30 Haziran 2010 Çarşamba

Çarşamba Matinesi - Asya Gülgün Özkan


- Doğumgünün kutlu olsun Asyacığım, öncelikle yeni yaşını kutlar ve güzellikler dilerim.

- Öncelikle neredeyse on yıla duran dostluğumuzda beni hiçbir doğumgünümde yalnız bırakmadığın ve sonrasında da bu yaşam denen yolda yanımdan eksik olmadığın için teşekkür ediyorum ben de :)

- Biraz senden biraz müzikten konuşacağız malum. Öncelikle birlikte nice şarkı dinleyelim istiyorum daha ve hemen başında sana hangi şarkıyı armağan edelim sormak istiyorum :) Şu an hangi şarkı çalsa sana iyi gelirdi?

- Benim için klasikleşmiş bir şarkı, '' Bir kızıl goncaya benzer dudağın ''

- Neden bu şarkı diye sorayım mı :)

- Daha bu şarkının adını yazarken, içimden bu sorunun geleceği nasıl oldu da geçti dersin Sanırım şarkıyı dinleyen herkes bunu anlayacaktır, benim fazladan açıklamama gerek yok diye düşündüm birden.

- Genel olarak müzikteki tarzını, çizgini sormak istiyorum. Senin bir şarkıda kendini bulabilmen için o şarkının hangi özellikleri taşıması gerekir?

- Müzikte bir tarzım yok. Sanırım ruhumun o an ihtiyacı olan tarz o demlerde bana iyi geliyor. Bazen caz bazen türkü bir bakmışsın arabesk, pop, soft metal. Ama çok ağdalı sözleri olan şarkıları sevmiyorum. Mesela Budhaa Bar dinlemeyi çok seviyorum. İlla sözleri olması gerekmiyor dinlediğim müziğin, enstürmantal parçalar da beni benden alıp bir yerlere götürebiliyor. Son dönem Efkan Şeşen'e takmış bulunuyorum. Onun albümünde ıslığa bayılıyorum. Sanırım biraz aşka da bağlıyorum bunu. Mesela sevgilinin dudağının arasına sıkışmış bir ıslık olduğumu düşündürüyor bu bana. Ne güzel bir şeydir aslında sözleri olmayan bir ezgide insanın kendini bulabilmesi. Belki burada söz olmaması kişiyi kendinle baş başa bırakıyor, sizi sözlerle bir yere sürüklemiyor. Ruhunuz bile sizden bağımsız bir şekilde uzaklaşıyor. Sanırım benim için bir tür ruh yolculuğu oluyor bu.

- Şimdi şunu merak ediyorum, şiir yazıyorsun ve o yazma halinde herhangi bir müzik çalıyor mu, dolaşıyor mu kafanda; şiirin içinde müziği, müziğin içinde şiiri nasıl duyuyor Asya, birbirini tamamladığına inanıyor mu?

- Evet. Bir ara şiir yazarken Yanni dinliyordum. Evet, şiirinde kendine has bir müziği var ama bunu herkesin duyabildiğini sanmıyorum ben. Ve müzik de başlı başına bir şiir zaten. Müzikteki şiiri sözleri yoksa eğer siz kendinize göre yazıyorsunuz.

- Diyelim ki bir şiirin bestelenecek, bu hangi şiirin olsun ve kim bestelesin isterdin?

- Tek kişi düşünürüm, biraz uçmuş olacağım tabi ki Dediğim gibi Yanni. Şiirlerimin bestelenmeye yakın durduğunu düşünmüyorum. Ama ilk yazdığım zamanlarda tarzımın Haluk Levent'e uygun düşeceğini düşünürdüm hep. Lakin o tarz da kalmadı ben de Haluk Levent düşüncesi de.

Hangi şiirin diyorsun ya, seçemem ki hiçbirini diğerinden.

- Asya sitemizde ''Adım Kadın'' başlığı altında söyleşiler gerçekleştirdin uzun bir süre. ''Adım Kadın'' bir Hümeyra şarkısıdır bildiğimiz üzere ve sanırım köşen ile çok ayrı anlam kazanmıştı sende de öyle değil mi?

Evet bir süre '' Adım Kadın '' ile adım adım yol aldım. Biliyorsun ki bu köşede tüm konuklarım bugüne değin hiçbir söyleşide olmadığı kadar samimi ve dürüsttüler bana karşı. Eğer ‘’Adım Kadın’’ şarkısı dışında kadın adına bir şeyler katabildiysem kadın anlamına ne mutlu bana.

- Hayatının kadın şarkıcıları kimler; uzun uzun bir liste beklemiyorum ama :) Birkaç isim sadece.

- Zuhal Olcay, Birsen Tezer, Leman Sam

- Ya erkek şarkıcıları?

- Kim ne derse desin Tarkan'ı beğendim hep. Mazhar Fuat Özkan ve Fatih Erkoç bir de.

- Bu arada site seni özledi yalnız, çıkıp gelmeyi düşünmüyor musun :)

- Ben hep çıkıp çıkıp gelirim biliyorsun. Ne zaman çıkacağım ne zaman geleceğim hep belirsizdir. S
Siteyi ben de özledim açıkçası :)

- Peki bekleyelim bakalım :) Asya müzik dünyası her geçen gün hayatımıza birilerini katıyor sen yetişebiliyor musun bu duruma, eskiden her şey daha mı güzeldi bu anlamda? Özlüyor musun o eskileri?

- Evet özlüyorum. Mesela İlhan İrem'i çok özlüyorum. Şimdikilere yetişemiyorum, isimleri bile aklımda kalmıyor. Hatta ne şarkıcıların ne de söyledikleri şarkıların isimleri. Yahu onlar mı çok kalabalıklar yoksa ben mi yaşlandım da aklımda tutamıyorum bilemiyorum :) Eskiden her şarkıcının her şarkısının ismini bilir, şarkının sözlerini sonuna kadar duraksamadan söylerdik. Evet, çok kalabalıklar, ve çok tıkıştepişler. Aralarında iyiler de yok demiyorum ama sanırım onlar karambole geliyor bu arada.

- Bir keresinde mesela bir 45'likler gecesine gitmiştik beraber, çalan her şarkıda ne kadar çocukça bir sevinç yaşamıştık öyle değil mi? Yanıtını aslında biliyorum ama ne tarz yerlerde müzik dinlemeyi seviyorsun?

- Evet, o gece ne kadar şendik :) Çünkü hemen hemen her şarkının sözlerini biliyorduk ve bizim dışımızdaki herkes de eşlik ediyor eğleniyordu. Eee bunda belki de 45'lik olmamın da bir payı vardır kendi adıma ne dersin?:) Değişkenim ben bilirsin. Bir bakarsın bir mekanda caz dinliyorum, bir bakmışsın türkü barda türkü. Şaşırır kalırsın Son dönem bir fasl-ı meyhane çeker gönlüm mesela :)

- Gidelim valla ben de özledim :) Bir de aklıma şey geldi mesela. Kadınlar matinesi durumları, hiç iştirak ettin mi, gönlün böylesi bir rengi zamanında yaşadı mı? :)

- Evet gidelim canım en kısa vakitte :) Kanınlar matinesi mi? İmdatttttt o kadar kadını aynı yerde hep birlikte çekemem asla. Ama şöyle olur en sevdiğim kadınlarla hep birlikte şarap içebilirim müzik dinlerken ya da rakı içip sohbetin belini kırabilirim fonda '' huysuz ve tatlı kadın '' çalarken.

- En zor soruya geliyorum şimdi :)

- Aşk deme bana sakın :)

- Hahahaha diyeceğim :)

- Deme ne olursun, bir sohbetimde de aşk olmasın lütfen aşk olsun :)

- Ama şöyle bir çevir kazı yanmasın durumu yapabiliriz; aşk nasıl bir şarkıdır sende, aşk hangi tarz yaşadıklarınla, yaşattıklarınla :)

- Aşk denilen ateşe yanalım mı, el ele göz göze öylece kalalım mı? Hahaha.

Aşk, zor sordun be Kadri'm, aşk denilince böylece tıkanıp kalacağım hiç aklıma gelmezdi. Başlarda tirilaylalyliiii trilaylaylii trilaylaylitrilaylaylom tabii herkes gibi. Sona yaklaşır gibi hissedince, neden geldimmm İstanbul'a adıma hahahah :)

Bendeki Aşk her tür müziği barındırıyor canım benim. Aslında aşkı her müzikten dinler benim ruhum. Neden mi? Tek seçenek sıkıcı ve monoton olmaz mı? Müziği, ezgisi, sözleri hep değişmeli bendeki aşkın. Seçemem aşk içi bir tarz. Aşka da müziğe de saygısızlık yapmam asla. Yaşarım aşkı aşkla. Ay çevirebildim mi kazı bilmiyorum :)

- Hahahahah deli :) Aşağıda şarkı isimleri vereceğim, birini seçmen gerekirse hangisi olurdu bu onu öğrenmek isteyeceğim, bu kez neden diye sormayacağım :)

a) Yalnızlar Rıhtımında b) Bandıra Bandıra c) Hayat Bayram Olsa d) Bas Gaza

- Hahahaha koptum şu an :)

Seçeneğimin ne olduğunu sen çok iyi biliyorsun ve sebebini. Herkesin bilmesine gerek var mı bilmem :).Seçiyorum, seçtim. d) Bas gaza Asya bas gaza :)

- Valla tamamen bir anda aklıma geldi seçenekler kastım yok yani :)

a) Her Yaşın Ayrı Bir Güzelliği Var b) Biz Ayrılamayız c) Su Gelir Güldür Güldür d) Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk


- c) Su gelir güldür güldür gel de yar beni bir güldür :) a diyeceğim sandın ve elbette yanılmadın. a diyorum tabi ki.

- Sayın deli; o zaman diyorum ki ben daha nice yaş da güldür güldür gelsin ve bir ömür yüreğinin şarkıları hiç susmasın canım benim, şimdi pastan gelecek ve bir dilek dileyeceksin, ne tuttuğunu söylemezsen bu söyleşiyi bitirmeyeceğim :)

- Pastam çikolatalı ve dondurmalı olsun lütfen, mutluluk açısından yani. Hahaha sorma sorma kalsın dileğim bana :)

- Bir de aslında gönlümden geçen hep şudur ki; birkaç dostum var bana hayat yolculuğumda hayat arkadaşlığı eden, istiyorum ki onlar yanımdan hiç ayrılmasın ve bencilce de olsa istiyorum ki beni hep sevsinler.

- Bitti mi? :)

- Bizim şarkılarımız burada biter mi? :)


28 Haziran 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Uzun zamandır bir albüm hazırlığında olduğunu biliyorduk. Müzik kariyerinin dördüncü albümü ‘Çok Daha Fazla’’ ile Metin Arolat’ı peki özledik mi? Evet diyebiliriz gönül rahatlığı ile. Yayınladığı tüm albümlerde kendimize hit şarkılar bulduk ve bulmaya bu albüm ile birlikte yola çıkıyoruz. 10 yeni şarkı 2 versiyon ile DSM etiketi ile yayınlanan albüm son günlerin en dolu dolu albümü kesinlikle. Albümde kendi şarkılarına ağırlık veren Arolat’a söz ve bestelerde Barlas, R.Aytaç Özgümüş aranjelerde yine R.Aytaç Özgümüş, Sertaç Özgümüş, Alper Erinç ve Özgür Buldum eşlik ediyor. ‘’Lütfen Yaz Gelsin’’, ‘’İzmir’’ ve ‘’Sarı Saçların’’ isimli şarkıları özellikle çok sevdim. Hatta ‘’Sarı Saçların’’ çekilecek klipler içinde mutlaka olmalı. Şarkının sahibi Barlas ise daha çok söz yazmalı ve daha çok beste yapmalı ayrıca.

Bugüne kadar onu kitapları ile tanıdık. Yasemin Pulat ayrıca birçok şarkıda da söz yazarı olarak karşımıza çıktı. Işın Karaca’dan ‘’Kalp Tanrıya Emanet’’, Ziynet Sali’den ‘’Yürek Yaralı Büyüyor’’, Nez ‘’Büyütür Kendini’’ ilk aklımıza gelen sözleri arasında. Uzun zamandır üzerinde çalıştığı bir proje olduğunu biliyordum ve geçtiğimiz hafta bunun haberini aldım. ‘’Sana Yazdım’’ bu Çarşamba günü DMC etiketi ile yayınlanıyor. Bu bir single (İki versiyonu ile de ayrıca karşılaşacağız) ama kuşkusuz ki devamında da görüşeceğiz. Sözleri kendisine ait olan bu çalışmayı Yıldıray Gürgen bestelemiş. Bir de başarılı klip çeken Pulat bu ‘’Sana Yazdım’’ ile ayrı bir soluk yaşatacak sizlere. Ben dinlerken hazzını aldım, sizlerin de beğeneceğine eminim.


