14 Haziran 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

‘’Allah Kalbine Göre Versin’’. Bu ne güzel bir şarkıdır Yeliz hatta hatta bunlar ne güzel şarkılardır ki; sen hep güzel söyledin peki neden bizi bu kadar özlettin demez miyiz şimdi? Tüm bir hafta sonu yeni albümündeki 6 şarkıyı (1 tanesi mix) dinledim ve gerçekten bir kere daha ne varsa onlarda var mı dedim; belki? Biri hariç yine tüm şarkılar daha önce zaten yorumlanmıştı; bu konu üzerindeki hassasiyetim artıyor ama gerçekten demek istediğimi az da olsa bazıları anlıyor. Alın bir İlhan İrem şarkısı ‘’Ben Değilim’’ nasıl okunur dinleyin, kaldı ki İrem bu nadir bestelerini başkalarından dinliyoruz. Adnan Ergil’in Nilüfer’den dinlediğimiz ‘’Son Perde’’ yine aynı lezzette. Şimdiye kadar neden birisi bu şarkıyı cover yapmak için keşfedemedi, belki iyi de oldu bu; Selahattin Sarıkaya imzalı ‘’Bir Sevgili Bulamadım’’ ve 77 yılında bir 45’liğinde yer alan ‘’Oldu Olacak’’ ve onun Emre Gürcan imzalı parti mixi. Ne diyebilirim ki bayıldım; keşke bir bütün albüm olsaydı ama inandım; devamı gelecek. Kapak fotoğrafları ayrıca şahane ve EMI etiketi ile müzik marketlerde.

Haftanın Şarkısı: Yeliz - Allah Kalbine Göre Versin (Söz ve Müzik: Şehrazat) ... Benim için ne düşündüysen bilemem / Arkamdan ne çevirdiysen göremem / Başımı öne eğdirdiysen affetmem / Allah kalbine göre versin / Allah gönlüne göre versin a canım.

Mevla gül diyerek iki göz vermiş / Bilmem ağlasam mı, ağlamasam mı? Aşık Mahsuni’nin bu türküsünü çok severim. Hafta sonu nefis bir düzenleme ile yeniden dinledim ki ozanın sesi ile açılışın yapıldığı bu yeni düzenlemenin sahibi ve türkünün devamında dinlediğimiz ses Kubat’ın. Bu çalışmayı çok ayrı bir yerde tutuyor ve bir hayalinin gerçekleştiğini söylüyor Kubat; ne mutlu. Türkülerin günümüzdeki başarılı yorumcularından olan Kubat’ta yepyeni bir albüm yayınladı ve Seyhan Müzik etiketi ile ‘’İnce İnce’’ kapımızı çaldı, evet. 8’nci albümü ile buluştuğumuz Kubat özellikle ilk albümlerinde kalplerimize fena dokunmuştu. Çizgisini hep korudu ve de onu dinleyenleri, sevenleri hiç şaşırtmadı. Bu albümde de şaşırtmayacak gibi görünüyor. Beş çalışma anonim, biri söz olmak üzere iki çalışma Kubat imzalı. Eski - yeni çalışmaları bir arada harmanladığı albümde Karacaoğlan’a ait sözlerde bir de Erdal Erzincan çalışması var ki ‘’Esti Seher Yeli’’ de albümde en az ‘’Bilmem Söylesem mi’’ kadar dikkat çekiyor.

