Öncelikle herkese güzel bir bayram dilerim. Nicesine en güzel şarkıları ile hayatın, en güzel akışı ile en içten gülümsemeleri ile.
Sevgili hocam Naim Dilmener 26 Ekim Cumartesi günü Hayal Kahvesi Bistro’da DJ kabininde. Pop’tan rock’a 60’lı yıllardan 2000’lere geniş bir repertuar eşliğinde ‘’Şarkılar bizi söylesin, biz de onları’’ sloganı ile katılımcılara harika bir müzik ziyafeti sunacak. Üstelik sizler bu şarkıları dinlerken Yeşilçam filmlerinden özel karelerde sahnede yerini alacak ve ama güldüğümüz ama ağladığımız nice an tekrar tekrar geçecek gözümüzün önünden.
Aynı gece gerek İstanbul’da gerekse Türkiye’nin bazı şehirlerinde de istesek olamayacağız bir renklilik yaşanacak. Anadolu yakasında olanlar True Blue’de süperstar Ajda Pekkan’ı aynı zamanda Suat Ateşdağlı ve Canan Anderson’un da katılımları ile dinleyebilecek. Bostancı Gösteri Merkezi’nde ise Hepsi grubu sahne alacak. Avrupa yakasında olanları ise Kuruçeşme Arena’da Zülfü Livaneli konseri bekleyecek. Minik Serçe ise aynı gün İzmir Açıkhava Tiyatrosu’nda, Funda Arar ise Bursa Suare’de sahne alacak.
Geçtiğimiz sene yaşadığı kasırga felaketi sebebi ile bir hayli maddi kayıp yaşanmıştı Küba’da ve de ekonomik - sosyal olarak yara almıştı ülke. Jose Marti Küba Dostluk Derneği’de bir etkinlik düzenleme kararı almış küçük de olsa destek olmak adına. 27 Eylül gecesi Bostancı Gösteri Merkezi’nde gerçekleşecek konser de Erkan Oğur, İ.Hakkı Değircioğlu, Gündoğarken ve Şevval Sam ücret talep etmeden gecede konuk olarak sahne alacaklar. Yer numarası olayı yok; kapılar saat 17’de açılacak ve katılım ücreti 34 YTL (Biletix).
Sevgili hocam Naim Dilmener 26 Ekim Cumartesi günü Hayal Kahvesi Bistro’da DJ kabininde. Pop’tan rock’a 60’lı yıllardan 2000’lere geniş bir repertuar eşliğinde ‘’Şarkılar bizi söylesin, biz de onları’’ sloganı ile katılımcılara harika bir müzik ziyafeti sunacak. Üstelik sizler bu şarkıları dinlerken Yeşilçam filmlerinden özel karelerde sahnede yerini alacak ve ama güldüğümüz ama ağladığımız nice an tekrar tekrar geçecek gözümüzün önünden.
Aynı gece gerek İstanbul’da gerekse Türkiye’nin bazı şehirlerinde de istesek olamayacağız bir renklilik yaşanacak. Anadolu yakasında olanlar True Blue’de süperstar Ajda Pekkan’ı aynı zamanda Suat Ateşdağlı ve Canan Anderson’un da katılımları ile dinleyebilecek. Bostancı Gösteri Merkezi’nde ise Hepsi grubu sahne alacak. Avrupa yakasında olanları ise Kuruçeşme Arena’da Zülfü Livaneli konseri bekleyecek. Minik Serçe ise aynı gün İzmir Açıkhava Tiyatrosu’nda, Funda Arar ise Bursa Suare’de sahne alacak.
Geçtiğimiz sene yaşadığı kasırga felaketi sebebi ile bir hayli maddi kayıp yaşanmıştı Küba’da ve de ekonomik - sosyal olarak yara almıştı ülke. Jose Marti Küba Dostluk Derneği’de bir etkinlik düzenleme kararı almış küçük de olsa destek olmak adına. 27 Eylül gecesi Bostancı Gösteri Merkezi’nde gerçekleşecek konser de Erkan Oğur, İ.Hakkı Değircioğlu, Gündoğarken ve Şevval Sam ücret talep etmeden gecede konuk olarak sahne alacaklar. Yer numarası olayı yok; kapılar saat 17’de açılacak ve katılım ücreti 34 YTL (Biletix).