Haftanın Albüm Kapağı: Fatih Ürek - Alırım Aklını

Biz onu sitece çok seviyoruz :) Hepimiz aynı fikirdeyiz değil mi :) O zaman size güzel bir haber. Şekilden de anlaşılacağı üzere aklımızı almaya geliyor kendisi. Biz o aklı ‘’Bakiremsin’’ şarkısını dinlediğimiz gün kaybetmiştik ayrı ama. Yine Çarşamba günü yine DMC etiketi ile yayınlanıyor. ‘’Hadi Hadi’’ ve ‘’Sus’’ isimli şarkıları ile yıllar sonra ikinci baharını yaşayan Fatih Ürek üç şarkı ile sevenlerinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Albüm için kral da bir imaj yapmış kendisi ve fotoğrafları son zamanların aranılan ismi Mehmet Turgut’a çektirmiş. Şarkılar hakkında henüz bir yorumda bulunamıyorum ama o söyler de dinlemez miyiz diyorum :)

Bu hafta yine dikkatlerimizi çeken bir durum da ‘’U Dönüşü’’ durumu. Yaza sıkı bir şekilde başladı DMC ardı ardına yayınladığı single çalışmalar ve saçma sapan karma albümlerle. Onlardan biri de Genco Ecer için geliyor bu başlıkla. Bay Vücut ile ilk albümü ‘’Kandıramazsın’’ vesilesi geçtiğimiz sene yine bu zamanlarda tanışmıştık. Bu tanışmanın ardından dört yeni şarkı ile kendisini dinleyeceğiz ve bir sene boyunca neler değişmiş müziğinde hep birlikte göreceğiz. Bu arada ‘’U Dönüşü’’ isimli bir diğer albümde U Dönüşü’’nden geliyor. Grup adını ilk kez bir şarkı yarışmasında finale kalarak duyurmuş. Daha sonra ekibe yeni katılacak isimlerle uzun zamandır bu albüm üzerinde çalışmış. 10 şarkılık albüm sert bir sound içeriyor ve açıkçası bu ara ilgimi çekecek gibi durmuyor.

Haftanın Şarkısı: Toygar Işıklı - Sen Eşittir Ben

Kendisinin ismi ile bugüne kadar birçok dizide ve hatta filmde karşılaştık. Müziklerine attığı imza ve bazen de kattığı vokal yeri geldi kendisine birçok ödülü de beraberinde getirdi. ‘’Yaprak Dökümü’’ ve ‘’Dudaktan Kalbe’’ soundtracklerinden sonra bir yerde ilk özgün albümü geldi geçtiğimiz günlerde Toygar Işıklı’nın. ‘’Sonunda’’ ismini verdiği bu çalışmasında dolu dolu 17 şarkı var. Albümü bütünü ile dinlemedim ama içinden çıkış - klip yaptığı ‘’Sen Eşittir Ben’’i (Söz ortak olmak üzere imza Çağın Bodur) çok beğendim. Yalnız albümün kapağı çok vesikalık; ürktüm de açıkçası :)
Bu haftanın en beğendiğim albümlerinden biri Balkan Messengers imzalı. Dünyaca ünlü keman sanatçımız Nedim Nalbantoğlu’nun kurduğu grubun üçüncü albümü ‘’Labirent’’ size sımsıcak melodiler sunmaya hazırlanıyor. Neshko Neshev, İzzet Kızıl, John Matheww Hall, Gökhan Karcebaş isimli müzisyenlerinde kadrosunda olduğu grup albümde 15 şarkı yorumluyor. Bir Azeri potpori haricinde hepsi yeni çalışma öyle bildik Balkan şarkıları yeniden çalındı - söylendi durumu değil. 14 şarkı Ada Stüdyoları’nda bir tanesi ise Sofya’da kaydedilen albüm Dms etiketi ile geçtiğimiz hafta yayınlandı.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Bu Perşembe Haziran ayını noktalıyoruz. Geçen haftada bahsettiğim gibi bu ay çok özel konuklarımız ile Temmuz’u karşılayacağız ve bunun için ayrı heyecanlıyız. Söyleşi yaptığımız konukların isimlerini vermek elbette istemiyorum ama söyleşilerimizden bazı başlıklar sunmak istiyorum sizlere.

Günün birinde eğer şiir yazabilirsem, yazmaya cesaret edebilirsem kendimi yazarlığının doruğunda kabul edeceğim. Bu yüzden hep biraz hikaye biraz roman yolu ile kendimi yetiştirmeye çalışıyorum, doğrusunu söylemem gerekirse. Çünkü ben yazma sürecinin aynı zamanda bir öğrenme süreci olduğuna inanıyorum. (Şairhane)

Türkiye'de müzik adına çok ciddi şeyler öğrendim kariyerim boyunca. Bunlardan biri de şudur. Popülerlik evet, çok dönem bizzat yaşadım içinde ama şu an baktığımda popülerliğin insanı hasta ettiğine inanıyorum bu ülkede. Bu hastalığa bulaşmak istemiyorum artık. Benden uzak dursun. Mümkün olduğunca kendimi korumam gerektiğini düşünüyorum bu durumdan. Evet; ben sadece müzik yapmak istiyorum. (Müzik-hâl)

15 yıldır üzerinde çalıştığım bir besteleme tekniği üzerine yazdım her şeyi. Aslında yanılmıyorsun. Her şarkıyı bir halka olarak üretip sonra birbirine eklemledim, amaç; kopmaz birbirine bağlı bir zincir yaratmaktı. Aslında peşinde koştuğum şey; bundan 10 yıl sonra da dinlendiğinde hala keşfedilecek ayrıntılara sahip bir albüm yaratmaktı. (Müzisyen)

Evet yeni bir çalışmamız var; albümün adını ilk size söyleyeyim:‘’Frenk ve Ahenk’. Batı ile doğunun buluşma noktası. Bu kısmen de olsa benim hayatımı özetliyor. Bu sefer albümü kendim yöneteceğim; istediğim şarkıları söyleyeceğim ve evet caz da olacak. (ADAMAKILLI)

Ve hemen ekleyelim. Sadece bu kadar değiliz e diğerleri sürpriz :)

Gelelim haftamın dizilerine. Evet bu hafta azim ettim ve öncelikle ‘’Damages’’in üçüncü sezonunu bitirdim. Gerçekten sıkı bir final izledim ve de bir dosyayı daha kapattım kendileri ile. Doğrusu onları özleyeceğim. Bir ara sanki sıkılmış gibi olsam da ‘’Flashforward’’dan baktım ki ilerleyen bölümlerde heyecan had safhaya çıktı ve bu dizinin de anlaşmasının bittiğini duydum yayınlandığı kanal ile. Başka bir kanalda devam eder mi bilmiyorum ama onda da finale doğru geliyorum. ‘’The Tudors’’ dördüncü sezonunda harika. Ve ne yazık ki bu dizi de bu sezonu ile veda etmeye hazırlanıyor. Üçüncü sezona göre senaryo ve oyunculuk yeniden şahlandı ama kral bildiğimiz aynı kral.

Ve filmlerim. Öncelikle bu haftamın filmini ABD yapımı olan ‘’Unthinkable - Düşünülemez’’den yana kullanmak istiyorum. 2010 yapımı film kadrosunda Samuel L.Jackson, Carrie - Anne Moss, Michael Sheen gibi başarılı oyuncuları bulunduruyor. Bir terörist var ortada ve Amerika kendisi tarafından üç ayrı yerine yerleştirilen nükleer bombalar ile büyük bir tehdit altında. Bir sorgu yargıcı ve FBI ajanı yakalanan teröristi konuşturmak ve yerlerini öğrenmek çabasında ama nafile ortada beklenmedik durumlar cereyan edecek ve bu koşuşturma filmi baştan sona nerede ise aynı çatı altında sürüklemeyi başaracak. Filmde bazı sahneler ciddi anlamda irkilmeme neden olurken özellikle Moss’un ve Sheen’in oyunculuklarını çok beğendim. Çeşitli sinema sitelerinde filme dair özellikle sonun beğenilmediği yorumlarını okudum ki aksi noktadayım Ben filmin sonunu kesinlikle çok beğendim. Yine izleyicilerin bulduğu bazı mantık hataları ile ben de karşılaştım ayrı ama izlemek kesinlikle bir şey kaybettirmiyor.

Bir diğer izlediğim film Ezel Akay’ın yönettiği ve geçen yıl vizyona giren ‘’Yedi Kocalı Hürmüz’’ü. Kısaca da olsa konusunu anlatmama gerek yok sanırım, Hürmüz aynı Hürmüz :) Keyifli bir film izlediğimi söyleyebilirim ama çok öteye gidemeyebilirim. Filmin kadrosu bir kere çok sağlam. Her zaman söylüyorum ki Nurgül Yeşilçay daha fazla film çekmeli. Gülse Birsel, Haluk Bilginer, Sarp Apak, Mehmet Ali Alabora, Erkan Can ve ustalar Erol Günaydın, Zihni Göktay, Müjdat Gezen, Halit Akçatepe ve diğerleri. Filmin müzikleri de bir hayli başarılı öyle ki izledikten sonra soundtrack albümünü de arşivinize almanız için harekete geçebilirsiniz.

Bu hafta izlediğim en enteresan filmlerden biri de ‘’Süperseks’’. Geçen hafta izlediğim ‘’Ay Lav Yu’’ filminde Meray Ülgen’in oyunculuğunu beğendiğimi söylediğimde bir arkadaşım önerdi bu filmi bana ki 2004 yapımıymış üstelik ve daha önce hiç adını duymamıştım. 2004 Almanya yapımı bu filmde zira çok başarılı Türk oyuncular da var. Bunlardan biri de Hilmi Sözer. Zira kendisini ‘’Meine Verrückte Türkische Hochzeit – Benim Çılgın Türk Düğünüm’’den anımsayabilirsiniz. Filmin başrolündeki Alman oyuncu Denis Moschitto ’da aslında tanıdık ki bu elemanı seviyorum. ‘’Chiko’’ ve ‘’Kebap Connection’’ filmlerinin de başrollerinde yer almıştı kendisi. Filmin konusuna gelince hiçbir işte bir türlü dikiş tutturamayan Elviz’in aldığı çılgın bir karar sonrası orada yaşayan Türkler için teleservis hizmetine girmesi işleniyor. Bu arada elbette işler yolunda gitmiyor ve sürpriz olaylar ile devam ediyor film. Genel olarak sıkıcı bulmadım ve izlemekten pişman olmadım.

Yine bizden yine onlardan karma oyuncularla bir diğer izlediğim film ise ‘’Eastern Plays - Şark Oyunları’’. Bulgar yönetmen Kamen Kalev'in senaryosunu yazıp yönettiği film Bulgaristan'da yaşayan Itso ve Gregoria adlı iki kardeşin aileleriyle olan kopukluklarını anlatıyor. Itso daha sonra bir Türk kızına aşık oluyor ve bizim oyuncularımız filme bu şekilde dahil oluyor. Ovanes Torosian, Saadet Işıl Aksoy, Nikolina Yanchev ve Hatice Aslan’ın başrollerinde oynadığı filmde Itso’yu canlandıran başrol oyuncusu Christo Christov (Aynı zamanda filmin yönetmeninin de çocukluk arkadaşı olduğunu öğreniyoruz) filmin tamamlanmasından sonra uyuşturudan hayatını kaybediyor ve film bu yüzden kendisine adanıyor. Cannes Film Festivali’nde “Altın Kamera” ödülüne de aday gösterilen film geçtiğimiz haftalarda ülkemizde de vizyona girmişti. Genel olarak ağır yol alsa da film izlenmeyi kesinlikle hak ediyor.

Geçtiğimiz Cuma iki önemli müzik adamını andık. Yıllar önce aramızdan ayrılan Kazım Koyuncu ve bir dünya starı geçen yıl aramızdan ayrılmıştı Michael Jackson. Bu Cuma’da maalesef müzik dünyamız bir kayıp verdi. Percussion ustası, usta müzisyen, sevgili dostumuz Hakan Beşer’i kaybettik ve dün de dostları ile ona son vedamızı gerçekleştirdik. Toprağı bol olsun, ailesine, dostlarına sabır dilerim.

Ayın son Pazartesi gününden herkese iyi haftalar dileklerimizle, güneşli ve güzel günlere.


26 Haziran 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Grup Raptiye

Grup Raptiye - Hello Malatya


Beyazperde, sinemaskop ben de artiz olmalıydım

24 Haziran 2010 Perşembe

Single (Maxi Single) Çılgınlığı

Farkında mısınız? Yavaş yavaş albümlerin yerini single ya da maxi single çalışmalar almaya başladı. Birçok firma albümleri öncesi isimlerini bu şekilde sunmaya başladı ki bu durum önümüzdeki zamanda daha da yaygınlaşacak gibi. Belki de en sağlıklısı bu. Duruma göre alınacak yol adına da ayrıca önemli. Şöyle bir birkaç albüme bakmamız gerekirse bakın kimler bu single - maxi single yayınlama hâllerine girişti. Peki neler beklemeliler peki bu şarkılardan hep beraber göreceğiz.

Gökhan Özen - Daha Erken:

Ne yalan söyleyeyim sevemedim mi birini sevemiyorum. Gökhan Özen ısınamadığım isimlerden biridir müzik dünyasında kaldı ki bu şarkısından da etkilenmedim. DMC etiketi ile yayınladığı ‘’Daha Erken’’ sözü ve müziği ile kendisine ait. Ayrıca üç DJ versiyonunu da (Burak Yeter, Hüseyin Karadayı, Suat Ateşdağlı) dinlemek mümkün. Şarkının nakarat kısmı Bengü’nün ‘’İki Melek’’ isimli şarkısını andırıyor. Tipik bir yaz şarkısı demek için bile sıradan.

Meyra & Cemil Demirbakan - Beni Sensiz Düşünme:

Pazartesi Sendromu’nda da dediğim gibi daha önce yaptıkları düet tutunca belli ki bunun üstüne gidelim denilmiş ama bir ‘’Ağladın Ya’’ düetlerinin önüne geçmemiş. Şarkının sözlerinde kim kimi düşünsün kim kimi düşünmesin muamması var bir kere :) Meyra yıllar sonra müzik dünyasına döndü ve sanırız acısını çıkartmak istiyor kaybettiği yıllarının ama bence nafile bir çaba. Cemil Demirbakan bildiğiniz üzere Yüksek Sadakat’in solisti. Başarılı bir vokaldir de Demirbakan ama dileriz kendisini böylesi boş şarkılarla harcamaz.