Birbiri ardına albümler yayınlanmaya tüm hızı ile devam ederken yepyeni isimler ile de tanışıyoruz. Bu isimlerden biri de Kenan Yılmaz. Küçük yaşlarda müzikle tanışan ve bu hayalinin peşinden koşan Yılmaz ile Temmuz ayında sitemizde keyifle okuyacağınıza inandığımız bir söyleşi gerçekleştirdim. ‘’Sarhoş Balık’’ isimli albümü yayınlandığı ilk günlerde daha dikkatimi çekmişti ve de keyifle dinlemeye başlamıştım; bu söyleşi vesilesi ile bu kendisine ve bu albümüne dair diğer detayları da öğrenme şansını bulduğum için çok mutlu oldum. Sözleri ve müziği kendisine ait çalışmalarla müzik dünyasına ilk albümünü sunan Yılmaz aslında yıllardır bu işin mutfağında kaldı ki bugüne kadar yayınlanmış birçok albümde imzası var. Detaylarına çok fazla girmek istemiyorum zira hepsine ve fazlasına söyleşimiz ile ulaşacaksınız ama şunun da altını çizmeden geçemem. 11 yıldır bu albümün hayali kurulmuş; o yüzden bu şarkılar merak edilmeli ve bu albüm alınmalı, ayrıca dinlenmeli. Bu arada Temmuz ayında öyle böyle bir yayında olmayacağız; çok sıcak bir ay olacak; çok heyecanlıyım.

Haftanın Albüm Kapağı: Esra Balamir - Rüyalar Gördüm :)

Esra Balamir çok gerekli bir şey yaptı ve iki şarkı iki remix çıktı geldi. Keşke görmeseydi bir rüya ve keşke biri basmasaydı faka. Canım ‘’Faka Bastın’’, o Emel’in güzelim şarkısı kimlere gitti ey yarab biz istesek alamayız. Herneyse 90’lar bir bir yeniden öne çıkmaya devam ediyor oraya. Onlar o yılların vazgeçilmezleriydi ama bir gün geldi kendilerinden vazgeçtiler. Geriye ne kaldı bakalım. ‘’Özledim’’leri kaldı İzel - Çelik - Ercan olarak; daha sonra Çelik gitti ikili olarak ‘’İşte Yeniden’’leri kaldı. Arada Ercan yanına Ufuk’u aldı ve dönemin vitaminli şarkılarına rakip ‘’Şifa Niyetine’’si aldı ortalığı. Bu ‘’Şifa Niyetine’’ye ayrıca dikkat çekmek gerek. Berbat kötü olmasına rağmen çok ilginç bir albümdü :) Örneğin ‘’Bu Baba Başka Baba’’ isimli şarkının bestesi Don Calliyone, ‘’Reklamlar’’ isimli şarkının bestesi de Michael Jackson imzalı görünüyordu, şaka gibi :) Esen Müzik bu üç albümü yeniden sunmaya hazırlanıyor ve CD üzerinden bence yeniden arşivlerimize girmesi gerekiyor. Bu arada Yaşar Plak imzalı bir diğer 90’lar albümü de yeniden basımda. Kendi adını verdiği ilk çalışmasında yeniden Asya’yı dinlemek ister misiniz? Çok farklı değil ama keyifli bir soluk olmuştu bu albümü ile Asya ve dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Bugünün kayıpları arasında kendisi ama en azından müziğin ayıpları arasında hiç olmadı. Bu vb. albümlerin CD olarak yeniden yayınlanması da ayrıca gerekli.

