28 Eylül 2009 Pazartesi

PS (Pazartesi Sendromu)


Özel dostlarımdan ve
www.kadrikarahan.net adresimizin değerli kalemlerinden (Ayın Şarkıları) sevgili Ergin Erdemir’in bugün doğumgünü. Ben de bu sene doğumgünümü bir Pazartesi günü kutladım ama ne güzel ki günün sendromundan etkilenmedim, dilerim sende de öyle olur :) Zira Ergin’ciğim nice yaşlar dilerim, nice güzellikler sana; birlikte paylaşacağımız nice şarkı, nice şiir olsun. Gel pasta keselim :)


Uzun zamandır onlardan yeni şarkılar dinlemiyorduk ama onlardan hiç de uzak durmuyorduk. Katıldıkları TV programlarından tutun konserlerine güzel şeyler biriktirmiştik onlar adına ve asla çabuk tüketmedik. Candan Erçetin ve Şebnem Ferah çok yakında yeni albümleri ile bizlerle buluşmaya hazırlanıyorlar; eminim ki bizler daha heyecanlıyız. İki isim de albümlerini PASAJ Müzik etiketi ile yayınlayacaklar. Şu ana kadar albümlerine dair hiçbir bilgi yok kayıtlı olarak, beklemek ve çıkar çıkmaz derhal ulaşmak kalıyor bizlere.

Geçtiğimiz hafta özlemle andığımız sanat güneşimiz Zeki Müren adına sürprizler bitmiyor. Şimdi de Universal & Taxim Edition imzalı bir yapım var karşımızda. Sanatçının orkestra şefliğini de yapan besteci, tanbur sanatçısı Muzaffer Özpınar’ın arşivinde yer alan sahne ve ev kayıtları Burhan Bayar tarafından değerlendiriliyor. Kayıtlar izinler alındıktan sonra Almanya’da bir stüdyo’da orjinali bozulmadan temizlenip digital ortama aktarılıyor. Daha sonra Özcan Şenyaylar’a teslim ediliyor ve şarkılar ses üzerine yeniden çalınıyor. Bir hayli özveri ile gerçekleştirilen yakışır bir albüm olarak da bizlere ulaşıyor. Tam 19 şarkı ile hiç ama hiç ölmeyecek, hiç batmayacak bir güneş.

2006 yılında besteci Aydın Öztürk’e ait çalışmalar bir albümde çeşitli sanatçılar tarafından yorumlanmıştı. Geçtiğimiz günlerde bu albümün devamı geldi ve İber Müzik’ten yayınlandı albüm. 15 şarkılık albümde üç çalışmayı besteci Öztürk yorumladı. Özgün ve Türk Halk Müziği’nin seçkin yorumcuları bu albümde bir araya geldiler ve birer şarkı seslendirdiler. Gülay, Kıvırcık Ali, Efkan Şeşen, Rojin, Hilmi Yarayıcı, Ferhat Tunç, Oğuz Aksaç, Hakan Yeşilyurt gibi tarzın özel yorumcuları var ki baktığımızda bir çoğunu uzun zamandır da dinlemiyorduk yeni bir çalışma ile. Bu anlamda kaçırılmaması gereken bir çalışma en başta.



Tekrar hatırlatmakta fayda var. Bu Çarşamba günü yani 30 Eylül’de Balans Jolly Joker’deyiz, neden oradayız peki? Dünya Müziği derlemeleriyle Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu’da tüm dans mekânlarının arşivlerinde bir numarada yer edinmiş DJ Gülbahar Kültür, daha önce de Londra ve Viyana gibi Avrupa dans metropollerinde gerçekleştirdiği “Global Beats” partisiyle İstanbullu dans ve müzikseverlere unutulmaz bir müzik ziyafeti sunacak çünkü. Oriental Dancefloor, Gypsy & Balkan Grooves, Latin, Asian-Sounds, Ethno Pop, Swing gibi stiller gece adına bize ipucu. Ve bir de sürprizi var gecenin ki; Naim Dilmener’de bu partide konuk DJ kabininde. Başka ne istenir ki?

Hemen ertesinde yani yeni bir ayın ilk gününde www.kadrikarahan.net EKİM 2009 ‘’8.Yıl ÖZEL’’ sayısı ile sizlerle buluşmaya hazırlanıyor olacağız. Sekizinci yaşımıza özel iki değerli usta konuğumuz sayfalarımızda öncelikle. Beraberinde ilk çalışmaları ile albüm dünyasına merhaba diyen ama yıllardır müziğin içinde olan üç başarılı müzisyen de söyleşisi de bir diğer rengimiz. Yazar dostlarımızın kalemlerinde de yine birbirinden özel yazılar var. Gerek bu ay adına gerekse önümüzdeki günlerde çok büyük sürprizlere de hazır olalım ayrıca. Son olarak yine ay içinde özel bir kutlama düşünüyoruz. Yine sitenin ekip kadrosuna ve özel dostlarına bir de hediyesi var; dikkat! Her an kapınız çalabilir :)

Aslında hemen bugünün ertesi (2 Ekim) Maçka Küçükçiftlik Parkı’na mı gitsek, çok eğlenceli bir gün yaşanacak gibi görünüyor orada. Haberim olmadı ama ilki Haziran’da düzenlenmiş Balkan Soundz Festivali adı altında bu da ikincisi. Saat:14 itibari ile Roman müziğinin başarılı temsilcileri ile Sulukule eğlenceleri şehrin tam ortasına taşınıyor. Sulukule Roman Orkestrası, Lapseki Orkestrası, Akpençe Perküsyon grubu sahne alacak gruplar içinde. Etkinliğin en güzel yanı üniversite öğrencilerine ücretsiz olacak olması; öğrenci kimliğinizi gösterin ve girin içeriye bu güzel havaların tadını çıkartın.

- Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler

Bu hafta dizilerim ve ben biraz ayrı düştük. Gerek site ile ilgili çalışmalar, gerek gündelik akış gerekse kalan zamanlarda tercihim filmlerden yana oldu. Sadece biraz hızlanmak ve yeni sezonlarına yetişmek adına birkaç bölüm üst üste Heroe’s, ‘’Life’’ ve ‘’Brother’s & Sister’s’’ izledim. ‘’Brother’s & Sister’s’’ çok enteresan bir dizi. Öyle ki izlemek için iple çekmiyorum mesela ama izlediğim zaman her bölümden sonra farklı bir sendrom yaşıyorum ve bu büyüyü seviyorum. Başroldeki tüm herkesi çok başarılı bulduğum gibi konu itibari ile akıştan etkileniyorum. Mesela burada da bir ailenin hayatından kesitler var bizim hemen hemen tüm dizilerimizde de ama ortada çok ciddi bir akış – bakış farklılığı var. Ne fazla dram ne abartı komedi; zaten bu dizileri izlemeye başladıktan sonra bizim diziler için kusura bakmayın lütfen diyebiliyorum gönül rahatlığı ile.

Bu hafta izlediğim filmlerin içinde özellikle iki tanesini çok beğendim. ‘’Bir Aptalın Anıları -Flashbacks of a Fool’’ Baillie Walsh imzalı bir yapım. En yeni James Bond olarak tanıdığımız Daniel Craig’in başrolünde olduğu film 2008 yapımı. Yavaş yavaş şöhreti son bulmakta olan bir Hollywood yıldızının aldığı bir ölüm haberi ile çıkmış olduğu bir yolculuk işleniyor filmde; geçmişe doğru bir uzanış bu ve ergenliğinin ve bugünkü hayatındaki yansımasının o ilk günleri. Özellikle müzikleri ile şahane ve bugünlerin değil de anki 80’lerin filmleri lezzetinde. Ve yine sizlerle paylaşmak istediğim bir diğer film ‘’Silk - İpek’’. Francois Girard imzalı filmin başlıca rollerinde Keira Knightley, Michael Pitt, Koji Yakuho var. Kaçak yollardan Japonya’ya en kaliteli ipeklere sahip olmak için çıkılan bir yolculuk ve elbette gelinen bu noktada karşılaşılan büyüleyici bir güzellik. Bir yanda eşi Helene ve bir yanda kim olduğunu hiç bilmediği Herve. Şiir gibi bir filmdi; büyüleyici güzellikler içinde seyrettim. Hepimize güzel bir hafta olsun.

