31 Mayıs 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Ve Manga. Ve Eurovision Şarkı Yarışması’nda ikinciliğimiz ki elbette tebrik ederiz. Doğrusu bu sene hepimizin kafası karmakarışıktı. Manga’nın yarışmaya katılacağının ilan edilmesinden tutun da şarkımızın belli olduğundan bu yarışma anına kadar. Çok net hiçbir şey söyleyemedik. Kuşkusuz ki inandık ama kuşkusuz ki çekindik. Önceki yıl Hadise adına izlenen o her yakın takip olayı bu kez gerçekleşmedi. Son bir hafta biraz provaları ilgimizi çekti belki o kadar. Perşembe final sahnesini izlediğimde (ki o gece en çok oyu alan ülke ilan edildik sonrasında) anladım ki Manga gerçekten çalışmış, hazırmış ve biz şarkımızı cidden uzaktan uzaktan çok sevmişiz de böyle içimize basmamışız anlamadığımız herhangi bir sebeple. Sahnede o gece izledikten sonra yerimizin ilk beş içinde olacağına kesinlikle ihtimal vermiş olsam bile bu seneki şarkıların bazılarını hala dinlememiş ve Cumartesi gecesi asıl final gecesine saklamıştım diğer düşüncelerimi. Ve o günden notlarıma gelince.

Öncelikle Azerbeycan (5.) ve Ermenistan (7.) şarkılarını önceden dinlemiş ve beğenmiştim üstelik. Şarkıların kafamda bıraktığı lezzeti sahnede alamamış olsam bile en azından kazınmış iki şarkım vardı kafama ve birincilik almalarına şaşırmayacaktım. İzlediğim yarışma boyunca kaçıncı olup olmayacaklarını asla kestirmeden beğendiklerimi belirtecek olursam Yunanistan (8.), Fransa (12.), İzlanda (18.), Ukrayna (10.) yer alan ülkeler arasındaydı diyebilirim. Üçüncülük kazanan Romanya için ancak eh diyebilirken dördüncülük kazanan Danimarka şarkısına diyecek hiçbir şeyim olamazdı sanırım, şaşırtıcı bir durum olurdu bence, kazanırsa üzülürdüm. Kaldı ki altıncı sırada tamamlayan Belçika şarkısı da bana çok klasik gelmişti. Ve gelelim birinci olan Almanya’ya. Her sene kötü bir şarkı ile katıldıktan sonra atılan bu büyük adım kuşkusuz ki zafere taşırken onları olmasalardı birincilik hakkımız mıydı? Evet, birinci olmaya bu kadar yaklaşmışken peki bu birinci şarkı tacını taşıyacak mıydı? Almanya şarkısını sevdim kabul edebilirim, yarışmanın henüz başında arayı açacağını zaten kestirebildim, şaşırtıcı olmadı benim için. Yani ikinci olmamıza şaşkın bir o kadar da üzgünüm ama Almanya’nın kazanması diğer ülkelerin şarkılarına göre kabul ettiğim bir durum işte. Bu sebep seneye orada gönül rahatlığı ile olabiliriz. Ve şunu asla unutmayalım. 39 ülke yarıştı ikinci olduk, önceki senelerde de aldığımız başarılar çok önemli, ilk on sırayı bir kere mesken tuttuk. Her ne kadar kimse umurumuzda değil yarışma desek de bakmayalım onlara hala çok önemseniyor, izleniyor ve ses getiriyor ve biz her sene bir şekilde adımızdan söz ettiriyoruz. Alkışlanılası.

Haftanın Adamı ve Haftanın Sözü: Jimmy Jump - Sıçrayışım, benim hazinem; ün benim özgürlüğüm; güç ve rüzgar benim kanunum; tek vatanseverim.

Bu sene Eurovision’da İspanya adına yarışan Daniel Diges performansını sergilerken beklenmedik bir şey oldu ve sahneye Jimmy Jump çıkageldi. Ama ne çıkageliş ki hepimiz olayı gösterinin bir parçası sandık başta ama sonra olayı kavrayınca çok güldük duruma. İspanya o berbat şarkısını tekrar seslendirmek istedi sonra ve komite de durumu haklı buldu, yarıştı da. Şarkıdan çok Daniel ile bu sene İspanya bize böyle bir ilk yaşattı (keşke daha çok kalabilseydi) ama öğrendik ki kendisinin ilk eylemi değildi bu; buyrun detayları okuyun; karşınızda bir deli ve de adına son not bu olay kendisine iki bin Euro'ya mal oldu :)

Eurovision tarihinde ülkemize bir birincilik kazandıran isim ve onun cephesinde neler olup bittiğine gelince diyebiliriz ki Sertab Erener ‘’Rengarenk’’ bir şekilde yaza hazır. Geçtiğimiz Cuma başta radyolara sonra bilumum her yere düşen şarkısı ‘’Koparılan Çiçekleri’’ dinleme şansınız oldu mu bilmiyorum. DMC etiketi ile bu hafta içinde bizlerle buluşacak albümün içinde beş tanesi remix toplamda on yedi şarkı dinleyeceğiz. Diğer şarkılar şimdilik sürpriz ama çıkış şarkısına gelince imza Soner Sarıkabadayı, düzenleme Mustafa Ceceli. Remixleri saymazsam adıma albümü keyifle dinleyeceğimi umuyorum ben çıkış şarkısının sıcaklığına kapılıp da. Sarıkabadayı ile ‘’Bu Böyle’’ ve ‘’Açık Adres’’ birlikteliğinin devamı kuşkusuz gelecekti ve sanırım bunun için en uygun zaman beklendi. Şarkının nakaratına şöyle bir göz atacak, kulak verecek olursak der ki sözler ‘’Ben yazdım kadere hüznü, perişanı, sonu gelmez yine de bitemez ümitler ama yoksa bahçemin eski şanı,sebebi koparılan çiçekler.


Haftanın Albüm Kapağı: Ümit Evirgen - Bir Mum Yanar

Biri acil yanından müzik dünyasının Don Kişot’unun ne işe yaradığını açıklayabilir mi? :)

1985 yılında kuruldular ve o günden bugüne halkın içinden halkın sesi oldular. Grup Yorum’dan bahsediyorum. Her zaman yeri ve duruşu farklı olan Yorum ile üniversite yıllarında tanışan ben kısa bir süre içinde bütün arşivini tamamlama ve dinleme şansını bulmuştum ama kendilerini hiçbir zaman canlı canlı dinleme imkanına kavuşamadım. Acaba şimdi zamanı mı? 12 Haziran 2010 Cumartesi günü saat 20.00’de Beşiktaş İnönü Stadyumu’nda tarihi bir gün yaşanacak deniliyor basın bültenlerinde, doğrudur, oradaki coşku gerçekten tadılmalıdır diye düşünüyor ve mutlaka izlemeyi ve geçen bu 25 yıllık serüveni bir kere daha yaşamak istiyorum onlarla. 60 kişilik kadrosuyla şef Orhan Şallıel yönetimindeki "İstanbul Syhmphonic Project" isimli senfoni orkestrası da edecek gruba ve bugüne kadar Yorum’un albümlerine sesleriyle, şiirleriyle, üretimleriyle katılan sanatçı dostları da olacak o gün orada. Bir şekilde DVD’sinin de çıkacağına inanıyorum ama o coşku orada ayrı bir yaşanır hissedebiliYORUM. Bu arada hatırlatma fayda var, tüm her yer 17.50 YTL konserde.

Sitemizi yakından takip edenler çalışmalarını Avusturya’da sürdüren grup Nim Sofyan ismi ile karşılaşmışlardır anımsarlarsa. Zira grubun kurucusu aynı zamanda da yorumcusu Alp Bora ile geçtiğimiz sene bir söyleşi gerçekleştirmiş ve sayfalarımızda kendisini ve grubu daha yakından takip etme şansını bulabilmiştik. Nim Sofyan’ın diğer bütün üyeleri yabancı ama bizim özümüzü, kültürümüzü öyle güzel benimsemişler ki ortaya çıkan işi yadırgamıyorsunuz asla. Evet ‘’Agora’’ isimli dördüncü çalışmaları nihayetinde ülkemizde de yayınlanacak, diğer albümlerinde böyle bir şansı bulamamışlardı sadece birkaç konser için burada bulunmuşlardı. Albüm bugün yarın kapımızı çalabilir ama grubun kesinleşen bir programı var ki iki konser için ülkemize gelecekler önümüzdeki günlerde. 11 Haziran Cuma günü Ankara / Cer Modern’de 19:30 itibari ile bir gün sonra da İstanbul’da Yeniköy / Avusturya Kültür Merkezi’nde. Eğer ki Yorum konserinde olmazsam biliyorum ki orada olacağım zira sevgili Alp ile nicedir telefon bağlantısı ile görüşüyoruz buluşup tanışmayı ümit ediyorum. www.myspace.com/nimsofyan adresini gelin hep birlikte bir kere daha ziyaret edelim şimdi.

Ve Türk Halk müziği iki önemli değerini yitirdi geçtiğimiz hafta içinde. 1945 doğumlu Ömer Şan 1966 yılında TRT’nin açtığı sınavla İstanbul Radyosu’na Stajyer Sanatçı olarak girdi ve o günden bugüne ‘’Bağa Gel Bostana Gel’’, ‘’Bahçede Nar Ağacı’’ gibi başta Sivas yöresine ait olmak üzere nice türküyü derledi ve yorumladı. Şan gibi bir başka önemli değer Talip Özkan’ı da kaybettik ki 1939 doğumlu sanatçımız da Türk halk müziğinin önemli isimlerinden Muzaffer Sarısözen yolunda ilerleyen değerlerdendi aynı Ömer Şan’da olduğu gibi. Ankara, İstanbul ve İzmir Radyosunda korist, koro şefi, öğretmen, derlemeci ve müfettiş olarak görev yaptı. Bağlamada kendine özgü üslup ve icrasıyla bir ekol oluşturdu. Hayatları boyunca en güzel türküleri sundular ve paylaştılar bizlere, kendilerine rahmet sevenlerine baş sağlığı dileklerimizle.

Haftanın Şarkı Sözü: Petek Dinçöz - İşte Böyle Morarırsın (Söz: Aşkın Tuna) - Zaman geçtikçe ateş düştükçe peşimde daha çok dolanırsın / Beni ayakta dimdik gördükçe işte böyle morarırsın :)
‘’Bu şarkıyı Can’a yaşatmak istediğim duyguları düşünerek yaptırdım’’ demiş Petek Dinçöz. Kendisine hemen yanıt gelmiş Tanrıyar’dan. ‘’Petek bana morar da dese kudur da dese kızmıyorum, gücenmiyorum. Çünkü sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır. Yalnız fazla naz aşık usandırır, yaz geldi çiçekler açtı...” şeklinde. Allah herkese akıl, fikir ve gerçek aşk versin elbette.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

LOST’un finalini ve beraberinde bir iki diziyi daha seyredebildim bu hafta ve başka bir şeye zaman bulamadım. Sadece yeni bir mini dizi yakaladım ki bu hafta içinde seyredecek görüşlerimi sizlerle haftaya paylaşacağım.

Haftanın Dinletisi:

Güneşin Çocukları Genç Sanatçılar Derneği tarafından düzenlenen 05 Haziran 2010 Cumartesi günü saat 19:00’da gerçekleşecek bir şiir dinletisinde olacağım. Sunuculuğu İlhan Gerçek’in yapacağı Kadiköy Just Cafe’nin terasında düzenlenecek olan etkinlikte sahneyi çok değerli şair dostlarımla ve değerli dinleyicilerle paylaşacağım için şimdiden heyecanlıyım. Yakın bir tarihte yeni şiir kitabı ile bizlerle buluşacak olan, ünlü birçok şarkının da söz yazarı - şair Yelda Karataş, sitemizde ‘’Şairhane’’ isimli köşeyi de hazırlayan sevgili dostum şair Zeki Çelik, ve daha önce bir şiir albümü de yayınlayan en son ‘’Aşk ve Ceza’’ isimli dizide Ahmet Moran rolünü oynayan değerli oyuncu Halil Kumova diğer katılımcı konuklar. En yeni şiirlerimi sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyacağım.

Beraberinde yarın yeni bir yayın ile sizlerle birlikte olacağız sayfalarımızda. kadrikarahan.net’in Haziran yayın yine dopdolu. Türk edebiyat dünyasının çok önemli bir kadın şairi sayfalarımızda konuk olacak öncelikle. Beraberinde üç başarılı genç müzisyen sayfalarımızda ilk albümlerinin heyecanını paylaşacak. Bir tanesi enstrümanı ile yıllarca birçok sanatçıya eşlik eden ve nihayetinde ilk albümünü yayınlayan başarılı bir müzisyen. Diğeri son zamanlarda sözleri ve besteleri ile ismini duyuran yakın zamanda ilk albümü ile buluşacağımız özel bir kadın müzisyen yine ki çok iddialı bir çıkış öncesi bizi kırmadı. Ve son konuğumuz yurt dışında yaşayan ve ilk albümü ile bizlerle henüz çok yeni buluşan bir başka değerli dostumuz. Beraberinde müzik ve sinema yazıları ile değerli yazarlarımız yine bizlerle birlikte.

