''Çarşamba Matinesi''nin bu haftaki konuğu Muhammed Tiryaki. Sitemizde uzun bir süre müzik yazılarını takip ettiniz kendisinin ve şimdilerde de ''Sine-Star'' isimli köşesinde de sinema yazılarını okuyorsunuz. Ayrıca çok keyifli bir blog sayfası var ki yine sinema tutkunlarının özellikle izlemeye alması gerekiyor. Matine başlıyor.
- Morricone ve ben hazırız.
- Ben de hazırım o halde başlayalım. Öncelikle bana soruyorlar; sitemizde müzik yazıları gayet keyifli giderken bir anda ne oldu da sinema yazmaya başladı diyorlar :)
- Emekli olduğumu iletirsin :) Bir koltukta iki karpuz duramadığındandır belki de. Ya da sinemanın benim için yepyeni bir alan olmasından kaynaklı bir heyecan.
- Ama müzik senin için hep ayrı bir dalı oldu hayatın, öyle ki çok ciddi arşivci olduğunu biliyorum.
- Evet, hala da öyledir. Müzik de sinema da apayrı okyanuslar. Ne kadar araştırırsak araştıralım, ne kadar hakkında yazarsak yazalım, ne öğreneceklerimiz ne de öğreteceklerimiz bitmez. Öte yandan müzik konusundaki seçkilerim biraz yeni jenerasyonun gerisine düşmeye başlamıştı. Bu da haliyle bir revizyon ihtiyacı doğurdu. Arşivleme işi hala devam ediyor.
- O durumu değerlendireceğiz ama burada en başa dönelim istiyorum, örneğin ilk aldığın albümü hatırlıyor musun?
- Evet. Erkin Koray'ın ‘’Dünden Esintiler 5’’ isimli toplaması. Tabii 13 yaşındayken bunun bir toplama albüm olduğunu bilmeden alıyorsun.
- Hala sakladığına eminim :) Şimdi hepimizde böyle bir durum var, zamanında bir yığın kaset aldık, ne yapacağız bunları, sen hala teybe takıp dinleyenlerden misin?
- Yok. Onların evimde özel bir yerde saklı duruyor olması bile benim için yetiyor. Bilgisayar ya da disk teknolojisine aktarılmamış albümleri hala açar açar dinlerim. Ama onun dışında şu an tamamen arşiv konumundalar. Çocuklara aktarılacak onlar.
- Bir de işin plaklar kısmı var tabi ki onlar da senin için heyecan eminim; plak koleksiyonun var mı bu anlamda zira senin daha çok takip ettiğin bir dönem çünkü o yıllar.
- Plak koleksiyonum vardı. Hem de ne koleksiyon. Sayısı öyle binlerce değildi ama hemen hepsi çok nadide işlerdi. Fakat bir ekonomik sıkıntı esnasında satmak zorunda kaldım. O günden sonra da bir daha plak koleksiyonu yapmamaya yemin etmiş gibi bir şeyim. Üzüntü verici bir durumdu ama olmuştu bir kere.
Şimdi DVD koleksiyonu var aynı şekilde. Gözüm gibi bakıyorum :)
- iki müzisyen ki biri Erkin Koray’dır diğeri Orhan Gencebay. Onlarla ne zaman karşılaşsam aklıma neden Muhammed geliyor sence :)
- Muhammed'den ziyade ‘’Estarabim’’ geliyordur :) Her ikisi de tam benim yaşam biçimimin karşılıklarıdır. Kendini batılı hisseden ama doğululuğunu da yitirmemiş bir yapım vardır ve her iki müzisyen de bu özellikteki kişilere direkt etki yapar.
- Orhan Gencebay'ın yeni albümü çıkıyor ya da çıktı mı, heyecan durumu nasıl?
- Bu hafta çıkıyor ama maalesef Erzincan'da yeni bir albümün sevincini yaşamak imkansız. Gencebay'ın albümü de muhtemelen geç gelecek ama mutlaka alacağım halde önceden şarkıları edinip dinlerim. Heyecana gelince albümden müzikal olarak hiçbir beklentim yok. Zira benim için Gencebay artık tamamen tekrara düşmüş ve yeteneklerini gösteremeyen bir müzisyen. Ne garip ki hem müzikte hem de sinemada yaşı kemale ermiş tüm sanatçılar düşüşe geçiyor (Eastwood hariç)
- Ne diyeyim berhudar olalım Muhammed :) Peki Erkin Koray adına da aynısı olabilir mi sana göre, yani o da yeni bir albüm yapsa sence yine aynısını mı düşüneceksin?