90’lı yılların müzik dünyasına kazandırdığı özel isimlerden bir tanesi de Ahmet. ‘’Ah Canım’’ olarak pop dünyamıza lanse edilen ve ardı ardına yayınladığı albümler ile başarılı işlere imza atan Ahmet yaklaşık 10 yıldır bir suskunluğun içindeydi. Aslında yakından takip edenler zaman zaman onun bu işten kopmadığını ve sürekli bir üretim halinde olduğunu gördüler. Geçtiğimiz aylarda kendisi ile görüşmüş ve bugünden itibaren müzik marketlerde olacak ‘’Metropol’’ isimli albümü ile ilgili merak ettiklerimi öğrenmiş ama sizlerle paylaşamamıştım. Şimdi de çok detaya girmeyeceğim zira Ahmet ile önümüzdeki günlerde albümün ilk söyleşisi için buluşacağım. Albümde sözler ve müzikler kendisine ait ve çok sürpriz feat. hâller var. En çok kimi merak edelim derseniz duruma Tuğçe San ile olan çalışma müdahale edebilir ilk olarak. Bildiğiniz üzere San’da 90’larda bir olaydı ve kendisi de uzun zamandır suskunluktaydı. Bir diğer bu albümü merak sebebi yine Jehan Barbur birlikteliği. ‘’Öyle Bir His Bu’’ isimli şarkıda son yıllarda müzikte yükselişi devam eden Barbur’un Ahmet ile gerçekleştirdiği performansı cidden merak ediyorum adıma. Ve diğerlerini de? Söz; üstüne daha çok konuşacağız.
28 Haziran’da başlayacak ve 5 gün sürecek olan "21. Çeşme Deniz Şenlikleri ve Uluslar arası Şarkı Yarışması bu yıl da çok konuşulacak gibi. Zira yolu düşen herkesi sürpriz sanatçılarla güzel bir festival bekliyor. Dünyaca ünlü star Bonnie Tyler festivalin en özel konuklarından olsa gerek. Beraberinde Sertab Erener, Volkan Konak, Murat Boz, Mustafa Ceceli, Soner Sarıkabadayı gibi bizden de starlar sahne alacaklar. En sürpriz konuk ise Almanya’dan. Geçtiğimiz haftalarda yarışmada birincilik kazanan Lena final gecesinde sahne alacak. Üstelik bu seneki Eurovision komitenin de ilgisini çekmiş olmalı ki Yunanistan’ı temsil eden ve beğeni toplayan Girogios Alkaios ve grubu da Çeşme’de. Ayrıca İzlanda, Romanya ve Azerbeycan temsilcileri ile de görüşmeler halen devam ediyormuş. Çeşme Festivali hep özel olmuştur kaldı ki anımsarım kimler kimler gelmişti zamanında da nasıl bir heyecan oluyordu, izliyorduk TRT karşısında; keşke yeniden bir kanal çıkıp canlı canlı bizlere ulaştırsa.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Bu hafta filmlerimde aşk başa düştü hayır olsun :) Geçen hafta kaldığım yerden Paris yollarında yürümeye devam ettim. ‘’2 Days in Paris - Paris’te 2 Gün’’ adımları ile harika bir film. Jack ve Marion çifti iki yıllık birlikteliklerini bir Venedik tatili ile ödüllendiriyorlar ve ardından New York’a dönmeden önce iki gün Paris’te kalmaya karar veriyorlar. Marion’un trajikomik ailesi ile tanışmasından tutun da kendisinden önceki sevgililerine dair birçok şeyi tanıma fırsatını buluyor Jack. Film başta başrol oyuncuları Adam Goldberg ve Julie Delpy olmak üzere kadrosu ile bir hayli keyifli; sıkılmadan seyrettim, müzikleri ile (lütfen biri benim için bu şarkıları bulabilir mi :)) dans ettim ama Paris gerçekten söylenildiği gibi aşıklar şehri mi? Peki aşkın yaşı var mı?

‘’The Rebound - Aşkın Yaşı Yok’’ nicedir seyretmem için sırasını bekleyen bir film. Bu sefer New York’tayız. 40 yaşında iki çocuklu bir kadın, aldatılıyor ve alıp başını ayakta durma çabasına doğru kendini sürüklüyor. Kendileri Sandy ve karakteri canlandıran Catherina Zeta Jones. Bu arada neydim dememeli ne olacağım mı demeli :) Aram ise genç bir adam; henüz üniversiteden mezun olmuş, saf bir şekilde evlenmiş ve ayrılmış; ne yapmak istediğini tam bilmiyor ya da fazlası ile akıllı. Sandy’nin çocuklarına dadılık yaparken kendini buluyor Aram ve tahmin edin ne oluyor, elbette ikili arasında aşk doğuyor. Filmin bir de sürprizi var o da İstanbul’da da çekilen birkaç kare kaldı ki bu esnada iki - üç saniye falan Saadetimiz Işılımız Aksoyumuz ile de karşılaşıyoruz. Film Türkiye’de gösterime girdiğinde sadece bu yanı ile dikkatleri çekmişti anımsarsanız hatta ülkemizdeki afişine de yansımıştı bu durum.