Ötesinde bir ayın son sendromunda da tüm yoğunluğumuza rağmen sizlerle buluştuk. Ülke olarak yine kötü bir başlangıç oldu haftaya ayrıca ama güzel şeyler dileyelim yine de güzel olalım. Görüşmek üzere.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Metin Şentürk

Metin Şentürk - Benim Adım Metin

Sen ayran gönüllüsün yarim beni boşa terk ettin,
Şuraya yazıyorum döneceksin benim adım Metin

27 Mayıs 2010 Perşembe

Ceynur ile Kadın Şarkıları

Geçtiğimiz aylarda ilk albümü ‘’Aşk, Yağmur ve Çikolata’’ isimli ilk albümünü yayınlayan Ceynur 25 Mayıs tarihinde Balans Jolly Joker’de bir konser gerçekleştirdi. Küçük yaşlarda müziğe başlayan Ceynur nihayetinde gelen bu ilk albümünün ilk klip şarkısını ‘’Yağmur’’a çekmişti; ikincisi ‘’Aşk’’a geliyor.

‘’Ceynur ile Kadın Şarkıları’’ adı altında bir konsept ile bu konsere hazırdı Ceynur ve geceye kendi şarkılarının yanında kadın vokallerden dinlediğimiz şarkıları sundu dinleyicilerine. Üstelik sürprizleri de vardı ki gecenin.

Açılışı ve kapanışı ‘’Yağmur’’ ile yapan Ceynur’un repertuarında Sezen Aksu’dan Ajda Pekkan’a, Sertab Erener’den Nil Karaibrahimgil’e ve birçok isme dair şarkılar vardı ki o çok sevilen, herkesin sözlerini ezbere bildiği bu şarkılara eşlik etmemek olmazdı. Hiç ara vermeden uzun soluklu bir konser olmasına rağmen başından sonuna enerjisi hiç eksik olmadı kendisinin. Enerji demişken Ayşe Özyılmazel’in bu şarkısının böylesi bir repertuarda ne aradığını biz birkaç bakış çözemedik :)

İlk sürpriz Metin Arolat’tı. Ceynur ve Arolat sahnede ‘’Esmer Günler’’i söyledi ki ‘’Kayahan geldi aklıma ''Kayahan İhbar Hattı’’ var mıdır acaba diye geçirdim aklımdan :) Şaka bir yana enteresan bir düet ve sempatik bir ikili oldular sahnede. Ben o ara çok eski bir arkadaşımla karşılaşmış olmanın sevincinde çığlık atıyordum bir köşede ayrı. Bu arada Arolat yeni bir albüm hazırlamış, yarından itibaren radyolarda çok sıkı bir yaz şarkısı bizi bekliyormuş haberini de aldım, beklemeye başladım.

Balans tıklım tıklımdı. Havanın güzel olması hatta Eurovision birinci yarı finalinin o gece gerçekleşiyor olması vs. kimsenin umrunda olmamıştı belli. Zaten Balans’ı ve atmosferini seviyorum. Bu arada Ceynur’a ayrıca teşekkür etmek istiyorum zira sahnede doğumgünümü de kutladı ve benim için ‘’Happy Birthday’’ bu sene kendisi tarafından söylendi. Çok çok öpücükler kendisine.

Gecenin diğer bir sürprizi son günlerin öne çıkan isimlerinden biri oldu ve ‘’Soner Sarıkabadayı’’da oradaydı. ‘’Açık Adres’’ini yorumlamıştı Ceynur, kendisini de sahneye aldı ve birlikte ‘’Bu Böyle’’yi okudular bir güzel düet. Gece kuşkusuz böyle bitmedi ve konser ilerleyen dakikalarda daha da renklendi. Sırada Cihan Okan düeti vardı ki sayfamızda izleyeceksiniz ‘’Yine mi Çiçek’’ bir o kadar keyifliyken Hepsi ile düet ‘’Seni Yerler’’ finale doğru ayrı bir hareketlilik getirdi.

Yeni bir Ceynur konseri 09 Haziran'da Hayal Kahvesi'nde.


Ceynur & Cihan Okan - Yine mi Çiçek

Ceynur Resmi Web Sitesi

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Çarşamba Matinesi - Özgür Şahin

Bir Mayıs'ın son Çarşamba günü ve son matinesi. Adını sitemizin, blog sayfamızın içinde sık sık görebilirsiniz ve paylaşımlarını okuyabilirsiniz kaldı ki bu ayrıca tavsiyemizdir. Özgür Şahin ile tanışma vesilemiz olan Eurovision'dan (tam da haftasında iken) tutun da müzik adına birçok ortak noktamız hakkında konuştuk, üstelik tam da doğumgününde :) Matine başlıyor ...


- Öncelikle yeni yaşımı karşıladım ve koşa koşa senin yeni yaşını kutlamaya geldim Özgür. Doğumgünün bugün ve kutlu olsun :)

- Çok teşekkür ediyorum Kadri. Ben de tekrardan senin doğumgününü kutluyorum. Umarım şiir dolu bir ömrün olur, bizleri de müzik fonlu tebessümlerimizden eksik bırakmayacak sürprizlerinle her daim mutlu edersin :)

- Sana hemen bir doğumgünü şarkısı armağan edeyim o zaman; özellikle sevdiğin bir şarkı var mı böyle içinde doğumgünü falan geçen, doğumgünün bize geldiğin gündür şeklinde bir şeyler mırıldanabilirim istersen :)

- Evet olmaz mı? Ayten Alpman'dan Arkadaş gelsin lütfen.

- Peki seve seve senin için çalacak fonda :) Özgür seninle yeni tanıştık ama uzun zamandır hayatın şarkılarını paylaşıyoruz; öncelikle senin hayatının şarkıları nasıl; seni hangi şarkılar içine çekmeyi başarıyor, sözün özü Özgür neler dinliyor : )

- Şair olmanın püf noktası sorunun özüne gelinceye kadar kısmında yer alıyor olsa gerek. Sanırım değişken bir ruh halim var. Gün içinde, aylar içinde ya da dönemler içinde. Bu yüzden ilgimi çeken ya da öyküsü olan her şeye kulak vermeye, göz atmaya hatta gidip bulmaya özen gösteririm. Bundan dolayı son zamanlarda kimleri dinlediğimi söylemem daha doğru olur: Opera dinliyorum. Halk Müziği dinliyorum ve Popüler Müziği yakından takiben abimin Mp3çaları sayesinde pop müziği dinliyorum.

- Site dostlarımız adın ile sayfalarımızda sıkça karşılaşabilirler. Ben diyeyim ki Özgür Almanya'da yaşıyor ve eğitimini de orada alıyor ötesini kısaca senden seni dinleyelim mi?

- Evet. Almanya'ya Türkiye'de cok sevdiğim bir dostumun da doğumgünü olan 28 Haziran 2004 saat 00:00'da geldim. O gün bugündür kendime verdiğim sözümü gerçekleştirmek için çabalıyorum. Stuttgart Üniversite'sinde İşletme Mühendisliği alanında master yapıyorum. Ailemle yaşıyorum. Bir Nakliye firmasında çalışıyorum aynı zamanda ve iki senedir folklor oynuyorum. Bu arada senin sayende Türkiye'de buradan daha çok insanla tanışma fırsatını da yakalamış biriyim. Çok ilginç bir hayatım yok. Arkadaşlarımla dışarıda bir yerlerde yaşamın stresini atıp, durgunluğunu kırıyoruz.

- Peki Almanya'dan takip etmek nasıl bir durum burada olan biteni; her ne kadar internet bize bu imkanı vermiş olsa da bazen yakınında olamadığın için üzüldüğün durumlar oluyor mu? Oradan izlemek nasıl müzik adına burada yaşanan gelişmeleri, senin için ne kadar sağlıklı?

- Benim adıma daha sağlıklı. Almanya'da ya da başka bir yerde olmak Türkiye'yi her yönüyle daha geniş ölçüde görebilme fırsatını tanıyor insana. Müzik konusunda ilk kaynak kitabım Kadri Karahan’ın ta kendisi :) Aslında ben Türkiye'deyken yabancı müzik dinlerdim. Buraya gelince ve yalnızlaşınca daha hissedeceğim, yeri gelince ağlayabileceğim müzikleri aradım ve 2005'ten beri Türkçe müzik dinliyorum. Gerçekten çok hoş, çok renkli bir müzik kültürü. Bana her birinden zevk almak düşüyor. Zaten sadece ben değil, bütün gurbetçiler ya da Alamancıların kulağında Türk müziği vardır. Her an bineceğiniz bir trende İsmail YK duyabilir ya da tren istasyonunda gençler ‘’Cesaretin Var mı Aşka’’yı bağıra çağıra söyleyebilirler. Sanat müziği ve Halk Müziği konserlerine gittim. Önümüzdeki günlerde başka konserlerde de olacağım. Yani orada nasıl yaşanıyorsa Türk müziği, burada da aynı heyecanla yaşanıyor. İşte bu heyecanla dinliyorum. Bu yüzden üzüldüğümü söyleyemem.

- Teşekkür ediyorum bu anlamda ayrıca mutlu oldum ama dediğim gibi beraber yürüyoruz biz bu yollarda :) Özgür şimdi seninle en sık konuştuğumuz meselelerden biri malum şu milli durum; Eurovision; dün gece nihayet ilk finali izledik yarın da Türkiye'nin dahil olduğu ikinci finali seyredeceğiz; Manga'nın şarkısını nasıl buldun, sence nasıl bir sonuç elde edilecek adımıza?

- Şansı olabilir. Çünkü gördüğün gibi birçok ülkenin şarkısı o kadar da güzel değil. Naim Dilmener haklı; Manga ismini keskinleştirecek bir rock şarkı yerine daha pop tadında bir şarkı ile gidiyor. Solistimizin sesi çok güzel. E tabii bizlerin de oyları önemli. Müzisyenlerden oluşan jürinin kalbini çalarsa oldu bu iş. Ancak provalarında da gördüm ki, coşkusu biraz eksik duruyor sahnede, umarım bu halledilebilir. Çünkü Manga da diğer katılımcılar gibi büyük bir heyecanla orada.

- Peki bu sene için ilk üçte olmalı dediğin ülkeler hangileri?

- Almanya, Azerbaycan, Ermenistan.

- Almanya çerçevesinde durumlar nasıl peki; nedense talihsiz bir ülkedir Eurovision'da Almanya; sence sebebi nedir bu durumun?

- Almanya'nın talihsiz olmasının çok sebebi var. Çok az türde müzik yapılıyor iç piyasada. Rock ve Hip Hop. Daimi dört büyük ülkeden biri ve sürekli tür denemeleri yapıyor. Son yıllarda country, swing, jazz tarzı şarkılar gönderdi. Her seferinde Amerika'yı mı temsil ediyoruz dendi. Bu sene Stefan Raab sorumluluğu eline aldı ve Amerika'dan beste aldı. Bu arada Almanya bu sene çok umutlu.

- Şimdi zor sorulardan birinin devreye girme vakti o halde :) Gelmiş geçmiş Eurovision çalışman hangisi elbette birinci olan şarkılar içinde ve yine Türkiye adına bizi temsil eden şarkılar içinde de ayrıca favorini öğrenmek isterim :)

- Zor soruymuş :) ‘’Waterloo'’yu sanırım daha çok seviyorum. Bir de ‘’Dansevise'’yi. Bizimkilerden ‘’Everyway That I Can’’. 2000 lerin en güzel iki şarkısından biridir benim için. Diğeri de ‘’My Number One'’dır. ‘’Seninle Bir Dakika’’ ve ‘’Sev’’de aynı güzelliğe yakın.

- Eurovision 2000'lere bir başka soluk girdi gerçekten de ve de bakalım bu sene ne olacak, izleyip göreceğiz; peki az önce konserlere gittiğini söyledin; en son kimi dinledin; izledin; izlemiş olduğun konserler içinde yerini ayrı tuttuğun var mı?

- Ben en son burada bir TSM Korosu'nun konserine gittim. Halil Karaduman, İsmail Bergamalı ve Ayşe İnak Ekiz koro ile Dede Efendi'nin eserleri seslendirdiler. Halil Karaduman'ın kanun çalışına hayran oldum, İsmail Bergamalı'nın da klarnetine. Şimdiye kadar gittiklerim içinde en sevdiğim bu konserdi, bambaşka bir ortam vardı. Alaturka dedikleri bir dünya gibiydi.

- Peki özellikle sahnede dinlemeyi istediğin, mutlaka bir gün orada, konserinde olacağım dediğin isim kim? Söyle hemen gönderelim Almanya'ya :)

- Hımm sanırım abimle bir Sezen Aksu ya da Nilüfer konserine gitmeyi isterdim. Siz de gelin ama bizimle :)

- Biz gelirsek çok zahmetli olur sen direk gel hepimiz burada iken bu yaz coşalım, ne güzel olur :) Peki Özgür hayatımızda hepimizin özel tuttuğu şarkılar vardır; böyle dinlerken içini sızlatan, ne bileyim gözyaşlarına döken seni hani vardır mutlaka o hangisi?

- ‘’Arkadaş’’ı dinlerken yanımda artık olmasalar da, giden ve sevilmiş tüm arkadaşlara, dostlara bir kere dolar gözlerim. Hani diyor ya şarkı: Artık hiç olmasın gülen gözlerde yaş... Duyduğum an akar gider.