26 Eylül 2009 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Nurhan Damcıoğlu


Nurhan Damcıoğlu - İki Tık Tık Bir Şık Şık

Telefonun tuşları ötüşüyor kuşları
Gönül kontür dinlemez harcıyor kuruşları
Hadi bana mesaj at şu gönlüme neşe saç
Geçe gündüz fark etmez canın ne isterse yap

Tık tık tık şık şık şık
İki tık tık bir şık şık gönder kontür bul aşık

MP3

25 Eylül 2009 Cuma

Alternatif - Kara Güneş


Kara Güneş grubu 1997 yılında kurulmuş. O yıllarda grup kendini Anadolu motifleri ile rock müzik yapan bir grup olarak tanımlamış. Gezmeyi çok sevdikleri konusunda da anlaşınca hemen başka şehirlerde soluk alınmış ve İstanbul, İzmir, Antalya başta birçok şehirde farklı müzisyenlerle de çalışmış, kayıtlar yapmış. 2004 yılında tamamı ile İstanbul'a yerleşmiş grup ve santur, ney, kemençe gibi enstrümanlarda dahil edilmiş kendilerinin deyimi ile yeni bir sayfa açılmış.

Bu tarihten bu yana kendileri ile belki de karşılaşmışsınızdır zira ben defalarca dinledim kendilerini de İstiklal Tünel'de; birçok kere performans sergiledikleri bu yerde güzel de tepkiler almış olacaklar ki dinleyicilerden o gün bugündür de ülkemizdeki sokak müziğinin önemli temsilcilerindendir kendileri. Gerek sokak müziğine gerekse sahne performanslarına devam ediyor grup. Sokak performanslarında Anadolu deyişleri, santur yorumları, beste çalışmaları ve doğaçlamalarını geniş bir coğrafyadan topladıkları santur, kemençe, ney, on iki telli gitar ve perküsyon (tef, bendir, darbuka, cajon) gibi akustik enstrümanlarla icra ederken; elektrikli sahnede farklı bir formasyonla ve farklı enstrümanlarla karşımıza çıkıyor. Sokak müziğinden ayrı olarak gelişen sahne projesi, grubun kurucularından Özgür Yalçın´ın rock, reggae, dub üzerine kurduğu beste çalışmaları, deyiş yorumlamaları ve doğaçlamalardan oluşuyor.
Grubun bir de albümü var ki tamamı ile kendi olanakları ile hazırlamışlar bu albümü. Albümde birçok kişiden gönüllü katılım ve destek alınmış. Grup bu durumu şöyle tanımlıyor. ''Albüm olarak adlandığımız sey bir süreç aslında ve hala devam ediyor. Dinleyenlerinin de içine alan bir süreç bu. Albümün dağıtımı da farklı sehirlerden gönüllülerin desteğiyle sürdürülüyor. Bu yüzden piyasadaki bir cok albümden farklı bir duruşu var bu albümün.''

İki bölümden oluşuyor albüm. Birinci bölüm ''Yeniden''. Karadeniz'den, Ege'den, Doğu'dan yerel motiflerle süslü. İkinci bölüm ''Evreni Dinle'' burada modern zamanlar hakim. Rock, Reggae, Deneysel çizgiler. Ve gelelim şimdi bir güzelliğe; grup albümünü dinleyicileri ile internet üzerinden paylaşıyor üstelik ücretsiz olarak. Tek yapmanız gereken http://fitisound.com/karagunes-2008.rar adresini tıklamak. Bütünü ile dinlemekten keyif aldığım bu çalışmayı sizler de ulaştırabildiğiniz kadar kişiye ulaştırın hani zira grup da bundan sonraki çalışmaları adına onlarla yola devam edecek bir kitle yakalamayı amaçlıyor.

22 Eylül 2009 Salı

Kökler ve Dallar Konseri


Türkiye Sakatlar Derneği, müzikseverleri Aya İrini Müzesi’ne davet ediyor. Ara Dinkjian ve Erdal Akkaya müzikleriyle kültürleri buluşturuyor. Sevginin, kardeşliğin, hoşgörünün ve barışın türküleri söyleniyor.

Türkiye’nin en köklü ve büyük engelli örgütü “Türkiye Sakatlar Derneği” dev bir müzik organizasyonuna imza atıyor. 26 Eylül 2009 Cumartesi günü Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tahsis edilen Aya İrini Müzesi’nde yapılacak “Kökler ve Dallar Konseri” ile tarihsel bir buluşma gerçekleşiyor. Saat 20.30’da başlayacak konserde dünyanın en tanınmış ud virtiözü olan Ara Dinkjan ve ülkemizin yetiştirdiği önemli bir bağlama ve şelpe ustası Erdal Akkaya unutulmayacak bir müzik şöleni gerçekleştirecek. Konser bir yönüyle kültürel buluşmaya, diğer yönüyle de ülkemizde yaşayan engelliler için büyük bir projenin tanıtımına ev sahipliği yapacak.

Türkiye Sakatlar DerneğiTürkiye Sakatlar Derneği 1960 yılında kurularak, 1963 yılında Danıştay Genel Kurulu ve Bakanlar Kurulu kararıyla kamuya yararına çalışmaya hak kazandı.Dernek 68 şubesi ile engellilerin hayatın her alanında eşit koşullarda yer alması ve temsil edilebilmesi için çalışmalar yürütmektedir.Birçok konuda faaliyetler yürüten TSD, Çorlu’da bir ilköğretim ve iş okulu yaptırarak 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim etti.Dernek, bu başarıdan cesaret alarak, Balıkesir iline bağlı Gönen’de yeni bir proje başlattı. TSD Nihat Kaban Engelsiz Yaşamevi projesinin önemli bir kısmı tamamlandı. Yaşamevi inşaatının bitirilmesi ve hizmete sokulması amacıyla İstanbul Valiliğinin 26.03.2009 tarih ve 27077 sayılı olurlarıyla bir yardım kampanyası açıldı. Kültürleri buluşturan bu konser, aynı zamanda bu kampanyamızın tanıtılmasını hedeflemektedir.Türkiye Sakatlar Derneği, daha kalıcı eserlerle engelli vatandaşlarımızın yaşamlarına katkı verme çabası içindedir.

Ara Dinkjian

Klasikleşmiş şarkıların bestecisi...Ara Dinkjian, 19. yy başlarında Diyarbakır’dan ABD' ye göç eden bir ailenin üyesi olarak 1958 yılında New Jersey' de doğdu.Udu evdeki taş plaklardan sevdi, Celal Güzelses'i dinleyerek enstrümanını geliştirdi.Arto Tunç Boyacıyan ile “Night Ark” isimli bir grup kurdu ve “Avcı” filminin müziklerini yaptı.Armenian In America (Amerika’da bir Ermeni) ve Peace On Earth ( Dünyada Barış) albümleri 2005, 2006 ve 2007 İsrail Uluslararası Ud Festivallerinde (Jerusalem International Oud Festivals) canlı olarak kaydedildi.Night Ark grubuyla yaptığı albümlerin dışında Arto Tuncboyacıyan, Eleftheria Arvanitaki, Omar Faruk Tekbilek, Brian Keane, Hasan Isakkut, Bhavani ve Onnik Dinkjian ile ortak albümler yayınladı.“Dinata, Dinata” adlı bestesi 2004 Atina Olimpiyatlarının kapanış töreninde çalındı. Eserlerinin pek çoğu sinema ve televizyonda film müziği olarak kullanıldı. Sezen Aksu'nun “Gülümse” ve “Deli Veren”, Fahir Atakoğlu'nun “2”, Burcu Güneş’in “Tılsım” albümlerinde misafir sanatçı olarak yer aldı.Dinkjian’ın besteleri arasında Sezen Aksu'nun “Sarışınım”, “Vazgeçtim”, “Son Sardunyalar”; Alpay'ın “Dağların Arkasında Yar”; Ahmet Kaya’nın “Ağladıkça” ve Yunanlı sanatçı Eleftheria Arvanitaki’nin “Meno Ektos” adlı eserleri yer aldı. Sanatçı, Vasilis Saleas, Coşkun Sabah, Bedri Ayseli, Rober Hatemo, Ethem Adnan Ergil, Mine Koşan ile çalışmalar yaptı.Ara Dinkjian ayrıca dünyadaki en iyi ud virtiözleri arasında sayılmaktadır. Dünya çapında konser sahnelerinde, ud festivallerinde, seminerlerde ve master sınıflarında görülmektedir.