Yaşar İpek - Sakin:

İki şarkılık bir çalışma. ‘’Eyvah’’ ve ‘’Sakin’’ isimli şarkıların söz yazarı ve bestecisi Altan Çetin. Aynı zamanda kendi prodüksiyon şirketinden yayınlanmış. Yaşar İpek burada pop bir şarkı mı yorumlamak istemiş yoksa bildik çizgisini biraz daha modern bir hale mi getirmek istemiş tam anlaşılamıyor ama her iki şarkıda .Önce İpek’in vokalini benimsemek lazım bu şarkıları sevebilmek için belki de zira Altan Çetin önemli şarkılar sundu bugüne kadar bizlere hakkını vermek gerekli bu anlamda.

Bülent Nargaz - Bir Günah Gibi

OSSİ Müzik etiketi ile yayınlanan çalışmada iki şarkı ve iki ayrı remiksi var. Artık ezbere bildiğimiz Ajda hitleri olan ‘’Bir Günah Gibi’’ ve ‘’Palavra’’ burada yeniden hayat bulmuyor elbette ama ayrı bir solukta dinlenebilir oluyor. Bugüne kadar birçok önemli sese vokal yaptıktan sonra böyle bir çalışma ile ilk kez dinleyicisi ile buluşan Nargaz’ın şarkıları düzenlemeleri ile özellikle başarılı.

Suzan Aktay - Mucize


OSSİ Müzik etiketli bir diğer çalışma ki üç şarkı ve bir remiksten oluşuyor. Önemli bestecilerimizden Bülent Özdemir iki şarkısı ile destek oluyor çalışmaya. Biri Ulaş Ay diğeri İlker Karaman imzalı sözlerde. Bir de Emre Kaya sözü - bestesi var. Aktay’ın dünden bugüne önemli bir müzik yolculuğu olmuş bülteninden anladığımız üzere kaldı ki bu albüme çok önemli müzisyenlerde katkıda bulunmuş. Sonuç hayal kırıklığı değil ama keşke böylesi bir isim maxi single bir çalışma ile değil de bir albüm ile çıkışını yapsaymış.

Esra Balamir - Rüyalar Gördüm

Hayra yormak lazım rüyaları ama bu iki şarkılık çalışma için pek de kafa yormamak lazım. Balamir’in müzikteki üstün başarısızlığı ısrarla gözümüze sokulmaya çalışılıyorsa itirazımız yok ama, başarılıyor o durumda :) Yine bir sendrom yazımda belirtmiştim. Güzelim Emel şarkısı ‘’Faka Bastın’’ bir cover olacaksa burada harcanmış gerçekten. Hatta belki Tan’a ait olan diğer çalışma da öyle. Daha kötüsü bir albüm de olabilirdi bu, bu yüzden hepimizin verilmiş sadakası varmış :)

Özgün - Yeni

Özgün son yılların başarılı vokallerinden. Her ne kadar ilk albümünü devamında gelen şarkılarına değişmesem de çizgisini seviyorum. Dördüncü albümü öncesi böylesi bir kendini anımsatmak istemiş olacak ki ‘’Yeni’’ ismini verdiği iki şarkı üç versiyon çıktı geldi. ‘’İstiklal’’ ve ‘’Toz’’ keyifli iki şarkı, sizi içine almayı başarıyor ama itiraf etmek gerekirse çok daha iyi bir şeyler yapabileceği gözle görülür biri olan Özgün için acaba bir şeyler biraz da olsa eksik mi?

Tuğba Özerk - Hediye

Kesinlikle tahammül edemediğim seslerden birisi de Tuğba Özerk. Ama yine de her seferinde ne yapmış merak ederim, o heyecan dinlerim. Sonrasında ise aynı tat alınamayan haller ile ayrılırım. ‘’Hediye’’ kendi çalışması, Erhan Bayrak düzenlemesini yapmış. Avrupa Müzik etiketi ile yayınlanan bu tek şarkı ile nereye varılmak istenmiş olabilir ki? Bir beşinci albüme ise eğer almasak olmaz mı?

Bengü - Sırada Sen Varsın

Serdar Ortaç şarkılarının en güzel yakıştığı isim Bengü bu yaz yoluna Şehrazat ile devam etme kararı almış anlaşılan ve onun iki şarkısına yer vermiş bu çalışmasında. Albüme adını veren şarkının ayrıca bir versiyon bir de remixi var kaldı ki sevdim bu şarkıyı, Bengü belki bu yazı bu şarkı ile kurtarabilir. Diğer şarkı ‘’Yalansın’’da ayrıca piyano versiyonu ile yer alıyor. Doğrusu Bengü sessiz sedasız çıka geldi, beklemiyorduk böyle bir sürprizin olacağını.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Çarşamba Matinesi - Sevgi Ulusoy Tangül

Sitemizin çok özel dostlarındandır Sevgi Ulusoy Tangül ve de yüreği ayrı saklananlarındandır. Yakın bir zaman önce ''Sevgili Kitaplar'' isimli köşesi ile bizlerleydi yakın bir zaman sonra yeniden bizlerle olması da ayrıca temenni. Şimdilerde anne olmaya hazırlanan Sevgi ile bu hafta Yozgat'a doğru gidiyoruz ve keyifli bir sohbete sizi de davet ediyoruz. Matine başlıyor..


- Öncelikle sancılı bir süreç yaşıyorsun :) Biraz son durumdan bahseder misin Sevgi :)

- Fazlaca sancılı evet. Yeni bebek, yeni umutlar, biraz sıkıntılı dönemler. Ama 2 - 3 hafta sonra bu sancılar bitecek bakalım.

- Hayırlısı :) Adı ne olacak Sevgi, kesinleşti mi bir isim?

- Sonrasında uykusuz geceler dönemine merhaba :) Benim kadar ve Uygur kadar müzik aşığı olan birine yakışır bir isim olacak: Neva. O da artık müzısyen olur belki :)

- Keşke :) Çok sevindim, o gün gelince ayrıca kutlayacağız. Bu arada ‘’Sevgili Kitaplar'ı özledik biz :) Bir iki ay izin dedik bir gittin pir gittin :)

- Sorma ya ben de çok özledim. Bu arada boş durmadım elbette, bir sürü kitap okudum. Birikimlerim de oldu. Dönüşüm muhteşem olacak bizim yaramaz izin verirse bakalım.

- O zaman agulu dönemler sonrası sözünü aldık yaşasın :) Olmadı bir anne - çocuk köşesi hazırlarsın bu kez :)

- Hahahaha.

- Sevgi biliyorsun bana az CD çekip yollamadın. Çok güzel şarkılarımız vardı bizim; bir kere Alexiu'nun tüm diskografisini yollamıştın, deliydin biliyorsun di mi :)

- Evet ya. Bir zamanlar CD’li dönemlerimiz vardı. İlk bulduğumuz ya da o çok hoşumuza gidenler. Şimdilerde yineleyemesek de yeni ya da güzel bir şeyler dinlediğimde ilk aklıma gelensin. Hemen diyorum bu Kadri de kesin vardır ama yine de bir ara çekip göndereyim. Şimdilerde senin çekip gönderdiğin en son CD’ye takılı durumdayız Uygur ile birlikte. Özellikle de Turgay Özüfler ve Muammer Ketencoğlu’nu keyifle dinliyoruz.

- Ben ne güzel kasetlerimle mutluyken sen açtın bunları benim başıma yalnız :) Baktım senden hayır yok ben giriştim işe, yenilerini yollarım yine :)

- Bekleriz :)

- Şimdi en başa dönelim mi küçük yaşlarda özellikle kimleri dinliyordun? Kimlerin hayranıydın, eline bir şey tutuşturup şarkılar söylediğin oluyor muydu senin de :)

- Nurhan Damcıoğlu dinler misim küçükken :)

- Ciddi misin :) Çok ciddiye almış olmalısın ki durumu büyüdün tıp okudun :)

- En çok onu taklit eder mişim ne yapayım :) Bir de Ajda’nın Petrol’ünü.

- Demek seninle bir ortak yönümüz daha varmış, sağ olsun matine sayesinde öğrendik bak :)

- :) Sorma evimizde kayıt yapmak için bir de mikrofon vardı. Bamam ben onu elime alınca hemen kaydedermiş sesimi ıcın bır mıkrofon vardı. Ben de başlar mışım aman putur canım putur… Petrol demeyi beceremediğimden :)

- Aman Tanrım :)

- Şimdilerde nerelerde acaba o kasetler bilmiyorum ama elime geçerse gönderirim sana da mükemmel sesli arkadaşının mükemmel eserlerini :)

- Bir an önce dinlemek istiyorum:) Peki küçüklükten büyüklüğe adım atmamız lazım sağlığımız açısından bir an önce yoksa gidişimiz iyi değil :)

- Hahaha doğru.

- Derken lise yılları ve ‘’Liselim’’ falan mı :) Ne dersin daha sonra kimlerde buldun kendini?

- En çok Aşkın Nur Yengi dinlerdim. Ve Sertab elbette. Sonra Harun Kolçak, Levent Yüksel.

- Aşkın ama bir kere bizim kuşağın aşkıydı o zaman. Şimdilerde o yıllardan bugünlere kalan isimlerden kimler gelip geçiyor peki aklından? Yani bu isimleri yeniden aynı heyecanla dinleyebiliyor musun?

- Elbette. Aşkın’ı eskisi kadar olmasa da severim. Diğerlerini de. Sertab’ın son albümünü çok beğendim mesela. Bir anlamda Sezen aşığı olanlardanım biliyorsun. Onun ekolünden gelen herkesi de zevkle dinleyebiliyorum.

- Sezen ile ilgili ne çok şarkı var. Sen en çok hangi albümünü seviyorsun kendisinin?

- Her albümünde yakaladığım bırkaş şarkısı var elbette ama en çok ‘’Adı Bende Saklı’’ belki de. Bir döneme damgasını vuran bir albüm olduğunu düşünüyorum onun.

- O albüm gerçekten çok güzeldir baştan sona. Peki Sertab'ın ''Rengarenk'' albümünü dinlediğini söyledin. Yeni albümleri ne sıklıkta takip ediyorsun? Başka böyle bu ara etkisinde kaldığın albüm var mı?

- Eskisi kadar takip edemiyorum ama şu aralar zevkle dinlediğim isimler arasında Emre Aydın ve Ceynur var. Kaçırdığım çok albüm var ama.

- Diyelim ki Sevgi doktor olmadı da müzisyen oldu, bir albüm yapacak, albümünün adı ne olurdu mesela :)

- Hmmm bilmem. Aslında hangi dalda müzik yapacağıma bağlı olurdu sanırım :) ‘’Sevgili Şarkılar’’ olabilirdi :)

- Peki diyelim ki bir şarkıyı yeniden okuyacak yani cover yapacaksın, bu hangisi olurdu?

- Sezen Aksu’dan ‘’Son Sardunyalar’’. Ama nasıl okurdum bilmiyorum :) En son hangi şarkıyı icra ettiğimi umarım anımsıyorsun :)

- Aaaa yok hangisiydi cidden merak ettim şimdi :)

- Konya gezisindeydi. ‘’Gözlerimde donmuş iki damlasın’’ diye bir çıkış yapmıştım :)

- Hahahahaha şu an iptalim, anımsadım. Ah o anı kayıt altına almak lazımdı :)

- Gelirsem oraya :)

- Ya bizim çok anımız var Sevgi. Ne güzel günlerdi. Şimdilerde Yozgat’ta yaşıyorsun ve ister istemez konserleri festivalleri falan özlüyorsundur doğru mu :)

- Ah ah evet ne çok anı var değil mi? Ölüyorum buralarda ya. Müzik adına duyduğumuz tek ses yerel radyolardan yükseliyor. Çoğu da malum CŞA’lık şarkılar :)

- Sahi sen neden yoksun artık CŞA'de epeydir :) Valla kızıyorum bak :)

- Blog sayfasını yakalamak çok zor oluyor benim için. Daha doğrusu unutuyorum desem kızmazsın değil mi, eskiden daha rahat yakalıyordum.

- En unutamadığım hangisiydi peki?

- Füsun Önal’dan ‘’Aşk Nezlesi’’. Ne çok gülerim hâlâ bu şarkıya. Bir de en çok yer almasını istediğim bir başka CŞA’lık şarkı da Emrah’ın ‘’Hey Taksi’’si.

- Emrah’ı yeni konuk ettik ama şarkıyı not aldım :) Peki şimdi sana kelimeler vereceğim ve o kelimelerin sende uyandırdığı herhangi bir şarkıyı - şarkıcıyı falan öğrenmek isteyeceğim. Aşk ile başlayalım :)

- Sertab Erener’den ‘’Aşk’’ tabi ki, çok kolay oldu, sıradakini alalım :)

- Sen kaşındın :) Peynir :)

- Geçiniz :)

- Bir isim yazmadan şuradan şuraya gitmem :)

- Tanju Okan’dan benim en büyük dostum içkim, sigaram. Rakı peynir olayından :)

- Hüzün :)

- Sezen Aksu’dan ‘’Yalnızca Sitem’’

- Renk?

- Rengin :) Ne güzel bir şarkısı vardı onun aklıma o geldi şimdi. ‘’Aldatıldık’’ mıydı?

- İnanır mısın bugün aklıma geldi o şarkı. Ben de çok severdim. Son kelimen geliyor; Sevgi?