- Onda durum daha farklı olacaktır. Şöyle ki; Erkin Koray bestekar özelliği pek olmayan bir sanatçı. En iyi şarkıları çoğunlukla, başkalarına ait. Eğer şarkılar iyi olursa Erkin Koray'ın iyi çalacağına ve iyi söyleyeceğine eminim. Yani, iş tamamen şarkılara bağlı. Gerçi Baba artık yeni albüm yapmayacak ama bizimkisi de what if işte :)
- Yıllardır bir nostalji furyası aldı başını gidiyor bildiğin üzere, sen o şarkılara bu kadar körü körüne bağlı birisi olarak bu durumdan memnun musun?
- Kesinlikle değilim. İyi örnekleri o kadar az ki. Bu işi her albümünde birer şarkıyla yapmaya alışkın Funda Arar gibiler kabul edilebilir kaliteye erişiyorlar. Ama başlı başına nostalji albümü yapmak için yola çıkanlar bir süre sonra ister istemez tekrara ve taklite düşüyorlar. Daha da beteri zaten Göksel'den geldi ve - biraz mübalağayla söylüyorum - karaoke albüm dinledik resmen. Ayrıca o şarkıların eski olması değildi onları kaliteli yapan. Yani 70'lerde “şimdiki gençler kötü müzik yapıyor asıl müzik Hafız Burhan'ınki gibiler” diyen bir orta yaşlı ve yaşlı kesim eminim vardı. Güzel olması tamamen o jenarasyonun yeniyi ve iyiyi arama gayretinin şimdikinden çok daha fazla olmasından kaynaklı kanımca.
- Zaten Göksel yazını okudum blog sayfanda ve kesinlikle sana katılıyorum; kaldı ki iyi müzisyenlerin böyle bir şeye ihtiyaç duyması ne kadar üzücü; bir de keşke Işın Karaca'nın arabesk albümü ile ilgili bir şeyler yazsan :)
- Aynı albüm için blog yorumlarında sana bir soru sormuştum cevabı bekleniyor :)
Türkiye'de bu üretimlerdeki en büyük sorun şarkıların telif haklarının şirketlerde olmasından kaynaklı aslında. Eğer şarkı sahipleri şarkılarının teliflerini ellerinde bulundursalar eminim birçoğu daha seçici olacaklar. Gerçi şöyle de bir çelişki var: Orhan Gencebay yıllardır "ben arabesk yapmıyorum, Türkiye beni yanlış anlıyor" dedi ama albümünün adı Arabesk olan Işın Karaca'ya o albümde okuması için Hor Görme'yi verebildi. Cem Karaca'nın da dediği gibi "money money din kitap Allah kelam".
- Hor görmemek lazım belki de netice de şu anda en çok satan albüm durumunda demek ki bu da bir ihtiyaç kim bilir :) Son yıllarda kimi dinliyorsun özellikle, her şeye rağmen biliyorsun çok ciddi bir çeşitlilik hakim, sen yetişebiliyor musun bu hıza?
- Sinemayla olan ilişkimin hızı paralelinde soundtrack albümleri şu aralar en çok ilgimi çekenler. Ennio Morricone, Hans Zimmer, Maurice Jarre gibi müzisyenlerin albümlerini topluyorum. Film müzikleri, duygusunu film sahnelerinden aldığı müddetçe kalitesini garantilediğinden kötü çıkma şansı çok az bir tür onun dışında Afganistan ve Hindistan'ı arşınlıyorum bolca :) Türkiye'den yenilerden neredeyse sıfırdır dinlediğim. Fakat Kemah halkının THM'ye olan büyük tutkusuna ben de kapılıyor ve arada çok iyi örnekler edinebiliyorum.
Çeşitlilik meselesine gelince; Bence tek bir çeşit var şu an ülke müziğinde ve herkes o çeşidin altında kendine ait bir şeyler yaratıyor. Ama yaratılar tamamen kişisel olunca eserler kitle beğenisine yetişemiyor.
- Bir de malum artık internet var nasılsa birçok kişi buradan indiriyor. En son hangi albümü aldın yerine hangi albümü indirdin demek daha doğru bir soru halini aldı? Muhammed asla ve asla kimleri dinlemiyorsun, kimlere asla tahammül edemiyorsun :)
- İndirme işini çok doğal karşılayanlardanım. Benim tercihim, koleksiyonunu yaptığım isimler hariç önce indirip dinleyip kalitesini beğenmezsem albümü almamaktan yana. Bu imkanın olmadığı dönemlerde o kadar çok kalitesiz albüm satın aldık ki.