Sendrom ötesi bir durum. Myspace ve Last FM’e erişim ülkemizde durduruldu. Müzisyenler ve müzik severler için çok önemli iki adres burası. Ne demeliyiz, bu nasıl ve asıl olarak neyi yasaklama anlayışıdır pek de anlam verememekteyiz. Çeşitli şekillerde YouTube örneğinde olduğu gibi sitelere giriş mümkün ama neden kişi böyle durumlarla uğraşmak zorunda kalsın o da enteresan. Artık bizi şaşırtacak başka neler bekliyor cidden bilmiyorum ama kuşkusuz ki, bir tür ihlal söz konusu ama tam olarak çözebilmiş değilim, lütfen her şey biraz daha açık ve seçik anlatılabilir mi?
Sony - BMG Müzik eski sanatçısı Göksel’in şarkılarını bir Best Of albümde bir araya getirdi. Albümlerin hepsine sahip olan benim bu albüme sahip olmak istemesinin tek bir nedeni var ki; beraberinde sunulan DVD, güzel mantık. 12 şarkının yanında Göksel’in son albümüne dek çektiği 12 klibin yer aldığı bu çalışma mutlaka arşivlerimizde olmalı, haksız mıyım yoksa depresyonda mıyım? Alakasız bir finaldi, neyse sıradaki :)
Gitmek istersek her yer yakındır. Senaryosunu Can Sinan'ın yazdığı ve Cemal Şan'ın yönettiği ''Sonsuz'' isimli film Cuma günü itibari ile vizyona girdi. Öncelikle gidip seyretmeden önce biraz film hakkında bilgi almamız gerekirse; yolları kanser hastalığı nedeniyle kesişen farklı dünyalardan üç insanın hayatının son günlerine yer veriliyor konu olarak. Ferhat Gündoğdu, İsmail Hacıoğlu, Şevket Çoruh, Süleyman Turan, Ayça Bingöl, Serap Aksoy, Elif Sönmez gibi sinema ve tiyatro dünyasının pek çok ünlü ismini de bir araya getiriyor. Filmin soundtrack albümü de hayli zengin. Engin Arslan, Nail Yurtsever, Cem Tuncer, Murat Başaran müzikleri ile bütünleşen çalışmanın en büyük sürprizi filmle aynı adı taşıyan şarkıya getirdiği yorumla Leman Sam. Sam’ı uzun zaman sonra ilk kez yeni bir şarkıda (Sözlerini sanatçının kızı Şevval Sam’ın yazdığı) dinliyoruz.
- Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler
Öncelikle site ile ilgili (EKİM) çalışmaları bir de bayram telaşı, hazırlığı alınca diğer renklerine hayatın pek de fazla katılımım olamadı. Geçen hafta Gökçeçiçek’in tavsiyesi, Ergin’in de imzası ile ‘’Tha Fall’’ filmini gerçekten çok merak ettim. Gerek izlemeden önce, gerek de sonra film hakkında yazılanları okumadan da edemedim elbette. Büyük büyük övgülerin sunulduğu filmi geçen hafta içinde TV8’in de verdiğini yine Gökçe’den öğrendim ama çok kötü bir dublajla sunulduğunu da eklemiş. Bir görsel şölen bu, masalsı bir akıcılık. Sıkı bir konsantrasyon ile altyazı ile izlediğim için şanslıyım o halde ve teşekkürlerim kendilerine; bu arada bu tarz tavsiyelere, paylaşımlara hep devam lütfen. Ayrıca bu hafta izleme şansını bulduğum bir diğer film ‘’The Soloist’’ oldu. 2009 yapımı filmde başlıca rollerde Robert Downey Jr. ve Jamie Foxx var. Gerçek bir olaydan önce kitaba sonra filme uyarlanmış. Bir yazarın parkta karşılaştığı bir çalgıcı ile (aslında zihinsel problemlerle uğraşan bir keman virtüözü) aralarında gelişen ilişki üzerine kurulu. Ara ara sıkılmış olsam da izlemekten bir şey kaybetmediğim bir film olarak yerini aldı arşivimde. Haftamın en hit filmi ise ‘’Hit Man’’ oldu. Küçük bir kısmı İstanbul’da da çekilen filmde başlıca rollerde çeşitli dizilerden tanıdığımız oyuncular var bunlar da bana tam anlamı ile sürpriz oldu.