- Duyduğum ve duyabileceğim bütün şarkılar. Hepsi olmasa da % 90’ı :) Tek bir şarkı dersen Leman Sam ‘’Gül Güzeli’’ olsun :)

- Sevgiciğim seni çok tutmuyorum malum durumundan yoksa bizim sonumuz yok ve son olarak diyorum ki oynaya oynaya gelin çocuklar el ele el ele verin çocuklar :)

- Ve de zamanında gelin çocuklar :) Valla değil mi biz de bir açıldı mı sohbet sabahı bulabiliriz :)

- Hadi eskiden olduğu gibi geri sayımla ayrılalım :) Aman tanrım biz cidden deliymişiz :)

- Hahahahah sen başla :)

- 4

- 3

- 2

- 1

- Bye

21 Haziran 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Temel Bilimler bölümü Mezunu Barbaros Uslu ve tıp dilinde "bipolar bozukluk" adı verilen beyindeki kritik seviyelerin alçalması ve yükselmesinden kaynaklanan, hayati fonksiyonlarını durduran, bilinç kaybı yaşadığı çok ciddi bir hastalığa yakalanmış. Tedavi masrafları bir hayli yüklü olduğundan müzisyen arkadaşları kendisi için bir yardım konseri düzenlemeye karar vermiş. Bu akşam saat 20:00 itibari ile Beyoğlu Haymatlos’ta gerçekleşecek etkinliğe 20 YTL ile katılabilirsiniz ve siz de destek olmak isteyebilirsiniz. Buzuki Orhan’dan Harun Kolçak’a, Erol Büyükburç’tan Hasan Cihat Örter’e, Ege’den Kenan Yılmaz’a birçok isim sahne alacak. Bir diğer yardım konseri ise Şafak Öğretmen için. ‘’Osteosarkom hastalığıyla’’ mücadele eden ve söz konusu hastalıkla ilgili ilaçların doz olarak limitini doldurması, Türkiye'de tedavisinin yapılamaması nedeniyle çareyi yurtdışında arayan Türkçe öğretmenimiz içinde bir türkü şöleni düzenleniyor Çarşamba günü. Kültür Üniversitesi Akıngüç Oditoryumu’nda düzenlenecek bu şölene 50 YTL karşılığında katılabilir ve Belkıs Akkale’den Bedia Akartürk’e, Sabahat Akkiraz’a, Erdal Erzincan’a çok değerli isimleri dinleme şansını bulabilirsiniz. Hayat hiç kimseye kötü sürprizler yapmasın. Bu iki genç arkadaşımıza bir an önce acil şifalar diliyorum.


Ve gelelim haftanın albümlerine zira çok hareketliyiz yine. 30 yıllık müzikal kariyeri boyunca birçok projede ismi ile karşılaştık. Birçok bestesini ve aranjesini dinledik, şefliğini yaptığı birçok konseri izledik. Ozan Doğulu’dan bahsediyorum. ‘’130 bmp’’ ismini verdiği ve geçtiğimiz hafta yayınladığı albümünde Doğulu’nun son yıllarda öne çıkan DJ kimliğine tanık oluyoruz ve ünlü isimlerden ses bulan önemli şarkılarla yeniden dans etmeye hazırlanıyoruz. Bir yerde de olmasa olmazlar ya da bir yerde de olmazsa olmazlar ekibinden Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Ferhat Göçer yine burada da karşımızda. Çok kötü bir şarkı ile Sıla (kaldı ki ‘’Alain Delon’’ duymasın, dinlemesin) Mustafa Ceceli, Ziynet Sali ve elbette Kenan Doğulu’da burada. Çok gerekli bir albüm mü aslında evet; Doğulu uzun yıllara yaydığı bu yolculuğunu bir şekilde anlamlandırmak istemiş olabilir kendi adına, bunun üzerinde de bir hayli titiz çalışmıştır da ama benim bir kerelik dinledikten sonra ikinci defa ancak herhangi bir mekanda karşılaşırsam dinlemek zorunda kalacağım düzenlemeler bunlar. Ziynet Sali’nin yorumu ile ‘’Sen Mutlu Ol’’u alıp bu paragraf adına köşeme çekilebilirim öyleyse.

Bir başka DJ Uğur Karan’da 25’nci yılını kutluyor. Altısı enstrümantal çalışma olan ‘’İstanbul Sunset Time’’ isimli albümde gayet güzel bir seçki sunuyor bizlere. Serkan Çağrı’dan ‘’Dut Ağacı’’, Febyo Taşel’den ‘’Kabuk’’ gibi günümüze yakın çalışmalarda yer alıyor hafızalarımızda özel bir yer eden Polat Bülbüloğlu & Şebnem Ferah düeti ‘’Gel Ey Seher’’de. Alihan Samedov, Burhan Öcal, Nino Varon, Serhat Hacıpaşalıoğlu çalışması yer alan isimlerden biri. Bu albümde ilk kez dinleyeceğimiz ve bence çok daha iyi bir yerlerde olabilecekken müzik dünyasında hak ettiği yeri alamış Aşina’da bu çalışmada. Seslendirdiği ‘’Akrep’’ isimli şarkı bu anlamda özel. Yine başarılı müzisyenlerden Burak Demir’de kendisine ait bir çalışma olan ‘’Gelin’’de dikkatleri üzerine çekiyor. Esen Müzik etiketi ile geçtiğimiz hafta içinde dinleyici ile buluşan bu çalışma sıcak yaz günlerinde harika bir esinti yaşatmayı vaat ediyor ve bize de dinlemek düşüyor.


Haftanın (hatta yılın) Albüm Kapağı: Yılmaz Morgül – YLMZMRGL

Tanrı hepimizi korusun :)

Haftanın İddiası: Yılmaz Morgül - Bu albüm ile birlikte herkes Yılmaz Morgül’ün kendi kariyerinde yaptığı devrime tanık olacak. Şarkılarım gibi fotoğraflarda benim için birer devrim niteliği taşıyor. Eğer ki söz konusu olan sanatsa sanatta sınır yoktur.

Gördüğümde resmen birçok kişinin düşündüğü gibi şaka sandım ama öyle ki bir mağazada karşılaşınca elime aldım resmen, bir hışım tuttum, gerçekmiş, inanamadım, böyle bir albüm varmış hani, yeni çalışmasıymış. Sahiden garip bir adam Yılmaz Morgül. Öyle ki hafta sonu Okan Bayülgen’in programına katılmış ve izlemedim ama sözleri - açıklamaları ile yine olay yaratmış. Morgül ile bir yardım konserinde karşılaşmıştım ve gerçekten orada samimiyetine tanık olmuştum. Biliyorsunuz birçok yardım konserine koşa koşa gitti kendisi, bu yönü ile tebrik edilmeli, hassasiyetini alkışlamalı. Neyse şimdi Şafak Karaman kendisine bir albüm yapmış ve kariyeri boyunca ilk kez TSM söylememiş, artık ne söyledi, neler yaptı etti bugün yarın göreceğiz ama Sezen Aksu’nun ‘’Perişanım Şimdi’’ isimli şarkısını yorumlamış. E ne diyelim, istediği gibi olsun her şey.

Ölümünün 10’ncu yılında kendisini bir kere anıyoruz bu kez türkülerle. Kemal Sunal Türk sinemasının kuşkusuz ki çok önemli bir rengiydi. Bugün bile onu izlemekten bıkmıyoruz sevmekten vazgeçmediğimiz gibi. Atlantis Müzik Production sanatçının bugüne kadar filmlerinde kullandığı türkülerden bir seçki hazırlamış. Enstrümantal iki şarkının (‘’Gurbet’’ ve ‘’Yunus’’) haricinde sanatçının sesinden yeniden o film karelerine döneceğiz. ‘’Maden Dağı’’ndan ‘’Ayağında Kundura’’ya, ‘’Esmerim Biçim Biçim’’den ‘’Hele Yar Zalim Yar’’a çok uzağında değiliz, gözlerimizi kapattığımızda çok net bir şekilde kahkahaya boğulabileceğiz. Yine düne dair bir yolculuk yapmak isteyenleri özel bir çalışma daha bekliyor ki geçtiğimiz günlerde kendisi için özel de bir gece düzenlenmişti. Behiye Aksoy’dan ‘’Hatıralar’’ Anadolu Müzik etiketi ile bizlerle buluşuyor. 14 çalışmanın yer aldığı ‘’Hatıralar’’da bir kere daha Yeşilçam’ın o unutulmaz tatlarına dönmeniz ve yeniden büyülenmeniz mümkün.

Hiphop sevenleri kariyerinin dördüncü solo albümü ile Ceza bekliyor. ‘’Onuncu Köy’’ albümünün tanıtımında dikkatimi çekti 2000’den fazla farklı kelimenin kullanıldığı bir çalışma deniyor. Ne demek acaba anlamadım ki :) ‘’Ağladın Ya’’ nasıl oldu ise başarılı bir şarkı oldu, tuttu ve hemen bunun devamını getirelim mantığı ile yeniden ikili yan yana geldi ve Meyra - Cemil ‘’Beni Sensiz Düşünme’’ isimli tek bir şarkı piyasaya sunuluverdi, ilginizi çeker mi? SONY Müzik ‘’Galata Geceleri’’ ve ‘’Kordon Geceleri’’ isimli iki toplama albüm sundu. Dinlediğinizde pat Galata’da pat Kordon’da oluyorsunuz ve tamamen kendinizi kandırıyorsunuz :) Böyle albümler ile ilgilenmemi babam söyledi ve onun hatırına edinmem gerekiyor ayrı :) Bir tanesi remix dört şarkılık bir maxi single ile ‘’Mucize’’ bir albüm Suzan Aktay çıkageldi. Biyografisine baktığımda hey hey de hey hey diyebileceğimiz bir isim kendisi. Yıllardır Amerika’da birçok yerde sahne aldıktan sonra en büyük hayali olan Türkiye’de albüm çıkartmanın heyecanındaymış kendisi. İki şarkının bestesinde Bülent Özdemir imzası var ya sonuna kadar dinlenir. Ayrıca çalışmanın müzisyen kadrosu da çok zengin.

Haftanın Şarkı Sözü: Ankaralı Turgut - Kaymak Lazım

Kaymak lazım, sonra farkı görmem lazım, alman lazım, yemen lazım, sonra farkı görmen lazım.

Hakikaten Ankaralı Turgut çok enteresan bir adam. Böyle bir şarkı olabilir mi, pekala da olabilir. Vallaha bravo, bayıldım ve en yakın zamanda CŞA’da paylaşmak için sizlerle listeme aldım :)


Kendilerini çok severiz ve büyük bir keyifle dinleriz. Nev’den bahsediyorum ki yeri gerçekten ayrıdır. ‘’Bir Nev-i Alaturka’’ isimli kariyerinin dördüncü albümünün adından da anlaşılacağı üzere buram buram musiki kokan bir yanı var. Nev’e bu şarkılar yakışıyor ve daha önceki performanslarına tanık olduğumuz için karşılaştığımızda durumu yadırgamıyoruz. Bu albümde 10 şarkı var ve bazılarını zaten ezbere biliyoruz ve nerede çalsa eşlik ediyoruz. ‘’Sevmekten Kim Usanır’’, ‘’Kimseye Etmem Şikayet’’, ‘’Ben Küskünüm Feleğe’’, ‘’Şimdi Uzaklardasın’’ gibi. Nev bu şarkıları almış ve rock’tan tango’ya, latin’e hatta rembetika tınılarına yorumlamış. Yani yepyeni bir sound kazanmış şarkılar ve böylesine bir itirazımız zaten yok kaldı ki böylesi şarkıları bugünün yeni kuşağı ile tanıştırmak için Nev’de doğru bir ses, seviliyor çünkü ve nerede olursa dinleniyor. Kariyeri için belki çok önemli olmayacak ama ayrı saklanacak bir çalışma bu ve Pasaj Müzik etiketi ile orada, burada, her yerde bir nev-i.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Çok yoğun bir hafta yaşadım adıma zira ne yaptın diyecek olursanız paylaşmakta bir sakınca görmeyeceğim. Sitemiz Temmuz ayında sizlerin karşısına bambaşka bir şekilde çıkacak. Herhangi bir görsel değişim değil bu, ilk kez bir konsept yayın yapacağız ve sunumumuzu öyle gerçekleştireceğiz sizlere. Tarihinin en dolu yayını olacak hatta bu ve çok ama çok sürpriz isimler karşınıza çıkacak. Elbette bunun hazırlığı kolay olmadı ve bu hafta içinde bayağı bir yol gidildi kaldı ki son nokta henüz koyulmadı, yarın yine, yeni bir ziyaretimiz olacak bu anlamda. Velhasıl bu yoğunluğun içinde müzik susmadı hatta tam tersine kalan vakitlerimde bunların düzenlemesini yaptığım için dizilerim, filmlerim sustu. Ama iki şeyi çok merak ettim ve onları izlemeden geçemedim.