Erdal Akkaya

Geçmişten Geleceğe Uzanan Bir Köprü…1972 yılında aslen Erzincanlı bir ailenin üçüncü çocuğu olarak İstanbul'da doğdu.Ablaları Saadet ve Gülten Akkaya’dan oluşan "Akkayalar" adlı müzik topluluğuna bağlaması ve sesiyle eşlik etti.Hasret Gültekin’in 1992 yılında çıkan albümünün, 1995’te Güler Gültekin’in “Türkülerde Yaşamak”, Nilüfer Akbal’ın “Miro” isimli albümlerinin düzenlemelerinde yer aldı ve bağlamalarını çaldı.İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin önemli kadın solistlerinden, Uluslararası Verdi Ödülü’ne sahip Elena Kember ile icra ve solistlik üzerine çalışmalar gerçekleştirdi. Özdemir Erdoğan ve Ferhat Livaneli gibi sanatçılarla stüdyo çalışmalarında bulundu. Selda Bağcan gibi birçok sanatçının albüm kayıtlarına bağlamasıyla katıldı.İlk solo albümü “Yağmurla Gelen” 1997 yılında yayınlandı. 1999’da Duisburg Volks Hoch Schule’nin katkılarıyla ilk resitalini verdi. New York’ta İlhan Erşahin’in prodüktörlüğünde hip-hop tarzında bir çalışmaya doğaçlama bağlama kaydetti.1997 – 2001 yılları arasında Zülfü Livaneli’ye yurtiçi ve yurtdışı konserlerinde solo bağlama ve şelpesiyle eşlik etti, vokal yaptı. Livaneli konserleri kapsamında Mikis Theodorakis, Maria Farandouri, Liesbeth List, Al Di Meola, İlhan Erşahin, Ara Dinkjiyan gibi uluslararası isim yapmış usta sanatçılarla birlikte aynı sahneyi paylaştı.2001’de ikinci albümü olan “Ciğerparem” müzikseverlerle buluştu. 2002 yılında TRT için “Bir Tutam Temre Otu” adlı üç bölümlük belgeselin müziklerini yaptı. Özdemir Erdoğan’ın 2004 yılında çıkan “Gitarıma Türkü Öğrettim O Söyledi Ben Dinledim” enstrümantal projesinde bağlama ve cura çaldı.2006-2007 döneminde Su TV’de Türkiye’nin önde gelen virtüözlerinin konuk olduğu “Kökler ve Dallar” programını hazırlayıp sundu. “Zülfü Livaneli 35. Sanat Yılı” konserinde Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Nilüfer, Nükhet Duru gibi Türkiye’nin önemli yorumcularına eşlik etti.


21 Eylül 2009 Pazartesi

PS (Pazartesi Sendromu)



Öncelikle herkese güzel bir bayram dilerim. Nicesine en güzel şarkıları ile hayatın, en güzel akışı ile en içten gülümsemeleri ile.

Sevgili hocam Naim Dilmener 26 Ekim Cumartesi günü Hayal Kahvesi Bistro’da DJ kabininde. Pop’tan rock’a 60’lı yıllardan 2000’lere geniş bir repertuar eşliğinde ‘’Şarkılar bizi söylesin, biz de onları’’ sloganı ile katılımcılara harika bir müzik ziyafeti sunacak. Üstelik sizler bu şarkıları dinlerken Yeşilçam filmlerinden özel karelerde sahnede yerini alacak ve ama güldüğümüz ama ağladığımız nice an tekrar tekrar geçecek gözümüzün önünden.

Aynı gece gerek İstanbul’da gerekse Türkiye’nin bazı şehirlerinde de istesek olamayacağız bir renklilik yaşanacak. Anadolu yakasında olanlar True Blue’de süperstar Ajda Pekkan’ı aynı zamanda Suat Ateşdağlı ve Canan Anderson’un da katılımları ile dinleyebilecek. Bostancı Gösteri Merkezi’nde ise Hepsi grubu sahne alacak. Avrupa yakasında olanları ise Kuruçeşme Arena’da Zülfü Livaneli konseri bekleyecek. Minik Serçe ise aynı gün İzmir Açıkhava Tiyatrosu’nda, Funda Arar ise Bursa Suare’de sahne alacak.

Geçtiğimiz sene yaşadığı kasırga felaketi sebebi ile bir hayli maddi kayıp yaşanmıştı Küba’da ve de ekonomik - sosyal olarak yara almıştı ülke. Jose Marti Küba Dostluk Derneği’de bir etkinlik düzenleme kararı almış küçük de olsa destek olmak adına. 27 Eylül gecesi Bostancı Gösteri Merkezi’nde gerçekleşecek konser de Erkan Oğur, İ.Hakkı Değircioğlu, Gündoğarken ve Şevval Sam ücret talep etmeden gecede konuk olarak sahne alacaklar. Yer numarası olayı yok; kapılar saat 17’de açılacak ve katılım ücreti 34 YTL (Biletix).


Sendrom ötesi bir durum. Myspace ve Last FM’e erişim ülkemizde durduruldu. Müzisyenler ve müzik severler için çok önemli iki adres burası. Ne demeliyiz, bu nasıl ve asıl olarak neyi yasaklama anlayışıdır pek de anlam verememekteyiz. Çeşitli şekillerde YouTube örneğinde olduğu gibi sitelere giriş mümkün ama neden kişi böyle durumlarla uğraşmak zorunda kalsın o da enteresan. Artık bizi şaşırtacak başka neler bekliyor cidden bilmiyorum ama kuşkusuz ki, bir tür ihlal söz konusu ama tam olarak çözebilmiş değilim, lütfen her şey biraz daha açık ve seçik anlatılabilir mi?

Sony - BMG Müzik eski sanatçısı Göksel’in şarkılarını bir Best Of albümde bir araya getirdi. Albümlerin hepsine sahip olan benim bu albüme sahip olmak istemesinin tek bir nedeni var ki; beraberinde sunulan DVD, güzel mantık. 12 şarkının yanında Göksel’in son albümüne dek çektiği 12 klibin yer aldığı bu çalışma mutlaka arşivlerimizde olmalı, haksız mıyım yoksa depresyonda mıyım? Alakasız bir finaldi, neyse sıradaki :)

Gitmek istersek her yer yakındır. Senaryosunu Can Sinan'ın yazdığı ve Cemal Şan'ın yönettiği ''Sonsuz'' isimli film Cuma günü itibari ile vizyona girdi. Öncelikle gidip seyretmeden önce biraz film hakkında bilgi almamız gerekirse; yolları kanser hastalığı nedeniyle kesişen farklı dünyalardan üç insanın hayatının son günlerine yer veriliyor konu olarak. Ferhat Gündoğdu, İsmail Hacıoğlu, Şevket Çoruh, Süleyman Turan, Ayça Bingöl, Serap Aksoy, Elif Sönmez gibi sinema ve tiyatro dünyasının pek çok ünlü ismini de bir araya getiriyor. Filmin soundtrack albümü de hayli zengin. Engin Arslan, Nail Yurtsever, Cem Tuncer, Murat Başaran müzikleri ile bütünleşen çalışmanın en büyük sürprizi filmle aynı adı taşıyan şarkıya getirdiği yorumla Leman Sam. Sam’ı uzun zaman sonra ilk kez yeni bir şarkıda (Sözlerini sanatçının kızı Şevval Sam’ın yazdığı) dinliyoruz.


- Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler

Öncelikle site ile ilgili (EKİM) çalışmaları bir de bayram telaşı, hazırlığı alınca diğer renklerine hayatın pek de fazla katılımım olamadı. Geçen hafta Gökçeçiçek’in tavsiyesi, Ergin’in de imzası ile ‘’Tha Fall’’ filmini gerçekten çok merak ettim. Gerek izlemeden önce, gerek de sonra film hakkında yazılanları okumadan da edemedim elbette. Büyük büyük övgülerin sunulduğu filmi geçen hafta içinde TV8’in de verdiğini yine Gökçe’den öğrendim ama çok kötü bir dublajla sunulduğunu da eklemiş. Bir görsel şölen bu, masalsı bir akıcılık. Sıkı bir konsantrasyon ile altyazı ile izlediğim için şanslıyım o halde ve teşekkürlerim kendilerine; bu arada bu tarz tavsiyelere, paylaşımlara hep devam lütfen. Ayrıca bu hafta izleme şansını bulduğum bir diğer film ‘’The Soloist’’ oldu. 2009 yapımı filmde başlıca rollerde Robert Downey Jr. ve Jamie Foxx var. Gerçek bir olaydan önce kitaba sonra filme uyarlanmış. Bir yazarın parkta karşılaştığı bir çalgıcı ile (aslında zihinsel problemlerle uğraşan bir keman virtüözü) aralarında gelişen ilişki üzerine kurulu. Ara ara sıkılmış olsam da izlemekten bir şey kaybetmediğim bir film olarak yerini aldı arşivimde. Haftamın en hit filmi ise ‘’Hit Man’’ oldu. Küçük bir kısmı İstanbul’da da çekilen filmde başlıca rollerde çeşitli dizilerden tanıdığımız oyuncular var bunlar da bana tam anlamı ile sürpriz oldu.