- Evet ve sanki kim söylerse söylesin dinlenir ve o hüznü verir o şarkı; peki tam tersini soralım; seni en çok keyiflendiren şarkı hangisidir hayatında, hani sıkılmadan hangi şarkı böyle seni coşturmayı bilmiştir :)

- Bu tuzak soru bence. Ancak seve seve düşeceğim. CŞA şarkılari tabii ki. Hem keyiflendiriyor hem de tebessüm bırakıyor bende. Bir de Roman şarkılarında coşarım :)

- Aman tanrım bu CŞA'dan kurtulamıyoruz :) Biliyorsun nicedir sen de seferber ekibin içindeydin ve Samra Sökmen'in ''Hayriye''sine ulaşabildik ve daha nicesine de; 90'lardan konuşalım mı biraz da? Sen de özel arşivcilerdensin zira :)

- Eurovision arsivi, Oscar ödülleri arşivi, müzik arşivi … Haklısın. Samra Sökmen’i aylarca aramadığım yer kalmamıştı :)

90 lar. Benim çocukluğum çoğunlukla. O yüzden çok masum bir o kadar saf anılar işte. Abim der ki: Asya, Yonca Evcimik, Sibel Tüzün vs. o kadar dinledik ki hepsini sanırsın hepsi evimizden biri, hepsi aslında abimiz ve ablamız.

- Dur bak aklıma ne geldi? 90'ların sıfırını atarsak aklıma gelecek 9 şarkısını yazacağım sana ve ilk sen de ne çağrıştıracak bakalım :)

Mustafa Sandal - Bu Kız Beni Görmeli

- İlk aldığım albüm :)

- Ciddi olamazsın :) Valla bilmiyordum ''Suç Bende'' değil :)

- Pardon ya :)

- Asya - Vurulmuşum Sana

- Sarı. Klibin rengiydi sanırım :)

-- Kenan Doğulu - Yaparım Bilirsin

- Uzun uzun saçlar :)

- Ayşen - Uzaktan Geldim

- R&B

- Serdar Ortaç - Karabiberim

- Zeytin :)

- Nadide Sultan - Vuslata Beş Kala (Hahahahah sakın onu deme)

- Dedim bile :)

- Sibel Alaş - Adam

- Resim

- Aylin Livaneli - Bana Müsade

- Kayserili komşularımız :)

- Son olarak sen 90'ların en unutamadığın şarkını sen seç?

- Yıldız Tilbe - Delikanlım

- Yıldız Tilbe'de dahil bir çok ismin yeni albümleri yayınlandı. Sen son çıkan albümler içinde en son kimi beğendin?

- Yıldız Tilbe’nin albümü güzel. İlkay Akkaya'nın ‘’Gelmedin Diye’’ albümünü çok beğendim. Az önce Rüya Ersavcı’yı dinledim. O da fena değilmiş

Cem Yıldız & Smadj & Rustam Mahmutzade - Hü albümünü de Ergin ile söyleşinden sonra dinledim. O da cok hoşbir albüm olmuş.

- Peki Özgür Şahin'in ''Biraz Ayrılık'' albümünü dinledin mi, bak dinlemedinse mutlaka kulak ver derim :)

- Çok beğendim :) Tüm sözler Kadri Karahan'dan besteler Zeki Celik'ten. Davulda Gökceçicek, Neyde Muhammed ve gitarlarda Ergin. Biz bu sene de zirvedeyiz :)

- E o halde başarımızı kutlayalım, bu arada pastan geldi, bir dilek tut ve üfle mumları hadi. İyi ki doğdun Özgür, iyiiii kiii doğdunnnn Özgüüüüür :)

- Ben de öncelikle varlığın için ve Eurovision vasıtası ile seninle tanışmış olmaktan çok mutluyum. Kendi adıma isteyebileceğim tek şey mutluluk, Dünya için de sağlık ve adalet ve senin için de yeni bir şiir kitabı. Üfledim :)

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Heyecanlı bir hafta kuşkusuz. Her ne kadar önceki yıllara kadar herkesi sönük görüyor olsam da Eurovision yine de içten içe beklediğimiz ve bu hafta sonunda nihayete ereceğimiz. Ama başka güzelliklerde oluyor ve neden onlara hak edilen değer verilmiyor. Örneğin Uluslararası Discovery Müzik Festivali’nden haberiniz var mı? Bulgaristan’ın Varna kentinde yapılan bu yarışmada ülkemizi aynı zamanda ressam da olan Faruk Yazıcılar ‘’Arasındayım’’ isimli eserle temsil etti ve en iyi sahne performansı ödülünü kazandı. Meltem Taşkıran ve Cihan Sezer’e ait bu çalışmanın İngilizce sözlerini de Figen Çakmak yazdı. Bir başka festival haberi de Malta’dan geldi. Malta Festivali’nde ülkemizi temsil eden isim geçen ay sayfalarımızda da konuk ettiğimiz Serap Yenici’ydi. Müge Baysal’ın sözlerini yazdığı Tolga Gürdil’in bestesi ‘’Aşk Lazım’’ın aranjörü Özkan Turgay’dı. Şarkı üçüncülük kazandı ve beraberinde en iyi stil şarkı ödülünü de aldı. Lütfen bunlar da daha büyük haber olsun. Tüm müzisyenlere tebrikler ve ülkemizi başarı ile temsil ettikleri için teşekkürler.

Gelelim Eurovision’a. Öncelikle kalbimiz elbette Manga ile birlikte ama itiraf etmem gerekirse şarkımızı başarılı buluyorum. Herhangi bir yerde çalsa dinlerim büyük bir keyifle ama bu yarışma için en başından beri doğru bir seçim olduğunu düşünmüyorum. Manga sevenler zaten şarkıyı grubun çizgisinden çok uzakta bir yerde görüyorlar, benim öyle bir takıntım yok. Ama şarkının yanında pek olamadım ve yaşadığı süreci pek takip edemedim. Sadece belli başlıkları ve öne çıkan şarkıları dinleyebildim ki bunların içinde Azerbeycan ve Ermenistan favorim. 25 - 27 ve finali ile 29 Mayıs gecesi ekran başında olalım ama çok da fazla şey ummayalım. Her ne kadar şarkımız beğenildi, ilgi topladı, alkış aldı vs. durumları oylama başladıktan sonra pek de işe yaramıyor. Kaldı ki her sene sistem değişiyor ve anlamak için bir kaos yaşıyoruz. Bunu da ayrı saçma bulurken provamızı izledim ve elbette az çok fikir sahibi olmaktan başka bir şey edinemedim. Bir de unutmayalım bu sene oy verme işlemleri için yarışmanın bitmesini beklemek gerekmeyecek. Start verilir verilmez telefonlara sarılabilirsiniz ve de oyunuzu kullanabilirsiniz. Başarılar dileriz Manga’ya; bir birincilik ihtimali kabul edelim ki yok en azından güzel bir derece bizi memnun edebilir.
‘’Haydi Gel’’in bir polemiğin içine dahil olalım. Haftanın en çok konuşulan haberlerinden biri Süperstar Ajda Pekkan ile Serdar Ortaç gerilimi oldu kuşkusuz. Bilinen üzere KRAL TV ödüllerinde sahne aldı süperstar ve yeni şarkısını yorumladı. Söz yazarı ve bestecisi Ortaç’ın adının anılmasından çıkılan nokta elbette birçok kişi için kaçınılmazdı zira enteresan bir durumdu da. Hemen haberler yazıldı ve çizildi de durum sonradan sonradan aydınlatıldı. Şarkının resmi işlemlerinin tamamlanmadığını söyleyen Ortaç teşekkür kısmına çok takılmamıştı ve daha şarkı ile ilgili gerekli prosedür işlemlerinin sonuçlanmadan böyle bir şey olmasını doğru bulmuyordu. Düşünüldüğünde haklı da Ortaç kaldı ki Ajda Pekkan tarafından bir şarkısının okunulmasının kendisine onur verdiğini söyleyen birinin bu açıklamasına da hak verilmeli. Netice de durum için sürekli bir şey yazılıp çizilirken şarkının şu anda ne olacağı konusunu bu karışıklık içinde çözemedim ama Ajda’nın apar topar tekrar stüdyoya girmesi de bu durumu uzatmayacağı mesajını veriyor kısmen. Öyle ya da böyle Ortaç bu kaos içinde ‘’Kara Kedi’’ isimli yeni albümünü de çıkarttı piyasaya. Ortada bir kara kedi durumu var cidden. Albümü henüz dinlemedim ama bir dolu şarkıdan oluşan albüm için hazırlanan ve Facebook’da dolaşan ‘’Tehlikeye Hazır mısınız’’ videosuna çok güldüm.

Haftanın Sözü: Serdar Ortaç

Geçen sene ‘’Resim’’ şarkısını kendi albümüme koymayıp, Ajda Hanım’a sunarken yaptığım fedakarlıkları sadece onu bestelerken çaldığım piyanom bilir.

Yeni bir yaz gelirken ‘’Eski Yazlar’’ isimli yeni albümü ile Yaşar’ı dinliyorum birkaç gündür. Aslında eski yazlar kadar eski Yaşar’da özlenesi kesinlikle. Albümde iki şarkıda imzası olan Alper Arundar ve birinde Yaşar ile ortak yine iki şarkıda imzası olan Ömer Bayramoğlu çalışmaları dışında diğer şarkılarında zorlamak gerekiyor bir şeyleri bulabilmek için. Belki ilerleyen zamanlarda ama şimdilik sarılarak karşıladığım bir albüm olmadı bu. Bir başka özlediğim ses Murat Kekilli. Kekilli’de uzun bir süredir yoktu ortalarda ve ben bir daha albüm yapmaz sanıyordum nereden böyle bir kanıya vardımsa. Kekilli çizgisinde bir değişiklik yok ama zaten bir değişiklik beklenmiyor kimse tarafından. ‘’Kalbimdeki Darp’’ isimli albümde on şarkı var ve yedisi kendi bestesi, iki şarkıda Akın Bazın, bir şarkıda Burhan Bayar imzası var. Sözlerde Mustafa Kaya ve Fatmagül Akyürek isimleri öne çıkıyor. Daha önceki albümlerine ve bazı hepimizin ezbere bildiği şarkılara göre bir keskinlik yok bu şarkılarda; daha bir bahar daha bir çiçek, böcek sanki şarkılar ki ‘’Sevmişsem’’e bayıldım mesela. ‘’Seni sevmişsem söylemişsem doğrudur, sana ayrılan içimin yarısından çoğudur’’ diyen sözleri sevdim.

Haftanın Albüm Kapağı: Songül Zar

‘’Çaldın’’ isimli ilk albümünün kapağı ile akıllarımızı başımızdan çalan Songül hanımefendiye en içten sevgilerimizle.

Tam 411 ödül ile Guinness Rekorlar Kitabı’nda tüm zamanların en çok ödül alan kadın sanatçısı olan Whitney Houston. Geçtiğimiz Eylül ayında uzun soluklu sessizliği bozuldu ve ‘’I Look To You’’ isimli stüdyo albümünü yayınladı da özlem dindirdik. Sony Müzik sanatçının sevenlerine güzel bir müzik ziyafeti sunmaya hazırlanıyor. Sanatçının ‘’Whitney Houston’’, ‘’Whitney’’, ‘’I’m Your Baby Tonight’’, ‘’The Bodyguard’’ ve ‘’My Love Is Your Love’’ isimli albümleri bir araya getirilmiş ve ‘’Collection’’ ismi ile şık bir boxset olarak piyasaya sunulmuş. Whitney’in bu albümlerinde kuşkusuz ki kariyerinde çok önemli şarkılar var. ‘’I Will Always Love You”dan How Will I Know’’a “Saving All My Love For You”dan ‘’All The Man That I Need’’e nice şarkı. Ayrıca Houston’un tükenmeden elde etmeniz gereken bir de DVD’si var ki ‘’Greatest Hits’’ adı altında uzun bir süredir piyasada ve sanatçının dünden bugüne yolculuğu klipleri ve konser kayıtları ile gerçekten bir başla yolculukta. Benim de vazgeçilmezim olarak koleksiyonumda ayrıca yer almakta.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Bu hafta diziler adına biraz yoğunlaştım ve git gide çoğalmalarına karşı elimdeki bölümleri bir an önce bitirme kararı aldım. Örneğin ‘’Damages’’de çok ağır ilerliyordum ki bittiğini öğrendim. Tam onun şokunu yeni atlatmıştım ki ‘’Flashforward’’ın ve ‘’Heroes’’un yeni sezonlarının olmayacağını öğrendim. ‘’Heroes’’ son sezonu ile beni biraz kendisinden uzaklaştırmıştı zaten ama yine de akışını koruduğum dizilerin başındaydı, üzüldüm. Ötesinde onu bunu bırakın LOST bitti. Bu sabaha karşı son bölümü yayınlandı. İzlemek için gün içinde kalan birkaç bölümü peşpeşe izledim ve finale hazırım gün içinde.

