11 Ekim 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu


Geçtiğimiz Cuma akşamı Mask Beyoğlu’nda Akın Vardar’ı dinledim. Daha önce Balans, Sakman gibi mekanlarda da sahne alan arkadaşım kendisini dinlemeye gelenlere hoş bir müzik ziyafeti yaşattı. İlk albümü ‘’Yalnızsın’’dan eserlerin yanında cover şarkılara da yer veren Akın’ı takibe mutlaka alın ve bundan sonraki performanslarını kaçırmayın. Bu arada Akın’ı dinledikten sonra mekanda karaoke gecesi başladı ama bildiğimiz karaoke durumlarından biraz farklı. Seçtiğiniz şarkıyı canlı bir orkestra eşliğinde okuyorsunuz burada. İrfan Kangı’nın sunumu ve orkestranın rengi ile iş gayet zevkli bir hale geliyor ve mekanı tıklım tıklım dolduruyor. Salı ve Cuma geceleri tekrarlanan bu şovun ötesinde mekanın Ekim ayında da kaçırmamanız gereken konserler var ki bunlardan biri bu Perşembe gerçekleşecek ve her yerde dinleme şansını bulamayacağınız Doğan Canku sahnede olacak. Aynı gün yani Perşembe günü Kadiköy Woodstuck’da geçtiğimiz günlerde sitemizde de konuk ettiğimiz Barış Bölükbaşı konseri de alternatiflerimiz arasında durmalı.

Alp Bora geçtiğimiz aylarda sitemizde konuğumuz olmuştu ve Avusturya’dan sorularımızı yanıtlamıştı. Gerek solo albümü gerekse kurucusu olduğu Nim Sofyan ve projeleri ile ilgili konuştuğumuz Alp ekibi ile birlikte bu hafta İstanbul’da olacak ve Nublu İstanbul’da sahne alacak. Salı günü 21:00’de başlayacak grup konserini İlhan Erşahin izleyecek ve sanatçı ‘’İstanbul Sessions’’ projesi ile dinleyicisi ile buluşacak. Yine ilk albümü ile konuk ettiğimiz ve sayfalarımızda kendisi ile ilgili gelişmeler oldukça haber verdiğimiz bir diğer dostumuz ize Önder Bora. En son yayınladığı single’dan sonra bir süre yurt dışına yerleşen ve daha sonra yeniden ülkemize dönen Önder yeniden sahneler ile buluşuyor. Çarşamba günü Fransız Sokağı’nda Beco’s Taverna’da sahne alacak ve eminim kendisini dinlemeye gelenlere keyifli bir program sunacak. Bu arada Gülcan Altan yeni albümünü önümüzdeki günlerde bizlerle buluşturmaya hazırlanıyor. Albümünden ilk şarkıları dinlemek için aynı gün yine aynı sokakta yer alan Sakman Bar’da da olabilirsiniz.

Görüldüğü gibi İstanbul sahneleri bir hayli hareketli. Geçtiğimiz günlerde Haymatlos isimli mekanda bir diğer dostum Birsen Tezer’i dinledik. Sezonun bu ilk konserinde yer gök yıkıldı diyebiliriz. Yaz programını yine Bodrum’da yapan sanatçı dostumun önümüzdeki günlerde sürpriz haberlerine ayrıca tanık olacaksınız. Eğer o gün orada dinleme şansını bulamamışsanız üzülmeyin, yepyeni bir mekanda Cuma gecesi yine sizlerle olacak Birsen. Mekanın adı Alt. ve baktığımızda Ekim ayı adına çok önemli performanslar ile sezona iddialı bir giriş yapmış durumda. Yine yazları Bodrum’da olduğu için onları da çok özledi İstanbul dinleyicisi ve geçen hafta sonu İstanbul’da nihayetinde yeni sezon programlarına başladılar. Çok sevdiğimiz bir diğer sanatçı dostumuz Bülent Özdemir ve kendisine eşlik eden Hande her Çarşamba, Cuma, Cumartesi Sardunya’da kaldıkları yerden devam ediyorlar. Gidip eğlenmek için geri sayımındayım kendilerinin.