Bu hafta yeni bir diziye başladım. Zira karşı koyamıyorum kendime, elimde bitmesi gereken daha nicesi de varken kendi kendime kaşınıyorum resmen? Bir de hemen hemen hepsi mi sarar, sarılıyoruz öyle. Şimdi ‘’The Unit’’ zamanı. Evet geç kapıldığım bir sevda oldu bu ama eksikler bir bir kapatılıyor. 2006 yılında ilk sezonu yayınlanmaya başlayan dizide bir güç takımı var. Dünyanın dört bir yanında gizli görevleri üstlenmekte kendileri. Hepsinin de kendine göre üstün yetenekleri var ve de eşleri. Evet eşlerin de yürütmekte oldukları bir görev var aslında, sırlarının hiçbir zaman ortaya çıkmamaları; gizlilik. Bir yerde bir savaşın içinde bu personeller bir yerde de hanımlar ile bir sohbetin içindesiniz izlediğim karelerde. Devamında neler olacak bilemiyorum ama dizinin dört sezon - 69 bölümünün olacağını öğrenince vay halime diyorum evet sanırım devam etmek istiyorum. Bu arada ‘’Castle’’, ‘’The Mentalist’’, ‘’Life’’ gündemimde takip ettiğim polisiye diziler arasında falan ya daha önceleri yazdım ve üçünü de birbirinden ayıramadığımı belirttim. Sanırım zor da olsa içlerinde birini bir adım daha öne çıkartmayı başarabildim. Hangisi mi? Kesinlikle ‘’The Mentalist’’. Özellikle Patrick Jane’i oynayan Simon Baker’ı yakın takibe almaya karar verdim; Nathan Fillion (Richard Castle) beni bağışlasın ona zaten ‘’Desperate Houseewives’’ dizisinden beri hayrandım. Bu arada hazır mıyız evet; geliyorlar. Susan, Lynette, Bree, Gabrielle, Katherine ve diğerleri, sevgili umutsuzlarımız; yeni sezon ilk buluşma 27 Eylül akşamında.


Bu arada 61. Emmy ödülleri sabaha karşı gerçekleştirilen bir törenle sahiplerini buldu. En iyi dizi ‘’Mad Men’’ (drama), 30 Rock (Komedi) oldu. Glenn Close ise ‘’Damages’’deki rolü ile drama dalında en iyi kadın oyuncu seçildi ki; bakın buna çok sevindim. Törenin tekrarı bu akşam 22:00 itibari ile cnbc-e’de.

20 Eylül 2009 Pazar

Türkülerin Kardeşliği, Kardeşliğimiz


Onları ilk olarak ‘’Doğu’’ isimli albümleri ile tanıdım. Kendi adlarını verdikleri ilk albümünü takiben 99 yılında yayınladıkları ikinci albümleri olmuştu ve bütünündeki renklilikten çok etkilenmiştim. Derken ‘’Vizontele’’, ‘’Hemâvâ’’, ‘’Vizontele Tuuba’’ ve ‘’Bahar’’ isimli albümleri ile yola devam eden grup bu sene 16. yılını kutluyor.

Türküleri bu coğrafyanın konuşulan her türlü dilini içeriyor ve Türk, Kürt, Azeri, Ermeni şarkılarla başlayan yolculukları bugün Laz, Gürcü, Çerkes, Çingene, Makedon, Alevi ezgilerle daha da zenginleşmiş bir hâl alıyor. Bugüne kadar birçok ülkede de sahne alan ve çeşitli ödüller de kazanan grup ile ilgili yazılmış bir de kitap bulunuyor.


Kendilerini ilk kez sahnede izleyeceğim için çok heyecanlıyım. Kafamda hangi türküleri söyleceklerine dair bahisler bile döndürüyorum. Ve bu coşkuma bir de sürpriz eşlik ediyor. Daha doğrusu kendisini oraya kadar sürüklemeyi başarıyorum ve Murat’a (Nice yıllara olsun, nice yaşlara) o an’a kadar hiçbir şey söylemiyorum, öyle başlıyor gece. Kartal Belediyesi'ni ayakta alkışlıyorum, kesinlikle deliler. Bugün bayram arifesi zira onlar günlerdir, gecelerdir bayram coşkusu yaşatıyorlar insanlara. Yakın olmasam kesinlikle çok üzüleceğim bir etkinlik programı olacakmış bu zira takip ediyorsanız Zuhal Olcay, Yeni Türkü, İlkay Akkaya sadece benim katılabildiklerim, zira öncesi var ve ötesi de olacak da. Sürpriz diyordum değil mi? Evet Murat’a sürpriz kadar bana da sürpriz olan bir durum. Konserden önce Cihan Aşkın (Ensemble) sahnede. Klasik müziğin ülkemizdeki çok önemli bir temsilcisi ve ekibi öncesinde nefis bir rüzgar estiriyor sahnede. Çok nadir açık havada konseri verdiklerini dile getiriyor Aşkın ve seyirciden aldığı elektriği saklamaktan çekinmiyor, güzel bir alkış da kendilerine.

Evet Kardeş Türküler sahnede yerini almaya başladıktan sonra sağıma, soluma, arkama baktığımda hıncahınç bir kalabalık meydanda. Bu türkülerin bir başka tadı var, bu türkülerin her birinin bir hikayesi. Bembeyaz bir ekip kıyafetlerde ve vokallerinden enstrümanlara sımsıcak bir uyum sahnede. Seyircideki coşku ara ara sloganlarla kesilmekte ve grup sık sık arada dinleyicilerine barış mesajları vermekte. Yeri geldiğinde Anadolu’da bir kasabada yeri geldiğinde Makedonya’da bir düğünde, yeri geldiğinde Karadeniz’in o yemyeşil dağlarının eteğinde oradan oraya uzanıyorsunuz türkülerle. ‘’Kara Üzüm Habbesi’’ ile yapılan final istek doğrultusunda ‘’Sarı Gelin’’ ve ‘’Burçak Tarlası’’ ile tamamlanırken sabaha kadar uzanacak bir sohbetle buluşmak üzere evin yolunu tutuyoruz biz de. Derken gün doğuyor evet; bugün bayram. O halde kutlu olsun hepimize le le le le canım …

Kardeş Türküler - Kara Üzüm Habbesi

18 Eylül 2009 Cuma

Ve Sahnelerde ....

Önce yazın ve ardından ramazan'ın bitmesi ile yavaş yavaş mekanlar yeni sezonlarının açılışını gerçekleştirmeye başlıyor. Ve de programlarını yavaş yavaş ilan etmeye başlıyorlar.

Çok sevdiğim mekanlardan olan Sakman'da bir klasiktir elbette her Cuma ve Cumartesi Vedat Sakman'ı dinlemeye devam edeceğiz bu sene. Yine mekanın bir diğer vazgeçilmezi Vokaliz ise Pazartesi günleri sahne almaya kaldıkları yerden bu kez yeni repertuarları ile devam etmeye hazırlanıyorlar. Her Perşembe ise sahnede bir başka tanıdık isim Tolga Futacı ile buluşacağız. Ayrıca mekanın belirlenen programları içinde 23 Eylül'de uzun bir aradan sonra Emre Olgun'u, 30 Eylül'de Gökhan Şahin'i ve 07 Ekim'de İmge Mıngıroğlu'nu dinleyeceğiz. İmge ismine dikkat ki; Vedat Sakman sahnesinden aşinayız, solo dinlemek bir başka keyif olacak.

Yine sevdiğim mekanlardan biri olan JazzStop cephesinde de hareketlilik başladı. Pazartesi: Scoll, Salı: Kavela, Perşembe:Güvenç Dağüstün, Cuma: Pop-Core, Cumartesi: Retro ve Bordo, Paar: Sarper Temiz Grup kaldıkları yerden sahnelerine devam ederken ayrıca yakın tarihler olan 22 Eylül'de Yeni Harman, 24 Eylül'de Entu, 30 Eylül'de Naim Korudağ program dahilinde.

İstiklal caddesinde dolaşmaya devam ediyoruz ve şimdi de Balans Jolly Joker'e uğruyoruz. 20 Eylül'de Luxus, 22 Eylül'de Rol, 25 Eylül'de ise Pinhani mekanın alternatifleri. 30 Eylül'de ise mekanda çok özel bir etkinlik var ki; sayfalarımızda duyurmuştum Gülbahar Kültür performansı izleyeceğiz o gece ve sürpriz DJ olarak Naim Dilmener'de orada olacak. Ekim ayı içerisinde ise Telvin'den Teoman'a, Yeni Türkü'den Göksel'e ve sürpriz partilere rastlayacağız mekanda.

Babylon'a uğradığımızda 30 Eylül günü Baba Zula feat Dr. Das ile buluşacağız. Ekim ayı içerisinde Bora Uzer, Sulukule Roman Orkestrası, Redd gibi alternatifleri, Michael Jackson'a özel Oldies But Goldies gecesi ve Akbank 19. Caz Festivali özel programı dinleyicisini bekliyor.