Geçtiğimiz aylarda vizyondaydı ve çok merak etmeme rağmen izleme şansını bulamadım. Senaryosunu yazan, filmi yöneten ve hatta başrolünü oynayan Sermiyan Midyat. Filmin süprizlerine gelmeden önce konusunu kısaca anımsayalım. Tinne isimli haritalarda bile yer almayan bir belde var ve köyün ağası Yusuf köy belgesi alabilmek için yıllara dayanan bir mücadele veriyor ama nafile. Derken yıllar sonra evine dönen oğlu İbrahim kendilerine bir sürprizi var; bir Amerikalı gelin. Jessica’nın ve ailesinin de daha sonra Amerika’dan aralarına katılmaları ile bambaşka bir cümbüş halini alıyor durum ki gerçekten izlerken kahkahalara boğuldum. Filmin kadrosunda Steve Guttenberg, Mariel Hemingway, Katie Gill, Josh Folan gibi yabancı oyuncular kadar ilgi çekici gerçekten çok başarılı oyuncularımız var. Örneğin yılların usta isimleri Erdoğan Tuncel (dede) ve Meray Ülgen (Yusuf Ağa) performansları ile göz dolduruyor. Fadik Sevin Atasoy, Ayşenil Şamlıoğlu, Ayça Damgacı zira yine öyle. Filmi kesinlikle izlemelisiniz ve kahkahalara boğulmalısınız derim, ben öylesi keyif aldım. Bir de not: Filmin müziklerini Cem Yıldız yapmış. Kendisine Mazlum Çimen ve Cahit Berkay da eşlik etmiş ve filmde de bu üçlü özel olarak yer almış; onları daha önce hiç böyle görmediniz.


NBC yeni bir dizi yayınlamaya başladı ki ''Persons Unknown'' adı; 13 bölüm sürecek ve Eylül ayında nihayete erecek. Henüz iki bölümü izleyicisi ile buluştu ve sanırım dikkatleri çekmeyi başardı. Konusunu okursanız aklınıza ilk anda ‘’The Prisoner’’ gelebilir; ‘’LOST’’a dair de sanki esinlenmeler var. Birbirini daha önce hiç tanımayan çeşitli mesleklerden üçü kadın dördü erkek bir sabah bir otel odasında uyanıyorlar ve neredeler, niçin buradalar hiçbir şey bilmiyorlar. Kaldı ki her adımları izleniyor ve bir oyunun içinde olduklarını düşünüyorlar. Derken otel dışına çıktıklarında küçük bir kasaba da olduklarını fark ediyorlar ve sürprizleri başlıyor dizinin; buradan kaçış tahmin ettikleri kadar kolaya benzemiyor. İlk bölümü tamamen belirsiz olan dizinin ikinci bölümünü bir an önce izlerseniz devamını bekleyeceksiniz gibi geliyor, en azından benim için öyle. Aynı dizilerden biraz uzaklaşmak isteyenlere ya da dizileri bitenlere güzel bir yaz keyfi olabilir.

Üzücü bir hafta sonu yaşadık ülke olarak, dilerim yeni acıların olmayacağı bir hafta olur herkese; güzel günlere, iyi haftalar dileklerimle.

19 Haziran 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Aylin Livaneli

Aylin Livaneli - Canlan Biraz


Aylin der ki bu işler böyle, hayat geçmez başka yerlerde
Çağdaş teknoloji dünyası, 2000 yılına az kaldı

Canlan biraz, canlan biraz, kımılda, kendine gel

MP3

16 Haziran 2010 Çarşamba

Çarşamba Matinesi - Ali Kocaoğlu

Her Çarşamba olduğu bu gibi Matine yine sizlerle; yine bir özel dostun dünyası içinde, onun müziğinin renginde. Bu hafta köşemizde sevgili Ali Kocaoğlu'nun dünyası içindeyiz. Kalbimizin özel dostlarından biridir sevgili Ali. Şiir yüreği bize ara ara güzel şarkılar söyler, biz de keyifle dinleriz onun o Akdeniz sesini. Matine başlıyor.


- Söyleşeceğiz güzelleşeceğiz değil mi ama :)

- Evet; hem ne zaman karşı koyabildik ki güzelliklere :)

- Dur dur bir miktar kafein yudumlayacağım :) Tamam başlasın :)

- Şimdi kapını çaldık ama çok yoğun bir süreçtesin ve biz de biraz moral olmak istiyoruz hem. Ali kısaca bu ara neden yoğun, neden terliyor peki?

- Sevgili Kadri şu sıralar mezuniyetim itibariyle bir telaşın içerisindeyim. Aslında kazara içerisinde olduğum ve sonraki süreçlerde hakikaten keyif aldığım bir bölümdeyim. Biraz zihnime biraz kalbime eh az da cebime zarar.

- Ne mezunu olacak Ali; merak edenler olacaktır :)

- Ali bir hafta sonra ‘’Coğrafya’’ mezunu olacak ama sonrası da var Kadriciğim :)

- Hep bir sonra zaten var ama öyle değil mi Aliciğim :) Hadi şimdi öncesine dönelim; az ve öz bir zamanda birbirimizi tanıdık ve güzel şeyler paylaştık; devam da ediyoruz. Ali; müzikle güzel bir dost, arkadaş belki de sevgili; bu içindeki müziği ilk ne zaman keşfettin?

- Evet sevgili Kadri sanırım gençliğimin sürpriz ben geldim hikayesi sen oldun. Harika ve eşitsiz bir karşılaşma diyorum hep kendi adıma.

- Kadriciğim müzik 8-10 yaşlarıma siyah beyaz ekranda Yeni Türkü'den Derya Köroğlu'nu taklit etmelerle başladı,elimde süpürgeyle. Başlangıçta elbette tınılar ve armoniler ve kesinlikle kahramanımın kıvırcık uzun saçları, sonrasıysa kavramları algılamaya çalışmakla gelişti ama ilk kez 14 yaşımda enstrümanım oldu piyano çalan bir kıza aşık olmuştum ve anneme onun için iyi bir şey yapmak istiyorum dedim annem de birkaç hafta sonra kucağıma gitar attı.

- Kendi kendine mi çalmayı öğrendin yoksa bir eğitim aldın mı bunun üzerine? Nerelere gitti bu durum ve o kız da sana aşık oldu mu sonra :)

- Başlangıçta her genç gibi sanırım biraz etrafı etkilemeye yönelikti dostum bir eğitim almadım. Aslında sadece duygusal ve düşünsel tatmin diyebilirim sadece. Müzik gerçekten gönlün gıdası (bazıları gıda zehirlenmesi yaratsa da). Sonrası sanırım Ankara'da; sevgili Kadri burası yaşamın kalbinin attığı yer. Burada daha çok şey gelişti en azından gitar çalarken sosyal fobimi atlattım, kalabalığa çalabiliyorum örneğin :)

Ve evet o kız bana aşık oldu :)

- Süper :) Evet bizler de odandan yükselen hüznü defalarca soluduk. Özellikle çalmayı sevdiğin şarkılar nelerdir; neleri bıkmadan usanmadan dinleyebiliri , böyle öne çıkan şarkıların var mı?

- Evet, elbette sevgili anılar dükü olmaz mı? Hiç bıkıp usanmadan 48 saat aç karnına Sezen'in ‘’Adı Menekşe'’sini çalarım. Yeni Türkü'nün ‘’Destina'’sını ve şu sıralar Yann Tiersen'in ‘’La Valse D'Amelie'’sini. Sabaha çok var değil mi uzayıp gideceğe benzer listem :)

- Memnuniyetle dinlerim valla. Peki ben şimdi Yeni Türkü sevdanı biliyorum hatta sana telefonla canlı canlı konserinden yayın yaptığımı anımsıyorum :) Nasıl bir tutku ya da nasıl bir türkü bu ki nasıl bir aşk sizinki? Uzattım di mi :) Kısaca neden Yeni Türkü :)

- Hatırlamaz mıyım yüreğinden yüreğime kuşlar uçurmuştun da ‘’Deliler'’den biz anlamıştık o akşam :)

Yeni Türkü aslında zamana her şeyin yenik düşmesi gibi. Sosyolojik gerçeklik değişti, müzik değişti bizler değiştik ama Yeni Türkü'de zaman itibariyle. Şu sıra hayatı ölçen hız yoktu ve sanırım bizi biz yapan bir geçmiş vardı. Ve hemen herkes için bir şarkı. Anneler için, babalar için, aşklar için, arkadaşlıklar için.

Başlangıçta gerçekten gönüle hoş geldiği içindi sanırım ama sonra araya kavramlar ve şiir girdi. Sanırım bu ülkede tüm saydıklarımı müzikle harmanlayabilen pek az grup var.

- Solist ya da grup, Yeni Türkü haricinde kimler seni özellikle etkiledi, etkilemeye devam ediyor; kimleri büyük bir keyifle takip ediyorsun?

- Sezen gönlümün hicazkar ecesidir, neredeyse babaannemden en küçüğümüze kadar anılarımız vardır onunla. Büyük bir keyifle Birsen Tezer'i ve Vedat Sakman hocayı, Hümeyra'yı ve Candan Erçetin’i dinlerim. Elbette yöresel ve etnik tatları da; Cengiz Özkan ve İlkay Akkaya'yı mesela ama son günlerde Alp Bora.

- Geçen hafta sonu Türkiye’de Ankara - İstanbul olmak üzere konserleri oldu Alp Bora ve ekibi Nim Sofyan’ın.

- Kadriciğim şu sıra tüm eksenim odam ve okulum haberim olsaydı kalbim dinlenirdi orada.

Tüm bunlar dışında denemeyi seviyorum etkiye etkilenmeye açık olmaya çalışıyorum müzik kalıpsız, hacimsiz, şekilsiz, şemalsiz, sonsuz bir olgu. Yurt dışında da takip etmeye çalıştıklarım var kendi nazarımda. Özellikle Yann Tiersen Fransa'da, Alkinoos Loannidis Yunanistan'da. Leonard Cohen ile birlikte Noir Desir beni çok etkilemekte şu sıralar.

- Bir şarkıdan etkilenme sebeplerin nelerdir genelde; örneğin bu son saydığın üç şarkı - üç isim seni nasıl etkiledi, neden etkiledi, aşık mısın mesela Ali :)

- Bir şeyleri değiştirebilirim duygusu sevgili Kadri. Hem bireyin kendi kalp görgüsü adına söyleyebilirim hem de müziğin sadece bir sesler bileşkesi değil aynı zamanda sosyolojik bir tavır olduğunu düşündüğümden belki bu kanaatim. Bir şarkı yüreğimde bir kımıldama yaratabilmeli, evimin penceresinin dışına çıkarabilmeli elimden tutup.

Aşk küsurları ve kusurlarıyla korkarım şu sıralar ama olsun; tek kusurumuz aşk olsun :)

- Kendine ait söz ve bestelerin var mı tüm bu repertuar içinde?

- Birkaç gün önce okuldan birkaç çocukla ‘’abi biz artık sosyalleşmeye mi başlasak ne’’ diye düşündük. Evet sevgili dostum bunlar için ciddi bir çabanın içindeyim sanırım. Yazın Antakya'daki arkadaşlarımla bir araya da geldiğimde eteğimizdeki sözleri ve sesleri dökeceğiz :)

- Bizler de heyecanla bekleyeceğiz dinlemek için :) Müzik ve hatta edebiyat senin için hep bir aşk ama anladığım kadarı ile üstüne gitmeyi istemiyorsun bunun, kaldı ki yerinde olsam daha fazlasına da koşmak isterdim, haksız mıyım?

- Candostum sanırım zamana sıkıştırmak derdinde değilim. Sadece müzik ve edebiyat hem bir yaşam duruşu hem de inanılmaz bir kalp uçuculuğu yaratmakta bende. Ama ben biraz daha beklemek derim. Elbette zamana bırakmayı olgunluk olarak görmüyorum ama yine de daha da çok hissetmeli daha da çok öğrenmeli derim kendi adıma. Müzik ve edebiyat onlar ne lamba cinidir zaten bir şekilde bir gün yüzüne değerler. Öyle kalpten içere dünyaya karşı :)

- Peki keşke yazsaydım dediğim bir söz, besteleseydim dediğin bir şarkı var mı? Tek bir hakkın var ama :)

- Kesinlikle; Leonard Cohen'in Dance Me To The End Of Love :) Türkçe'ye adapte edip çaldığım da oluyor zira o şarkıyı.

- Uzak durduğum dediğin bir tarz ya da isimler var mı peki müzik dünyasında :)

- Sanırım doğam gereği çok sert müziklerle pek içli dışlı değilim biraz daha duru ve doğallıktan yanayım galiba. Ama şu süreçte kesinlikle fast food kültürünün yavruları olan ve insani ilişkileri, müziği basitleştirenlerden gerçekten şikayetçiyim Kadri. Popüler müzik bazen gerçekten sosyolojik bir ihtiyaç ama yozlaşmış, çeteleşmiş şekilde değil.

- Son zamanlarda maalesef popüler kültüre yenilen birçok isim oldu; bakıyorum şarkılar gerçekten çok kalitesiz, bir şeyler eksik; sence de gelen gideni aratıyor mu, sen özlüyor musun o eskileri, neden o zaman tutunduğumuz gibi tutunamıyoruz peki bu şarkılara, sadece dinleyip geçiyoruz?

- Kadriciğim; müziğin aynı zamanda sosyolojik bir gerçeklik olduğunu da söylemiştik. Bir şeyler gerçekten değişti. Ve akranım kuşak moment kuşak olarak geçmekte sosyolojik literatürlerde. Aslında bu hızı ve değişikliği çoğu kez isyanlarım olsa da tabii buluyorum. Elbette özlüyorum zira sizin kuşağınızın gençliğini bile feda edebileceği değerleri vardı. Bu aslında bilimum tüm sanat dallarına yansımaktaydı. Ortaya da harika çalışmalar çıkabiliyordu.

- Dileriz bir gün yeniden çalar kapımızı tüm hepsi, Ali bir gün sen de çal kapımızı ve gel İstanbul'a; bu sohbet burda bitecek gibi durmuyor çünkü :)

- Yolculuk düşecek sevgili dostum İstanbul'a öyle bir hava vazgeçilmesi mümkün bile olmayan :)

- Hadi bir kahve daha alalım üstüne ve hatta senden bir şarkı dinleyelim. Hangisi gelsin bize :)

- Ezginin Günlüğü gelsin mi çok özel bir şarkıları vardır kendi adıma tıpkı kahvelerimiz gibi 41 ömürlük hatırı kalacak: ''Küçüğüm''.