Tahammül edemediğim isimlerden ziyade türler vardır. Rap, hip-hop, r&b gibi türleri tamamen ötelemiş bulunmaktayım :)
- Müzik dışına çıkmayacağım diyorum matine çerçevesinde ama dayanamıyorum sinema ile ilgili yazılarını, kritiklerini blog sayfanda topluyorsun ama bir de özel proje üzerinde çalışıyorsun sen, bahsetmek ister misin biraz?
- Elbette. Malum artık trademark'ım haline geldi ‘’Godfather’’ sevgim. İlk kez ‘’Godfather'’ı izlediğimde zaten var olan Al Pacino sevgim perçinlenmişti. Şimdi iki tanesi hariç tüm filmlerini izlemiş biri olarak Al Pacino Filmleri'ni bir kitap yapmak gibi çok sevdiğim bir uğraşım var gayet sorunsuz ve güzel ilerliyor. Yazdıkça gerçek aktörlüğün ne olduğuna dair bakış açım daha da artmakta.
- Hayatının enlerine gelelim. Hayatının şarkısı, hayatının şarkıcısı, hayatının albümü, hayatının filmi, hayatının yönetmeni, hayatının oyuncusu.
- Zor soru :)
Şarkı: Polyushko Polye
Şarkıcı: Kendisine olan sevgim tamamen bitse de hala Erkin Baba'dır
Albüm: Yoksulluk Kader Olamaz-Cem Karaca ve 2023-Barış Manço diyebilirim
Film: tabii ki The Godfather
Yönetmen: Alfred Hitchcock
Oyuncu: Pacino elbette
Enstrümanist: Ömer Faruk Tekbilek'i de eklemeli
- O halde bir Muhammed finali yapıyorum ve Attica Attica diyorum şimdilik, yolumuz nasılsa çok uzun :)
- Attica Attica!!!
- Kestik :)
- Ben de hazırım o halde başlayalım. Öncelikle bana soruyorlar; sitemizde müzik yazıları gayet keyifli giderken bir anda ne oldu da sinema yazmaya başladı diyorlar :)
- Emekli olduğumu iletirsin :) Bir koltukta iki karpuz duramadığındandır belki de. Ya da sinemanın benim için yepyeni bir alan olmasından kaynaklı bir heyecan.
- Ama müzik senin için hep ayrı bir dalı oldu hayatın, öyle ki çok ciddi arşivci olduğunu biliyorum.
- Evet, hala da öyledir. Müzik de sinema da apayrı okyanuslar. Ne kadar araştırırsak araştıralım, ne kadar hakkında yazarsak yazalım, ne öğreneceklerimiz ne de öğreteceklerimiz bitmez. Öte yandan müzik konusundaki seçkilerim biraz yeni jenerasyonun gerisine düşmeye başlamıştı. Bu da haliyle bir revizyon ihtiyacı doğurdu. Arşivleme işi hala devam ediyor.
- O durumu değerlendireceğiz ama burada en başa dönelim istiyorum, örneğin ilk aldığın albümü hatırlıyor musun?
- Evet. Erkin Koray'ın ‘’Dünden Esintiler 5’’ isimli toplaması. Tabii 13 yaşındayken bunun bir toplama albüm olduğunu bilmeden alıyorsun.
- Hala sakladığına eminim :) Şimdi hepimizde böyle bir durum var, zamanında bir yığın kaset aldık, ne yapacağız bunları, sen hala teybe takıp dinleyenlerden misin?
- Yok. Onların evimde özel bir yerde saklı duruyor olması bile benim için yetiyor. Bilgisayar ya da disk teknolojisine aktarılmamış albümleri hala açar açar dinlerim. Ama onun dışında şu an tamamen arşiv konumundalar. Çocuklara aktarılacak onlar.
- Bir de işin plaklar kısmı var tabi ki onlar da senin için heyecan eminim; plak koleksiyonun var mı bu anlamda zira senin daha çok takip ettiğin bir dönem çünkü o yıllar.
- Plak koleksiyonum vardı. Hem de ne koleksiyon. Sayısı öyle binlerce değildi ama hemen hepsi çok nadide işlerdi. Fakat bir ekonomik sıkıntı esnasında satmak zorunda kaldım. O günden sonra da bir daha plak koleksiyonu yapmamaya yemin etmiş gibi bir şeyim. Üzüntü verici bir durumdu ama olmuştu bir kere.