Ghetto ise açılışını 02 Ekim tarihinde bir parti ile yapıyor. 03 Ekim'de Ayhan Sicimoğlu ile latin rüzgarı ve starları ile devam edecek olan programda 09 Ekim'de Nekropsi, 17 Ekim'de Mor ve Ötesi, 23 Ekim'de Cem Adrian, 29 Ekim'de Serkan Çağrı - Rumeli Band, 31 Ekim'de Ayben bazı isimlerden.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Gidenlerin Ardından : Orhan Atasoy


Ünlü müzisyen Orhan Atasoy yaşamını yitirdi.

1993 yılından bu yana Amerika'da yaşayan Atasoy, Baltimore'daki John Hopkins hastanesinde kanser tedavisi görüyordu.90'ların başında "Gemiler" ve "Yorgunum" şarkılarıyla ün kazanan Orhan Atasoy, bir süre önce, "1980 - 2001" adlı eski şarkılarından oluşan yeni bir albüm yayınlamıştı.

Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü mezunu olan Atasoy, 80 ve 90'lı yıllarda çeşitli gruplarda müzisyen olarak yer aldı ve Türk pop muziğine çok özel besteler kazandırdı. Özellikle ''Gemiler'' isimli şarkısı gelmiş geçmiş en özel şarkılardan biri oldu ki; Zerrin Özer'den Melis Sökmen'e, Teoman'a kadar da söylendi ve her yorumda da ayrı sevildi.

Yıllardır başkent Washington ve çevresinde artistik möble işleriyle uğraşan sanatçıya, iki ay önce, karaciğer kanseri teşhisi konulmuştu. Orhan Atasoy'un iki evliliğinden Cengiz ve Melodi adlı çocukları var. Orhan Atasoy 62 yaşındaydı.

Yulduz Usmanova ile Yeniden Dünya


Özbekistan'ın dünyaca ünlü starı Yulduz Usmanova'nın Türkiye macerası devam ediyor. Ülkesinde nice albüm yayınladıktan sonra Türkiye'de dahil birçok dünya ülkesinde de ses bulan sanatçının aslında sesi kadar bestelerine de aşinayız. İlk akla gelenler arasında Candan Erçetin'in yorumladığı ''Yalan'', Nükhet Duru'nun yorumladığı ''Nerde'', Hümeyra'nın yorumladığı ''Beyhude'' gelebilir. 1999 yılında ''Dünya'' isimli bir de albüm yayınladı Usmanova ve bir adım ileri gidildi, bu albüm baştan aşağı Türkçe sözlerle yeniden yazıldı, yorumlandı. Albüme adını veren şarkı dışında çok fazla ses getirmemiş olsa da arşivlerimizde ayrı bir saklandı. Üzerinden epey bir zaman geçti ve geçen sene ülkemizde bir Türkçe albüm daha yayınladı sanatçı. Şafak Karaman Production etiketi ile sunulan ''İnadım'' ne yazık ki çok fazla kabul görmedi.

Usmanova çok özel bir söz yazarı, besteci ve yorumcu; bir kere kendisini özümsedim mi kolay kolay bırakılmıyor hani; ben o aşka bulananlardanım. Bugün almış olduğum bir haber beni fazlası ile de sevindirdi. Yine Şafak Karaman Production imzalı ve yeniden ''Dünya'' imzalı bu albümün ciddi anlamda büyük sürprizleri var. Albümün müzik direktörü Mustafa Ceceli en başta. Albümde söz yazarı olarak Burcu Tatlıses ve Günay Çoban imzaları var ve bir de Mete Özgencil elbette ki; ''Yalan'' bu albümünde yer alması kaçınılmaz şarkılardandı ve de bu şarkı Levent Yüksel ile birlikte yorumlandı. Yüksel bu albümün tek sürprizi değil. Aynı şarkı Hüsnü Şenlendirici'nin klarneti ile enstrümantal olarak da yer alırken albümde sanatçıya ''Görmezsem Olmaz'' isimli şarkıda Fatih Erkoç, ''Seni Severdim''de ise Yaşar eşlik ediyor. Bir önceki albümüne göre daha nefis bir kapak çalışması ile sunulan albümün şarkılarını henüz dinlememiş olsam da adının tekrar ''Dünya'' olarak sunulmasını da eleştirmeden geçemeyeceğim. Elbette sanatçının en unutulmaz şarkılarından biri bu ama zaten bu şekilde daha önce sunulmuştu zira bunu da çok dert etmeyeceğim karşımdaki isim çünkü Yulduz Usmanova. Sayısız nice şarkısını, albümünü biriktirdim şimdi onlara bir yenisini daha ekleyeceğim, bu yüzden çok ama çok mutluyum. Albüm bugünden itibaren müzik marketlerde.

Yulduz Usmanova - Dünya / Şafak Karaman Production

15 Eylül 2009 Salı

Bir İlkay Söyledi İlk Akşamdan Geceden


Günler öncesinden haberim vardı ama gel gelelim unutmuştum. Akşamüstü bilgisayarımı açtığımda sevgili Gökçeçiçek’in Facebook sayfasında paylaştığı bir video ile bir anda irkildim. İrkilmemin sebebi uzun zamandır dinlemediğim bir şarkıydı tamam ama bu ses iki saat sonra az ötemde konser verecekti, birdenbire aklıma düşüvermişti işte, şahane. Şarkının adı ‘’Gitme’’ ve yorumcu İlkay Akkaya olunca elbette akan sular duracaktı önce. Oturup bir film akşamı yapacaktım kendime ki; dün tavsiye ettiği filmi izleyecektim yine Gökçe’nin gel gelelim şimdi paylaştığı sesi dinleyecektim, kaçırmış olsaydım çok üzülecektim sonra. Toplandım, attım kendimi dışarıya. Gidiş yolunda yanlarından geçtiğim gençler ‘’En güzel aşk, zor olandır’’ şarkısını söylüyorlardı oturdukları bankta. Şarkıyı anımsayınca döndüm yine anılara oradan üniversite yıllarına gittim. Soğuk bir şehrin ısınmaya çalışılan odalarında bir Fulya’nın bir benim sevdiğim kasetler çalardı, ders falan çalışmak neyimize. Ben Hümeyra dinlerdim o Kızılırmak, Yorum. O benim şarkılarımdan haz almazdı ben onun türkülerinden çok fazla. Derken zamanla o benim şarkılarımı sevmeye başladı ben onun türkülerini ama; o günler sanki başka türlü çekilmezdi. Özledim mi? Velhasıl benim biraz özgün yanım o yıllardan kalma. Evet, çok özledim. Özgür günlerim peki hangi yıllardan kalma?

Meydana geldiğimde sahnede yer alan bir grup ile gece ısınmaya başlamıştı bile, biraz stantları gezdim o şarkılar o türküler eşliğinde. Günlerdir yağmura dönük havalardan sıyrılmıştık nihayetinde ve çoluk çocuk biraz da bunun kalabalığı olmuştu, savrulmanın dışarıya. Yavaş yavaş sahne sırası İlkay Akkaya’yı işaret ederken yerimi aldım sahnenin bir ucunda. Derken yerini aldı orkestra ve sunucu daha adını anons etmesini beklemeden attı adeta kendini ön taraflara, hoş bir merhaba oldu bu. Açılışı sevdiğim çalışmalarından biri olan ‘’Yara Bende’’ ile yaptı Akkaya. Bir iki türkü çalışmasını en çok dinlemek istediğim ‘’Adıyaman’’ izledi ki; ‘’Gitme’’yi bekleyecektim ama söylememesi ihtimaline karşın (ki söylemedi) telefon ile Gökçe’ye bu şarkıyı dinletmek istedim. Bu arada ‘’Gidemem’’ isimli şarkısını oraya gelenler ile birlikte söylemek istedi ve bizler de seve seve eşlik ettik. Bu çalışmalarını ayrı bir severim.


Seyircilerin özellikle dinlemeyi istediği çalışmaları arasında ‘’Kızıldere’’ vardı ki; bu esnada açılan bir pankartla Deniz, Mahir, Ulaş ve yol arkadaşları da unutulmamıştı orada. Ara ara konuşmalarında da her zamanki gibi bir İlkay Akkaya vardı. Gayet az, öz, naif, yağmurlu. Dinleyici ile kurulan iletişim öyle bir noktaya gelmişti ki; adeta istenilen her türkü, şarkı geri çevrilmemişti tarafından. ‘’Aze’’de ''Dem Dem''de, ''Le Le''de ve ‘’Amed’’de coşku bir adım öne çıkarken ben ‘’Bir Gün’’ ile bir kere daha o günlere gitmiştim. Gecede eski dostlarını da unutmamıştı Akkaya; Ahmet Kaya’ya ve Hasan Hüseyin Korkmazgil’e bir selam gönderdi ve benim için gecenin en sürpriz çalışmasını seslendirdi: ‘’Acılara Tutunmak’’. Ve finalde bizi bekleyen şarkıyı da tahmin etmek hiç de zor değildi. ‘’Çav Bella’’ elbette tüm herkes tarafından alkışlar içinde söylendi. Daha sonra izleyenleri kırmadı ve ‘’Taze Karlar Yağmış Karın Üstüne’’ isimli türküsü ile son kez sesini buluşturdu bizlerle. Geceden sazın, sözün güzelliği ile ayrıldık sonra ve tüm gece coşkusu ile hüzünü ile ne kadar da zarifti.

