8 Kasım 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu


Haftanın kim ne derse desin albümü Müslüm Gürses’ten geliyor. Sevelim ya da sevmeyelim bir ekol artık Müslüm Baba. Dünden bugüne kendini bu denli alıp da başka bir yerlere getiren, başkalaşan, başkalaştıkta coşan, dağılan, dağıtan başka bir isim var mı? ‘’Paramparça’’, ‘’Sensiz Olmaz’’, vb. gibi sürprizleri yeni albümünde yine devam ediyor ki seçilen şarkılar yine vay be dedirtiyor. Vay diyoruz çünkü ilk anda bu şarkıları söyleyebileceğine inanamıyoruz, vay diyoruz söylüyor ve farkını ortaya gösteriyor. Bunu arada sırada Kibariye’de yaptı, yapıyor mesela. Velhasıl ‘’Yalan Dünya’’ isimli albümünde ‘’Sessiz Gemi’’yi yorumlamış Gürses açılışında hemen. Hümeyra’nın unutulmayan şarkısını albümde Şebnem Ferah’ın ‘’Sigara’’sı, Ajda Pekkan’ın ‘’Flu Gibi’’si, ‘’Mucize’’si, Selda Bağcan’ın ‘’Yalan Dünya’’sı ki albümde bir ‘’Yalan Dünya’’ isimli şarkı daha var, dünya bu kadar yalan mı ya :), Sezen Aksu’nun ‘’Belalım’’ı izlemiş. Bayağı geniş katılımlı, zengin repertuarlı, kaliteli müzisyenli bir proje; sanırım çok konuşacağız üzerinde.


Türkiye’yi 1992 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’nda ‘’Yaz Bitti’’ bir duygusallıkla başarılı temsil etmesine rağmen o dönemlerin klasik sonuçlarından biri ile ayrılan Aylin Vatankoş bu sürecin hemen sonrasında bir de albüm yapmıştı. ‘’Çözemedim’’ isimli bu albümünde TSM şarkılar söylemişti Vatankoş. Bir süre kendisinden aslında haber alınamadı değil o müzik yolculuğuna hep devam etti. Vokaller yaptı, çeşitli albümlerde yorumcu olarak bulundu. Yıllar geçti ve aradan kaybolan ve sonra ortaya çıkan herkes gibi yaptı ve ‘’Yeniden’’ adını verdi çalışmasına. Yine TSM şarkıları söyledi ama bu kez biraz farklı, şarkılar altyapı olarak biraz daha batı. Yani yakalanan sentez aslında ne çok farklı ne çok sıradan. ‘’Seni Ben Ellerin Olsun Diye mi Sevdim’’, ‘’Söyleyemem Derdimi’’, ‘’Erkilet Güzeli’’, ‘’Rüya Gibi Uçan Yıllar’’ gibi klasikleri bininci defa dinlemenin yanında yeni şarkılar ile de buluşacağınız albüm Türküola Müzik etiketli.


Haftanın Arabeski: Kamuran Akkor

Arabesk karın doyurmaya devam ediyor ve bir bir eski defterler yeniden aralanıyor. Elenor Müzik Akkor’un bu albümü için şöyle bir tanıtım geçmiş: Arabesk Müzik tartışmasına da bizzat siz son vereceksiniz ve ‘’Arabesk’e Devam’’ diyeceksiniz :) Hadi ya diyelim ki demedik :) Bir de tanıtımlarını dinlerken ‘’Benim İçin Üzülme’’ şarkısında bir şey dikkatimi çekti. Şarkının sözlerindeki ‘’Bundan sonra adını kırk yılda bir anarım’’ kısmı ‘’On yılda bir anarım’’ şeklinde yorumlanmış. Kamuran Akkor’umuz diğer birçok arabeskçiden daha insaflıymış valla :)