Bugün güneş doğmayacak. Bugün sen çok öleceksin. Biraz düşlerine eğil. Orada bir şey bulacaksın.


14 Haziran 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

‘’Allah Kalbine Göre Versin’’. Bu ne güzel bir şarkıdır Yeliz hatta hatta bunlar ne güzel şarkılardır ki; sen hep güzel söyledin peki neden bizi bu kadar özlettin demez miyiz şimdi? Tüm bir hafta sonu yeni albümündeki 6 şarkıyı (1 tanesi mix) dinledim ve gerçekten bir kere daha ne varsa onlarda var mı dedim; belki? Biri hariç yine tüm şarkılar daha önce zaten yorumlanmıştı; bu konu üzerindeki hassasiyetim artıyor ama gerçekten demek istediğimi az da olsa bazıları anlıyor. Alın bir İlhan İrem şarkısı ‘’Ben Değilim’’ nasıl okunur dinleyin, kaldı ki İrem bu nadir bestelerini başkalarından dinliyoruz. Adnan Ergil’in Nilüfer’den dinlediğimiz ‘’Son Perde’’ yine aynı lezzette. Şimdiye kadar neden birisi bu şarkıyı cover yapmak için keşfedemedi, belki iyi de oldu bu; Selahattin Sarıkaya imzalı ‘’Bir Sevgili Bulamadım’’ ve 77 yılında bir 45’liğinde yer alan ‘’Oldu Olacak’’ ve onun Emre Gürcan imzalı parti mixi. Ne diyebilirim ki bayıldım; keşke bir bütün albüm olsaydı ama inandım; devamı gelecek. Kapak fotoğrafları ayrıca şahane ve EMI etiketi ile müzik marketlerde.

Haftanın Şarkısı: Yeliz - Allah Kalbine Göre Versin (Söz ve Müzik: Şehrazat) ... Benim için ne düşündüysen bilemem / Arkamdan ne çevirdiysen göremem / Başımı öne eğdirdiysen affetmem / Allah kalbine göre versin / Allah gönlüne göre versin a canım.

Mevla gül diyerek iki göz vermiş / Bilmem ağlasam mı, ağlamasam mı? Aşık Mahsuni’nin bu türküsünü çok severim. Hafta sonu nefis bir düzenleme ile yeniden dinledim ki ozanın sesi ile açılışın yapıldığı bu yeni düzenlemenin sahibi ve türkünün devamında dinlediğimiz ses Kubat’ın. Bu çalışmayı çok ayrı bir yerde tutuyor ve bir hayalinin gerçekleştiğini söylüyor Kubat; ne mutlu. Türkülerin günümüzdeki başarılı yorumcularından olan Kubat’ta yepyeni bir albüm yayınladı ve Seyhan Müzik etiketi ile ‘’İnce İnce’’ kapımızı çaldı, evet. 8’nci albümü ile buluştuğumuz Kubat özellikle ilk albümlerinde kalplerimize fena dokunmuştu. Çizgisini hep korudu ve de onu dinleyenleri, sevenleri hiç şaşırtmadı. Bu albümde de şaşırtmayacak gibi görünüyor. Beş çalışma anonim, biri söz olmak üzere iki çalışma Kubat imzalı. Eski - yeni çalışmaları bir arada harmanladığı albümde Karacaoğlan’a ait sözlerde bir de Erdal Erzincan çalışması var ki ‘’Esti Seher Yeli’’ de albümde en az ‘’Bilmem Söylesem mi’’ kadar dikkat çekiyor.

Birbiri ardına albümler yayınlanmaya tüm hızı ile devam ederken yepyeni isimler ile de tanışıyoruz. Bu isimlerden biri de Kenan Yılmaz. Küçük yaşlarda müzikle tanışan ve bu hayalinin peşinden koşan Yılmaz ile Temmuz ayında sitemizde keyifle okuyacağınıza inandığımız bir söyleşi gerçekleştirdim. ‘’Sarhoş Balık’’ isimli albümü yayınlandığı ilk günlerde daha dikkatimi çekmişti ve de keyifle dinlemeye başlamıştım; bu söyleşi vesilesi ile bu kendisine ve bu albümüne dair diğer detayları da öğrenme şansını bulduğum için çok mutlu oldum. Sözleri ve müziği kendisine ait çalışmalarla müzik dünyasına ilk albümünü sunan Yılmaz aslında yıllardır bu işin mutfağında kaldı ki bugüne kadar yayınlanmış birçok albümde imzası var. Detaylarına çok fazla girmek istemiyorum zira hepsine ve fazlasına söyleşimiz ile ulaşacaksınız ama şunun da altını çizmeden geçemem. 11 yıldır bu albümün hayali kurulmuş; o yüzden bu şarkılar merak edilmeli ve bu albüm alınmalı, ayrıca dinlenmeli. Bu arada Temmuz ayında öyle böyle bir yayında olmayacağız; çok sıcak bir ay olacak; çok heyecanlıyım.

Haftanın Albüm Kapağı: Esra Balamir - Rüyalar Gördüm :)

Esra Balamir çok gerekli bir şey yaptı ve iki şarkı iki remix çıktı geldi. Keşke görmeseydi bir rüya ve keşke biri basmasaydı faka. Canım ‘’Faka Bastın’’, o Emel’in güzelim şarkısı kimlere gitti ey yarab biz istesek alamayız. Herneyse 90’lar bir bir yeniden öne çıkmaya devam ediyor oraya. Onlar o yılların vazgeçilmezleriydi ama bir gün geldi kendilerinden vazgeçtiler. Geriye ne kaldı bakalım. ‘’Özledim’’leri kaldı İzel - Çelik - Ercan olarak; daha sonra Çelik gitti ikili olarak ‘’İşte Yeniden’’leri kaldı. Arada Ercan yanına Ufuk’u aldı ve dönemin vitaminli şarkılarına rakip ‘’Şifa Niyetine’’si aldı ortalığı. Bu ‘’Şifa Niyetine’’ye ayrıca dikkat çekmek gerek. Berbat kötü olmasına rağmen çok ilginç bir albümdü :) Örneğin ‘’Bu Baba Başka Baba’’ isimli şarkının bestesi Don Calliyone, ‘’Reklamlar’’ isimli şarkının bestesi de Michael Jackson imzalı görünüyordu, şaka gibi :) Esen Müzik bu üç albümü yeniden sunmaya hazırlanıyor ve CD üzerinden bence yeniden arşivlerimize girmesi gerekiyor. Bu arada Yaşar Plak imzalı bir diğer 90’lar albümü de yeniden basımda. Kendi adını verdiği ilk çalışmasında yeniden Asya’yı dinlemek ister misiniz? Çok farklı değil ama keyifli bir soluk olmuştu bu albümü ile Asya ve dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Bugünün kayıpları arasında kendisi ama en azından müziğin ayıpları arasında hiç olmadı. Bu vb. albümlerin CD olarak yeniden yayınlanması da ayrıca gerekli.

90’lı yılların müzik dünyasına kazandırdığı özel isimlerden bir tanesi de Ahmet. ‘’Ah Canım’’ olarak pop dünyamıza lanse edilen ve ardı ardına yayınladığı albümler ile başarılı işlere imza atan Ahmet yaklaşık 10 yıldır bir suskunluğun içindeydi. Aslında yakından takip edenler zaman zaman onun bu işten kopmadığını ve sürekli bir üretim halinde olduğunu gördüler. Geçtiğimiz aylarda kendisi ile görüşmüş ve bugünden itibaren müzik marketlerde olacak ‘’Metropol’’ isimli albümü ile ilgili merak ettiklerimi öğrenmiş ama sizlerle paylaşamamıştım. Şimdi de çok detaya girmeyeceğim zira Ahmet ile önümüzdeki günlerde albümün ilk söyleşisi için buluşacağım. Albümde sözler ve müzikler kendisine ait ve çok sürpriz feat. hâller var. En çok kimi merak edelim derseniz duruma Tuğçe San ile olan çalışma müdahale edebilir ilk olarak. Bildiğiniz üzere San’da 90’larda bir olaydı ve kendisi de uzun zamandır suskunluktaydı. Bir diğer bu albümü merak sebebi yine Jehan Barbur birlikteliği. ‘’Öyle Bir His Bu’’ isimli şarkıda son yıllarda müzikte yükselişi devam eden Barbur’un Ahmet ile gerçekleştirdiği performansı cidden merak ediyorum adıma. Ve diğerlerini de? Söz; üstüne daha çok konuşacağız.
28 Haziran’da başlayacak ve 5 gün sürecek olan "21. Çeşme Deniz Şenlikleri ve Uluslar arası Şarkı Yarışması bu yıl da çok konuşulacak gibi. Zira yolu düşen herkesi sürpriz sanatçılarla güzel bir festival bekliyor. Dünyaca ünlü star Bonnie Tyler festivalin en özel konuklarından olsa gerek. Beraberinde Sertab Erener, Volkan Konak, Murat Boz, Mustafa Ceceli, Soner Sarıkabadayı gibi bizden de starlar sahne alacaklar. En sürpriz konuk ise Almanya’dan. Geçtiğimiz haftalarda yarışmada birincilik kazanan Lena final gecesinde sahne alacak. Üstelik bu seneki Eurovision komitenin de ilgisini çekmiş olmalı ki Yunanistan’ı temsil eden ve beğeni toplayan Girogios Alkaios ve grubu da Çeşme’de. Ayrıca İzlanda, Romanya ve Azerbeycan temsilcileri ile de görüşmeler halen devam ediyormuş. Çeşme Festivali hep özel olmuştur kaldı ki anımsarım kimler kimler gelmişti zamanında da nasıl bir heyecan oluyordu, izliyorduk TRT karşısında; keşke yeniden bir kanal çıkıp canlı canlı bizlere ulaştırsa.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Bu hafta filmlerimde aşk başa düştü hayır olsun :) Geçen hafta kaldığım yerden Paris yollarında yürümeye devam ettim. ‘’2 Days in Paris - Paris’te 2 Gün’’ adımları ile harika bir film. Jack ve Marion çifti iki yıllık birlikteliklerini bir Venedik tatili ile ödüllendiriyorlar ve ardından New York’a dönmeden önce iki gün Paris’te kalmaya karar veriyorlar. Marion’un trajikomik ailesi ile tanışmasından tutun da kendisinden önceki sevgililerine dair birçok şeyi tanıma fırsatını buluyor Jack. Film başta başrol oyuncuları Adam Goldberg ve Julie Delpy olmak üzere kadrosu ile bir hayli keyifli; sıkılmadan seyrettim, müzikleri ile (lütfen biri benim için bu şarkıları bulabilir mi :)) dans ettim ama Paris gerçekten söylenildiği gibi aşıklar şehri mi? Peki aşkın yaşı var mı?

‘’The Rebound - Aşkın Yaşı Yok’’ nicedir seyretmem için sırasını bekleyen bir film. Bu sefer New York’tayız. 40 yaşında iki çocuklu bir kadın, aldatılıyor ve alıp başını ayakta durma çabasına doğru kendini sürüklüyor. Kendileri Sandy ve karakteri canlandıran Catherina Zeta Jones. Bu arada neydim dememeli ne olacağım mı demeli :) Aram ise genç bir adam; henüz üniversiteden mezun olmuş, saf bir şekilde evlenmiş ve ayrılmış; ne yapmak istediğini tam bilmiyor ya da fazlası ile akıllı. Sandy’nin çocuklarına dadılık yaparken kendini buluyor Aram ve tahmin edin ne oluyor, elbette ikili arasında aşk doğuyor. Filmin bir de sürprizi var o da İstanbul’da da çekilen birkaç kare kaldı ki bu esnada iki - üç saniye falan Saadetimiz Işılımız Aksoyumuz ile de karşılaşıyoruz. Film Türkiye’de gösterime girdiğinde sadece bu yanı ile dikkatleri çekmişti anımsarsanız hatta ülkemizdeki afişine de yansımıştı bu durum.

‘’Feast of Love - Sevgi Ziyafeti’’. Bir roman uyarlaması yazarı da Charles Baxter. Aşkın - sevginin bütünü ile insanlar üzerinde etkisine bir karma bakış. Robert Tempon’un yönettiği filmin kadrosu da bir hayli dikkat çekici. Morgan Freeman, Greg Kinnear, Selma Blair, Radha Mitchell ile başlayıp uzuyor da gidiyor. Aşka dair birçok soru var, birçok cevap bekliyor insanları aşka dair; peki kaçı havada kalıyor ya da kaçı yere iniyor. Film biraz temposu düşük başlasa da akışı da hatta yer yer bu durum korusa da finali ile sizi ayrı kışkırtıyor.