Haftanın Rengi: Rengin Ahengi

Geçtiğimiz aylarda sitemizde ilk albümü ile konuk ettiğimiz Kenan Yılmaz sözü ve müziği kendisine ait olan bir şarkıda İstanbul’u, renkleri ve birbirinden farklı müzisyenleri bir araya getiriyor. Özel bir proje kapsamında hazırlanan bu şarkıda ve çekilen klipte Hayko Cepkin, Soner Arıca, Yeşim Salkım, Reyhan Karaca, Sümer Ezgü, Petek Dinçöz gibi isimler yan yana gelmiş ki düşünün artık ortaya çıkan rengi.

Yine bu projede de yer alan Umut Akyürek kesinlikle tahammül edemediğim bir ses. İyi ki albüm yapmıyor ve daha fazla acı çekmiyoruz dediğim yerde bir albüm ile karşılaştım ve bir başka acı sürpriz bekliyordu orada beni. Yine aman uzak duralım dediğim bir diğer isim olan Hakan Aysev ile ‘’Pınar Köksal Besteleri’’ isimli bir proje için yan yana gelmişler, düetler falan yapıyorlar düşünün başımıza geleni. Elbette albümü dinleme gibi bir şansım olmadı, olmaz da; tanıtım yapılan sitelerde denk geldim ‘’Aşk Senfonisi’’ isimli çalışmaya ve şimdilik almayayım dedim, uzun bir süre daha almayayım hatta. Yine yukarıdaki projede yer alan Reyhan Karaca’da bir single yayınlamış. Kardeşinin rahatsızlığından dolayı uzun bir süredir pek iyi günler yaşamıyor Karaca ve öncelikle kendilerine şifa diliyoruz elbette. Dileriz bu single moral olur, güç olur ve adı gibi ‘’Yeniden’’ güzel olur her şey. Şehrazat ve Bülent Yetiş’e ait iki şarkı, iki remix ve DMC etiketi.

Ve bir başka proje ki heyecanlanmamak elde değil. Ahmet Kaya ve ‘’Ülkemde Son Turnem’’ VCD ve DVD’si önümüzdeki hafta GAM Müzik etiketi ile piyasada. Doğrusu ne mutlu ki öldükten sonra bile Kaya yaşatılıyor ve dinleyicileri olarak bizler yokluğunu hissetmemeye çalışıyoruz bu güzelliklerle. Kaya için hazırlanan bu DVD’de sanatçının Türkiye’de ve sürgünde olan açıklamaları, stüdyo sürprizi, fotoğrafları ve diskografisi ötesinde konser şarkıları yer alacak. Yokluğunun onuncu yıldönümünü ve 53. yaş günü sebebi ile özel olarak kızı ve eşi tarafından hazırlanan bu çalışmada sanatçının 98 yılındaki son konser görüntüleri bizlerle birlikte olacak. Şarkılara bakınca şimdiden çıktığı o ilk gün almanın kaçınılmaz olduğunu göreceksiniz bu çalışmayı. ‘’Hani Benim Gençliğim’’den ‘’Mahur’’a, ‘’Kum Gibi’’den ‘’Adı Bahtiyar’’a, ‘’Giderim’’e, ‘’Şafak Türküsü’’ne. Onu çok özleyenlere.

Başladı başlayacak derken gecikmedi ve gündem yeniden bizi Eurovision’a getirdi. Çeşitli anketler yapıldı çeşitli sitelerde ki daha sonra TRT’de anket açmak zorunda kaldı. Hani onun sonuçlarını göremedik, bilemeyiz ama zaten yayından da kaldırdı diye duydum. Velhasıl birçok isim geliyor gidiyor ki kişilerin haberleri, talepleri bile yok ama bazılarının adı anketlerde yer alıyor falan da yine bildiğini okuyacak TRT. Daha önceki seslere pek de kulak vermediler malum o zaman üstelemenin anlamı ne. Fakat şunu demeden geçemeyeceğim. Geçtiğimiz günlerde bir radyo programına katılan ve bu işe canı gönülden talip olan bir isim var ki Hande Yener; tüm yüreğimle bunu istiyorum demiş. Birinci olacağım gidersem falan filan da demiş de sorun o değil. Yener’in bu çabasına TRT en azından bir görüşme ayarlamalı ve birçok kişinin kendilerine göre girmekten - gitmekten kaçındığı riskini göz önünde bulundurmalı, bir konuşmalı kendisi ile ve bu tartışmalara bir son vermeli. Ama hepsi bir yana gönlümden geçen şudur, kim katılmak istiyor; hazırlasın şarkısını ve jüriye ve halka sunsun, biz seçelim, TRT’de bir tür yükten ya da baskıdan kurtulsun.