Mircan’ın yıllardır yaptığı albümler belki bu kadar konuşulmadı ama en son Altın Portakal Film Festivali sonrası bazı tatsız durumlar yaşandı ki; ‘’Kar Beyaz’’ isimli film en iyi film müziği ödülü aldı ama daha sonra bir başka müzisyen olan Uğur Işık ortaya bazı iddialar attı. İlgilenenler araştırmasını yapabilir. Her iki müzisyenin de çok değerli isimler olduğunu biliyorum ve kim haklı kim değil gibi bir tartışmaya asla girmiyorum ama Mircan’ın son albümünü olan ‘’Elixir’’in yine çok ciddi yine çok özel albümlerden biri olduğuna inanıyorum ki albümün müzisyen kadrosunda çello’da yine Uğur Işık ismine rastlıyorum. Beraberinde Göksel Baktagir’den Cenk Erdoğan’a, Baki Kemancı’dan Roger Mills’e çok değerli enstrüman sanatçılarının katılımı ile alternatif müzik tutkunlarına çok iyi gelecek diye düşünüyorum. Türk müziğinden flamenkoya, halk müziğinden caza farklı soluklanmalar.

Dikkatimizi çekebileceğini düşündüğüm birkaç albüm daha görüyorum aslında. Henüz dinlememiş olsam da aklımızın bir köşesine yazalım diyorum. Mesela Aynur Haşhaş’ın son albümü ‘’Sevdakar - Elveda Meyhaneci’’. Çoğunluğu anonim ve sevilen türkülerden oluşan ve canlı kaydedilen bir albüm. Tamer Temel Quartet’in ‘’Barcelona’’ isimli çalışması ise caz sevenleri mutlu edecek gibi. Birçok hayranı olan ve yeni albümleri heyecanla beklenen Baba Zula’nın yeni albümleri ‘’Gecekondu’’da geçen hafta yayınlanan çalışmalar içerisinde. Serra Yılmaz’dan Cem Yıldız’a birbirinden sürpriz sanatçılar albümün konuğu olmuş ayrıca. Ada Müzik etiketi ile raflarda yerini alan bir diğer albüm de İmran Salkan’a ait. Arnavut asıllı sanatçı bugüne kadar (ben de izlemiştim sahnede kendisini, müthiş bir enerjisi var) birçok konser vermiş ve en sonunda Makedonyalı müzisyen arkadaşları ile ‘’Balkan Şarkıları’’ isimli bu çalışmasını hazırlamış. Benzeri çizgide birkaç albüm daha gözüme çarpıyor ki çok güzel hareketler bunlar, lütfen araya birileri girmesin, devam böyle :)

Haftanın Karahan’ı: Grup Karahan

Bir ara Karahan diye biri albüm yapmıştı acaba ona ne oldu :) Bir de gruba denk geldim sayfaları şöyle bir gezerken ki Grup Karahan’ın çizgisi fantezi müzik kategorisinde yer alıyor. Tanıtım şarkılarını dinlerken çizginin bana çok yakın durmadığını görsem de yolları açık olsun tabi.

Haftanın Kadri Karahan’ı: Ben :)

Sevgili şair ve yazar dostumuz Yelda Karataş her hafta Perşembe günleri şiir geceleri hazırlayıp sunuyor. Mekan Beyoğlu Nar-ı Mekan; gün 11 Kasım Perşembe ve saat 21:30. Gitarda Akın Vardar’ın bağlamada Ulaş Kurtuluş Ünlü’nün eşlik edeceği gecenin konuk şairi olarak sizlere en yeni şiirlerimi okuyacağım, sürpriz düetler olacak, şiirin ve müziğin renginde bir gece paylaşacağız birlikte. Bekliyorum :)


Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Geçen hafta sitemizi yayına açtığımız için sendrom olarak burada bulunamadık. Bu esnada hayatıma ‘’24’’ü katmış bulunuyorum nihayet. Aslında çok sezonlu dizilere başlamaya korkuyorum ama bunun keyifli bir tadı da var; eğer diziyi sevebiliyorsan elinde seni hazır bir yığın bölüm bekliyor. ‘’24’’ bu anlamda almış başını gitmiş maşallah. 24 senaryosu - kurgusu ile gerçekten ayrı bir yerde. 24 saat içinde yaşanan ve her bir bölümü o bir saat içinde geçen, 24 bölümden oluşan bir senaryoya sahip. Sürekli bir koşturmaca hakim, tam benlik; oyuncularını ve akışını sevdim. Her gün bir bölümü izlemeyi hedeflesem de aksamalar oldu ve olacak da ama dizi bir kış boyu beni mutlu edecek gibi.