Arşivimde tüm albümleri mevcut olan İlkay Akkaya’yı evet, bugün daha bir aşkla dinlemek istiyorum. Hadi başlayalım kalbim.

İlkay Akkaya - Bir Gün

14 Eylül 2009 Pazartesi

PS (Pazartesi Sendromu)



Reyhan Karaca ile kalınan yerden devam. En son iki sene önce ‘’İmza’’ isimli albümü ile çok ses getirmese de çizgisini korumaya devam eden Karaca, Seyhan Müzik etiketi ile bir single yayınlıyor bu hafta adı ‘’Sevmeyi Bilmeyen Adam’’ bir de ne esprisi var anlamadım ama S.B.A. olarak da durum özetlenmiş. Şarkı Burak Aziz, Murat Eryalçın, Ali Çehreli birlikteliği ve üç versiyonu ile karşımızda ayrıca bir de ‘’Bile Bile’’ isimli bir Sude Bilge Demir çalışması var, etti dört. Albüme adını veren çalışma için klip de çekilmiş ve Serdar Seki yönetmiş.

Karaca’nın single çalışması ile aynı gün yani ayın 16’sında raflarda yerini alacak bir diğer çalışma Çağrı’dan geliyor. Emel Müftüoğlu’nun kızı olan Çağrı’nın sesine nereden mi aşinayız, birlikte yıllar sonra ‘’Kal Benimle’’ isimli şarkıyı yorumlamıştı annesi ile birlikte ‘’Mucize’’ albümünde. Prodüktörlüğünü İzel’in aranjelerini Sinan Akçıl’ın yaptığı ve adını verdiği bu ilk albümünde Çağrı sekiz şarkı yorumlamış. DMC imzalı albümün açılış şarkısı olan ‘’Kapat Kapıyı’’ için klip çekildi ve ekranlarda dönmeye başladı bile. Bu arada Emel’den de yeni bir albümün zamanıdır diyerek müzik yolunda başarılar dileriz Çağrı’ya.

Türkiye’nin resmi dijital platformlarından 2009 yılının ilk altı ayında en çok hangi şarkılar indirildi, geçtiğimiz günlerde açıklanmış. Bu duruma göre en çok şarkısı indirilen isim Yusuf Güney olmuş. ‘’Heder Oldum Aşkına Ben’’ isimli şarkısını Hadise ‘’Düm Tek Tek’’ ile izlerken ‘’Son Öpücük’’ ile Aslı Güngör üçüncü, ‘’Giden Günlerim Oldu’’ ile Gülben Ergen dördüncü olmuş. Güney, Hadise, Güngör ayrıca ilk on şarkı içinde başka bir şarkıları ile de yer almış. Bir de keşke resmi olmayan platformlardan indirilenler açıklanabilse :)

- Müziğin sustuğu yerden alternatifler

Bu hafta kendimi filmlere adadım. Havaların yağışlı olmasından dolayı kendimi kapadığım dört duvar içerisinde daha öncesinde izlemek adına hep bir tarafa notlarını aldığım ama bir türlü dokunamadığım filmlerin haftasıydı adıma. ‘’Angels And Demons - Melekler ve Şeytanlar’’ ile başladım haftaya ve uzun sürmesine rağmen filmin sıkılmadan soluksuz izledim. Henüz DVD’si yayınlanmadı ama izlemek için daha fazla bekleyemezdim. Bir arkadaşımın arşivinde rastlayınca hemen PC’me ekledim ve Mahsun Kırmızıgül’ün yönetmenliğini yaptığı ‘’Güneşi Gördüm’’ü - baktım ki gayet de net bir kayıttı - izledim sonra bu hafta. Kim ne derse desin etkileyici bir filmdi gerek oyunculuk gerekse vermek istediği mesajlar adına. Derken bir başka gece, geçen senenin oskar kazanan filmine gelmişti sıra ‘’Slumdog Millionaire - Çaylak Milyoner’’. Baştan sona sıkılmadan izledim ki film ile ilgili yazılan çizilen her şeyi bir kere daha okudum o andan sonra, aldığı ödülleri hak etmişti adete.

Keanu Reeves ve Sandra Bullock imzalı ‘’Lake House - Göl Evi’’ ise bir başka şahanelikti. Ama bu hafta izlediğim filmler içerisinde hepsi ayrı tat katmış olsa da en çok etkilendiğim içlerinde kesinlikle ‘’Les Choristes - Koro’’ oldu. 2004 Fransa yapımı filmde kötü yönetilen bir yatılı okula yeni atanan müzik öğretmeninin, buradaki sorunlu öğrencilerin yaşamlarını müziği kullanarak etkilemesi anlatılıyor. Ama öylesi böylesi anlatılmıyor gayet başarılı bir performansla, şiir gibi bir akıcılıkla. Yeri geldiğinde gülümseten yeri geldiğinde içimizi burkan bu film bugüne kadar 21 ödüle layık gösterilmiş ve 11 tanesini kazanabilmiş. Hani hepsini kucaklamış deseler de inanırdım, o denli büyülendim.


TV’de de yeni yayın dönemi başladı bildiğiniz gibi ve ardı ardına birçok dizi ile yeniden buluşmaya devam etti seyirci yine bir çoğu ile de ilk tanışıklığını yaşadı. Son bölümlerini izlememiş olsam da öncesini hiç kaçırmamıştım ‘’Parmaklıklar Ardında’’nın ilk bölümünü izlemek istedim. Dizi nerede ise boyut değiştirmiş ve pek sevemedim bu halini. O eski heyecanı gitmiş hani bir sürükleyicilik göstermiyor ve göstermeyecek gibi, sanırım diğer bölümlerine de dokunmayacağım. Aslında bana çekici gelen bir dizi yok gibi de Türk televizyonlarında. Bakıyorum da oyuncular muhteşem olabilirler ama sanki konular hep aşina, yaratıcılık yok. Bir ‘’Çemberimde Gül Oya’’ ile karşılaşamayacağım sanırım bir daha ama yalan değil ‘’Canım Ailem’’i en başından yakalayamadığım için çok üzgünüm zira kime sorsam en çok onu heyecanla bekliyor.

Takip ettiğim dizilere gelince onlarda da yeni sezonlar başlıyor. ‘’Heroes’’ ben de henüz üçüncü sezonu ile bitmedi ama az kaldı zira dördüncü sezonu 21 Eylül’de başlıyor. Yine izlediklerim arasında olan ‘’Castle’’ da aynı gün start verirken asıl çok özlediğim ‘’Dexter’’ için bir hafta daha beklemem gerekiyor, yayını: 27 Eylül. Aynı gün ben daha ilk sezonunu bitiremedim ama onlar yanlış değilsem beşinci sezona merhaba diyor ve ‘’Brothers & Sister’’ da kapımızı çalmaya hazırlanıyor. Diğerlerini de beklemedeyiz ama bu süre içerisinde elimizdekileri de bitirmeliyiz.

Pazartesi Sendromu’na haftaya bugün bir de Bayram Sendromu eklenecek, bakalım bizi orada neler bekleyecek, hoş bize her gün bayram ama :) ...

12 Eylül 2009 Cumartesi

Global Beats Party: Gülbahar Kültür


Dünya Müziği’nin tüm Avrupa’yı sallayan DJ’i Gülbahar Kültür yeniden İstanbul'da. Dünya Müziği derlemeleriyle Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu’da tüm dans mekânlarının arşivlerinde bir numarada yer edinmiş DJ Gülbahar Kültür, daha önce de Londra ve Viyana gibi Avrupa dans metropollerinde gerçekleştirdiği “Global Beats” partisiyle İstanbullu dans ve müzikseverlere unutulmaz bir set sunacak.

Sağlam müzisyenlerin canlı performanslarının sergilendiği mekân olarak ünlenmiş Jolly Joker Balans’ta 30 Eylül gecesi gerçekleşecek olan partide, Gülbahar Kültür bir retrospektif sunarak bugüne kadar derlediği 40’ın üzerindeki Dünya Müziği albümünden müthiş bir seçkiyle, setinde harikalar yaratacak. Yaşamını yıllardır Almanya’da (Bremen) sürdüren, Avrupa ve Orta Doğu’da ünlü bir “world-music bilirkişisi” olan Gülbahar Kültür, dünyanın dört bir yanında dile gelmiş şarkıların peşinde gezip dinleyerek ve eleyerek yayınlayan bir DJ. Lola’s World Records etiketiyle çıkan derlemelerine girebilmek için müzisyenlerin yarış halinde olduğu biri. Partileri ise nefes kesici; müziğe doyuran, büyülü maharetiyle yormadan hep canlı tutan, canlılık katan partiler... DJ’lerin Divası olarak adlandırılan Gülbahar Kültür’ün konuk olacağı “Global Beats” gecesi, şehirde iyi müzik arayan, dansın hakkını vermek isteyenlere bir müjde niteliğinde! Almanya’nın önde gelen radyolarından WDR-Funkhaus Europa’da 1999’dan bu yana uzun yıllar hem sunucu hem program yapımcısı olarak çalışan Gülbahar Kültür son dört senedir “Café Mondial” adlı world wide music konseptli programın müzik editörlüğünü yapmakta. Türkiye’de de 2002–2005 yılları arasında Açık Radyo’da “Global Beats” adlı programının yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlenmiş. Artan bir ivmeyle seyreden başarı grafiğinin ilk albümü olan Oriental Garden, başta Almanya olmak üzere bütün Avrupa’da büyük ses getirdi; ardından da, dünyanın geri kalan kısımlarında. Oriental Garden serisini Asian Garden, Gypsy Garden, Latin Garden, Harem’s Secret, Babylon Bar, Sufi’s Secret gibi muhteşem seçki albümlerle genişlettikten sonra Made in Turkey, Made in Greece, Made in Persia, Made in Germany, Made in India, Made in Russia gibi tek tek ülkeleri mercek altına alan farklı serilerle müzikseverlerin karşısına çıktı Gülbahar Kültür bugüne kadar. Müzik çalışmalarını söz yazarlığı ile de sürdüren bu süper DJ’in canlı set performansına tanık olmak gerçekten heyecan verici olacak! Oriental Dancefloor, Gypsy & Balkan Grooves, Latin, Asian-Sounds, Ethno Pop, Swing gibi stiller Kültür”ün 30 Eylül gecesi sizi nerelere götüreceğine dair sadece bir ipucu… Kısacası bi dünya müzik sizi bekliyor!

Biletix'in sayfasına yansıyanlar böyle ama yakın bir süre önce kendisi ile tanışma ve arada sohbet edebilme şansını yakaladım. Zira yukarıda da bahsedilen albümlerden ''Made in Germany'', ''Children's Garden'', ''The French Club Night'' arşivimin en özel çalışmalarındandı. Ama bu vesile ile sevgili Gülbahar'ın şiirlerinden ve hatta bunları bir araya getirdiği kitaplarından da haberim oldu, yüreği sımsıcak bir insana yakışır güzellikte. Şimdi bu performansı elbette iple çekiyorum. Bu arada ben öğreniyorum ama sizlere söylemeyeceğim, bir de sürprizi var o gece kendisinin :) O güne hiç plan yapmayın hani, koşa koşa gidiyoruz.

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Melissa Boyner

Melissa Boyner - Sana Vermezsem

Bak ömür geçiyor aşkım
Sana vermezsem kime vereceğim kalbimi
Seni sevmezsem kimi seveceğim gel hadi

Var mı benim gibisi
İnan ki çok darsın deme alabiliyorum
Geniş bir yer var kalbimde
Ama seni çözemiyorum

Bak ömür bitiyor aşkım
Sen girmezsen kim girecek ki devreye
Çok naz yaptım hâl mi bıraktım sevmeye

Sabrım yok beklemeye
İnan ki çok darsın deme alabiliyorum
Geniş bir yer var kalbimde
Ama seni çözemiyorum

MP3

(Blog sayfamızın 100'ncü kayıtına özel)

7 Eylül 2009 Pazartesi

PS (Pazartesi Sendromu)

Sanat güneşi Zeki Müren’in aramızdan ayrılışının 13’ncü yılına yaklaşırken Odeon Müzik’ten bir sürpriz albüm haberi geldi. Sanatçının yayınlanan bu albümünün ismi ‘’Lunapark Konseri’’ ki; bu bir ilk. ‘'Derdimi Ummana Döktüm'’’ ile açılışı yapılan albümde; ‘’Kader Kime Şikayet Edeyim Seni'’, '’Baharı Bekleyen Kumrular Gibi'’, ‘'Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine’' gibi muhteşem eserleri canlı canlı dinleyeceğiz yıllar sonra. Şarkı aralarında sanatçının her biri efsaneleşmiş anonslarına da tanıklık edeceğiz ayrıca. Zeki Müren adına daha öncesinde birçok albüm yayınlanmıştı belki ama bu albüm ile yıllar sonra yeniden o gazino sahnelerine gidecek dinleyici ve bir devin onu seven dinleyicileri ile buluşmasına tanıklık edecek yeniden, ne güzel değil mi; bin kere yaşanılası.

Bir dönem evimize her albümü alınırdı, o sebepten kulaklarım aşinadır da müziğine. Ara ara çalışmalarında yer verse de bütününde hiç olmadı. Metin Şentürk geçtiğimiz günlerde ‘’Metin Şentürk ile Türk Sanat Müziği’’ isimli bir albüm yayınladı, TSM olunca durum albüme hemen bir göz atıldı. Repertuar seçkin şarkılarla dolu, fena da yorumlanmamış hani. ‘’Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine’’, ‘’Her Mevsim İçimden Gelip Geçersin’’, ‘’Pişman Olur da Bir Gün’’, ‘’Çile Bülbülüm Çile’’ Şentürk’ün sesine yakışan çalışmalar olurken Sezen Aksu’nun yorumu ile sevdiğimiz ‘’Yine mi Çiçek’’ bu albümde neden ‘’Madam Despina’’ olarak yer aldı, enteresan.

Gümbür Gümbür (Tarık), Annem Kızıyor (Berdan Mardini), Mantık Evliliği (Demet Akalın), Uçurum, Her Şeyi Yak (Murat Boz), Kasaba (Murat Dalkılıç) ve en son Bu Böyle (Sertab Erener) sözü müziği kendisine ait olan çalışmalardı ve hepsi yayınlandığı dönemlerde ilgileri üzerine çekti. Uzun zamandır bir albümde Soner Sarıkabadayı ismi olursa o şarkıya mutlaka dikkat ediyordum. Ve geçtiğimiz günlerde bir single yayınladı kendisi ki (powerclub.com.tr adresinden satın alınabiliyor) keşke bir albüm olsaydı. ‘’Buz’’ başlı başına bir başka. Şu sözlere bakar mısınız, nasıl muhteşem bir beste ve yorum taşımasın ki üstüne. ‘’Kim bakar ardına sen mi ben mi, adın ne senin gül mü diken mi, yana yana ben yandım, benim adım korken senin adın buz mu, söyle erimez mi’’. Bu arada kendisinin 2001 yılında ‘’Kara’’ isimli bir albümünün daha olduğunu ayrıca hatırlatalım.




10 Eylül Perşembe günü enteresan bir konser var ki mekan Haydarpaşa Garı. Gelen istek üzerine Tuluyhan Uğurlu yeni albümü ‘’Akdeniz’’i bu mekanın büyülü atmosferi ile bir kere daha buluşturuyor. Piyanonun büyüsü, kavalın hüzünlü melodileri, bağlamanın Anadolu tınıları, viyolanın kararlı ve mağrur duygusallığı ve Akdeniz’in mavilik içinden sonsuzluğa ulaşan muhteşem ritmi olarak tanımlanıyor gece. Ve konserde Tuluyhan Uğurlu’ya kendi müzik topluluğu eşlik ediyor. Konserin sürprizi ise Akdeniz coğrafyasındaki Müslüman ülkelerin anlatıldığı bölümde sema gösterisinin yer alması.

Radyo - TV Üst Kurulu ya da kısaca ki rütük hayatımızı korumaya devam ediyor. Onlar olmasa zaten nasıl bir bataklık içinde olacağımızı bilemiyorum, iyi ki varlar. Justin Timberlake ile Ciara’nın birlikte yorumladıkları ‘’Love Sex Magic’’ adlı şarkıyı ne iyi yaptılar da yayınlayan Number One TV’deki yayınını yasaklattılar, çok minnettarız kendilerine. O nasıl rezil sözler şarkıda, o nasıl cinsellik içeren kıyafetler ve danslar, büyük bir ahlaksızlığı önlediler şahsen zira gelişimim için büyük bir engel teşkil ediyordu bu klip!!! Şaka bir yana acaba daha nelerle karşılaşacağız bilmiyorum, bence birileri bizlerle ciddi şekilde kafa buluyor arkadaşlar, bir an önce böyle saçmalıkların bitmesini her beraber en içten şekilde dilemeli. Klipten bugüne kadar haberi olmayan ben şimdi bu klibi izlemek için paylaşım sitelerine ışınlıyorum kendimi; sizinle de orada karşılaşacağıma inanıyorum.