Haftanın Sürprizi: Ayşegül Aldinç

On yıl aradan sonra gelecekse karşımıza böyle isimler gelsin değil mi hani? Özledik, dileriz iki şarkılık bu single çalışması ile nefes alacağız bir kere daha onunla. Albümün prodüktörü Emel, şarkılar Sezen Aksu imzalı, düzenlemeler Ozan Çolakoğlu, Mustafa Ceceli, Mithatcan Özer, remiksler Suat Ateşdağlı, fotoğraflar Nihat Odabaşı. Sonucu tahmin etmek hiç zor değil :)


Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Dizi dünyasında nihayet taşları rayına oturttum. Artık aceleye getirmeden elimde birikmiş bölüm olmadan ilerlemek çok keyifli. Dexter, Desperate Housewives, Castle, The Mentalist, Nikita ile devam her hafta yeni bölümleri ile. Brothers & Sisters dışında yeni sezonuna yetişemediğim bir dizi yok. Bu arada işte merak gittim bu hafta izlediğim tüm dizilerin soundtracklerini buldum. Kuşkusuz ki bu çalışmalar diziyi ne kadar severseniz sevin albüm olarak dinlediğinizde beklenen etkiyi vermiyor ama illa duracak bir yerimde, hastalık işte.

Velhasıl bu hafta izlediğim filmlerden çok keyif aldım. ‘’My Life in Ruins - Aşk Rehberi’’ bu haftamın en iyi filmlerindendi. Film için sinema sitelerinde pek iyi bir yoruma rastlayamadım. Nia Vardalos daha önce ‘’My Big Fat Greek Wedding - Kalbinin Sesini Dinle’’de izlediğim bir oyuncuydu. Bu filmde de Georgia isimli bir rehberi canlandırıyor. Film boyunca bir grup turiste rehberlik ediyor ki her yolcu birbirinden deli ve işi zor, bunların içinde bir de karşısına aşk çıkarsa bu yolculuk bitmek bilmiyor. Dediğim gibi keyifli bir film izleyeceksiniz ve bence çok güleceksiniz.

‘’Rendition - Yargısız İnfaz’’ yine son yılların en başarılı yapımlarından bence. Çok fazla aksiyonu olmasa da senaryosu ile heyecanı sürekli elinde tutan filmin bir kısmı Amerika’da bir diğer kısmı Mısır’da geçiyor. Birbirinden farklı karakterler var filmde ve hepsinin iç dünyasına yapılan yolculuklara tanık oluyoruz. Amerikan sistemine de göndermeler yapılıyor filmde terör gerçeğine de; acı bir gerçek işkencelere de ve hatta belki gerçek bir acı aşka da; kurgusu müthiş özellikle finali ve elbette müzikleri de. Oyuncu olarak karşımıza Jake Gyllenhall çıkıyor bir kere sonra Meryl Streep var kadro da ki sırf bu ikili bile yetmez derseniz Reese Witherspoon ve en son ‘’An Education’’da izlediğim Peter Sarsgaard ve daha nicesi mevcut. Kesinlikle izleyin.

Yine konusu ile biraz karışık gibi görünse de izlediğinizde keyif alacağınıza inandığım bir diğer film ‘’The İnternational - Uluslar arası’’. 2009 yapımı filmin başlıca rollerinde Clive Owen ve Naomi Watts öncelikle. İkili bir interpol ajanını oynuyor ve kirli işler çeviren bir bankanın gerçek yüzünü ortaya çıkartmaya çalışıyor film boyunca. Bu esnada birçok ülkede çekilen sahneleri var ki filmin son durağı Türkiye. Filmin bazı sahnelerinin İstanbul’da çekilmiş olmasından dolayı bir de Türk oyuncusu var ki Haluk Bilginer. Doğrusu filmin bu yanı izlememiz için bir kere önemli bir sebep ama şunu da eklemek isterim; bazı sahneler gerçekten çok uzun tutulmuş ki bu da zaman zaman filmden kopmanıza sebep oluyor. Başrol oyuncusu Owen’a Türkiye’de geçen sahneleri sorulmuş ve bir kısmı Kapalıçarşı’da gerçekleşen çekimleri için şunu demiş kendisi: Yetkililerden izin alamadığımız için çekimler sırasında Kapalıçarşı'yı kapatmadan çalıştık. Çarşıdakiler çekim yaptığımızı bilmiyorlardı. Daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. Yani Owen’in elindeki silahı gören bazı Türkler duruma sadece gülüp geçmiş kimisi de hiçbir şey olmamış gibi başka yönlere falan bakmış, bunun gerçekten şaşırtıcı olduğunu anlatmış. Takıldığım olay Owen’in şaşırması gereken durum değil çekimler için izin alınamaması yani gerçekten çok tutucuyuz bazı şeylerde; verin izni rahat rahat çeksin adamlar düşmeyelim dillerine; bir gün için zarar mı edersiniz hani.

Haftanın Repliği: ''Mina Vaganti - Serseri Mayınlar'' filminden

Bazı şeyleri geride bırakma konusunda korkak olmamamız gerekiyor, önemli olan bizimle kalır, biz istemesek bile.

Ve elimde DVD’si nicedir izlemek için beklediğim bir film ki ‘’Mina Vaganti - Serseri Mayınlar’’ bildiğiniz üzere Ferzan Özpetek’in son filmi. Yönetmenin babasına ithaf ettiği film bir ailenin bir anda nasıl dağılabileceğini, bir anda nasıl bir araya gelebileceğini, bir anda nelerden vazgeçileceğini, nelere tutulabileceğini ve benzeri çok şeye dikkat çekmiş. Ben oyunculuğu ile ilk kez ‘’Eden is West – Cennet Batıda’’ filminde karşılaşmıştım Riccardo Scamarcio ile ki o filmde çok daha iyiydi oyunculuğu; bu isim ile ilerleyen günlerde çok fazla karşılaşacağımıza eminim. Filmimize dönmemiz gerekirse senaryo ve oyunculuk yine çok güzel ama yönetmenin önceki filmlerini daha çok sevdiğim bir gerçek. Müzikler yine muhteşem ki özellikle final muhteşem. Finalde yer alan Sezen Aksu şarkısı ‘’Kutlama’’ çok isabetli bir seçim olmuş.

Çarşamba günü blog sayfalarımızda yine bağımlısı olacağınız bir köşemiz daha başlıyor hatırlatması da yaptıktan sonra iyi haftalar diliyorum herkese.

3 yorum:

gokciceks dedi ki...

Sevgili Kadriciğim dizileri son sezonuna yetiştiğini öğrenince (ki nikitayı bu gece bitirmeyi planlıyorum ilk 5 bölüm yani)gel sen ciddi ciddi bir dizi bölümü aç bak nasıl şenlencek orası teklifimi yeniler,sevgi ve selamlarımı gönderir kardeşim vasıtasıylan bir kez daha Birsen Tezer konserinin akibetini sorarım..

Kestane kebap, acela cevap.. öperim :))

Kadri Karahan dedi ki...

Ben de valla artık hiç ara açmıyorum, dün ''Dexter''ı izledim bile :) ... Dizi bölümü değil de bloğu düşünüyorum valla ama gün geçmesin başıma iş açılmasın ...

Yarın bu sayfalarda yeni ve yine eğlenceli bir köşe başlıyor mesela, beğeneceğinizden eminim :) ...

Bu arada Birsen Tezer konseri ve Ankara hakkında net bir şeylere önümüzdeki günlerde ulaşacağız, sanırım az kaldı ama ...

Nasıl hız ama acele bile bu kadar aceleye gelemezdi :) ...

gokciceks dedi ki...

Ben bugün House ı izledimkine :))) hangi günü sevdiğimie karar veremedim pazartesi mi salı mı:)))

Aha çok helecanla bekliym o zaman yeni bölümü:))

E kış gelmeden güsel bir orgnizasyon olura en azından 2 kişi kesin şimdiden :)))

Kestaneler daha daldayken cevap verdin pes diyor teşekkür ediyorum ..:)