Yine güzel filmler yakalamışım ve izlemekten keyif almışım bu süre içinde. Örneğin aldığım tavsiyeler içindeydi ‘’Prince Of Persia The Sands of Time - Pers Prensi Zamanın Kumları’’ ki tahmin edeceğiniz gibi içinde Jake Gyllenhaal’ın olduğu tüm filmleri izleme sürecindeydim, bir tanesi daha eksildi. Dastan’ın hayatı daha küçük yaşlarda değişiyor ve Pers kralı tarafından evlatlık ediniliyor. Derken süreç hızla ilerliyor ve kendisine iki kardeş daha eşlik ediyor. Velhasıl yolu bir gün tüm krallık ile ayrı düşüyor çünkü babasını öldürmekle suçlanıyor. Bu esnada kendisine eşlik eden bir de prenses var ki bir süre yıldızları barışmıyor ama her ikisinin de bildiği bir sır var ve kötü güçlü insanların eline geçmemesi için bir mücadelenin içinde oluyorlar. Kadro olarak da güçlü bir film, Gyllenhaal’a Gemma Artenton (En son ‘’Clash of the Titans - Titanların Savaşı’’nda izlemiştim), usta oyuncu Ben Kingsley, Alfred Molina, Richard Coyle (ki ‘’Coupling’’in Jeff’i, kimdi bu dedim film boyunca iyi mi :)). Kesinlikle izlenmeli.

Belki geç kaldım ama netice de bu filmleri bir gün bir yerde mutlaka izleyecektim. Örneğin ‘’Monster’s Ball - Kesişen Yollar’’. Halle Berry’li, Billy Bob Thorntorn’lu, Heath Ladger’li filmi şu cümle çok güzel özetliyor: Onları trajedi biraraya getirdi, sevgi birbirlerine bağladı’’. Üç nesildir gardiyanlık yapan ve idam mahkumlarının infazında efsaneleşmiş bir aile, 11 yıldır ölümü bekleyen bir suçlu, karısı ve oğlu. Her şey bu çerçevede geçerken filmin dramatik yanları kadar da erotik sahneleri konuşulmayı hak ediyor. Sonuna kadar iyi kötü izleyebilmeyi hak eden film tam da orada biraz hayal kırıklığına uğratabiliyor açıkçası. Birçok dalda Oscar’a aday olan film Berry’e en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırmıştı. 2000 yılı yapımı ‘’The Perfect Storm - Kusursuz Fırtına’’ içinde aynı şeyleri söyleyebilirim. Kadro yine başarılı isimlerle dolu. Başta George Clooney, Mark Wahlberg, William Fichtner ile gayet kusursuz görünen filmi de nicedir seyretmeyi diliyordum, yüzebildim nihayet sularında. 6 kişilik bir ekip biraz daha fazla kılıçbalığı yakalamak uğruna daha önce çok az kişinin cesaret edebileceği bir yere üstelik verilen kötü hava mesajlarını dinlemeden yol almaları üzerine kurulu. Elbette hepsinin bir ailesi ve bu fırtınadan sağ salim kurtulabilmeleri için özel sebepleri var. Peki başarabilecekler mi? Filme tek eleştirim biraz uzun olmasıydı ve bir de çok fazla dalga geçilmiş gibi bir havası mı vardı ne bizimle :)