Bu üç filmden aldığım lezzet ayrı ama ‘’Leap Year - Aşk Yolculuğu’’ ile bir başka aşklaştım. 2010 yapımı duygusal komedi Anna ile Declan’ın hikayesi. Film artık yıl üzerine kurulu; 29 Şubat’ta evlenme teklifi etmek bir İrlanda geleneği. Anna uzun süredir birlikte olduğu Jeremy için İrlanda yollarına düşüyor amacı bu özel günde bu teklifi yapmak derken kendini bir köyde buluyor ve Declan ile karşılaşıyor. 29 Şubat’ı yakalaması için birkaç günü var önünde ve de Dublin’e kendisini götürmesi için Declan’dan yardım istiyor. Tahmin edebildiğiniz gibi yolculuk başlıyor. İrlanda’nın masalsı görüntüleri eşliğinde Amy Adams ve Matthew Goode’un oyunculuğu muhteşem; birbirine gayet güzel bir uyum sağlamış ikili. Filmin diğer kadrosunda rol olarak çok öne çıkan bir karakter yok ama en son ‘’High Crimes - Büyük Günahlar’’ filminde izlediğim Adam Scott ve de usta oyuncu ki en son Dexter’da izlemiştik John Lithgow var. Böyle filmler izlemeyi özlemişim sanırım ya da böyle yolculuklara çıkmayı? …

Bu hafta dizilerim ile daha bir dolu geçti. Örneğin bir sezonu daha devirdik ‘’Desperate Housewives’’ adına. Bu kadınları seviyorum ve iyi ki devam edecek oluyorlar. Son sezonları ile biteceklerini biliyorum ve ben şimdi yavaş yavaş o sonlara gelmek istiyorum adıma ki; ‘’Heroes’’, ‘’Damages’’ ve ‘’The Tudors’’ bu anlamda üzüldüğüm dizilerim. Bitmeselermiş olacaklarmış bir iki sezon daha. Elimde geriye ‘’Brothers & Sisters’’ ve polisiye diziler kalıyor sonra. Şöyle çok ciddi ve elinde birkaç sezon bulunduran diziler keşfedesim var ama baktığımda karşıma çekici bir şey gelmiyor ‘’24’’ten başka ona da bir türlü başlayamıyorum; neyse bu ara belki biraz ara verme zamanı netice de nasılsa yaz göz açıp kapa geçiyor, biraz da tadını çıkartmalı bu günlerin.

Yine güzel bir Pazartesi ve beraberinde güzel bir hafta sonu bizi beklesin. Sımsıcak buluşmalara.

12 Haziran 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Mustafa Sandal

Mustafa Sandal - Bombacı

I'm the bombacı, eğer ki çok acı duyarsan

MP3

11 Haziran 2010 Cuma

Renga Renga Rengarenk Bir Sertab


Sertab Erener bu haftanın ilk gününde yepyeni albümü ‘’Rengarenk’’ ile müzik marketlerde yerini aldı. İlk albümü ‘’Sakin Ol’’u 1992 yılında yayınlayan Sertab o günden bugüne karşımıza sürekli bir arayış, sürekli bir yenilik içinde çıktı. Kuşkusuz bunun olumsuz hiçbir yanı yok; diğer birçok aynı dönem starları gibi olmadı ve kendini tekrarlamaktan uzak durdu bu da onu günden güne yükseklere taşıdı.

Türkiye’ye ilk Eurovision birinciliğini de kazandıran Sertab’ı bu tarihi milat alarak öncesi ve sonrası olarak değerlendirebilmek mümkün. Eurovision’dan sonra tamamı İngilizce şarkılardan oluşan ‘’No Boundaires’’ isimli albümü tutmayınca yeniden kaldığı yerden yoluna devam ederken yayınladığı ‘’Aşk Ölmez’’ başarılı bir albüm olmasına rağmen bekleneni ne kendisine ne de dinleyicisine verdi. Daha sonra bir best of yayınladı ve onu ‘’Sertab Goes The Club’’ isimli bir çalışma izledi ki kendi adıma buradaki soundu sevmedim, 15’nci Sanat Yılı için düzenlediği konseri CD ve DVD olarak 2008 yılında yayınladıktan sonra geçtiğimiz yıl bambaşka bir proje ile bir Demir Demirkan ortaklığına soyundu ki ‘’Painted On Water’’ müzik otoritelerince tam not aldı. Yine de eksik olan bir şeyler vardı ve aranan kan bulundu. Geçen yıl kısa aralıklar ile iki şarkı sundu piyasaya Sertab ve ‘’Bu Böyle’’ ile ‘’Açık Adres’’ yani iki Soner Sarıkanadayı şarkısı hepimize bir derin oh çektirdi. Özlediğimiz Sertab ile karşı karşıya kaldık ve bu şarkılarda, bu yorumlarda aynı duygularla bir sonuca vardık.

‘’Rengarenk’’ gerçekten adına yakışır bir çalışma. Çok başarılı da öyle ki net ortamlarında iki kere dinleyenlerin beğenmedim, daha iyisi olabilirdi söylemlerine - durumlarına inat kat kat keyifli bir çalışma. Albümde 17 şarkı yer alıyor. ‘’Bu Böyle’’ ve ‘’Açık Adres - Akustik’’ dahil edilmiş; eğer ki single olarak daha önce dinlememiş olsaydık bu şarkıları tam anlamı ile uçmuş olacaktık ki direk bildiğimiz için bu iki şarkıyı baştan es geçtik. Albümün çıkış şarkısı ‘’Koparılan Çiçekler’’ yine bir Soner Sarıkabadayı sözü bestesi ki; haricinde 4 tane remiks durumu var; biraz abartılmış; zaten şarkı orijinal ya da hadi diyelim akustik hali ile yeterince doyuma ulaştırıyor bizi bunlar olmasa da olurdu. Üç şarkı uyarlama ki bunlardan açılış - albüm adı olan şarkı ‘’Rengarenk’’ çok şaşırtıcı. ‘’Slumdog Millionare’’ filminin müziklerinden olan şarkıya Türkçe sözleri Nil Karaibrahimgil yazmış. Bir diğer ilginç şarkı da ‘’Asla’’. Yıllar önce Tanju Okan & Nilüfer & Modern Folk Üçlüsü seslendirmişti ki ‘’Una Bella Histoiere - Kim Ayırdı Sevenleri’’ ve buna bir de Maurici Calogero Joseph bestesi ‘’Bir Damla Gözlerimde’’yi de katalım ve bu üç şarkının albümde bambaşka bir yerde durduğunun altını çizelim. Bir de bizden bir cover var albümde onu da Tülay Özer’in yorumu ile ilk dinlemiştik en son Rojin’de yorumlamıştı; bir Hakkı Bulut çalışması ‘’İkimiz Bir Fidanız’’.

Albümün bir diğer sürprizi de Pinhani grubunun solisti olan Sinan Kaymakçı. Kaymakçı albüme üç söz - bir beste ile dahil olmuş. Sözlerini yazdığı iki şarkı az önce bahsettiğim cover çalışmalar. Albümün ikinci şarkısı yani Kaymakçı’nın sözü - bestesi ‘’Bir Varmışım Bir Yokmuşum’’ ise albümün içinde benim en favorilerimden biri. Sertab bu şarkıyı gerçekten hakkı ile okumuş. Sertab bu albüme iki söz yazmış birinde Günay Çoban ortaklığı var; beraberinde iki şarkıda da Demir Demirkan ile beste ortaklığı mevcut. ‘’Bu Böyle’’ ve ‘’Açık Adres’’i de katarsak dört bestede Soner Sarıkabadayı, bir bestede Ersel Serdarlı ve yine bir bestede Sibel Algan imzası mevcut. Sibel Algan ismi aslında yabancı değil; nereden anımsıyoruz; en son yayınladığı ‘’Yeniden Düş Bahçelerinde’’ isimli Sezen Aksu albümünde ‘’Pardon’’ isimli şarkının da sahibi kendisi. Kaldı ki en az o şarkı hatta belki de ondan da başarılı bir şarkı ‘’Ayrılık ve Biz’’. Albümde sessiz sedasız öne çıkacak ya da çıkmasını düşündüğüm bir çalışma kesinlikle.

Prodüktörlüğünü Sertab Erener’in üstlendiği albümde tüm şarkıların düzenlemesi kendisine ve Mustafa Ceceli’ye ait. DMC etiketi ile yayınlanan albümün lansmanı 30 Haziran’da Kuruçeşme Arena’da olacak.

9 Haziran 2010 Çarşamba

Çarşamba Matinesi - Hasret Murat Yıldız

Geçen hafta yayında olamadık ama bu hafta devam. Matine'nin İstanbul, Erzincan, İzmir, Ankara, Almanya ayağından sonra Antalya'da oluyoruz bu hafta ve sitemizin ve yüreğimizin özel dostlarından biri Hasret Murat Yıldız bekliyor orada bizi. Şarkılardan türkülere renkli, içten, şiir bir yolculuğa hazır mısınız bu kalple? Matine başlıyor ...


- Dur bir sigara alıp geleyim :)

- Bekliyorum :)

- Geldim :)

- Seni yakalamak çok zor :) Şimdi de Antalya'dasın ve öncelikle hava nasıl oralarda, terliyor musun? :)

- Evet, malum hayat ve hava şartları savurduğu gibi terletiyor da...

- Yaz geldi, ortalık kıpır kıpır, bu aralar şarkılarla aran nasıl, mesela kimleri dinliyorsun; neler çalıyor oralarda?

- Tatil bölgesi olması sebebiyle tabii ki daha çok hareketli parçalar ama benim işlettiğim kafede ben işlettiğim için tarz değişmez :)

- Şimdi o tarza geleceğiz ama biraz öncesine döneceğiz; seninle tanıştığım zamanlar bana güzel çalışmalar dinletmiştin; müzik hayatına nasıl işledi o önceleri Murat, kaldı ki yanıtının üstüne Grup Asya soruları gelecek.

- Aslında aileden gelen şeyler çok fazla. Az-çok ailemi ve yapısını biliyorsun. Onlardan özellikle en büyüğümüz olan ablamdan çok şey aldım. Zülfü Livaneli, Ahmet Kaya, Edip Akbayram … Bulunduğumuz çevre çok gerici olsa da biz ve bizler gibi bir kaç aile oradaki şartlardan pek etkilenmedi. Çizgi o günlerden protesto eden bir halle çığ gibi büyüyerek geldi. Fakat Asya çalışmalarındaki ifadelerde bu çok belli değildir. Bunun sebeplerini konu ilerledikçe açayım istersen.

- Peki Grup Asya Ankara'dan yola çıkan bir ekipti. Çeşitli kayıtlar yaptı, dinletiler verdi; nasıl bir bütünlük vardı, belirli bir hedefi olmuşmuydu mesela; ne oldu da daha sonra devam edemedi?

- Grup Asya Ankara'da hayat buldu. Fakat yaşam ağacı çabuk kurudu. Kişisel menkıbelerin olması varlığını sürdürmesine izin vermedi. İlk çıkış ''Anadolu'' idi. O isim var dediler ''Kardelen'' oldu. ''Kardelen''de yasal kurumlar tarafından "İsyan içerikli" denilerek ufak baskılar altında bıraktı bizi. En son Asya olarak yola devam etti. 3-4 sene kadar sürdü bu yürüyüş. Grup elemanları değişti. Büyüdü ama gerçek anlamda "Biz müzik yapıyoruz" diyemeden Ankara'da yürüyüşünü sonlandırdı. Şimdilerde bireysel çalışmalar devam ediyor.

- Sen daha sonra müzik adına çalışmalarda bulundun mu peki ya da herhangi bir küslük getirdi mi bu durum ya da hayat şartları üzerinde?

- Tabii ki bir küslük oldu. Eğer bizler o zaman yola ilk çıktığımızdaki hızımızla devam ediyor olsaydık şimdilerde yıkılamayacak kadar güçlü durumda olabilirdik. Çok hafife alınır çalışmalar yapmadık fakat grup elemanlarının cahilliğinin grup çalışmalarının önünde olması bizi direk bırakmaya götürdü. Harcanan o kadar emeğin bir günde hiç edilmesi ister istemez insanın zoruna gidiyor.

Benim bu durumdaki en büyük hatam azmetmek yerine geri çekilmektir.

Müzik üzerine etkilerinin dışında da elbette ki bir boşluğa düşmeme sebep olmuştur. Neticede ben müzik olmazsa benim olmamın da bir anlamı yok diyen birisiydim.

Aslında vazgeçmezdim. İnsan sevdiğinden, yar dediğinden vazgeçer mi? Geçmez!!! Ben geçtim. Nedeni ise çok basit. Arza direnemedim. Özgür olamadım. Şunu çal, şunu söyle dediler ben de dediklerini yaptım. Duyduğum sesleri seslendirmedim hiç. İstediğim, o hissettiğim müziği yapamadım hiç. Bu dünyaya parmak izimden başka bir iz bırakacağımdan şüphem de yok oysa. :)

- Geçtiğimiz günlerde örneğin bir kayıtını dinledik. Senin sözlerine Işıl Aksünger bestesi ve hatta birlikte üstüne beraber keyifli de bir klip hazırladık. Gayet keyifli bir çalışma örneğin bu, bu şarkı nasıl doğdu; bundan sonrasında peki benzer sürprizler olacak mı?

- Bu şarkı nasıl doğdu? Aslında çok zor olmadı. Annesini üzmeyen, sıkıntı vermeyen bir doğumdu bu diyeyim. Söz kısmı yaşadığım sıkıntıların kelimelerle ifadesiydi. Bir iç döküştü ama beste kısmında Işıl o noktaya nasıl ulaştı buna bir cevap veremeyeceğim.17 tane kadar saklı çalışmam var daha var. Fakat gün yüzü görmelerine fırsat verip vermeme konusunda pek kararlı değilim. İşte yukarıda da sormuştun ya "Bir küslük oldu mu?" Sanırım bu biraz o soruya da kapalı bir cevap olabilir.

(Dinlemek için tıklayınız: Yollar)

- Murat az önce dünde dinlediğin isimleri saydın, peki son yıllarda aynı isimleri dinleyebiliyor musun, ne yazık ki birçok şey popülerleşiyor ve bu durumdan müzisyenlerde mi nasibini alıyor? Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?