Şimdi DVD koleksiyonu var aynı şekilde. Gözüm gibi bakıyorum :)
- iki müzisyen ki biri Erkin Koray’dır diğeri Orhan Gencebay. Onlarla ne zaman karşılaşsam aklıma neden Muhammed geliyor sence :)
- Muhammed'den ziyade ‘’Estarabim’’ geliyordur :) Her ikisi de tam benim yaşam biçimimin karşılıklarıdır. Kendini batılı hisseden ama doğululuğunu da yitirmemiş bir yapım vardır ve her iki müzisyen de bu özellikteki kişilere direkt etki yapar.
- Orhan Gencebay'ın yeni albümü çıkıyor ya da çıktı mı, heyecan durumu nasıl?
- Bu hafta çıkıyor ama maalesef Erzincan'da yeni bir albümün sevincini yaşamak imkansız. Gencebay'ın albümü de muhtemelen geç gelecek ama mutlaka alacağım halde önceden şarkıları edinip dinlerim. Heyecana gelince albümden müzikal olarak hiçbir beklentim yok. Zira benim için Gencebay artık tamamen tekrara düşmüş ve yeteneklerini gösteremeyen bir müzisyen. Ne garip ki hem müzikte hem de sinemada yaşı kemale ermiş tüm sanatçılar düşüşe geçiyor (Eastwood hariç)
- Ne diyeyim berhudar olalım Muhammed :) Peki Erkin Koray adına da aynısı olabilir mi sana göre, yani o da yeni bir albüm yapsa sence yine aynısını mı düşüneceksin?
- Onda durum daha farklı olacaktır. Şöyle ki; Erkin Koray bestekar özelliği pek olmayan bir sanatçı. En iyi şarkıları çoğunlukla, başkalarına ait. Eğer şarkılar iyi olursa Erkin Koray'ın iyi çalacağına ve iyi söyleyeceğine eminim. Yani, iş tamamen şarkılara bağlı. Gerçi Baba artık yeni albüm yapmayacak ama bizimkisi de what if işte :)
- Yıllardır bir nostalji furyası aldı başını gidiyor bildiğin üzere, sen o şarkılara bu kadar körü körüne bağlı birisi olarak bu durumdan memnun musun?
- Kesinlikle değilim. İyi örnekleri o kadar az ki. Bu işi her albümünde birer şarkıyla yapmaya alışkın Funda Arar gibiler kabul edilebilir kaliteye erişiyorlar. Ama başlı başına nostalji albümü yapmak için yola çıkanlar bir süre sonra ister istemez tekrara ve taklite düşüyorlar. Daha da beteri zaten Göksel'den geldi ve - biraz mübalağayla söylüyorum - karaoke albüm dinledik resmen. Ayrıca o şarkıların eski olması değildi onları kaliteli yapan. Yani 70'lerde “şimdiki gençler kötü müzik yapıyor asıl müzik Hafız Burhan'ınki gibiler” diyen bir orta yaşlı ve yaşlı kesim eminim vardı. Güzel olması tamamen o jenarasyonun yeniyi ve iyiyi arama gayretinin şimdikinden çok daha fazla olmasından kaynaklı kanımca.
- Zaten Göksel yazını okudum blog sayfanda ve kesinlikle sana katılıyorum; kaldı ki iyi müzisyenlerin böyle bir şeye ihtiyaç duyması ne kadar üzücü; bir de keşke Işın Karaca'nın arabesk albümü ile ilgili bir şeyler yazsan :)
- Aynı albüm için blog yorumlarında sana bir soru sormuştum cevabı bekleniyor :)
Türkiye'de bu üretimlerdeki en büyük sorun şarkıların telif haklarının şirketlerde olmasından kaynaklı aslında. Eğer şarkı sahipleri şarkılarının teliflerini ellerinde bulundursalar eminim birçoğu daha seçici olacaklar. Gerçi şöyle de bir çelişki var: Orhan Gencebay yıllardır "ben arabesk yapmıyorum, Türkiye beni yanlış anlıyor" dedi ama albümünün adı Arabesk olan Işın Karaca'ya o albümde okuması için Hor Görme'yi verebildi. Cem Karaca'nın da dediği gibi "money money din kitap Allah kelam".
- Hor görmemek lazım belki de netice de şu anda en çok satan albüm durumunda demek ki bu da bir ihtiyaç kim bilir :) Son yıllarda kimi dinliyorsun özellikle, her şeye rağmen biliyorsun çok ciddi bir çeşitlilik hakim, sen yetişebiliyor musun bu hıza?
