29 Kasım 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

‘’Güldünya Şarkıları’’ isimli albümü anımsarsınız. Sezen Aksu’dan Ajda Pekkan’a, Nazan Öncel’den Rojin’e ve daha nicesine. Bir töre cinayetine kurban giden Güldünya ve niceleri için hazırlanan bu özel albüm geçen senenin en önemli projelerindendi. Konserleri de oldu ki ikincisinde de erkek vokaller bir araya geldi ve ‘’Güldünya - Erkekler Kadınlar İçin Söylüyor’’ ismi ile yola devam edildi. Tüm gelirinin Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’na aktarılacağı albümde ilkinde gösterilen hassasiyetten çok kolay bir yola kaçış olsa da amacı uğrunda elbette alkışlanılası. Ama enteresan düetler ya da yorumlar olmamış değil. Örneğin Kenan Doğulu ile Yalın ‘’Ünzile’’yi, Cihan Okan ile Mustafa Ceceli ‘’Huysuz ve Tatlı Kadın’’ı yorumlamış. Ferhat Göçer her albümde olma istikrarını bu kez ‘’Kadınım’’ ile süslemiş. Ötesinde Mirkelam, Yüksek Sadakat, Enbe Orkestrası seçkileri mevcut. DMC imzalı DVD - CD müzik marketlerde.
Haftanın en çok ses getiren albümü son yılların en çok ses getiren isimlerinden biri olsa gerek ki üçüncü albümü Sıla’nın geçtiğimiz günlerde yayınlandı ve hemen bizi kendisine bağladı. Sıla evet; çıkışını ikinci albümde korumuştu ki bunu üçüncü albümü ‘’Konuşmadığımız Şeyler Var’’ ile de devam ettirecek hatta çıtasını belki bir adım öteye çıkartacak gibi görünüyor. Fatih Akıskalı’nın ud taksimi ile açılan albümü peşinden 11 şarkı izliyor. Sözlerin bir ortak çalışma dışında tamamı Sıla’ya ait. Bir şarkı Efe Bahadır’ın diğer şarkılar yine Bahadır ile Sıla’nın ortak çalışması ki bir tanesine Kerem Türkaydın da dahil olmuş. Albümün çıkış şarkısı ‘’Acısa da Öldürmez’’ olarak seçilmiş ki son yıllarda kadınların şarkılarında çok ciddi benzer temalar hakim, kadınlar atağa geçiyor beyler ve öyle eskisi gibi pes eden taraf olmuyor bilesiniz :) Velhasıl ilk dinlediğinizde sizi içine çeken şarkılar var ki; ‘’Kafa’’, ‘’Oluruna Bırak’’, ‘’Boş Yere’’ gibi şarkılar kesinlikle öne çıkacakmış gibi ard arda sıralanmış mesela albümde. Albümün sürprizi daha önce Ferhat Göçer’in yorumladığı ‘’Vur Kadehi Ustam’’ ki nasıl derler sahibinin sesinden versiyon yer almış. İddialı olmasına rağmen albümün kapak fotoğrafını beğenmedim demezsem kendimi kötü hissedeceğim, dedim rahat hissettim mi bir şey değişmedi aslında :)

Haftanın Sürprizi: Nükhet Ruacan - TRT Arşiv Serisi 108

Caz müziğinin ülkemizdeki önemli temsilcilerinden Nükhet Ruacan aramızdan 2007 yılında ayrılmıştı. Sesi ile en son Bülent Ortaçgil için hazırlanan tribute albümde karşılaşmıştık ki ne güzel bir yorumdu ‘’Her Şey Sevgiyle Başlar’’. TRT Müzik arşivinden sanatçının yorumu ile dinleyebileceğimiz çok özel bir seçki ile bizleri buluşturdu ki biri Türkçe olmak üzere on şarkı dinliyoruz bu albümde ve sanatçıyı bir kere daha anıyoruz.


Yetmedi ‘’Daha Az Renk’’ diyorsanız Melis Danişmend şarkıları ile soluk aldıracağa benziyor. Bir süre muhabirlik, editörlük vs. yaptıktan sonra müzikle yoluna devam etmeye karar veren ve üçnoktabir isimli grupla çalışan Danişmend uzun zamandır solo bir albüm hazırlığı içindeydi, bekliyordu, bekleniyordu. Tüm sözler ve müzikler kendisine ait albümde, düzenlemeleri Deniz Ilgar, Tansu Kaner, Barış Ertunç (Malt, üçnoktabir), Sertaç Özgümüş (Multitap), Harun İyicil ve Erman Seven yapmış. Klip olarak ‘’Bin Doz Öfke’’ seçilmiş ve ortaya başarılı da bir çalışma çıkmış. We Play etiketi ile yayınlanan albüm dinledikçe içine çekecek sizi.