Bu hafta yeni bir diziye başladım. Zira karşı koyamıyorum kendime, elimde bitmesi gereken daha nicesi de varken kendi kendime kaşınıyorum resmen? Bir de hemen hemen hepsi mi sarar, sarılıyoruz öyle. Şimdi ‘’The Unit’’ zamanı. Evet geç kapıldığım bir sevda oldu bu ama eksikler bir bir kapatılıyor. 2006 yılında ilk sezonu yayınlanmaya başlayan dizide bir güç takımı var. Dünyanın dört bir yanında gizli görevleri üstlenmekte kendileri. Hepsinin de kendine göre üstün yetenekleri var ve de eşleri. Evet eşlerin de yürütmekte oldukları bir görev var aslında, sırlarının hiçbir zaman ortaya çıkmamaları; gizlilik. Bir yerde bir savaşın içinde bu personeller bir yerde de hanımlar ile bir sohbetin içindesiniz izlediğim karelerde. Devamında neler olacak bilemiyorum ama dizinin dört sezon - 69 bölümünün olacağını öğrenince vay halime diyorum evet sanırım devam etmek istiyorum. Bu arada ‘’Castle’’, ‘’The Mentalist’’, ‘’Life’’ gündemimde takip ettiğim polisiye diziler arasında falan ya daha önceleri yazdım ve üçünü de birbirinden ayıramadığımı belirttim. Sanırım zor da olsa içlerinde birini bir adım daha öne çıkartmayı başarabildim. Hangisi mi? Kesinlikle ‘’The Mentalist’’. Özellikle Patrick Jane’i oynayan Simon Baker’ı yakın takibe almaya karar verdim; Nathan Fillion (Richard Castle) beni bağışlasın ona zaten ‘’Desperate Houseewives’’ dizisinden beri hayrandım. Bu arada hazır mıyız evet; geliyorlar. Susan, Lynette, Bree, Gabrielle, Katherine ve diğerleri, sevgili umutsuzlarımız; yeni sezon ilk buluşma 27 Eylül akşamında.
Bu arada 61. Emmy ödülleri sabaha karşı gerçekleştirilen bir törenle sahiplerini buldu. En iyi dizi ‘’Mad Men’’ (drama), 30 Rock (Komedi) oldu. Glenn Close ise ‘’Damages’’deki rolü ile drama dalında en iyi kadın oyuncu seçildi ki; bakın buna çok sevindim. Törenin tekrarı bu akşam 22:00 itibari ile cnbc-e’de.
1 yorum:
Benden de herkese güzel günler olsun bayram tadında geçebilse her günümüz keşke..
Yine klasik İstanbul ve ötesi durumu ve ben bu tür çalışmaların iyi niyetine ancak İstanbuldan ötesinde olduğunda inanacağım..
Kardeşim benim param yok ve İstanbulda yaşamıyorum ee ben ne yapacağım?(burayı her kes kendine göre doldursun ..)Mantıklı bir açıklamanız varsa bana da söyleyin.. U2 nun bilmem kaç bin dolar aldığını göz önünde barındırarak :)
Bir küba da ben istiyorum artık yok bir farkımız artık 30 senede 3 askeri darbe üstüne 2 muhtıra Küba bize yakında öykünecek korkarım ki..
Sendrom ötesi bir durum dediğin şey Keram Türkiye nin onlarca yüz karasından sadece ikisidir..Ve gittikçe batağa battığımızın resmidir yarın bir gün bu blog kapandımı neden diye sorma şansımız kalmayacak ..Çünkü zamanında neden? diye sormadan kabullendik bir çok şeyi ..
Bir şeyleri tadında bırakmayı öğrenemeyeceğimiz sürece bizden ne köy olur ne kasaba.. tamam yaptın bir albüm çok sevildi izlendi alındı vs. daha ne diye tüketirsinki kendini ve seni sevenleri..almamda dinlemem de..
The fall ı izlemeyen kalmasın diye kampanya yapasım var o derece yani:))
The mentaliste başlamayana ben dizi izliyor demem (böylede rijit davranırım :))
ve house başladı ben bir dizi de böyle bişi görmedim 90 dakikalık bir film tadında o nasıl bir şeydir kardeşim böyle duygu böyle karakter analizi böyle müzik..dexterla ilgili bişi demek istemiyom direkt spolier olur allaıma :))
fringe başladı..
ve demages o gözler anneminkilere benziyo korkuyom :))
bana konuşacak çok konu çıktı yaşasın kış ayları uzun geceler ve diziler..:)
Yorum Gönder