‘’Fracture - Cinayet Gecesi’’ tekrar izlediğim bir filmdi. 2007 yapımı film Anthony Hopkins’i bir kere daha zirveye çıkartmıştı kesinlikle. Ryan Gosling’de ayrıca çok başarılıydı. Eşini aldatan bir kadın ve onu soğuk kanlılıkla vuran bir adam. Olay yerine gelen ve sevgilisinin öldüğünü öğrenen bir polis, yeni kariyerine başlamasına bir adım kala son davasını üstlenen bir avukat. Ortada bir cinayet var ama çözülmesi biraz zaman alacak gibi, kurgu - senaryo vay dedirtiyor, ikinci kere değil onuncu kere izlememi hak ediyor. Sevgili Muhammed’in blog sayfasında yer alan bir yazıda aklıma düşen ve ikinci kere seyretmeme sebep olan bir diğer film ise ‘’Love Wrecked - Aşk Adası’’. Yaz boyunca Hawaii’de bir tatil köyünde çalışmak üzere gelen Jenny orada çok sevdiği bir yıldız olan Jason ile karşılaşıyor. Jenny’nin rakibi Alexis ile Jason’u elde etmeye çabası filmi seyirlik bir komediye dönüştürüyor. Jonathan Bennett’a dikkat Alp Kırşan’ın Hollywood versiyonu resmen :) Belki klasik bir gençlik filmi ama durumum şudur ki ben gençlik filmlerini çok nadir seviyorum :)

Günlük güneşlik bir hafta dilerim.

6 yorum:

Estar Abi dedi ki...

Bir itirazım bir de merakım var.

Kamuran Akkor'un albümünde hakikaten müthiş işler çıkardığı 70'lerin ilk yarısından örnekler mi var yoksa tam pavyon albümleri tadında albümler çıkardığı 80 sonrası örnekleri mi? Eğer ikincisiyse uzak durmak lazım:))

İtirazımsa Monster's Ball'un erotik sahnesi hakkında. Kanımca baştan sona kopuk giden filmde tek eli yüzü düzgün sahneydi. Yalnızca bir sevişme sahnesinden ibaret değildi o sahne. Tam tersine Tornton ile Berry'nin yaşamlarındaki kilitlenmişlik ve esaret duygularını çok iyi betimliyordu.

Kadri Karahan dedi ki...

Kesinlikle 80 sonrası Muhammed uzak durulmalı :) ...

Filme gelince bahsetmiş olduğum sahnenin kötü olduğu değil sadece uzun sürdüğüydü (belirtmeliydim aslında) bir sevişmenin, ama olamaz mı olabilir :) ...

Estar Abi dedi ki...

Hele ki taraflardan biri Halle Berry ise daha da uzun tutulabilirdi kanımca:))

Şaka bir yana, çokları Halle Berry'nin sırf "cüretkar" bir sahnede oynadığından dolayı Oscar'ı aldığını yazdı. Ben buna hiç mi hiç katılmıyorum, filmi baştan sona götürdü. Tek itirazım benzer bir karakteri çok daha başarılı işleyen Naomi Watts'ın 21 Grams'daki rolüyle Oscar alamamasınadır:))

Bu arada 24 yolculuğunu merak ediyorum. Hatta 4. sezona beraber de başlayabiliriz. Ben seni beklerim:))

Kadri Karahan dedi ki...

Naomi Watts'lı ''21 Grams''ı da bu hafta izleyeyim bari şimdi yorumun ile daha çok merak ettim ...

Muhammed ''24'' süper gidiyor 7'nci bölümdeyim, bir dizi için hızım bence çok iyi ama sanırım 4'ncü sezona iki - üç aydan önce yaklaşamam, ama bir an önce bitirip hakkında yazılan ne varsa okumak ve senle üzerinde konuşmak çok istiyorum :) ...

Estar Abi dedi ki...

21 Gram pek beğendiğim bir film değildir ama Watts süperdir o filmde.

24 için ben de zaten 3-4 ay ara verecek kadar rahatım. :)) İlk sezonu gerçekten de çok kalitelidir ama sonraki sezonlar o kadar iyi gelmedi.

Estar Abi dedi ki...

21 Gram pek beğendiğim bir film değildir ama Watts süperdir o filmde.

24 için ben de zaten 3-4 ay ara verecek kadar rahatım. :)) İlk sezonu gerçekten de çok kalitelidir ama sonraki sezonlar o kadar iyi gelmedi.