Tüm bu diziler ile yatıp kalkarken bir tanesini daha eklemek zorunda hissettim hayatıma. Adını ve konusunu duymuş ve hep ertelemiştim. ‘’The Forgotten’’e başladım nihayetinde. Polisiye - Dram türündeki dizinin konusu suçluları bulmak ama bu kez durum biraz değişik zira ortada özel bir ekip var ki polislerin çözemediği davalarda kendileri devreye giriyorlar. Ve işleri çok zor zira kurbanları kimliksiz - isimsiz; kim oldukları belli değil ve işe oradan başlayacaklar. Nefis bir sunumla açılan dizi ne yazık ki ilerleyen dakikalarda ben de çok heyecan uyandırmadı. Ama ikinci bölümünü izlemeden de kendimi alamayacak ve kararı öyle vereceğim.

Haftamın filmine gelince kesinlikle ‘’Limon Tree - Limon Ağacı’’ diyeceğim. 2008 Almanya - Fransa - İspanya yapımı film Sandy Tolan’ın aynı adlı kitabından uyarlama. Filistinli dul bir kadın olan Salma’nın hikayesi ve onun tek derdi limon ağaçları, bahçesi tehdit adlında çünkü hemen yanına kurulan savunma bakanlığına ait bir villa için tehdit unsuru kabul edilmekte. Ve bu süreçte başlayan dava da elbette filmin seyri. Ortada yaşanan İsrail - Filistin sorununa farklı bir açıdan bakış. Her ne kadar tempo düşük de olsa güzel bir uyarlama ve oyunculuk izledim.

Bu haftanın öneri filmlerimden bir tanesi yine hapishane duvarlarının içindendi ve yaklaşık 2,5 saat gibi bir süreye yayıldığından iki bölüm halinde izlediğimdi. ‘’A Prophet - Un Prophete - Yer Altı Peygamberi’’ 2009 Fransa - İtalya ortak yapımı. Fransa'da hapishaneye gönderilen bir Arap genci okuma yazması dahi yokken ve bir o kadar güçsüz, kırılgan bir mahkumken nasıl olur da bir mafya patronuna dönüşür? 2009 Cannes Film Festivali Jüri Büyük Ödülü başta olmak üzere katıldığı birçok festivalden derece ile ayrılmış olan film 2010 Uluslararası Bağımsız Film Festivali kapsamında ülkemizde de gösterime girmişti. Malik isimli bu Arap gencini oynayan Tahar Rahim’e dikkat dememe gerek yok elbette. Filmlere hapis olmaya devam, bu haftaki film alternatifim hazır bile :)
2007 ABD yapımı bir diğer film ise ‘’The Lookout - Gözcü’’. Film bir kaza sahnesi ile başlıyor ve sırf sahneye kapıp da heyecanla devam edeceğini düşünüyorsunuz ama yanılma ihtimaliniz de var ya da daha çok o anki ruh halinize bağlı. Chris bir bankada gece bekçisi olarak çalışıyor ama yaşamış olduğu bu kazanın üzerinde ağır bir etkisi var. Kendisine hayata tutunma sözü veren bir adamın peşinden gidiyor ve ona bankayı soymasında yardımcı olmaya ikna oluyor. Chris rolünü oynayan Joseph Gordon - Levitt’e en baştan ısınamıyorum ve bu boşluğu Lewis isimli karakteri oynayan Jeff Daniels ile kısmen kapamaya çalışıyorum.


Bu hafta kafamdan bir sürü şey geçiyor. İzlemek istediğim bir sahne performansı ve bir tiyatro var. Beraberinde Eurovision başta da dediğim gibi üç gecemizi kendisine esir edecek ve iyi kötü notlar tutmaya çalışacağım. Öte yanda haftaya yayında olacak sitemiz için son hazırlıkları tamamlayacağım. Çarşamba günü yine özel bir dostumuz ile sizleri matinemizde buluşturacağım. Ve bakalım başka neler neler olacak? Hepimize özetinde güzel bir hafta olsun dileklerimle; yeniden hoş geldin Pazartesi.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Emrah


Emrah - Neşeliyim

Neşeliiiiiiyim neşeliiiiiiyim ben bugün yine neşeliiiiiiyim

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Bu da Bize Kapak Olsun


Hiç kimsenin haberinin olmadığı ''Tüm Zamanların En İyi Albüm Kapağı'' anketimizde nihayet sona ulaştık :) Binlerce eser arasından finale kalanlarını sizlerin oyları belirleyecek :) Lütfen beğendiğiniz kapak için sayfanın hemen yanındaki anketten oyunuzu kullanın. Sayfanın rengi ve anketin tek bir kalıp halinde olması sebebi ile yazılar biraz karanlık kaldı ama olsun içimiz aydınlık ve güzel şarkılarla dolu nasılsa :) Site dostlarımızın değerli hoşgörüsüne sığınarak hazırladığım seçki ve Zeki Çelik'in şahane uyarlaması ile günse gün neşeyse neşe, yaşasın gençlik :) ...


Asya Gülgün Özkan - Asya'ya Neler Oluyor? / Kraliçe Plak

Ergin Erdemir - Nefes / Sortaç Yapım

F.Gül Yanık - Elbette / Candan Production

Filiz Coşkun - Güzel / Reyhan Müzik BOLD

Gökçeçiçek Paydak - Arabesque / تاتليسس

Kadri Karahan - Karizma / Ka-Ka AŞ.

Muhammed Tiryaki - Berhudar Ol / Kervanius

Özgür Şahin - Biraz Ayrılık / Gurbet Müzik

Zeki Çelik - Buz / ICEMC

Çarşamba Matinesi - Gökçeçiçek Paydak

Gençlik ve Spor bayramı hepimizin kutlu olsun. Çarşamba Matinesi kaldığı yerden bu hafta da devam ediyor ve uzun yıllardır bizimle birlikte başta elbette yüreğini olmak üzere hayatın nice şiirini, şarkısını paylaşan, paylaşmaya devam eden bir dostu misafir ediyor. Gökçeçiçek Paydak'ın müzik dünyasına hep birlikte şöyle keyifle bir yol alalım mı? Matine başlıyor.
- Gençlik ve Spor bayramın kutlu olsun Gökçeciğim :) Hemen sana bir şarkı armağan etmemi ister misin?

- Çok teşekkür ederim Kadriciğim. Şükür ki bu ülkede hâlâ benim genç olduğumu kabul edenler var. Elbette isterim.

- Hahaha dur şarkı aklımda da sözlerini unuttum iyi mi :)

- Dakka bir gol bir. Bu matine de olay çıkar diyeyim ben:)

- ‘’Henüz çok gencim katlanamam, böylesine ağır bir yükü kalbimde taşıyamam’’ :) Anımsadın mı bakalım

- Aynen öyle valla; Kim söylemiş ki?

- Yonca Evcimik söylemişti 90'larda, e sohbete oradan başlayalım istersen ne dersin? Yeniden 90'lar gündeme geldi bildiğin gibi ve bir bir o yılların şarkıları, şarkıcıları ortaya çıkmaya başladı yeniden, sen sevdin mi 90'ları?

- Yaşımın ortaya çıktığını düşünecek olursak sanırım 90’lar benim için çokta önemli değildi. Ben ilk müzik kültürümü Zülfü Livaneli, Grup Yorum, Kızılırmak’la aldım. Ahmet Kaya’yı unuttum pardon. Sezeni saymama gerek var mı bu arada.

- Peki o yıllara dönelim hemen itina ile :) Daha samimi şarkılardı değil mi? Nasıl yaşadın, nasıl keyfini sürdün o şarkıların, bugün dinlerken neler hissediyorsun, Sezen aşkına ayrıca geliriz :)

- Ben küçük bir şehirde büyüdüm. Hoş, bizim büyüdüğümüz her şehir şimdikinden küçüktü. Samimiyet vardı, dürüstlük vardı, rant bu kadar değildi bilemiyorum ki. Ama çok sevdim hepsini. Ama artık Zülfü Livaneli’yi sevmiyorum, aslına bakarsan diğerlerini de belki. Sadece onlarla beslendim o ilk etapta. İlk Beatles albümlerine para verdim mesela.

- Bugün sevmeme nedenin nedir peki?

- Siyasete giriyor biraz. Seninle hiç konuşmadık üstünü kapalı geçtim hep yoksa sabaha kadar konuşurum. Ben değiştim, konjektörler değişti müzik değişti.

Bu arada atlamak istemiyorum. Bizim evimizden hiç eksik olmazdı. Türk sanat müziğini çok sevdim ben.

- Yani bir şekilde senin bugünkü müzik zevkini bir şekilde bu şarkılar çizdi, peki bu isimleri bugün dinlemiyorsun ama başta Sezen Aksu hayranı olduğunu biliyorum, onu ve diğerlerini senden öğrenelim istiyorum?

- Artık türevlerini dinliyorum diyelim birçok ismin. Bandista’yı, Kara Güneş’i tercih ediyorum. Ama benim klasik bir romantizm tarafım var. Sezen hayranlığım da daha çok oradan ve genetiksel bir durum bizde neredeyse. Hatta bir hikaye anlatmama vaktim varsa paylaşmak isterim :)

- Cumartesi Şarkısı Ateşi'ne yetişiriz değil mi? :)
"
- Emin ol :) Yıllar önce annem kardeşim ve ben sohbet ederken lafı kim açtı bilmiyorum biri dedi ki: Sezen mi denize düşse kurtarırsın ben mi? İkisi de Sezen dedi. Düşün artık ailesel fanatizmi :)

- Peki en can alıcı sorulardan biri geliyor öyleyse; bir ara sitemiz için de yapmıştık üç tanesini oraya verdiğin yanıttan çalabilirsin ya da değiştirebilirsin karışmam ama en sevdiğin beş Sezen Aksu şarkısını alalım hemen?

- Sen de böyle anketçi gibi :)

- Repertuar oluşturacağım o yüzden :)

- Ablam Aşktan Öldü, Yarası Saklım, Adı Menekşe, Ben Her Bahar Aşık Olurum, Sarı Odalar.

- Peki Sezen Aksu bildiğin gibi bugüne kadar birçok isim kazandırdı müzik dünyasına? İçlerinden birini seçeceksin, neden onu seçtiğini söyleyeceksin, diğerlerinin bahsini bile yapmayacağız.

- Sezen; evet dediğin gibi birilerini seçti ama hepsi kendi kulvarında yol aldı. O yüzden cevabım hiç kimse. Muhtemelen herkes Sertap Erener diyeceğimi düşünüyordu ama Sezen’in yaptığı en iyi şey sadece el vermesi. Gerisi o kişinin başarısında.

- Biliyorsun senle sürekli müziği konuşuyoruz ve bu konuşmalar içinde aklıma kazılıyor ki bir de Nazan Öncel var, son albümlerini ilk albümleri gibi beğeniyor musun gerçekten?

- Nazan Öncel’i ben ‘’Gitme Kal Bu Şehirde’’ ile tanıdım. Ama son 2 albümü hariç inanılmaz bir gelişim içindeydi. ‘’Demir Leblebi’’ ve ‘’Sokak Kızı’’ albümleri Türkiye’de müzik adına bir devrimdir.

- Kesinlikle sana katılıyorum; son albümlerde böyle bir durum sezinledin mi adına yani yarınlarda bugünlerden kimleri anımsayacaksın mesela?

- Ben bugünlerimden sadece Türk Sanat Müziği parçalarını hatırlayacağımı düşünüyorum. ‘’Gözlerin Bir Aşk Bilmecesi Sorar Gibi’’nin güzelliğini kimse bende yaratamadı. Bu arada müzik benim için hayatın fonu, olmazsa olmazım. Ama ne bir arşivciyim ne de başka bir şey. İyi olanı seviyorum. Klasik müzik de dinliyorum Arapça da.

- Yani her türlü ruh halinde müzik var ve iyi olanı alıyorum çekip içinden diyorsun bu durumda? Peki bir müzik eseri senin için nasıl kalıcı olabilir, yarınlarda kendini bulmanı sağlayabilir yeniden?

- Çalışmadığım yerlerden soruyorsun :) Müzik benim için her zaman bir araç oldu o sebeple Orhan Gencebay’dan aldığım hazzı Nick Cave’den de alabilirim. Her şeye açığım sadece dinliyorum ve ritimsiz bir hayat çekilmez diye düşünüyorum sadece. Bir film izliyorum mesela oradaki en sevdiğim oluyor.

- Hmmm film dedin bak aklıma ne geldi :) Hayatın bir film olsa hangi şarkı fon müziği olsun isterdin? :)

- Aaa yok buna asla cevap veremem :) Hepsinden olsun isterim. Az arabesk az klasik az pop az rock vs.

- İlk aldığım albüm Beatles'ın demiştin; peki ya son aldığın albüm? Ya ilk gittiğin konser, dur bir dakika ya en son gittiğin konser :)

- İlk gittiğim konser Konya’daydı. Yeni Türkü konseriydi ve lisedeydik. Son gittiğim konser Tekel işçilerinin eyleminin oluğu gün Kardeş Türküler ve Şevval Sam’ın konseriydi. Gitmediklerim ise gönül yaramdır o ayrı :)

- Son aldığın albüm kaldı?

- Ben albüm almam ki, indiririm. Bunda da bahis görmüyorum. Kitap alırım ama albüm almam.

- Peki internet herkese böyle bir imkan veriyor ama emeğe saygı durumu ile bir tezatlık oluşturmuyor mu bu durum. Örneğin az önce Tekel işçileri için konserlere gittiğini söylüyorsun ama burada albüm indirmekte bahis görmediğini söylüyorsun?