- Sinemayla olan ilişkimin hızı paralelinde soundtrack albümleri şu aralar en çok ilgimi çekenler. Ennio Morricone, Hans Zimmer, Maurice Jarre gibi müzisyenlerin albümlerini topluyorum. Film müzikleri, duygusunu film sahnelerinden aldığı müddetçe kalitesini garantilediğinden kötü çıkma şansı çok az bir tür onun dışında Afganistan ve Hindistan'ı arşınlıyorum bolca :) Türkiye'den yenilerden neredeyse sıfırdır dinlediğim. Fakat Kemah halkının THM'ye olan büyük tutkusuna ben de kapılıyor ve arada çok iyi örnekler edinebiliyorum.
Çeşitlilik meselesine gelince; Bence tek bir çeşit var şu an ülke müziğinde ve herkes o çeşidin altında kendine ait bir şeyler yaratıyor. Ama yaratılar tamamen kişisel olunca eserler kitle beğenisine yetişemiyor.
- Bir de malum artık internet var nasılsa birçok kişi buradan indiriyor. En son hangi albümü aldın yerine hangi albümü indirdin demek daha doğru bir soru halini aldı? Muhammed asla ve asla kimleri dinlemiyorsun, kimlere asla tahammül edemiyorsun :)
- İndirme işini çok doğal karşılayanlardanım. Benim tercihim, koleksiyonunu yaptığım isimler hariç önce indirip dinleyip kalitesini beğenmezsem albümü almamaktan yana. Bu imkanın olmadığı dönemlerde o kadar çok kalitesiz albüm satın aldık ki.
Tahammül edemediğim isimlerden ziyade türler vardır. Rap, hip-hop, r&b gibi türleri tamamen ötelemiş bulunmaktayım :)
- Müzik dışına çıkmayacağım diyorum matine çerçevesinde ama dayanamıyorum sinema ile ilgili yazılarını, kritiklerini blog sayfanda topluyorsun ama bir de özel proje üzerinde çalışıyorsun sen, bahsetmek ister misin biraz?
- Elbette. Malum artık trademark'ım haline geldi ‘’Godfather’’ sevgim. İlk kez ‘’Godfather'’ı izlediğimde zaten var olan Al Pacino sevgim perçinlenmişti. Şimdi iki tanesi hariç tüm filmlerini izlemiş biri olarak Al Pacino Filmleri'ni bir kitap yapmak gibi çok sevdiğim bir uğraşım var gayet sorunsuz ve güzel ilerliyor. Yazdıkça gerçek aktörlüğün ne olduğuna dair bakış açım daha da artmakta.
- Hayatının enlerine gelelim. Hayatının şarkısı, hayatının şarkıcısı, hayatının albümü, hayatının filmi, hayatının yönetmeni, hayatının oyuncusu.
- Zor soru :)
Şarkı: Polyushko Polye
Şarkıcı: Kendisine olan sevgim tamamen bitse de hala Erkin Baba'dır
Albüm: Yoksulluk Kader Olamaz-Cem Karaca ve 2023-Barış Manço diyebilirim
Film: tabii ki The Godfather
Yönetmen: Alfred Hitchcock
Oyuncu: Pacino elbette
Enstrümanist: Ömer Faruk Tekbilek'i de eklemeli
- O halde bir Muhammed finali yapıyorum ve Attica Attica diyorum şimdilik, yolumuz nasılsa çok uzun :)
- Attica Attica!!!
- Kestik :)
3 yorum:
Muhammed'e soramadiklarimin yanitlarini bulmak güzeldi. Bir de ikinizi ayni fotografta :O)
Güzel bir söyleşi olmuş, biraz daha tanıma fırsatı bulduk sonuç olarak:) Ancak benim merak ettiğim nokta Erkin Baba'ya sevgisinin neden tamamen bittiği?
Sevgili Volkan'ın sorusunun tamamlayıcı notunu da ekleyelim.
Erkin Koray, bana genel olarak müziği, özel olarak da Türk müziğine ait ne kadar başat ve alt-tür varsa hepsini sevdiren bir isimdi. Fakat yıllar geçip de Koray, stüdyoları bırakıp yalnızca konser müzisyeni hale geldiğinden beri müziğine duyduğumuz saygıyı fena halde köreltti. Defalarca söz vermesine rağmen yeni bir albüm çıkarmaması, piyasada bizzat mukavele yaptığı şirketten çıkmış toplama albümleri için "bunlar korsandır, almayın" muamelesi yapması ve nihayetinde yazmış olduğu Mezarlık Gülleri kitabında, kendisini büyük yapan ne varsa her birini alaşağı etmesi kendisine olan saygımı bitirdi. Ki, kitabı hakkında yazdığım bir eleştiri yazısını bir ara blog adresimde yayınladığımda ne demek istediğim daha da net anlaşılabilir.
Yorum Gönder