’ ile yazdan sonra güze de bir heyecan katmak isteyen Yener’in sahne alacağı mekansa Ooze Venue. Aynı yerde bir hafta sonra da MFÖ sahne alacak. Yine İzmir; Cuma ve Cumartesi bir festivale daha imza atıyor ki; İzmir Arena’da iki gün boyunca rock sesleri yükselecek. Üstelik her iki konseri de 40 YTL gibi bir rakama izleyebileceksiniz, üstelik isimler gayet sağlam. İlk gün Kanca, Ayna, Duman ikinci gün Model, Nev ve Mor ve Ötesi.

Haftanın Konseri: Akın Vardar

Sevgili dostum Akın’ı en son Sakman Bar’da dinlemiştim. 9 Ekim Cuma günü saat 22:00 itibari ile MASK sahnesi olacak kendisinin. İlk albümü ‘’Yalnızsın’’ın yanında seçeceği cover şarkılarla da dolu dolu geçeceğine inandığım bu konsere gelin ve birlikte eğlenelim.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Yine dizilerle başlayalım zira bu hafta da ağırlığını korudu kendileri adıma. Öncelikle ‘’Dexter’’ beşinci sezonu ile başladı. Ne yalan söyleyeyim biraz buruk izledim hatta hiç bu kadar duygu seli yaşamamıştım bu dizide ama bunu eleştiri amacı ile söylemiyorum, böyle bir başlangıç kaçınılmazdı. ‘’Desperate Housewives’’ ise yedinci sezonunda biliyorsunuz. Dizi çok çok heyecanlı kalmamıştı bu kez ama güzel başladı her zamanki gibi, dizinin kadrosuna Wanessa Williams katıldı güzel başlamalı tabi :) Yine sürpriz oyuncularla devam edecek diziden iki oyuncu firarı var ki Catherine ve Orson karakterleri. İki polisiye - dedektif dizi üçüncü sezona merhaba diyenlerdendi ki ilk bölümleri ile ‘’The Mentalist’’ ve ‘’Castle’’ yine formundaydı. İzlediğim bir diğer benzer dizi ‘’Covert Affair’’in 11 bölümle kalması çok acı, birkaç bölüm sonra bitireceğim ama bu dizi devam etmeli ya. Yine ‘’Persons Unknown’’ da bu yazın dizisiydi, dizi yine devam edebilecek bir şekilde bitti ama madem etmeyeceksin neden öyle bitirdin de dedirtti. Bu arada bir dizi daha ekledim haneme ki ‘’Blue Bloods’’. Yine bir polisiye yine bir aksiyon ama oyuncuları bir hayli tanıdık. Tom Selleck var en başta ‘’Magnum’’u nasıl unuturuz. Sonra bir dönemin NKOTB grubunun Donnie Wahlberg’i (Mark Wahlberg’in kardeşi) burada; en son ‘’Damages’’ isimli dizide izlemiştik usta oyuncuyu Len Cariou burada. Ama ilk bölümü çok fazla heyecan uyandırmadı fakat sanki devam edersem iyi bir şeyler olacak, bunun izlenimini verdi, bakalım.
Haftanın filmlerine gelince özellikle izlemelisiniz kısmına girmeyeceğim ama ben izledim ve sevdim kısmının altını çizeceğim. Kaldı ki geçenlerde vizyona giren ‘’Salt’’ ile başlayalım hemen olaya. Evelyn Salt yani Angelina Jolie karakteri mükemmel, bu kadına bu tarz roller çok yakışıyor. Salt bir CIA ajanı ama bir gün bir itirafçı ile karşılaşacak ve dünyası değişecek. Film abartı sahneler taşıyor mu taşıyor artık zaten ruhumu bunlara adapte etmeyi başardım ama sürükleyicilik film boyunca gayet iyi gidiyor. Öyle ki sonuna kadar filmin kim gerçekten kim kafa karıştırmayı başarıyor. Finali ise film sanki devam edecek gibi bir sahne ile tamamlanıyor ki bir tek o kısma eleştirim, devamı gelecekse elbette keyifle izlerim.

Haftanın Repliği: Kadınlar ve silahlar arasındaki fark nedir bilir misin? Kadınlara asla susturucu takamazsın.

Clive Owen da son yıllarda beğenerek izlediğim oyunculardan ama ‘’Shoot Em Up - Hepsini Vur’’ konusu ile ilginç gibi görülse de abartı bir film. Monica Belluci bile filmi kurtarmaya yetmemiş ama işin ilginci film sitelerinde çok beğenildiği yazılıp çizilmiş, ilginç. Owen aynı ‘’Children Of Men - Son Umut’’ filmindeki gibi bir bebekle başlıyor filme bir bebekle bitiriyor. Araya zoraki mizah unsurları falan sıkıştırılmış, sıkıcı. 2002 yapımı ‘’Phone Booth - Telefon Kulübesi’’ uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi. Colin Farrell’ın başrollerinde oynadığı filmin tamamı bir telefon kulübesinde geçiyor. Stu telefon açmak için bir telefon kulübesine giriyor ve oradan çıkamıyor çünkü çıktığı an onu vurmak için kendince sebepleri olan bir manyağın ateş tehtidi adlına. Film ikilinin diyalogları üzerine kurulu zaten ama bu uzun muhabbet sizi yormuyor ve hatta tam tersine düşündürüyor; orada ben olsaydım ne yapardım diye.

Yeni bir haftaya daha merhaba diyoruz. Ekim ayının ilk Pazartesi günü hepimiz için güzel olsun.