- Tekel işçileri ile o konserin bağlantısı yoktu sadece tarihsel rastlantısı vardı. Emeğe saygıya gelince; ben 7 yıldır işsiz bir insanım. İnsani ihtiyaçlarım dışında hiç bir lüksüm yok. Ben haftada bir sinemaya, bir konsere gidemezken kimse bana sanattan bahsetmesin. Sezenin konserine gideyim dedim mesela 100 milyondu. Siz sanatı topluma indirin kimse zaten korsana ihtiyaç duymaz.

- Evet maalesef gelinen durum bu biraz da, bu duruma katılıyorum tamamen ve en başta CD'lerin çok daha uygun bir fiyat ile bizlere sunulabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Peki gelelim mi Çarşamba'dan Cumartesi'ye :)

- Üstü kapalı da olsa dilerim ki bu sohbet birileri için bir şeyler verebilmiştir birilerine. Benim vicdanım rahat çünkü. Gelelim.

- Bir süredir az ve öz olarak her Cumartesi iyi kötü çirkin bir şarkıda buluşuyoruz ve itiraf ediyoruz eğleniyoruz Seni nasıl sardı bu şarkılar ya da bizi neden bu kadar kendine bağladı peki?

- Çok enteresan o hikaye. Kimse bizi anlamayacak belki aslında biz dalga geçmiyoruz. Onu hissediyorum ben. Kültür yozlaşmasının flashbackini yapıyoruz aslına bakarsan.

- Aslında doğru ama bu durumu kendi kendine zamanla yakaladık biraz da, peki bu şarkılar içinde sende en öne çıkan hangileri oldu diye de soracağım tabi?

- Elbette ama merak etme dersime çalıştım :) Klasik zaten: ‘’Bakiremsin’’ ve Fatih Ürek benim için bir numaradır. Ama asıl bir parça var ki ‘’Vermediler’’. Bu CŞA için bir devrimdir ve ben sana bunun için teşekkür ederim her zaman. Ama hepsi geçen haftaya kadardı :)

- Valla biliyor musun her seferinde en büyük korkum ne? Tükenecekler sanıyorum ama bir şekilde tükenmiyorlar Dilber Ay ve ''Kız sosyete mi Oldun''u bölüşelim o zaman Bir de albümde ''İtfaiyeci'' diye bir şarkı var ki tez zamanda sana ulaştırayım

- Benim 2008’den beri süre gelen sürecimde ‘’Bakiremsin’’ üstüne geçmiş bu nadideliği kimseyle paylaşmaya niyetim yok üzgünüm :) İtfayiciler sizin olsun ben sosyete oldum :)

- Hahahaha Sana ayrıca teşekkür ediyorum çünkü kadrikarahan.net sürecinde her zaman varlığın bizim için güç oldu, her zaman desteğini aldık; ayrıca da her zaman için bizimle olacağını biliyoruz.

- Bittiyse yazacağım da :)

- Ha dur.

- Beklemedeyim, tamam.

- Bağlayamadım yahu gir devreye :)

- Çok güzel bir sohbetti. Bana bu imkanı verdiğin için kalbinde açtığın beyaz sayfaya teşekkür ederim. Dilerim tek kerede kalmaz da yalnız şunu merak ediyorum, seninle sohbeti kim yapacak :)

- Valla bir araya geleceksiniz ve bana kadrimeydan diyeceksiniz Şimdiden heyecanını duymaya başladım bile ben :)

- En önde ben gelirim ki kesin :)

- ‘’İtfaiyeci’'yi istemediğine emin misin, bak gidiyorum iyi düşün :)

- Ben sosyetiğim şekerim, almayayım :)

- Tüh :)

18 Mayıs 2010 Salı

Alem Buysa KRAL Biziz


KRALımız TVmiz her sene olduğu gibi yeni bir yılın yarısında bir önceki yılın ödüllerini dağıttı bildiğiniz üzere dün akşam saatlerinde. Onlar dağıttı biz dağıldık ve ama öyle ama böyle ekran başında yerimizi aldık.

Tören öncesi söyleşilerde Gülşen’i gördüm ve gecenin en şık kadınını seçtim hemen orada :) Tanrım böylesi bir şekilde insan yatağına girmez, yani yatarken bile daha özenli oluruz dediğim andı, geldi, geçti ama bayıldım yahu.

Yine o esnada sunucunun biri Yulduz Usmanova’ya dedi ki iyi bir çıkış yaptınız. Yulduz Usmanova kimdir, nedir biliyor ya da bilmiyor diye onu suçlamadım. Aday adayı olduğu bir yarışmadan sağ çıkmıyor ise ben orada olmazdım Yulduz’um dedim ve ona kızdım.

Tarkan’lı açılış görkemliydi. Yine geceye şarkıları ile renk katan Ajda Pekkan’da zira öyle ama ona eşlik eden ENBE Orkestrası’nın playback bir ortamda orada olması ne kadar gereksizdi. Yine İbrahim Tatlıses yerine yine orada olan ve yeni albümü çıkan Orhan Gencebay sahnede olabilirdi.

Ayşe Özyılmazel’in hiç göremediğimiz çıkışı aday olurken yerine ödülü alan Yusuf Güney’di. Çıkış yapan şarkıcıları şöyle taktir ettim. Beş adayın hepsi oradaydı; diğer hiçbir dalda böyle bir durum olmadığı gibi en iyi film müziği dalında ödülü kazanan ‘’Nefes’’ filminden bir kişi dahi mi gelmedi bir ihtimal kazanırız diye.

En iyi dizi müziği bile unutulmadı ve ödülü Ezel’in müzikleri ile Toygar Işıklı kazandı. Canım ‘’Emanet’’ isimli şarkısı ile Yonca Lodi diğer aday olmuşken üstelik. En iyi remix ödülü de ilk kez verildi bu sene. Ödülünü alan Burak Yeter sahnede benim diyen birçok insandan daha rahat ve pozitifti.

Ödül vermeye gelen isimler arasında Erkan Özerman ile Ayşegül Aldinç yan yana gelmişti ki; Aldinç’in sesini duyamadık desek yeridir e malum Özerman partner olursa :) Erkan Yolaç ve Halit Kıvanç büyük bir alkışı hak ederken İskender Paydaş’ın aldığı kilolar ayrıca şaşırttı. Emel Sayın’a ödülü veren holding yönetiminden abimiz bir kelime bile edemez mi; Emel Sayın kendi kendine ödülü aldı gibi olmadı mı durum :) Leman Sam yine hanımefendiydi, Edip Akbayram da bir o kadar beyefendi. İzzet Öz yine bir şeyler anlatmaya çalıştı ama başaramadı.

İncesaz grubu TSM, Volkan Konak THM ödüllerini alırken başka rakipleri yok muydu yani, bulunamadı mı? Eda Karaytuğ gibi bir solist şahane bir TSM albümü yaptı mesela bu sene; THM örnekleri nazaran daha çokken üstelik.

Gecede en iyi grup ödülünü de alan Manga gecenin en güzel tatlarından biriydi. Grubun Denizli’de gerçekleştirdiği konser platformuna bağlanıldı canlı yayınla ve Eurovision şarkımızı o atmosferde dinledik kendilerinden. Bu ödül sanırım yarışma öncesi kendilerine doping etkisi bırakacak.

En iyi söz ve en iyi şarkı ‘’Sevişmeden Uyumayalım’’ olurken en iyi beste ‘’Açık Adres’’ ile Soner Sarıkabadayı’nın oldu. Sarıkabadayı ödülü aldığına üzgün gibiydi ayrı. En iyi albüm ödülü ve en iyi erkek sanatçı Mustafa Ceceli olurken Ajda Pekkan da en iyi kadın sanatçıydı (Bir ''Resim'' bir ödül, pes). Bir de radyoda en çok dinlenen şarkı, şarkısı çalınan şarkıcı, internetten indirilen şarkı, şarkıcı gibi hatır minnet ödüller vardı.

Sezen Aksu, Nilüfer, Nil Karaibrahimgil, Hande Yener, Yıldız Tilbe, Bengü, Ziynet Sali, Hadise hatta hatta Burcu Güneş, Meyra gibi pop müziğin 2009’da ama öyle ama böyle adı geçen kadın starları bile orada yoktular ki bir Aylin Aslım, Zuhal Olcay, Melike Demirağ, Birsen Tezer, Jehan Barbur, Ece Ülker, Yasemin Mori gibi bir ömür dinlenecek albümlere imza atan müzisyenler olsun. Hiçbir şey yapmadılar mı 2009’da ya da biz mi görmedik onları? Bu listeler biliyoruz bir ön elemeden geçti ama sağlıklı bir değerlendirme olmadı mı acaba? Kaldı ki erkek yorumcular ve gruplar içinde de aklıma bir sürü isim geliyor böyle. İyi ya da kötü bir şekilde bir iz bırakmadılar mı?

KRAL TV öyle ya da böyle önceki senelere göre akışı hiç reklam arası vermeden iyi korudu. Bay J. tek başına töreni sundu ve de bu iş başta Mehmet Ali Erbil’siz daha birçok kişisiz olabiliyormuş en azından onu gösterdi. Sahnenin sağında solunda irili ufaklı insan topluluğu vardı ki kimdi onlar, sanırım en çok onlar eğlendiler :) Ve son not sürekli her konuk neden bu yarışmayı Türkiye’nin Oscar’ı şeklinde bir benzetme ile tamamlama ihtiyacı duydular ki; Grammy’si dese biri anlayacağım hadi :)

Ve pardon bir not daha; kanala ya da yayın politikasına vs. şöyle ya da böyle bakan yok birçok kişi de oradaydı. İstisnalar olabilir ama sonrasında gözüme çarptı benim. Sonra kimse KRAL’ı sevmiyorum demesin :)

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Yıldız Tilbe’nin dünden bugüne müzik yolculuğunu daha öncesinde ‘’Kadrioloji’ köşemde detayları ile bir yazı paylaşmıştım sizlerle. Öyle ki sanatçının fan sitelerinde de ses bulmuş ve tartışmaya açılmıştı. Özellikle son albümlerine getirdiğim yorumlar pek de iç açıcı değildi ve de tüm yazdıklarımın arkasındaydım. Artık her albümü için hadi inşallah, bu kez olacak diyordum, diyorum yine de ama çok üzgünüm, kendimi bulamıyorum ben bu yeni şarkılarında. İçinde tutunacağım ve orada kalacağım sözlerin - notaların olmaması kimin suçu? Dünden bugüne hayatımızda o denli önemli izler bırakmayı başaran isimlerden Yıldız Tilbe’den bahsediyoruz ve bir yerinde onu yeniden yakalayacak onu tanıdığımız, sevdiğimiz, sarıldığımız çizgisinde dinleyecek temennisi ile yaklaşıyorum artık olaya. ‘’Hastayım Sana’’nın kapak fotoğraflarında harika bir Yıldız var çok doğru, o hep güzel kimsenin itirazı yok. Daha önce İbrahim Tatlıses’e ve Deniz Seki’ye verdiği birer şarkı bu albümde kendi yorumu ile bizlerle. Bütününde söz ve müzikler kendisine ait zaten. Albümün sekizinci şarkısı ‘’Sende Kalsınlar’’ diğer şarkılara göre bir adım önde bende. Diğer şarkılar peki nerede?

Evet giderek single ya da maxi single olayına iyiden iyiye alıştırılmaya çalışıyoruz. Bunun sebebini ticari anlamda bakınca haklı bulmak lazım ama bir yerde albümün sahibi içinde riskli bir durum. Netice de çok iddialı bir şarkı olmadıkça çıkmak gereksiz, çıkmasınlar da? Bugün Emre Altuğ’un single çalışması müzik marketlere düşecek ve iki şarkı iki remix versiyonunu dinleyeceğiz. ‘’Emre Altuğ’dan’’ ismi ile ‘’Çifte Kavrulmuş’’ ve ‘’Sev Diyemem’’ isimli iki şarkı dinleyeceğiz. İlk şarkı Soner Sarıkabadayı diğeri Gülşah Tütüncü’ye ait. En son Mustafa Ceceli’nin albüm çıkış şarkısı ‘’Hastalıkta Sağlıkta’’dan sonra yeni bir çalışmasını Tütüncü’nün Altuğ’dan bakalım sevecek miyiz? Yine bu hafta karşılaşacağımız bir başka single Gökhan Özen’den. ‘’Daha Erken’’ isimli kendisine ait şarkıya ayrıca Burak Yeter, Hüseyin Karadayı, Suat Ateşdağlı gibi önemli DJ’ler remix yapmış. DMC etiketi ile Özen gibi buluşacak bir diğer isimse 90’lı yıllardan bu yana ortalarda hiç olmayan Rüya Ersavcı. ‘’Adı Aşk Ya’’ isimli tek şarkılık bu çalışmanın kapağından anlaşılacağı üzere kendisi hiç değişmemiş, yine aynı. Yıllar sonra kendisini yeni bir şarkıda dinlemek enteresan olabilir. Yaza hareketli bir şekilde giriş yaptığı görülen DMC aynı zamanda Ece Dorsay’ın da yeni albümünü sunmaya hazırlanıyor. Dorsay’ın az ama öz bir dinleyicisi hep vardı, bu kez gelen iddialı çıkışla bu sayı artabilir. Gruplarda da bir yaz hareketi dikkat çekmekte. Athena ve Mor ve Ötesi cephesi uzun bir süredir sessizdi. Kaldıkları yerden yine iddialı bir şekilde yollarına devam ediyorlar bildiğiniz üzere. Beraberinde ilk albümleri ‘’Cemiyette Pişiyoruz’’dan sonra ikinci albümleri ‘’Demli’’ ile yeniden dinleyicisi ile buluşuyor Flört. Dört yıllık bir hazırlık sürecinden sonra gelen bu albüm dikkatleri çekeceğe benziyor. Koray Candemir ve Serkan Çeliköz bildiğiniz gibi yıllardır birlikte çalışmalarını yürütüyorlardı. Sözleri birlikte yazdılar, müzikleri birlikte yaptılar ve Maskott olarak ilk albümlerini geçtiğimiz günlerde yayınladılar. Gece Yolcuları yazı iki şarkı ile karşılamak istedi ve ‘’Bir Bilsen’’ ile ‘’Dönülmüyor’’ isimli iki çalışma ile bir maxi single çıkageldi. Albümün ismi ‘’GC2010’’ ve yayınlayan firma TMC. Yine bir ikinci albüm ve Malt grubu da ‘’Arıza’’ ile Pasaj Müzik etiketi ile raflarda yerini almaya hazırlanırken önümüzdeki hafta Eurovision’da ülkemizi temsil edecek olan Manga’nın şarkısı ‘’We Could Be The Same’’ beş versiyon ve bir klip ile bu haftanın bir diğer yenisi. Eurovision sürecini önümüzdeki günlerde zaten değerlendireceğiz ve olanı biteni göreceğiz. Rock grupları bir yana onları da çok özleyen bir dinleyici var çünkü ve türküler bir yana. Grup Munzur bir ‘’Haykırış’’ albümünde daha bir özleme son veriyor. Türkçe, Kürtçe ve Arapça ezgilerle dolu bu albüm için bir bütünün ürünü denilmiş, ortaya çıkan sonuç için kimsenin itirazı yok zaten. Keyifle dinlediğim, dinleyeceğim bir çalışma.


