4 Ekim 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Daha önce Kırkaltı, Çilekeş gibi grupların albümlerini yayınlayan Pi Müzik beklenen bir albümün müjdesini verdi. Ceylan Ertem’in (Anima grubunun solisti olarak anımsayacaksınız) elimde çeşitli solo kayıtları vardı (Umay Umay’ın ‘’Şeker Anne’’sini ne yapın edin netten bulun dinleyin) ama bunlar bir albüm içinde yayınlanmamıştı. Ertem’in ilk albümü ‘’Soluk’’ adından anlaşılacağı üzere gerçekten iyi bir zamanda, iyi bir şekilde çıktı karşımıza. Birbirinden değerli bir müzisyenlerle uzun soluklu bir çalışma ve 15 şarkılı bir albüm var karşımızda. Yedi şarkıda söz - müzik, bir şarkıda sadece söz kendisine ait. Onun dışında bir anonim türkü olan ‘’Kızılcıklar Oldu mu’’ bambaşka bir yorumda. Neşet Ertaş’ın ‘’Gönül Dağı’’ ve İsmail Hakkı Bey’in ‘’Fikrimin İnce Gülü’’ kayda değer olmakla kalmayıp bir ömre sığdırılacak yorumlar. Hiç de abartmıyorum ve ilk albüm konserini mutlaka bekliyorum.
Hemen hemen her hafta bir arabesk albüm haberi verir oldum farkındasınız değil mi :) Uzun zamandır projelerin arabeske dayandığını ya da dayandırıldığını biliyorum ama bir gruptan bahsedeceğim ki onlar aslında bu işi çok ama çok öncesinden yapıyorlardı, e albüm için bu denli beklenirse birileri mutlaka kokusunu alacaktır. İstanbul Arabesque Project’in çalışmalarını net üzerinden takip ediyor ve sık sık konserler verdiklerini ve sahne dünyasında kendilerine iyi bir yer edindiklerini biliyordum. Bu dört genç şimdi ilk albümleri ‘’Her Gün İsyanım Var’’ bizlere sunmanın heyecanı içinde. Çarşamba günü müzik marketlerde olacak albümün içinde on şarkı var. Üç tanesi yeni beste olmak üzere Hakkı Bulut’tan ‘’Son Mektup’’, ‘’İkimiz Bir Fidanız’’, İbrahim Tatlıses’ten ‘’Allah Allah’’, Selami Şahin’den ‘’Senin Olmaya Geldim’’ (ki çok beğendim düzenlemesini) gibi besteler yorumlanmış. Yani yorumlamış olmak için değil onların zaten çıkış noktası bu, bu yüzden diğerlerinden daha has arabesk.

Haftanın Rakamları:

Şebnem Özuzcan’ın Bugün gazetesinde yer alan bir haberinde sanatçıların bestelerinden aldığı rakamları okudum ve şok oldum, nasıl olunmasın hani hem de bu krizde :) Dolar üzerinden bakmamız gerekirse Sezen Aksu 40bin, Nazan Öncel ve Sinan Akçıl 35bin, Kayahan 30bin (:)) yine Tarkan, Yalın 30bin, Şehrazat 25bin gibi gidiyor. Hey maşallah piyasa :)

‘’Aman’’ şarkısını sevmiştim ama başka bir şarkısını anımsamıyorum Eylem’in. İki albüm yaptıktan sonra sıradaki çalışması ilginç zira baştan söyleyeyim benim çok hoşuma gitmedi. Proje olarak ilginç olabilir ama şarkı olarak içime çok sinmedi. ‘’İstanbul’’ isimli sözü ve müziği kendisine ait bir şarkıyı altı dilde yorumlamış Eylem. Türkçe’nin yanında İngilizce, Almanca, Japonca, İtalyanca ve Rusça. Darbukalı ve sazlı bir koşuşturmaca hali, kaldı ki sonbahar da, İstanbul’u hatırlatacak ve yaşatacak nice şarkı varken şıkır şıkır bir buluşma, iç açıcı değil, geçelim. Zurnistanbul projesi bu albüme göre daha ilginç. Adından da anlaşılacağı üzere bu kez bir zurna ekibi var karşımızda. Albümde yer alan 13 şarkıda düzenlemeler başarılı. Klasik kasap havasından zeybeğe nice ezgi uzanmış albümde ama en dikkat çekeni kuşkusuz açılış şarkısı, Sezen Aksu müziği ve unutulmaz ‘’Gidiyorum’’.