‘’Sana Tebrikler’’ isimli ilk albümü ile dikkatleri üzerine çekecek bir isim Serdar Şenel. Tüm şarkıların sözleri ve müzikleri kendisine ait, düzenlemeler ise Erhan Bayrak, Erdem Yörük, Levent Demirbaş, Ödül Erdoğan imzalı. Radyoların ve TV kanallarının son gözdesi ‘’Dünya’’ isimli şarkı ki sağlıklı bir seçim. Müzik koordinatörlüğünü Cihan Okan’ın yaptığı albümde bir de feat. durum var ki Sibel Gürsoy. Hani nerelerde diyenler için ama keşke bir yeni albümde dinlesek onu da orada burada sesini duymak, ismini görmek için heyecanlanmaktan vazgeçsek hani. Velhasıl Şenel’in albümü sevilebilir.

Tüm bu hareketliliğin ve renkliliğin içinde bir de usta bir isimle karşılaşıyoruz ki Erol Evgin altı yıl aradan sonra iki yeni şarkı ve iki versiyon ile karşımıza çıkıyor. ‘’Yeni Yıla Sensiz Giriyorum’’ sözleri Selma Çuhacı ile Murat Evgin’e diğer şarkı ‘’Sensiz Olmuyor’’ sözleri ile Erol Evgin’e ait, müzikler ise Murat Evgin imzalı. Sensizliğin ve maalesef sessizliğin hakim olduğu iki çalışma ile yeniden karşılaşmanın sevincine maalesef biraz hüzün eşlik ediyor ki içine çekmiyor bu şarkılar beni, belki biraz daha farklı bir şeyler denemek lazım. Kaldı ki Erol Evgin birçoğumuz için gerçekten ayrı bir değer, ayrı bir sevgi.

Haftanın notları:

Serap Yenici ilk albümü ile sitemizde konuğumuz olmuştu. Kendisi Cine5 ekranlarında bir programa başlamış ki haberim yoktu. Pazartesi günü 14:30’da konuğu bir diğer konuğumuz ve site dostumuz Akın Vardar olacak ki bu vesile ile haberimiz oldu. İzleyelim, dinleyelim.

Bir diğer sevgili dostumuz Birsen Tezer’in Bursa sürprizi. 01 Aralık günü Bursa Hayal Kahvesi’nde şarkılarını sevenleri ile buluşturacak sanatçı ki İstanbul ayağındaki durağı bu hafta MASK, tarihi de 02 Aralık. Aralık ayında kendisi ile ilgili çok büyük sürprizlerimiz olacak.

01 Aralık günü Haymatlos’ta Efkan Şeşen konseri gerçekleşecek. Şeşen’i uzun zamandır sahne almadı diye biliyorum, güzel bir alternatif olabilir. Aynı mekanda 03 Aralık günü ise Bajar grubu bir konser verecek. Haymatlos’u seviyorum ve oradaki her konserde olmak istiyorum.

Bir sonraki gün yani Perşembe günü Nar-ı Mekan’da olacağız. Yelda Karataş’ın sunumu ile her hafta bir şairin konukluğu ile devam edecek gecenin ismini şu an için bilmiyorum ama şunu diyebilirim ki çok güzel geçiyor geceler, sımsıcak bir mekan, sımsıcak yüzler, sımsıcak şiirler; yolunuz düşebilir.

Cumartesi günü de bir aksilik olmazsa Taxim Live’a uğruyorum. Çünkü nicedir Olcay Tanberken ve Deniz Değerli’nin DJ’liğinde gerçekleşen şu partilere katılmak istiyordum ki bir türlü denk gelemiyordum. 90’lar Türkçe Pop partisi 21’den sabahın ilk ışıklarına kadar sürecek.

Ve bir de not. Sitemiz için bu ay maalesef çok fazla coşamadık. Araya giren bayram tatili ile birlikte biraz oraya buraya dağıldık sonra konuklarımız ile uygun zamanları yakalayamadık falan filan ama yine de boş geçmeyeceğiz, küçük bir renk düşeceğiz elbette ama asıl enerjimizi Ocak ayına, yeni bir yıla saklayalım istedik. Bu ara kafamda - kafamızda çok şey dönüyor bilesiniz.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Öncelikle bazı dizilerin bu hafta yayınına ara verdiğini gördüm. ‘’Desperate Housewives’’ ve ‘’Nikita’’ bir süre bekleyedursun ‘’Dexter’’da bu hafta heyecan yine doruktaydı. ‘’The Mentalist’’ ise bu sezon sürprizler ile devam ediyor ki izlediğim son birkaç bölümünde çok sürpriz oyuncular vardı ki ‘’Heroes’’un iki büyük oyuncusu ayrı ayrı iki bölüme konuk oldu, güzel bir renk oldu. ‘’Castle’’a biraz ara verirken ‘’Brother’s & Sister’s’’ın ara süreci bitti, kaldığım yerden yeniden dahil oldum. ‘’The Event’’ yine son favorilerimden olmaya devam ederken ‘’24’’ün de ilk sezonunun son bölümlerine yaklaşmaktayım.
Bu hafta izlediğim filmlere gelince. ‘’Die Fremde - Ayrılık’’ uzun bir süredir izlemek istediğim filmlerdendi. DVD’sine kavuşunca artık uygun zamandı ve bir güzel kuruldum ekranın karşısına. Feo Aladağ’ın yönettiği film bildiğiniz üzere Sibel Kekilli’ye ödül de getirmişti ki çok yerinde, ayrıca film dilerim aday adayı olmaktan kurtulur ve resmen adayı olur Oscar’ın. Derya Alabora’dan Settar Tanrıöğen’e, küçük oyuncusundan diğer oyunculara herkesin adeta harikalar yarattığı film ile ilgili yazılanları okuyunca bende mi bir tuhaflık var diye düşünmedim değil. Film öyle ya da böyle şahane arkadaşlar; hakkını veren bir dram. Kasıldım, gerildim, sinirlendim, vs. hallere girdim film boyunca ayrı konusuna gelince aynı mı aynı diğerleri gibi, ama aslında biraz da farklı. Evliliğinden kaçan bir kadın, Berlin’de sığındığı ailesi; yeniden hayata tutunma çabası karşısında ailesinin üzerinde baskısı. Hani düşününce bu devirde böyle bir şey gerçekten yaşanıyor mu diyoruz ya biliyoruz uzak olmadığını, biliyoruz elimizden bir şey gelmediğini. Özetinde Umay’ın yaşadığı ne ilk ne de son, bir ‘’Ayrılık’’, sımsıkı tutunmaya gerçekten ihtiyacımız var.

Bu film beni bu hafta yeterince sarstığı için hemen gittim ve meleklerden yardım istedim. Dedim biraz yakılsın, yıkılsın ortalık; kötülükler cezasız kalmasın :) Kadronun şahaneliği aşikar zira hepimizin hayatında önemli filmleri olan nice aktör burada bir araya gelmiş, kolay da bir şey değil hani. Sylvester Stallone filmin yönetmeni ve başrol oyuncusu. Jason Statham, Dolph Lundgren, Jet Li, Mickey Rourke, Bruce Willis, Arnold Schwarzenegger, Steve Austin, David Zayas yan yana gelmiş daha ne isteyelim değil mi :) Bu beyler bir tim efendim ve son görevleri bir adaya gitmek ve oranın acımasız diktatörünü devirmek. Ama bu pek de öyle kolay değil. Film konu olarak sıradan gibi dursa da izlerken sıkılmıyorsunuz eğer bu tarz filmleri seviyorsanız. Bir de düşünün eğer aynı kuşaktansak bu isimlerin hepimiz için çok özel bir yeri var. Böylesi bir bir arada bir adada durumuna kimin nasıl itirazı olabilir ki? ‘’The Expendables - Cehennem Melekleri’’ benden sınıfı geçti. Siz kesin şimdi bunu da beğenmezsiniz ya neyse bunlar benim tercihim :)

Yönetmen dostumuz ve sevdiğim bir ağabeyimiz olan Hasan Karcı’nın 2007 yapımı filmi ‘’İki Koca Adam’’ bu hafta DVD olarak piyasaya çıkıyor. Ali Başar ve Kadim Yaşar’ın başrollerini paylaştığı filmi arşivimize katalım.

Geçtiğimiz hafta genç ve başarılı bir tiyatro - TV oyuncusu olan Onur Bayraktar elim bir kaza sonucu hayata veda etti. Öncelikle sevenlerinin ve camianın başı sağolsun. Yine geçen hafta üç ayrı ölüm haberi aldım ki bir tanesi bir uzak akrabamızdı, diğerleri ise bulunduğum çevremin insanları. Sonra dün bir yangın haberi ki Haydarpaşa Gar’ının alev alev yanması, yarı yolda varamadan yön değiştirmem ki sonra dönüşünde sahil yolunda denk geldiğim kaza, of of kötü bir haftaydı ya. Velhasıl böyle bir şekilde son vermek istemesem de sendroma bunun da hayatın gerçeği olduğunu hepimiz biliyoruz ve eklemeden geçemiyorum işte. Hepimize güzel bir hafta olsun, acılar, sancılar vs. haller bir yana dursun diliyorum.

2 yorum:

Estar Abi dedi ki...

Sıla, imza albümünün üstüne ekleyememiş, o albümün biraz altında kalmış ama günümüz pop çizgisinde vasatın çok çok üstünde seyretmiş. Bir İnşallah, bir Yoruldum gibi ilk dinleyişte tekrara alacağım bir şarkı çıkmadı bu kez. Vur Kadehi Ustam da aslen iiy bir şarkı ama "Ferhat Göçer etkisi" yüzünden pek sevemedim:))

Bu arada Haluk Levent'in albümünü beğendim ben. Kaliteli ama başarısız olması muhtemel bir albüm. Zira artık özellikle üniversite gençliği bu tür bir rock anlayışı yerine Emre Aydın tarzı daha romantik (o da tartışılır aslında) rock çeşitlemelerini tercih eder durumda.

Kadri Karahan dedi ki...

Ah şu Ferhat Göçer :) ...

Diğer dediğin de güzel bir tespit zira müzikte bazı zamanlar hız kesmek yanlış, Haluk Levent bunu yaptı ve köprünün üzerinden çok sular aktı, ben de üniversitede okurken dinlemiştim kendisini ve deliler gibi eğlenmiştim, aklıma o gün geldi, doğumgünümdü hatta :) ...