Zor duramam ayakta her gün kırılıp da / Zor aşk yaşanmıyor her gün her an yanılıp da / Her giden bir parça çalıyor benden / Yarım kalanlara rağmen ...

Beyaz’a, Disko Kralı'na falan çıkmış, internette bir yığın kendine fan falan yaratmış da duymamışım. Zeynep Sağdaş ile ilk tanışmama sebep olan bu şarkıyı o kadar çok dinledim ki geçen hafta ve albümünü merakla beklemeye başlayanlar kervanına katıldım bu arada. Dinleyin efendim her acı bir günah silsin bizden sonrasında.

Haftanın Klibi: Barikat - Hedeften Çık

Yedi yıl aradan sonra yeniden bir araya gelen Barikat ortaya çıkan şarkıya nefis de bir klip çekmiş. ‘’Hedeften Çık’’ en az sözleri kadar bu klip ile de çok konuşulacak. Sözleri sevgili Jöntürk’e ait olan çalışmanın müziği Tolga Aksoy’a ait ve grubun web adresinden izlenebilir, indirilebilir. Dinleyin efendim hedef olmadan daha fazla.

İki gün sonra 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları gerçekleşecek büyük bir coşku ile tüm Türkiye’de. Bu özel gün yine ülkenin birçok yerinde birçok etkinlikle yakışır bir şekilde kutlanacak. Şöyle bir nerede, ne olacak diyelim mi? Örneğin İstanbul’da Caddebostan sahilinde Yalın konseri olacak. Gayet keyifli geçeceğine eminim mesela ve bir alternatif olarak aklımda tutabilirim. Son albümü ile yeniden dinleyicilerinin bağrına bastığı Emre Aydın ise Ankara’da Çankaya Belediyesi - AntikPark’da bir konser gerçekleştirecek. Samsun o gün Hakan Aysevi ile Okay Temiz ve grubunu ağırlarken 84 Adana’da, Ceza Fethiye’de kutlamalara eşlik edecek. Yine İstanbul’da Gökhan Özen’i İstanbul Kartal Üniversitesi’nde, Mustafa Ceceli’yi Büyükçekmece Atatürk Stadyumunda dinleme şansınızın olacak. O gün gerçekleşecek diğer önemli özel etkinlikler içinde de önemli performanslar yer alıyor ki bunlardan biri Kadiköy SHAFT’ta Birsen Tezer konseri. Birsen Tezer sevenler için dolu dolu bir hafta bu hafta. Pazartesi CKM’de İlhan Şeşen’in konuğu olarak şarkılarını paylaşacak olan sanatçı bir gün sonra Salı günü Serhan Şeşen Müzik Felsefe ve Yaşama Saygı Derneği’nde sahne alacak. Perşembe günü Beyoğlu JazzStop ve Cuma Cihangir Kaktüs diğer mekanlar arasında.
Konserler demişken bu yaz için çok ciddi para biriktirmek lazım derim kaldı ki Türkiye’de adeta bir şölen yaşanacak ve dünyanın devleri bir bir ülkemizde bir iz bırakacak. Yarın son yılların Frank Sinatra’sı kabul edilen Harry Connick JR. İstanbul Kongre Merkezi’nde sahne alacak. Pop’dan funk’a, caz’a, blues’a bir yolculuk ve üç Grammy ödüllü bir müzisyen. 21 Mayıs Cuma Maçka Küçükçiftlik Parkı’nda son yılların yükselen seslerinden Akon sahne alacak. Akon bugüne kadar çok önemli düetlere imza atan biri olarak tanıdığım bir isimdir ki bildiğiniz üzere bir tanesi de Michael Jackson ile gerçekleştirdiğidir. Tarihleri ve mekanları bir yana bırakacak olursak bu yaz başka kimler bizlerle olacak şöyle bir bakalım. Sonisphere Festival kapsamında Metallica, Slayer, Megadeth, Manowar ve Rammstein, Yunan müziğinin efsane ismi George Dallaras, dans müziğinin önemli gruplarından Faithless, R&B ve popun son yıllarda yükselişte olan ismi Rihanna, İtalya’nın dünyaya duyurduğu güçlü ses Eros Ramazotti, Trip-Hop’un yaratıcısı efsanevi grup Massive Attack, 19 Grammy ödüllü bir usta Eric Clapton ve rock müzik tarihinin yine özel seslerinden Steve Winwood ki bir arada sahnede olacaklar, bir başka rock efsanesi Ozzy Osbourne, yedi yıl sonra yeniden birlikte olacaklar; The Cranberries, kariyerlerinin son turnesi kapsamında ülkemize de uğrayacaklar; Scorpions, ve de en çok beklenen olsa gerek elbette elbette U2. Arada başka sürprizlere açık olalım derim yine de. Bu yaz çok sıcak olacak.

Haftanın Son Vuruşu: Tarkan - Sevdanın Son Vuruşu

Geçen hafta her yerde hemen hemen herkes tarafından bu şarkı konuşuldu, ilgili yorumlarda bulunuldu. Ben hariç; yoksa sende mi? :) Ben şarkıyı beğendim ve bu doğrultuda gelecek albümü merak ettim, şimdilik bu kadar söyleyebilirim. Şarkının sözleri iki yıl önce hayatını kaybeden Aysel Gürel’e, müziği Tarkan’a ve aranjesi Ozan Çolakoğlu’na ait bilgileri de bir kere daha hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum. Dinleyin efendim hâlâ dinlememişseniz.

Haftanın Sürprizi: Sezen Aksu - Elif Dedim Be Dedim

Çello’nun ülkemizdeki başarılı temsilcilerinden Özer Arkun ismi ile birçok albümde karşılaşmışsınızdır dünden bugüne. Kendisinin ‘’Cello & Me’’ isimli bir de albümü var artık. Albümün en büyük sürprizi bir şarkıda Sezen Aksu’nun kendisine eşlik etmesi. Kütahya yöresine ait ‘’Elif Dedim Be Dedim’’i Özay Gönlüm, Zara, Özdemir Erdoğan, Tolga Çandar başta birçok sanatçı yorumlamıştı. Ama adıma Sezen Aksu’dan dinlemek keyifmiş. Dinleyin efendim dedim be dedim.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:
Uzunca bir aradan sonra favori dizilerimden olan ‘’The Tudors’’ dördüncü sezonu ile kaldığı yerden devam ediyor. Üçüncü sezonunda itiraf etmem gerekirse çok heyecan duyamadığım dizi her şeye rağmen kendini izlettirdi ve de bu yeni sezonuna gayet iddialı başladı. Kral VIII.Henry kaldığı yerden aşklarına devam ediyor. Yeni kraliçe ise 17 yaşındaki Catherine ve de ilk bölümden itibaren saflığı ve güzelliği ile yaratacağı skandalların sinyalini verdi. Diziye yeni katılan oyuncular da ilk bölümde daha dikkatleri çekti. İyi bir zamanlama oldu adıma zira ‘’Spartacus: Blood and Sand’’ 13.’ncü bölümü ile ilk sezonunun finalini yaptı. Doğrusu böylesi bir finali daha erken buluyorken yaşanan tüm durumlara, dökülen tüm kanlara karşı koyamadım. Bu dizi kesinlikle bu senemin dizisi.

‘’Spartacus: Blood and Sand’’in en önemli oyuncularından Batiatus’u canlandıran John Hannah ile benzer temalı bir filmde karşılaştım geçenlerde. İtiraf ediyorum kesinlikle o dönemlerde yaşamak isterdim. 2007 yapımı ‘’The Lasy Legion - Son Lejyon’’ konusu ile ilginç, oyuncuları ile başarılı bir film. Bu kez Roma imparatorluğunun çöküşe geçtiği yıllardayız. Taht on iki yaşında bir çocuğun elinde ve malum kötü adamlar o çocuğun peşinde. Çocuğu korumakla yükümlü generali başarılı bir oyunculuk ile Colin Firth canlandırıyor. İlk başlarda heyecan dozu yüksek filmi ilerleyen dakikalarda biraz düşük bir tempoda seyir bekliyor olsa bile yine de keyifle ayrılacağınız bir film oluyor. Bir diğer önemli aktör Ben Kingsley’in de filmde oynadığını ayrıca hatırlatmak lazım elbette.

Haftanın Repliği: The Stoning of Soraya M - Soraya’yı Taşlamak filminden / Sesimi alıp buralardan götürmeni istiyorum.

Gelelim haftamın filmine. Geçen hafta da belirtmiştim yazımda ve Cuma günü vizyona gireceğinin altını çizmiştim. Freidoune Sahebjam’ın romanından Cyrus Nowrasteh’in yönetmenliğinden nefis bir şaheser. Hayranı olduğum Jim Caviezel filmde bir gazeteciyi oynuyor ama rolüne misafir oyuncu demek biraz daha doğru belki film adına ama diğer tüm oyunculuklar zaten filmi izlenir kılıyor. Özellikle Zahra’yı oynayan Shohreh Aghdashloo başlı başına filmi sürüklüyor. Film gerçek hayattan alınma (1986 yılında yaşanan bir olay) ve bir iyi kötü masalı. Kocasının iftirasına uğrayan ve cezası recm olan bir kadının öyküsü. İran’da yaşanan ama sadece oranın sorunu olmaktan çıkarak tüm dünyanın kanayan bir yarası olan bu filmi herkes izlemeli. Baktığınızda evet konu belli ama olan bitenin seyri size bunu hatırlatmıyor ve özellikle filmin sonunda ekrana yansıyan bir kare fotoğraf içinizi sızlatmaya yetiyor. Katıldığı birçok festivalden ödülle ayrılan ‘’The Stoning of Soraya M.’’ - Soraya’yı Taşlamak’’ sinemalarda.

2008 yılı İngiltere yapım ‘’The Hide - Sır’’. ‘’Hiçbir suç sonsuza kadar saklı kalmaz’’ filmin özeti ama konusuna gelince Roy Tunt, bataklıktaki ahşap bir kuş barınağında, yakalanması hayli zor olan sürmeli kuşun gelmesini beklemektedir. Aniden kapı açılır ve bir yabancı girer. Kendini Dave John olarak tanıtan bu kişi, fırtınadan kaçmaktadır. Gergin bir tanışmanın ardından bu ikili hayatlarından bahsederler ve yemeklerini paylaşırlar. Fakat giderek trajik bir sona doğru her şey daha yeni başlıyordur. Film için internet sitelerinde çok da övgü içeren cümleler kurulmamış ve de beklenen ilgiyi görmemiş, kısmen katılıyorum. Yine 2008 yılı yine İngiltere yapımı bir diğer film ‘’Hunger - Açlık’’. IRA ile ilişkilendirilmiş olan filmde, Bobby Sands’in insanlık dışı muamelelere maruz kalışı ele alınıyor. Mahkûmların yıkanmama eylemleriyle ilerleyen direnişleri, altı hafta süren açlık grevi ile güçleniyor. Beraberinde gardiyanların da en az mahkumlar kadar psikolojilerine dikkat çekilen filmde Almanya doğumlu oyuncu Michael Fassbender olağanüstü bir performans sergiliyor. İzlemenizin vakit kaybı olmayacağını düşünüyorum.

Yeni bir hafta kapımızda, hemen alalım içeri. Hepimize güzel bir hafta olsun dileklerimle.

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Ole Ole Ole


Serdar Ortaç - Loco Para Amar

Sinan Özen - Quiero Comer Tus Lablos


MP3

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Çarşamba Matinesi - Ergin Erdemir

Ve üçüncü Çarşamba’sında matinemizin konuğu Ergin Erdemir. Sitemizin yıllara dayanan keyifli yolculuğunda her ay ‘’Ayın Şarkıları’’nı dinledik kendisinden, kendisini kendisinden de dinlemek lazımdı derken yakaladık hemen. Velhasıl öylesi kaptırdık ki kendimizi sohbete yani bizi tutabilene aşk olsun durumu daha koşabilirdik. Matine başlıyor :)

- Dur yahu bir başlayalım :)

- Yalnız amma konuştuk.

- Tamam unut hepsini müziğe dönüyoruz şimdi. Başlıyorum :)

- Hemen ciddileştin bile :)

- Sonra araya gülücükler katarım ben :)

- Başla, hazırım. Ne olacaksa olsun :)

- Şimdi ilk merak ettiğim uzun bir süredir sitemizde ‘’Ayın Şarkıları’’ isimli köşende seni okuyoruz, her ay farklı bir konsept şeklinde yazıyorsun. Mesela bu ay anneler gününe dair şarkılar okuduk, dinledik. Önümüzdeki ay nasıl bir yazı bekliyor bizi, ipucusunu alalım bir.

- Aslında şöyle geriye bakıyorum da cidden uzun süre olmuş. 2006’nın sonunda başlamışım yazmaya dördüncü senenin içindeyim. Yalnız bu dört sene içinde ne konularımı önceden buldum, ne de ayın 30 - 31'inden önce yazımı yazıp gönderdim :) Dolayısıyla daha çok var, bakalım. Ama herhalde şarkıcı temalı bir yazı olur bu sefer. Kesin taş gelir, geç yolluyorum diye :)

- Yok yahu matinede taş yok yumurta var :) Cidden 4 yıl oldu değil mi, ben yetişemiyorum hızımıza :) Peki dünden bugüne yazdığın yazılar içinde senin için en özeli hangisi oldu?

- Cidden zaman epey hızlı geçiyor, hatta geçen zamana dönüp bakınca insanın gözü bile korkuyor. Vallahi her yılda on iki ay var, bir ayında eski yazılardan derlesem, bir ayında sana mesaj atıp bir bahane bulsam yazamayacağım diye yine de ortalama otuz beş yazı yazmış olurum :) Bu yazıların içinde de genelde geçmişe dair yazıları yazmaktan çok keyif aldım. Ama sanırım içlerinden "Sözün Bittiği Yer" yazımı ayrıca seviyorum. İçinde film müziklerinden dolaylı sinemanın da olmasından olabilir.

- Sözün bittiği yerdir burası :) Teşekkürler bu keyifli sohbet için :) Peki sanatçı temalı yazılarda yazıyorsun; dünden bugüne müzikte özellikle kimleri dinlediğini, yakından takip ettiğini, hatta ilgilenmediklerini dahi biliyorum, ama bilmeyenler için soralım hemen, Ergin kimlerin en büyük hayranı oldu hep?

- Ben teşekkür ederim bu sohbet için, korkulacak kadar da yokmuş :) En azından şimdilik :) Aslında benim müzikle olan ilişkim öyle çok çokta eskilerden başlamadı, hani küçükken ayna karşısında şarkılar söylemedim ya da ayna karşısında milletin şarkılarını dinlemedim. 98 senesinde fark ettim müziğin benim için ne kadar önemli olduğunu sanırım. Bunu fark ettikten sonra da bir anda kendimi buldum bu dünyada. Günümüzden ziyade geçmişin müziğiyle aramda bir bağ olduğunu gördüm zamanla. Zaten bir başladıktan sonra gerisi de kendiliğinden geldi, Cem Karaca'dan Zeki Müren'e, Neşet Ertaş'tan Murat Kekilli'ye kaliteyle yapılmış her işe kulak verdim.

Dur, ben soruna cevap vermeyi unuttum :) Eğer ki bana 5 tane büyük hayranı olduğun isim say desen; Cem Karaca, Barış Manço, Zeki Müren, İlhan İrem, Erkin Koray derim, dedim.

- Hmmm. Peki o zaman şimdi saydığın bu beş ismin senin için en önemli şarkıları hangisi oldu, onları da de bakalım :) Dökelim tüm şarkıları ortaya :)

- Tam tahmin ettiğim gibi, sorular gittikçe zorlaşıyor :) Bu 5 isimde yüzlerce şarkıya hayat vermişler, hepside birbirinden güzel aslında. Aman dur politika yapmayayım, yazayım şarkıları :)

Cem Karaca- Unutamadığım: Cem Karaca'dan dinlemeyi en çok sevdiğim şarkıdır.

Barış Manço - Arkadaşım Eşek: Bu şarkı çok hüzünlendirir beni. İlk Manço şarkım olması dolayısıyla da ayrıca önemlidir her zaman.

İlhan İrem - Ben Değilim: Müziğimizin en güzel albümlerinin birisindendir bu şarkı. Çok da severek dinlerim.

Zeki Müren - Gönül Penceresinden: Çoğu sanatçının şarkı sayısı kadar albümü olan Zeki Müren'den şarkı seçmek hiç zor olmadı.

Erkin Koray - Sarhoş Gibiyim: Erkin Koray'ın "Baba" şarkılarından değil belki ama kesinlikle en sevdiğim şarkısı

Yalnız ben ciddi ciddi ayın şarkıları yazdım iki dakikada :)

- Hahaha :) Aklıma gelmedi değil, beş isim daha mı sorsam sana kolaylık olsun diye :) Peki bu isimler ve şarkılar bir yana bugünümüz bir yana, bugünün müzik dünyasında kimler sende öne çıkıyor; kimler beğeni ile dinleniyor?

- Beş isim daha sorsan bu ayın yazısı çıkmış olur, sen de beni dürtmek zorunda kalmazsın "bir tek sen kaldın Ergin" diye aslında :) Eskiler her daim vazgeçilmez dediğin gibi. Bugünün müzik dünyasına baktığımda da çok başarılı isimler var kesinlikle. Kendilerine özgü de bir dinleyici çevresi oluşturan bu isimlerden benim dikkatle takip ettiklerim Murat Kekilli, Funda Arar, Şebnem Ferah, Feridun Düzağaç gibi genelde keskin ve kaliteli tarzları olan isimler. Bunlardan da birer şarkı isteme artık :)

- Onu bir başka matineye saklayalım :) Peki en son aldığın albümü de söyle çok merak ettim?

- En son Cem Yıldız'ın Fransız enstrümanist Smadj ve Azeri sanatçı Rustam Mahmutzade ile beraber Alevi nefeslerini söyledikleri "Hü" albümünü aldım. Oldukça da beğendiğimi söyleyebilirim.

- Ergin, müzik yazıları yazıyorsun ama diyelim mi müziğin içinde bir başka rol oynaman gerekiyor. Yani başka bir şekilde profesyonel olarak müzikle uğraşsaydı Ergin tercihi ne olurdu? Atıyorum aranjör mü, yorumcu mu, enstrümanist mi ya da başka bir şey mi?

- Ben Bu Konser'de Ergin Erdemir'i Oynuyorum desem yemezsin değil mi :)

- Hahahaha :) Yemem :)

- O zaman müziğin içinde enstrümanist olarak yer almayı çok isterdim. Bahsetmiştim ya 98 yılında müzikle tanıştım diye, ilk iş olarak kendime bir gitar aldım. Onunla da sadece "Karlar Düşer" i çalabildim, öyle ki Akrep Nalan'dan bile çok çalıp söylemişimdir o şarkıyı :) Ama sonrasında kendimi arşivciliğe verince enstrüman sevdası kalakaldı. Evet kesinlikle enstrümanist olmayı isterdim. Ha bir de blok flüt ile Samanyolu'nu çalabiliyorum :)

- Ben de zamanında bir ''Sevdan Olmasa''yı çalabilen biri olarak seni çok iyi anlayabiliyorum :) İzmir'de yaşıyorsun ve netice de uzak değilsin çeşitli müzik etkinliklerinden, konserlerinden vs. vakit bulabiliyor musun, konserler sende nasıl bir iz bırakıyor, en unutamadığın hangisi oldu içlerinde :)

- Evet, aslında İzmir'de yaşamayı müzik etkinlikleri açısından bir şans sayabiliriz. Ama yine de bir İstanbul ya da Ankara değil burası. Benim en unutamadığım konser İlhan İrem'in yaklaşık 20 yıl sonra başladığı konser serisinin İzmir ayağıydı. Sanırım hiç bir konseri beklememiştim böyle, uzun zaman gözüme uyku girmedi, en önden biletim hazırdı. Konser günü geldiğinde aldım biletimi gittim salonun kapısına ama İlhan İrem rahatsızlandığı için bir ay sonrasına ertelenmiş. Bir ay daha bekledim konser günü geldiğinde aldım biletimi gittim salonun kapısına aşırı yağmurdan dolayı konser iptal oldu :) Paralarımızı verdiler sonrada gidemedim zaten. Bu konseri hiç unutamadım bak :) Bir de Cem Karaca'nın 2002 yılında İzmir Fuarı'nda verdiği konser hala aklımdadır. Ona girebilmiştim ama :)

- İlhan İrem dinlediğim zaman aklıma gelen isimlerden birisin sen zaten, İlhan İrem diyelim karşında ve ona bir soru sorma hakkın var ama öyle bir soru olsun ki bu içinde yanıt alabilmenin mutluluğu olsun :)

- İlhan İrem'i karşımda görsem sadece "Neden" diye sorardım. O da bu sorumla romantik prens olarak başladığı ve çok güzel işler yaptığı müzik yolculuğunda çizgisini felsefik prense getirdiğini sorduğumu anlardı. Neden diye sorardım yani :)

- Biliyorsun ki uzunca bir süredir Cumartesi Şarkısı Ateşi kardeşliği yaşıyoruz ve bizi bizden fazla kimse anlamıyor. Keyifli bu süre içerisinde daha felsefik şarkılarını dinledik biz Mesela sen hangisini ya da hangilerini unutamıyorsun :)

- Aaaa konu CŞA olunca orada bir durmak lazım :) Dediğin gibi bizden fazla kimse anlamıyor bunu, hatta ben de dışarıdan bakıyor olsam ne yapıyor bu adamlar derdim belki kendime. Ama en başlarından beri süregelen birlikteliğimizle çok keyifli bir oluşum olduğunu söylerim her zaman CŞA'nın. En unutamadıklarımı sorarsan bana; sözleri bakımından Nil Burak'ın "Üflüyorum İşte" si, müziğine bakarak Fatih Ürek'in Bakiremsin'i unutulmazdır benim için.

Aslında bizim tebessüm ederek dinlediğimiz bu şarkılar zamanında o kadar samimiyetle ve kaliteyle yapılmışlar ki ( en azından büyük çoğunluğu) bugün kü onlarca liste şarkısından daha güzelleri de vardı aralarında. Mesela Yeşim’in Barış Derler şarkısını çok severek dinlediğimi hatırlıyorum, ya da bunun gibi nicesini.

En azından bu şarkılar insanları peşinden sürüklemek gibi bir misyon ile yapılmadığından ve sen de dinlerken bunu bildiğinden o samimiyeti alabiliyorsun. Böyle bakınca Nil Burak'ın yıllar önce söylediği "Üflüyorum İşte" si, Serdar Ortaç'ın bugün söylediği ve her yerde bangır bangır çalacak olan "Seni çöpe attığım poşete yazık" tan daha eğlenceli ve keyifli olabiliyor. Sonra bunun üzerine günlerce geyik yapabiliyoruz.

- Hakikaten ben de duydum böyle bir şey, ama öyle ama böyle yine bu yaz konuşulacak Serdar Ortaç'ın albümü; bekleyip yanacağız :) Erginciğim son olarak içinden gelsin bize, şöyle güzel bir şarkı seç, açalım karşılıklı dinleyelim bu matinenin sonunda hadi :)

- Hemen seçeyim. Ben son zamanlarda etnik müziklere takılmış durumdayım. Özellikle fars müziğinde keşfedilmemiş mükemmel sesler ve ezgiler var. Vaktin olduğunda araştırmanı tavsiye ederim seninde. Ama madem bu keyifli sohbeti, üzerine karşılıklı bir şey dinleyerek bitireceğiz o zaman Filistin'li üç kardeşin kurmuş olduğu Le Trio Joubran'dan Masar'la bitsin.

- Teşekkür ederim hemen dinleyeceğim, Bu söyleşinin kayıt dışı kısımları ile acayip koptum yalnız bunu da eklemeden geçemeyeceğim. Yine buluşalım bir matine olur mu?

- Ben de çok keyif aldım. İçi dışı bir oldu da bir soru da ben sorabiliyor muyum :)

- Soruya bağlı :)

- Haftaya kim var matinede :)

- Fatih Ürek :)

- Hahahaha en ön masa benim :)

- Anlaştık :)


10 Mayıs 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu


Altmışlardan bugüne o hep var. Türkiye’nin ‘’Taşbebek’’i Gönül Yazar ciddi ciddi 17 yıldır stüdyoya girmiyormuş. Prodüktörlüğünü ve süpervizörlüğünü Hakan Eren’in yaptığı ‘’Forever’’ isimli geçtiğimiz günlerde yayınladığı albüm bir kere en başta buradan dikkat çekici. Ama beraberinde albüm bütünü ile ilginç. Daha önce hiç söylemediği sevilen pop şarkılarını bu kez pop caz düzenlemeler ile yorumluyor Yazar, kaç yazar demeyin :) Serdar Ortaç’ın ‘’Asrın Hatası’’ bambaşka olmuş, Hande Yener’den ilk olarak dinlediğimiz ‘’Kibir’’ ki bildiğiniz üzere Sezen Aksu çalışmasıdır, Rashit grubunun düzenlemesi ve düeti ile yine ilginç bir çalışma. Göksel’in ‘’Firar’’ı, Bendeniz’in ‘’Ağlayayım mı’’ hadi canım dedirtiyor ama nefis düzenlemeler ile bambaşka bir şekilde bizlerle buluşuyor. Yine Yaşar’dan dinlediğimiz Gökhan Özen bestesi ‘’Mazim Değil’’ ve İlhan Şeşen bestesi ‘’Delilerin Delisi’’ albümün en iyileri. 2009 yılı Best Model erkekleri ile çektirdiği kapak pozları da ayrıca çok başarılı. OSSİ Müzik etiketi ile raflarda yerini alan albüm ‘’Taşbebek’’e yakışırcasına dinledikçe güzelleşiyor.

Nostalji gerçekten ölmüyor, sürekli diriliyor zira bunun sebebi yeni bir şeyler yapılamıyor mu, kimse bilemiyor. Velhasıl yine belki de her şey onda ya da onlarda var. Mesela ben eskiden bu kadar Gülden Karaböcek dinleyicisi değildim. Bazı durumlarda bir şeylerin deşilmesi, tekrar tekrar sana sunulması işe yarıyor sanki. Bu noktada kendisini keşfettim ve o gün bugündür de keyifle dinliyorum. Geçtiğimiz günlerde özel bir konser ile sahnelerde de yerini aldı ve onu özleyenlerine güzel bir sürpriz yaptı Karaböcek. Onu sevenlere şimdi de ‘’Çok Özel Collection’’ isimli bir albüm sunuyor sanatçı ve sözü ve müziği kendisine ait 10 şarkının yer aldığı bu çalışmada yine sizleri düne dün ile birlikte artık bugünlerde bu denli samimi yapılamayan şarkılara sürüklüyor. Ati Müzik etiketi ile yayınlanan albümün basın bülteninde o bir efsane, o yıllara meydan okuyan bir kraliçe sunumu yapılıyor ve kapak fotoğrafında da ayrıca taçlandırılıyor Karaböcek. E yakışır diyoruz.


Haftanın Şarkı Sözü: Kutsi - 20’li Yaşlar (1973 doğumlu Kutsi’nin son albümünden gecikmiş bir şarkı :))

Bugün 30’uma giriyorum canım, 20’li yaşlarımın son sabahındayım. Ellerim telefona gitmiyor canım, 30 yaşımın sabahındayım.

O da müziğe ara verenlerden ve 11 yıl aradan sonra stüdyoya girenlerden. Zaman zaman çeşitli sahneler ile dinleyicisi ile buluşmaya devam ederek müzikte varlığını koruyan Sinan Erkoç bir maxi single yayınladı geçtiğimiz günler içinde. Mefa Production etiketi ile yayınlanan ‘’Alnımın Yazısı’’ isimli çalışmanın aranjörü Fatih Erkoç. Cengiz Köroğlu mixlerini yapmış, İskender Paydaş ise mastering kısmında yer almış. Albümdeki söz ve besteler Fatih Erkoç, Zeynep Talu ve Rıdvan Okyar imzasını taşırken her bestesi adeta hit olan ama yakından tanıma şansını dinleyicinin hiç bulamadığı Adnan Ergil’de ‘’Demesi Kolay’’ isimli bir şarkısını vermiş albüme. 90’lar müzik dünyasına birçok kişinin ismini kazıdı ama iyi ama kötü ve yavaş yavaş hepsi yeniden var olduklarını hatırlıyorlar da ortaya çıkıyorlar gibi. Erkoç bu noktada doğru karar verer isimlerden biri, albümü de ayrıca beğendim.

Bir şekilde yeniden hatırlanmaları güzel ama bunun ne kadar doğru ve ne kadar sağlıklı yapıldığı da önemli. Örneğin Barış Manço ve Cem Karaca ki müzik dünyasının çok önemli değerleri hayatlarını kaybettikten sonra kendileri için hazırlanan tribute albümlerinde ne yazık ki olması gereken gibi anılmamışlardı. Burada durumu koruması gereken ve söz hakkı elinde bulunan kişiler ne yazık ki sadece aileleri değil, onların yıllardır en sadık dinleyicilerinin de bu duruma müdahale etme hakları var. Bu üzerinde uzun uzun konuşulacak bir durum ama aklıma nereden geldi; ‘’Cem Karaca / Unutulmayanlar - Remix’’ isimli albümü görünce elbette. Bu hafta içinde ‘’Yavuz Plak’’ etiketi ile yayınlanacak albümde 8 şarkı 2 versiyon var. Müzik prodüktörü ve aranjör Sinan Kayabaş’ın hazırladığı bu çalışmanın kısa kısa tanıtımlarını dinleyince az da olsa rahatladım. Çünkü remix şeklinde sunulduğu için her an her şey olabilirdi her ne kadar orijinal kayıtları ve kendi deyimleri ile farklı bir remix tekniği kullanılsa da facianın eşiğine gelinebilirdi. Albümün tamamını dinlemek lazım elbette daha net konuşabilmek için.

Haftanın Müzik Olayı: Tuğba Ekinci konseri

O Şimdi Asker, Boynuz, Condom, Yan ma Demezler gibi önemli hitlerin usta yorumcusu Tuğba Ekinci 14 Mayıs günü Otherside Club’de. Gidilir mi gidilir valla, iyi de eğlenilir :)

Yıllardır müzikteki yerini sadece bilmek zorunda olanların bildiği Soner Sarıkabadayı artık herkes tarafından tanınıyor. Geçen yıl özellikle büyük bir harekete geçen Sarıkabadayı’nın bu hızlı yükselişi kesinlikle tesadüf değil bilhassa da geç kalınmış o yüzden aranın kapatılması çok doğal. Geçen yıl ‘’Buz’’ isimli tek şarkılık ve 1 YTL’lik güzel sunumu şimdi de ‘’Pas’’ izlemeye hazırlanıyor. Bu kez 3.90 YTL’den Dokuz Sekiz Müzik etiketi ile yayınlanacak bu çalışmada ‘’Buz’’ iki versiyonla yine yerini alacak. Ayrıca albüme adını veren ‘’Pas’’da öyle. Beraberinde Murat Boz ile yapılan düet ki klibi çoktandır ekranlarda dönüyor ‘’İki Medeni İnsan’’ ve ‘’Sallana Sallana’’ isimli bir çalışma daha dinleyiciyi bekliyor. Az önce de dediğim gibi gayet uygun ve olması gereken bir çizgide insanlara ulaşacak ‘’Pas’’, tek ya da iki şarkılık çalışmalara adeta bu rakamın iki katı ödendiği düşünülürse dilerim bu albümü herkes alır. Anlaşılan o ki ‘’Buz’’ gibi günlerin ardından şimdi ‘’Pas’’ tutulacak bu şarkılarla ama ortalık Sarıkabadayı ile bu yaz yine çok sıcak olacak.


Ocak ayında sayfalarımızın konuğu olan Akın Vardar ile ilk albümü ‘’Yalnızsın’’ üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirmiştim. Belçika’da yaşayan müzisyen Akın ile daha sonrasında Türkiye’ye geldiğinde de buluşmuş ve uzun uzun kendisi ile müzik üzerine bir sohbet gerçekleştirmiştim. Yıllardır müziğin içinde olduğunu ve bu albümü için gerçekten verilen emeği anlatmıştı bana kendisi ki bir o kadar da ne kadar çok şeyin görmezden gelindiğinin altını çizmiştik. Gerçekten işi çok zordu. Kaldı ki Almanya’da yaşayan bir başka müzisyen Bülent Ay ile de geçtiğimiz günlerde benzer durumlar dile geldi buluşmamızda. Kendisinin uzun soluklu bir hazırlık süreci sonrası yayınladığı ilk albümü ve detaylarına Haziran yayınımızda sitemizde ayrıca dokunacağız. Bu Perşembe günü Akın Vardar ilk konserini verecek albümünün. Saat 21:00 itibari ile başlayacak konserin çok sıcak, samimi bir ortamda geçeceğine eminim ve o soluğu tatmak için ben de orada, Balans Jolly Joker'de olacağım.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Öncelikle iki haftadır sendrom yayında değil ama buna rağmen çok fazla film izleme şansını bulamadım kendimde. İzlemiş olduğum filmleri her zamanki gibi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ülkemizde İstanbul Film Festivali’nde 2009 yılında fantastik filmler kuşağında gösterilen ‘’Sauna’’ isimli Finlandiya yapımı filmi bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine izledim. İki kardeş, Erik ve Knut, Hıristiyanlık ve paganizm arasındaki sahipsiz bölgede uzun yıllar sürdürülen savaşın ardından, Rusya ve Finlandiya arasındaki yeni sınırın belirlenmesi için oluşturulan ortak komisyona katılmak üzere yola koyulur ve hikaye başlar. Komisyon, yolculuk sırasında yolunu kaybeder ve Tanrı’nın bile unuttuğu bir yer izlenimi yaratan gizemli bir bataklığın orta yerinde saunası olan tuhaf bir köye varır. Saunanın bildiğiniz gibi insanları günahlarından arındırdığı söylenir ama her günah kolayca affedilir mi? Film birçok festivalde de yarışmış ve epey bir ilgi görmüş. Yer yer karanlık yer yer gerilim dozu yüksek ama bütününde sizi etkileyecek bir film diye düşünüyorum ‘’Sauna’’yı ve günahlardan falan arınmak için değil de şöyle biraz dinlenmek için olsa da değerlendirsem diyorum.

2009 yapımı bir filme geçelim ve ‘’The Horsemen - Mahşerin Dört Atlısı’’ ile buluşalım. Dennis Quaid başrolde ve enteresan bir polisiye - gerilim filmi karşınızda. Kendisini İncil’de geçen Mahşerin Dört Atlısı’nı temel alan seri cinayetleri araştırırken bulan bir dedektifimiz var. Evet mahşerin her atı bir anlam ifade ediyor ve cinayetler bu noktada kendini gösteriyor. Ötesinde filmin temposu hiç düşmüyor ama genel olarak baktığımda beğeni kazanmadığını düşünüyorum izleyenleri adına. Filmin bir de sürprizi var ki izleyenler bilirler. Prison Break’in unutulmayan karakterlerinden olan ‘’John Abruzzi’’si kısa da olsa filmde güzel bir renk oluyor. Cannes Film Festivali’nde de gösterilen 2005 yapımı ‘’Odete’’ ve Jim Caviezel faktörüne rağmen başarılı bulmadığım ‘’Unknown - Bilinmeyen’’ isimli filmlere hiç dokunmak istemiyorum. Sıfır etki :)

Kesinlikle izlemenizi tavsiye ettiğim bir film ise ‘’Celda 211’’. Yine 2009 ama bu kez İspanya - Fransız ortak yapımı olan filmin gayet ilginç bir senaryosu var. Gardiyan olarak görevine başlayacağı hapishaneye bir gün önce gelen Juan hayatının en büyük hatasını yapar. Bir küçük kaza ile aynı anda başlayan isyan sonrası o artık 211 numaralı hücrededir ve bu ayaklanmada artık kimseye gardiyan olduğunu söyleyemeyecektir hayatta kalabilmek için. Bir isyanın getirdiği başka bir isyan ve gerçekten olağanüstü bir sürükleyicilikte nefis bir film izledim kesinlikle. Filmde isyancıların lideri ‘’Malamadre’’ karakterine dikkat. Luis Tosar’ın oyunculuğu gerçekten göz dolduruyor.

Haftanın Vizyon Filmleri: ‘’The Stoning of Soraya M. - Soraya’yı Taşlamak’’ / ‘’Selvi Boylum Al Yazmalım’’

İranlı bir kadının trajik hikayesini ve beraberinde ulaştığı insanlık suçunu konu alan filmde Caviezel’de rol alıyor. Ama doğrusu Shohrey Aghdasloo’nun oyunculuğunu Milliyet Sanat’ın bu ay ki sayısında biyografisini okuduktan sonra daha çok merak ediyorum. Cyrus Nowrasteh imzalı film 14 Mayıs Cuma günü sinemalarda.

Beraberinde ayın en büyük sürprizi olsa gerek. 1977 yapımı ‘’Selvi Boylum Al Yazmalım’’ aynı tarihte restore edilmiş bir şekilde yeniden sinemalarda. Atıf Yılmaz’ın unutulmayan filminde Türkan Şoray ve Kadir İnanır başroldeydi ki izlemeyeniniz yoktur eminiz. Yıllar sonra yeniden sinema salonlarında afişini görecek olmak bile heyecan verici değil mi?

Ve Mayıs kaldığı yerden Pazartesi’lerine devam ediyor. Hepinize güzel bir hafta diliyorum.