‘’Feast of Love - Sevgi Ziyafeti’’. Bir roman uyarlaması yazarı da Charles Baxter. Aşkın - sevginin bütünü ile insanlar üzerinde etkisine bir karma bakış. Robert Tempon’un yönettiği filmin kadrosu da bir hayli dikkat çekici. Morgan Freeman, Greg Kinnear, Selma Blair, Radha Mitchell ile başlayıp uzuyor da gidiyor. Aşka dair birçok soru var, birçok cevap bekliyor insanları aşka dair; peki kaçı havada kalıyor ya da kaçı yere iniyor. Film biraz temposu düşük başlasa da akışı da hatta yer yer bu durum korusa da finali ile sizi ayrı kışkırtıyor.

Bu üç filmden aldığım lezzet ayrı ama ‘’Leap Year - Aşk Yolculuğu’’ ile bir başka aşklaştım. 2010 yapımı duygusal komedi Anna ile Declan’ın hikayesi. Film artık yıl üzerine kurulu; 29 Şubat’ta evlenme teklifi etmek bir İrlanda geleneği. Anna uzun süredir birlikte olduğu Jeremy için İrlanda yollarına düşüyor amacı bu özel günde bu teklifi yapmak derken kendini bir köyde buluyor ve Declan ile karşılaşıyor. 29 Şubat’ı yakalaması için birkaç günü var önünde ve de Dublin’e kendisini götürmesi için Declan’dan yardım istiyor. Tahmin edebildiğiniz gibi yolculuk başlıyor. İrlanda’nın masalsı görüntüleri eşliğinde Amy Adams ve Matthew Goode’un oyunculuğu muhteşem; birbirine gayet güzel bir uyum sağlamış ikili. Filmin diğer kadrosunda rol olarak çok öne çıkan bir karakter yok ama en son ‘’High Crimes - Büyük Günahlar’’ filminde izlediğim Adam Scott ve de usta oyuncu ki en son Dexter’da izlemiştik John Lithgow var. Böyle filmler izlemeyi özlemişim sanırım ya da böyle yolculuklara çıkmayı? …

Bu hafta dizilerim ile daha bir dolu geçti. Örneğin bir sezonu daha devirdik ‘’Desperate Housewives’’ adına. Bu kadınları seviyorum ve iyi ki devam edecek oluyorlar. Son sezonları ile biteceklerini biliyorum ve ben şimdi yavaş yavaş o sonlara gelmek istiyorum adıma ki; ‘’Heroes’’, ‘’Damages’’ ve ‘’The Tudors’’ bu anlamda üzüldüğüm dizilerim. Bitmeselermiş olacaklarmış bir iki sezon daha. Elimde geriye ‘’Brothers & Sisters’’ ve polisiye diziler kalıyor sonra. Şöyle çok ciddi ve elinde birkaç sezon bulunduran diziler keşfedesim var ama baktığımda karşıma çekici bir şey gelmiyor ‘’24’’ten başka ona da bir türlü başlayamıyorum; neyse bu ara belki biraz ara verme zamanı netice de nasılsa yaz göz açıp kapa geçiyor, biraz da tadını çıkartmalı bu günlerin.

Yine güzel bir Pazartesi ve beraberinde güzel bir hafta sonu bizi beklesin. Sımsıcak buluşmalara.

2 yorum:

Estar Abi dedi ki...

Yeliz'in albümünü senin bu övgü dolu sözlerinden sonra dinlememek olmaz. Eminim kaliteli bir iş çıkarmıştır.

Don Calliyone lafını Baba duysa reddetse de reddetmese de kesin bi teklif yapardı Esra'ya:))

Kadri Karahan dedi ki...

:)) ...