- Tabii ki eski sıklıkta dinlediğim söylenemez ama bendeki yerleri silinemeyecek derinlikte izleriyle çok farklıdır. Onlarla büyüdük, onlarla beslendik, onlarla güldük, onlarla ağladık. Kısacası hayatımızın akışında hemen hemen her karede onlara sığındık. Sevgiliye küstük, onların müziklerinin kapısını çaldık, patrona, sisteme isyan ettik onlarda direnç bulduk, onlarla yürüdük v.s. v.s. Ama hiçbir zaman onlardan uzak olmadık. Hep varlardı ve sanırım hep olacaklar.

Popülerlikten nasip almak konusundaysa katılmadan geçemeyeceğim. Sanırım biraz Arz-talep meselesi de oldu. Onlar da popülerlikten paylarını aldılar. Geçim sıkıntısı sanırım bu konuda onları da etkiledi.

- Peki içlerinde en özelleri hangisi oldu; tek bir isim almam gerekirse mesela bu kim? Öyle bir isim söyle ki seni hiç şaşırtmadı, sen hep orada, şarkılarındaydın?

- Her döneme hitap eden başkasıydı. Öyle tek bir ismin altına sıkıştıramam sanırım. Yeri geldi Zülfü Livaneli'den "Gözlerin" dedim, yeri geldi Ahmet Kaya'dan "Başım Belada". Yaşam sürecimin akışına göre değişkendi yani hep. Ama hayatımdaki çok uzun bir döneme Grup Yorum ve Grup Kızılırmak sağlam bir imza atmıştır ki bu imza şimdilerde de yerini çok iyi korur.

- Grup Yorum demişken sen bu Cumartesi büyük bir konsere hazırlandıklarını biliyorsun. Burada olsan katılacağını kesin biliyorum, burada olsan o konserde neler hissederdin, artık seni tutamazdık sanırım yerinde :)

- Kesinlikle orada olurdum. Hem de o çocukluk dönemim, gençlik dönemim, ilk aşık olduğum anım. Aklına gelebilecek her yönle orada bir Hasret Murat Yıldız olurdum. Orada olamamak benim için çok büyük bir kayıptır.Yer oynamasa dahi ben oynatırdım diyebilirim öz olarak.

- Geçen sene beraber Kardeş Türküler konserini izlemiştik; Onlar hakkında ne düşünüyorsun peki zira bugünün en öne çıkan gruplarından biri kendileri?

- Aslında bu sohbet biraz tabutta röveşata gibi oldu. Bence hala hop konuşulup geçiştirilecek bir konu değil ama fazla da baymak istemiyorum :) Neyse, ben konuya döneyim :)

Kesinlikle çok güzel bir şölendi. Bence vatandaş gözüyle (vatandaş gözüyle diyorum çünkü bu konuda konuşmaya ne kadar hak sahibi olduğumu bilmiyorum açıkçası. Ne bir şair, ne bir söz yazarı ve ne de bir müzisyenlik kumaşım yok ama bu tarz müziklere karşı aşırı ilgisi olan iyi bir dinleyiciyim :) İşlerini çok iyi yapıyorlar. Kardeş Türküler; Çin Seddi'nden daha büyük ve kuvvetli bir duvarı yıkarak geçmiştir. Ne kadar ki etnik müziğin tekeliymiş gibi gözükseler de yabana atılmayacak bir gösteri gücüne ve o kültüre ait potansiyele sahiptirler. Direnişçidirler. Daima söz edemeyenin sözü, boş söz edenin cevabı olmuşlardır. Onlar yozlaşmaya ve yobazlaşmaya karşı halkların kardeşliğinin türkülerle ve ezgilerle isyanının, baş kaldırışının ve direnişinin özellikle etnik anlamda bu misyonu sahiplenmiş en sağlam seslerindendir. Grup Yorum ve Grup Kızılırmak’tan sonra doğmuş yeni bir kültür gibi diyebilirim. Bir de gruplaşmayan önceleri vardır. Başı çekenler Feryal Öney ve Vedat Yıldırım’dı sanırım. Arza karşılık talebin analizini bence çok iyi yapıyorlar yani etnomüzikolojiden anlıyorlar. Seslendirdikleri eserleri, eserlerin ait olduğu coğrafyayı ve o coğrafyanın insanlarını kültürleriyle birlikte çok iyi tanıyor ya da en yakını tanımaya çalışıyorlar ki yine bana göre bunda da çok başarılılar. Grubun neredeyse bütün elemanları bir saza hakim durumda ve farklı coğrafyadan olan insanlar. Başarılarında bunun da çok etkili olduğunu düşünüyorum.

Alternatif isimler yok mu? Agirê Jiyan, Koma Denge Azadi, Koma Denge Beritan v.s. gibi kaliteli müzik yapan isimler var fakat çoğu bir noktaya odaklandılar, Kürtçe ya da Zazaca eserlerde yol buldular daha çok. Bu da Kardeş Türkülerin çıktıkları yolu kat etmelerine kolaylık sağladı.Bana deseler ki; “Ömrünü bir şeye adayacaksın sebep seç!” vereceğim 2 sebep cevabı vardır. 1.si “AŞK” için 2.si ise saydığım bu 3 grubun “Hamallıklarını karşılıksız yapmak için ömrümü adarım.” olurdu. :)

- Peki az önce dedin ki yaşam sürecimin akışına göre değişiyor; şu an hangisindesin, hangi şarkıda ya da türküdesin onu da merak ettim şimdi :)

- Aslında her gün birçok türküdeyim. Hatta bazen bir türküde değil Zazaca ve Kürtçe eseleri seslendirenlerin dışında Yanni’de, Kitaro’da, Lorena Mc Kennit’de, Vanessa Mae’de ve sayabileceğim daha birçok isimde, onların seslendirdikleri eserlerde buluyorum kendimi. “Negra sombra İspanyolca bir çığlıktır!” demiştim yıllar önce ama anlatmak istediğimi anlatamamıştım. Acının çığlığının elbette ki bir lisanı yoktur, kişi kendi acısına o çığlıkta yer bulur. Benim o kişilerde ve o kişilerin eserlerinde yer bulmam da böyle bir şey. Dedim ya “Tabutta röveşata” . Çok zaman lazım açıklamalara, çook :) Bugünlerde ise kendimi en çok bulduğum ve aşırı güvenle kendimi bıraktığım üç eser var. Neden o eserlerde kendimi bulduğumsa sözlere dikkat edildiğinde ortaya çıkacaktır. Ya hoyratın birisi gönül yarama dokunmuştur ya güvercinim uçmuştur ya savrulmalarımdan bıkmışlığım bir türküde dile gelmiştir. Neyse işte… Bu eserlerden birisi “Gurbette Ömrüm Geçecek” diğeri son 3–5 gündür en çok takıldığım ve hatta şu anda dahi dinlediğim ve her dinlediğimde ağladığım eserlerden olan Aynur Doğan’ın yeni albümünden “Yaranmaz Aşık” ve hemen peşinden de Agirê Jiyan grubunun eski solistlerinden Şener Yıldız arkadaşın ‘’Gorgecin - Güvercinim'' isimli eseri gelir.

- Murat sesinden türküler dinlemeyi çok seviyoruz ki seninle çeşitli platformlarda defalarca buluştuk; şu anda bize bir türkü söyle desek bu hangisi olurdu; gözlerimizi kapatalım duyumsayalım en azından :)

- Öncelikle benim için çok-çok önemli olan, Grup Asia çalışmalarının amatör kayıtlarında da yer alan, benim ismini ön ad olarak almaya çok çalıştığım, 1993 yılının 2 Temmuzunda Sivas Madımak oteli ayıbında hayatını kaybeden ve yine bana göre “Şelpe” tekniğini uzun yıllardan sonra hayata ilk geçirip yaşamasını sağlayan bir ağabeyimizin seslendirdiği aslen Zülfü Livaneli ustamıza ait olan fakat yine bana göre Hasret Gültekin ağabeyim ile hayat bulduğunu düşündüğüm bir eser “Bir insan ömrünü neye vermeli?” (“Kucaklarım seni” isimli eseri şiddetle tavsiye ederim. Sözleri, müziği ve icrasıyla mükemmel bir eserdir bence) Ve tabii ki birçok paylaşımımızın sembolleşmiş hatta anıtlaşmış ezgisi Ermenice “Sarı Gelin” gelsin benden sizlere.

- Çok özletme ve bir an önce dön aramıza ya da bakarsın biz kalkıp geliriz oralara :) Çok selamlar. He bu arada bir bira daha ister misin?:)))

- Sanırım ben bir daha dönmeyeceğim O çok sevdiğim İstanbul’a ama sizleri her zaman beklerim dost Kadri. Benden de o canım şehre selam olsun. En son 9. birada kaldım Kadri, devamına yok demem :)

- İçelim :)

8 Haziran 2010 Salı

I Love İstanbul


Dünya Müziği'nin global ölçekteki öncü yapım şirketi Lola’s World Records, DJ’liği bir meslek olmanın ötesinde kültürel bir misyon olaraksürdüren ve Dünya Müziği’nde gündemi belirleyen DJ Gülbahar Kültür’ün vizyonuyla İstanbul’a ve şehrin kentli soundlarına kucak acıyor. “I Love İstanbul”, İstanbul’u seven, İstanbul duygusunu yaşamak isteyen herkesin albümü olacak; geçmişini unutmamış ve yüzü ileriye dönük bir kentin tınılarıyla…Hayatının ilk 14 yılını bu metropolde geçirmiş olup İstanbul’da atan müziğin kalbini her zaman yakından dinlemiş bir DJ: Gülbahar Kültür.

Albümündeki parçaların hemen hemen hepsi karşı konulması imkânsız, yüksek bir dans enerjisiyle yüklü… Çift CD’lik bir derleme olan “I Love İstanbul” eserleri ve yorumlarıyla 21. yüzyılın İstanbul’unu yansıtan sanatçı ve grupların orijinal mixlerini ve dans remixlerini harikabir dans partisi için bir araya getiriyor. Albümün ilk CD’si olan “For Lovers”, son dönemlerin çok beğeni toplayan sanatçı ve gruplarının mükemmel bir sıralamayla bir arayagetirilmesiyle oluşturulmuş, aşkın tutkulu bir ifadesi niteliğinde muhteşem bir derleme. Derleme CD’de yer alan sanatçı ve gruplar, farklı soundları, tarzları ve kültürel gelenekleri ustalıkla bir araya getiren, dünyaca beğeni toplayan isimler: Akşamın ilerleyen saatlerinden sabahın ilk ışıklarına kadar dans pistlerini dolduracak, tam İstanbul havasında, enerjiyle dolu hitparçaların birbiri ardına sunulduğu bir derleme. Coğrafi konumu ve binlerce yıllık kültürel mirasıyla dünya metropolleri arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olan İstanbul’un, genç ve dinamik nüfusuyla yaratıcı bir enerji oluşturarak, dünyanın en dinamik kentlerinden biri olması onu sadece Türkiye’nin değil dünyanın da ilgi odağı, hatta bunun ötesinde aynası konumuna getirmiş durumda; bu müthiş enerjiyi ve doğu-batı etkileşimini sağlam bir müzikal altyapı ile sunan DJ Gülbahar Kültür’ün İstanbul’a güzellemesi niteliğindeki çalışma İstanbul kadar özel ve canlı bir albüm. Batının doğusunda, doğunun batısında, geçmişin sonunda, geleceğin başında. Dünyanın tam merkezinden ateşli ve tutkulu bir derleme albüm. O halde dans aşkına, müzik Aşkına ve İstanbul Aşkına ...

CD 1

MERCAN DEDE - Engewal
BAM SESSION - Deghlia
BURHAN ÖÇAL - Boğaziçi (Bosporus)
dZİHAN & KAMİEN - Streets Of Istanbul
DENİZ GÜNGÖR - İstanbul
SERDAR ÖRS & ERİC YEDİM - Istanbul 2010 (Original Mix)
KİRPİ - Spell
BÜLENT BILLIE DEE - Gypsy Side Of My Life (House Mix)
MİZAN - My İstanbul
RAMADAN! -Tarzına Kurban
SULTAN TUNÇ feat. ÖZAY FECHT - Greetingz from Istanbul
DJ TEKİN feat. CHAPELL - 3 Words
DJ SELİM - Das Quantum (Original Mix)
JEAN CLAUDE ADES & MELİH ASK - Journey To Istanbul (Four 2 The Floor)
SİNAN MERCENK - Moments On Earth17.

CD 2


BON MOD - Stanbul
NADA - Gece Düştü
ORİENT EXPRESSİONS - İstanbul 1:26 a.m
BURAK DEMİR - Aman Aman
ÖZHAN ÖZAL feat. SUDENUR - Sen Mutlu Ol (2010 Dance Mix)
ATİYE - Salla Remix
CÜNEYT ÇAKIM feat. GENTA İSMAİLİ - Sexy
DIANA BIRZU feat. MR. LEVY - Turkish Nights
TANSİYON SEQUENZ - Club Bazaar 2010
MERDAN TAPLAK - Groove Osman
HIDIR AKYÜZ feat. DENİZ GÖÇMEN - Bul Beni (Original)
DJ COSLOW - Muanaka (Original Mix)
SUAT ATEŞDAĞLI feat. ATLAS - My Love (Radio Edit)
MURAT SES - Visible Light
DJ TARKAN & SOUL TAN feat. ZARA TAYLOR - Deep Dive In İstanbul
DJ KAAN GÖKMAN - This Is (H)it!