Bu yılın en büyük sürprizi kuşkusuz ki Birsen Tezer’in ‘’Cihan’’ isimli albümü oldu. Tezer’in yıllardır sahnelerde ekibi ile göstermiş olduğu performansı nihayet bir albüm olarak bizlere ulaşmıştı ve çok daha fazlasını elbette hak edecekti. Albüm son iki haftadır müzik marketlerin en çok satanlar listesinde. Üstelik Sezen Aksu, Nilüfer, Göksel, Kenan Doğulu, Sibel Can, Göksel gibi isimlerle. Bugüne kadar hakkında yazılan yazılar da elbette cabası. Onu tanıyan bizler biliriz ayrı bir yerdedir duruşu ve kişiliği ile de, albüme de kattığı bu samimiyet yansıdı elbette müzik severlere de. Bütün bir yaz canlı performanslarını da çok özledik, benim gibi düşünenlere güzel bir haber. Sanatçı bayramdan sonra İstanbul sahnelerinde yeniden dinleyicisi ile buluşuyor. Üstelik biri yepyeni diğeri ise çok bildiğiniz ve sevdiğiniz özel bir mekanda. Yakında tarihleri ve isimleri elbette sizlerle paylaşacağız.


- Müziğin sustuğu yerden alternatifler

Birkaç günlüğüne İstanbul’dan aldım başımı ve gittim, size de oradan sesleniyorum. Bu süre içerisinde yanıma aldığım kitaplar, dergiler, filmler belli; kısmen de olsa önceki Pazartesi’lerden kalma, yani yola devam ayrı ama eklemek istediklerim var yanında. Örneğin Milliyet Sanat’ın Eylül sayısı. Bu sayının en büyük saklanmaya değer yanı kuşkusuz ki Yılmaz Güney özel dosyası. Sanatçının ölüm yıldönümü 09 Eylül 1985 ve üzerinden 25 yıl geçiyor ve dergi sanatçıyı unutmuyor. En büyük sürpriz kuşkusuz ki Yılmaz Güney'in Muş'ta askerdeyken Fatoş Güney'e yazdığı mektup ve Fatoş Güney'in 25 yıl sonraki kendisine cevabı, bir hayli etkileyici. Yeni kuşak yönetmenlerden Güney’e dair yorumlardan tutun da sinema yazarlarından özel yazılara dolu dolu bir kucaklaşma bu.

Bu arada dergi sizlere her ay olduğu gibi bir de DVD hediye ediyor. Bu ayın filmi Spike Lee imzalı ‘’Benden Nefret Ediyor - She Hates Me’’. 2004 yapımı filmde başlıca rolleri Monica Belluci ve Kerry Washington paylaşıyor ki; izlemedim henüz. Gelmeden hemen önce bir arkadaşımın arşivinden birçok film aldım yanıma ama birçoğunu henüz izleme şansım olmadı. Bu hafta nicedir izlemek istediğin ‘’Açık Deniz - Open Water’’ filmine dokunabildim ve de ertesi günü hiçbir şey olmamış gibi yüzmeye devam ettim (Bu arada ‘’Açık Deniz II’’ bu akşam SHOW TV ekranlarında olacakmış, onu da izlemeli :)) Dizilerim dizi dizi yine ama çok enteresandır içlerinden bir tanesi sadece komedi dizisi; nedense bu tarz daha az tercihim olmuştur hep. Altı bölümlük ilk sezonu sonrasında ‘’Coupling’’i yüzde yüz tamamlamaya niyetliyim. Dizide yer yer öyle kahkaha krizlerine girdim ki; defalarca başa alıp alıp izlediğim bile oldu aynı sahneleri. Oynayan tüm karakterleri ayrı ayrı seviyorum ve geç de olsa benim gibi izlemeyenler için bir an önce buluşmalarını diliyorum.

Bu arada bir de şiir yazdım. Fakat bu şiirimi sizlerle bu kez bambaşka bir ortamda paylaşacağım. Yakın zamanda yayın hayatına başlayacak olan bir sitede - şu an için süre aralığını bilemiyorum ama - şiirlerim ile yer alacağım. Açılışı için yepyeni bir şiirimi ilettim kendilerine ve yayına girdiği an itibari ile sizlerle de elbette paylaşacağım.

Evet önce uzun bir kış ardından sıcak bir yaz geçti. Göz aç kapa neler geçmiyor ki; en son evet kendimi attım az da olsa şehirden uzağa ve bir kısa süre daha burada olacağım. Görüldüğü üzere PC burada da en yakın arkadaşım ve paylaşımlardan da uzak değilim, lütfen git kardeşim dinlen, işin gücün mü yok demeyin, yok çünkü :) Yolu düşen olursa beklerim ellerimden kendisine mis gibi köpüklü bir kahve pişiririm. Olmasa da kalbimiz bir değil mi zaten, nicesini yudumlarız. Herkese güzel bir Pazartesi dilerim. Mis gibi maviliklere hep.


5 Eylül 2009 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Ümit Besen

Ümit Besen – I Love You

I love you, ı love you
Do you love me? Yes ı do
If you want me tell me tell me
If you love me kiss me kiss me

O güzel gözlerini gördükten sonra
Aşık oldum birden tutundum sana
Seviyorum sanki seni deli gibi
Öldürecek beni bu kara sevda

Senden başkasını düşünmez oldum
Eridim mum gibi sararıp soldum
Ümitsiz aşkının esiri oldum
Öldürecek beni bu kara sevda

Günlerce bir ümit bekledim senden
Kararsızım dedin hep kaçtın benden
Gülmedin yüzüme bir kere olsun
Öldürecek beni bu kara sevda

MP3

3 Eylül 2009 Perşembe

Londra Dolaylarından Babutsa


Londra'da yaşayan 3 Türk genci olan Peri Aziz, Soner Türsoy ve Ali Sönmez tarafından kurulan bir grup Babutsa. Tüm müzik bilgilerini deneyimlerini ortaya koyarak, özgün bestelerini ve Kıbrıs’a ait bazı parçaları alıp, kendi yorumlarını katarak, günümüz sound anlayışı ile yeniden düzenlediler. Burada biraz takılıyorum zira albümdeki çalışmalarda günümüz soundu pek hakim değil. Daha çok 80'ler, 90'lar çizgisinde bir hakim bu zaten ben de bu sebep yakalıyorum albümü.

Tüm stüdyo kayıtları Londra Sons stüdyolarında yapılan albümde 12 şarkı yer almış. Grubun kendi bestelerinin dışında Raif Denktaş, Ayhan Başkal, Vangelis Perpiniathis, Türkan Altay, Ersay Hasan, Erdinç Gündüz, Buray Hoşsöz gibi söz yazarı ve besteciler ile Londra’lı ve Yunanlı birçok müzisyende katkıda bulunmuş. Albümde pop, fantezi, rock, blues, regy, rum ezgiler üzerine çeşitlemeler var. Tanıdık melodilerle karşılaşmanız ise bizzat mümkün. Örneğin; ''Bir Bir Birilerine'', ''Zeytinden Aşım mısın'', ''Köprüden Geçemedim'' gibi.

Albümün ilk klibi Ali tarafından seslendirilen “Yanayım Yanayım” adlı parçaya Yavuz Özkan tarafından 16 mm formatında Ortaköy’de tarihi bir binada çekildi. Albümde zaten yakalanan ilk şarkı bu olsa gerek, doğru bir adımdı. Ali Sönmez'in vokali özellikle bu şarkıda dikkat çekici. İkinci klip ise Peri Aziz tarafından yorumlanan ''Köprüden Geçemedim'' için yine aynı yönetmen tarafından çekildi ki; önümüzdeki günlerde yayında olacaktır.

Bu arada ben de merak ettim ve öğrendim. Babutsa; kaktüste yetişen dikenli bir meyve adıymış. Yavru vatanın etnik kökeninde var olan, sıcak bir ülke olması sebebiyle her yerde de yetişen babutsa, dışı soyulduktan sonra soğuk soğuk servis edilirmiş. Peki :) ama ben bu şarkıları size sıcağı sıcağına öneriyorum.

Babutsa - London Calling / ALK Production

1 Eylül 2009 Salı

EYLÜL 2009


EYLÜL 2009
yayındayız