İlk albümünden son albümüne severek dinlediğim bir isim Sibel Tüzün. Tüzün yine Çarşamba günü ‘’Saten’’ isimli çalışması ile dinleyicisinin karşısına çıkacak. Cover olarak seçilen bir Ajda Pekkan şarkısı ‘’Erkekleri Tanıyın’’ ile çıkışı yapılacak albümün klibi günlerdir TV programlarında ve internet üzerinde dönmeye başladı bile. OSSİ Müzik etiketi ile yayınlanacak beş şarkılık bu mini albümde Tüzün’ün üç bestesi, iki sözü var. Zeynep Talu’nun iki sözünün yanında (ki albümün de süpervizörü) bir de Burak Erkul besteci olarak yer almış. Tüm düzenlemeler Tansel Doğanay imzalı. Bu albümü dinlerken gülmeye, ağlamaya, düşünmeye hazır olun denmiş basın bülteninde, merakla bekliyoruz öyleyse. Bu arada şu bilgileri de vermiş olalım ki on aylık bir çalışmanın sonrasında bu beş şarkı bizlerle buluşacakmış ve Tüzün bu albümü şöyle tanımlamış: Açık yürekli ve daha olgun şarkılar; dinleyelim ve görelim.

Haftanın Nostaljisi: Ercan Turgut - Tanrı Misafiri

Ercan Turgut ile Yıllar önce bir konserde tanışmıştık ve o günden bugüne özel bir sempatim vardır kendisine. OSSİ Müzik sanatçının 1983 yılında yayınladığı ‘’Tanrı Misafiri’’ isimli albümünü yıllar sonra yeniden bizlere anımsattı ve geçtiğimiz günlerde yayınladı. Hani ne varsa popüler albümlere alınıp söylenildiği yıllar. ‘’Duyduk Duymadık Demeyin’’den ‘’Firuze’’ye, ‘’Arkadaşımın Aşkısın’’dan ‘’Tanrı Misafiri’’ne, nicesine. Biraz pop biraz arabesk şarkılar, tam da o yıllar gibi.

Sebebi ne olursa olsun bir kişinin canının yanması tüm herkesin canının yanması olmasın artık. Önceleri YouTube derken Metacafe sevdiğim video paylaşım siteleriydi. Sitemiz için gerekli videolarımızı burada paylaşıyor ve oraya aktarıyorduk. Derken Vimeo’yu keşfettim ki bayıldım. Gayet kaliteli, gayet keyifli olan bu paylaşım yerinden sonra da başka alternatif aramadım zaten. Geçenlerde tam da sitemizi yayına açmadan bir gün önce böylesi bir trajedi daha yaşandı ve site mahkeme kararı ile kapatıldı. Oh ne güzel, bizleri kimse düşünmesin, orada verilen emekler bir kalemde üzerinden geçilsin. Neyse sorun olan video kaldırılır, ekleyen kişi gerekirse bulunur, cezasını alır, bize ne bundan, benim orada paylaştığım videoları paylaşma hakkım neden elimden alınsın. Sanırım her şeye alıştırılmaya çalışıyoruz ve gitgide bir kaosun içine doğru sürükleniyoruz, peki öyle olsun.

Geçen hafta Ankara sahnelerinden programlar aktardık bu hafta da İzmir’e uzanalım mı? İzmirliler eminiz heyecanla beklemeye başladılar, e nasıl beklenmesin ki İlhan İrem geliyor (Ergin kaçırmaz kesin :)) Cumartesi günü İzmir Açıkhava Tiyatrosu’nu doldurun ve ışık ve sevgiyle keyifli şarkıları dinleyin dilerim. Yok hayır aynı güne başka bir alternatif arıyorsanız Soner Sarıkabadayı’da aynı gün İzmir’de, Bostanlı Karşıyaka Açıkhava’da sahne alacak. Cuma günü alternatifi de Hande Yener olabilir. Yani şarkısı ‘’Uzaylı’’ ile yazdan sonra güze de bir heyecan katmak isteyen Yener’in sahne alacağı mekansa Ooze Venue. Aynı yerde bir hafta sonra da MFÖ sahne alacak. Yine İzmir; Cuma ve Cumartesi bir festivale daha imza atıyor ki; İzmir Arena’da iki gün boyunca rock sesleri yükselecek. Üstelik her iki konseri de 40 YTL gibi bir rakama izleyebileceksiniz, üstelik isimler gayet sağlam. İlk gün Kanca, Ayna, Duman ikinci gün Model, Nev ve Mor ve Ötesi.

Haftanın Konseri: Akın Vardar

Sevgili dostum Akın’ı en son Sakman Bar’da dinlemiştim. 9 Ekim Cuma günü saat 22:00 itibari ile MASK sahnesi olacak kendisinin. İlk albümü ‘’Yalnızsın’’ın yanında seçeceği cover şarkılarla da dolu dolu geçeceğine inandığım bu konsere gelin ve birlikte eğlenelim.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Yine dizilerle başlayalım zira bu hafta da ağırlığını korudu kendileri adıma. Öncelikle ‘’Dexter’’ beşinci sezonu ile başladı. Ne yalan söyleyeyim biraz buruk izledim hatta hiç bu kadar duygu seli yaşamamıştım bu dizide ama bunu eleştiri amacı ile söylemiyorum, böyle bir başlangıç kaçınılmazdı. ‘’Desperate Housewives’’ ise yedinci sezonunda biliyorsunuz. Dizi çok çok heyecanlı kalmamıştı bu kez ama güzel başladı her zamanki gibi, dizinin kadrosuna Wanessa Williams katıldı güzel başlamalı tabi :) Yine sürpriz oyuncularla devam edecek diziden iki oyuncu firarı var ki Catherine ve Orson karakterleri. İki polisiye - dedektif dizi üçüncü sezona merhaba diyenlerdendi ki ilk bölümleri ile ‘’The Mentalist’’ ve ‘’Castle’’ yine formundaydı. İzlediğim bir diğer benzer dizi ‘’Covert Affair’’in 11 bölümle kalması çok acı, birkaç bölüm sonra bitireceğim ama bu dizi devam etmeli ya. Yine ‘’Persons Unknown’’ da bu yazın dizisiydi, dizi yine devam edebilecek bir şekilde bitti ama madem etmeyeceksin neden öyle bitirdin de dedirtti. Bu arada bir dizi daha ekledim haneme ki ‘’Blue Bloods’’. Yine bir polisiye yine bir aksiyon ama oyuncuları bir hayli tanıdık. Tom Selleck var en başta ‘’Magnum’’u nasıl unuturuz. Sonra bir dönemin NKOTB grubunun Donnie Wahlberg’i (Mark Wahlberg’in kardeşi) burada; en son ‘’Damages’’ isimli dizide izlemiştik usta oyuncuyu Len Cariou burada. Ama ilk bölümü çok fazla heyecan uyandırmadı fakat sanki devam edersem iyi bir şeyler olacak, bunun izlenimini verdi, bakalım.
Haftanın filmlerine gelince özellikle izlemelisiniz kısmına girmeyeceğim ama ben izledim ve sevdim kısmının altını çizeceğim. Kaldı ki geçenlerde vizyona giren ‘’Salt’’ ile başlayalım hemen olaya. Evelyn Salt yani Angelina Jolie karakteri mükemmel, bu kadına bu tarz roller çok yakışıyor. Salt bir CIA ajanı ama bir gün bir itirafçı ile karşılaşacak ve dünyası değişecek. Film abartı sahneler taşıyor mu taşıyor artık zaten ruhumu bunlara adapte etmeyi başardım ama sürükleyicilik film boyunca gayet iyi gidiyor. Öyle ki sonuna kadar filmin kim gerçekten kim kafa karıştırmayı başarıyor. Finali ise film sanki devam edecek gibi bir sahne ile tamamlanıyor ki bir tek o kısma eleştirim, devamı gelecekse elbette keyifle izlerim.

Haftanın Repliği: Kadınlar ve silahlar arasındaki fark nedir bilir misin? Kadınlara asla susturucu takamazsın.

Clive Owen da son yıllarda beğenerek izlediğim oyunculardan ama ‘’Shoot Em Up - Hepsini Vur’’ konusu ile ilginç gibi görülse de abartı bir film. Monica Belluci bile filmi kurtarmaya yetmemiş ama işin ilginci film sitelerinde çok beğenildiği yazılıp çizilmiş, ilginç. Owen aynı ‘’Children Of Men - Son Umut’’ filmindeki gibi bir bebekle başlıyor filme bir bebekle bitiriyor. Araya zoraki mizah unsurları falan sıkıştırılmış, sıkıcı. 2002 yapımı ‘’Phone Booth - Telefon Kulübesi’’ uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi. Colin Farrell’ın başrollerinde oynadığı filmin tamamı bir telefon kulübesinde geçiyor. Stu telefon açmak için bir telefon kulübesine giriyor ve oradan çıkamıyor çünkü çıktığı an onu vurmak için kendince sebepleri olan bir manyağın ateş tehtidi adlına. Film ikilinin diyalogları üzerine kurulu zaten ama bu uzun muhabbet sizi yormuyor ve hatta tam tersine düşündürüyor; orada ben olsaydım ne yapardım diye.

Yeni bir haftaya daha merhaba diyoruz. Ekim ayının ilk Pazartesi günü hepimiz için güzel olsun.

Hiç yorum yok: