10 Ocak 2011 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Nereden nereye bir yolculuk ve hayatımıza eklenen nice şarkı bu süre içerisinde. Bir albüm kapağıydı ki çok beğenmiştim; isme aşinalık bir yana ‘’Sevgiliye’’ isimli kaseti bir çırpıda düşünmeden almıştım lise yıllarımda. O günden bugüne birçok albüm yayınladı Aşkın Nur Yengi. ‘’Hesap Ver’’ ve ‘’Sıramı Bekliyorum’’da benim için özel olmuştu ama sonrasında yayınladığı albümleri bütünü itibari ile beğenmemiştim. Sanırım Sezen Aksu’lu süreçten sonra bir boşluk yaşıyor insanlar ki diğerlerinde de oldu bu, dönemin popüler bestecilerine sarılıyorlar ama yeterince tamamlanmıyorlar, tam anlanmıyorlar; kim bilir belki de bir ah tarihi yaralıyordur olamaz mı :) Yeni albümümün kapağı yine nefis Aşkın’ın ama az önce bahsettiğim albümlerin kıyısından bile geçmiyor ne yazık ki daha doğrusu bırakın geçmesini en azından beni eskisi gibi heyecanlandırmıyor bazı isimler ki Yengi de onlardan biri. Yine de pop için bir renktir, güzelliktir, harekettir. Sezen Aksu, Bülent Özdemir, Günay Çoban, Sude Bilge Demir, Hakkı Yalçın, Serkan İzzet Özdoğan ve Yusuf Kaya albümde emeği geçen isimler arasında. Emre Müzik etiketi ile müzik marketlerde.

Odeon Müzik arşivlerimiz için yine çok özel bir albüm yayınladı. Türk pop müziğinin önemli mihenk taşlarından Fecri Ebcioğlu’nu bir kere daha anacağız bu vesile ile. Dünden bugüne bu şarkılar hayatımızın mutlaka bir yerinde karşımıza çıkmıştı; içlerinden bazılarını belki çok özel saklamıştık İlham Gencer’in yorumu ile ‘’Bak Bir Varmış Bir Yokmuş’’ nasıl unutulur. Ya da Alpay’ın ‘’Hayalimdeki Resim’’, ‘’Cennet Yolu’’. Gönül Akkor ile hayat bulan ve dünden bugüne nice sesle yorumlanan ‘’Böyle Gelmiş Böyle Geçer’’ bir başka Gönül (Yazar) ile ‘’Arkadaşımın Aşkısın’’, Güneri Tecer ile ‘’Boşvermişim Dünyaya’’. Bu şarkıları o olmasa belki yine duyacaktık, biliyor olacaktık ama böylesi ayrı saklamayacaktık. Beraberinde kendi yorumlarının da yer aldığı bu özel toplama albümde Nilüfer’den, Semiramis Pekkan’a, Rüçhan Çamay’dan Tanju Okan’a dolu dolu 35 şarkı dinleyeceğiz. Bu arada Ebcioğlu’nun Marc Aryan, Juanito, Luigi gibi bir dönemin Türkiye’de yaşamış, Türkçe şarkılar söylemiş önemli dünya starlarına da sözler yazdığını ve o şarkıların da bu albümde yer aldığını ayrıca hatırlayalım. Kuşkusuz ki bu kadar ile sınırlı değil bu şarkılar, serinin devamını da bekleyelim.


Haftanın Yağmuru: İspanyol Yağmuru

Aralık 2007’de sitemizin konuğu olmuştu ve ilk albümünü bizlere anlatmıştı. Ayhan Günyıl ikinci albümü ‘’İspanyol Yağmuru’’ ile kaldığı yerden müzik yolculuğuna devam ediyor. İlk albümde Deniz Seki ve Tarkan sürprizi vardı. Bu albümde de bir Kenan Doğulu sürprizi var. Enstrümantal müzik sevenlere özellikle duyurulur.

Lounge, Chill-Out vb. tarzın takipçileri Yeni Dünya Müzik’i ve yayınladıkları albümleri bilirler. Gayet itina ile seçilmiş, kaliteli şarkılardan oluşan bir özel albüm daha sundu firma ki ‘’360 İstanbul’’ şehre yakışır bir renklilikte. Bu albümdeki birçok müzisyenin adını ilk kez duydum ama kuşkusuz takipçileri olacağım. Beraberinde Mercan Dede, Alihan Samedov, Orient Expressions gibi yaptıkları her iş ayrı saklanacak müzisyenlerde şarkılarını adamış İstanbul’a. Ama albümün en büyük sürprizi Jehan Barbur vokalli Barbarous Erköse & Tan Tunçağ çalışması ‘’Aşkın Yolu’’. Albümün kapak çalışması ayrıca çok başarılı. Bu şarkılar ile bu şehir ayrı yaşanası. Yine 15 şarkılık bir diğer albüm ise İstanbul’u başka tarzın müziği ile sizlere yaşatıyor ki daha önce kısaca bahsetmiştim yeniden anımsatabilirim. Emel Sayın & Modern Folk Üçlüsü yorumları ile dinleyeceğimiz bu şarkılar Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları tarafından yeniden yayınlanıyor. İlkini bulmak imkansızdı ki bu vesile ile ‘’İstanbul Şarkıları’’nı bir CD üzerinden dinlemek ayrıca keyifli.

Yeni yılı güzel güzel karşıladık karşılamasına ama ertesi biraz içim burkulmadı değil zira gecesi TRT bu yıl Eurovision’da ülkemizi kimin temsil edeceğini açıklamış açıklamasına ama herkesi bir şaşkınlık almış. Küçük bir twit fikrimi geçtim ve olacakları - bitecekleri izlemeye başladım sonrasında. Bu kez biraz isyan sesi duymadım değil karşılaştığım noktalarda ama daha çok grubun katılmasına değil bunun nasıl bir süreçten - süzgeçten geçtiğine; yani TRT neden bu durumda katı davranıyor kaldı ki dünyanın birçok ülkesinde bu iş eskiden bizde de olduğu gibi çeşitli akışlardan geçiyor. Ama biz burada söz söyleme hakkını bulamıyoruz maalesef çünkü sonuçsuz kalacağımıza inanıyoruz. Yüksek Sadakat’in çizgisini ayrı tutuyorum; aman aman bir hayranlığım olmasa da dinleyebildiğim gruplardan ama yarışma ile ilgilenen yanım adına biliyorum ki çok ama çok uzağından. Nasılsa ilk 5’e gireceğiz her şekilde deyip rahatlıkla katılmak olmaz ki dinleyici bir susar iki susar üçüncü de kesilir oylar. Ama işte bu da TRT’nin umursadığımı allah aşkına değil; geçen sene Manga adına da pek sıcak bakışmamıştı ama her şey yolunda gitmişti belki de biraz şansımıza; şarkımız gelsin hele bir konuşuruz yine.


Haftanın Sürprizi: Roxette Türkiye’ye geliyor.

Ne yalan söyleyeyim deli sevindim bu haberi alınca. Bir dönem onları az sevmedim az sevmedik hani. Dolmabahçe küçükçiftlik Park’ta 25 Mayıs’ta olacak üstelik ve doğumgünümde. Şimdiden o gün nerede yapayım derdinden kurtuldum :)

Şimdi gelelim haftanın konserlerine. Geçtiğimiz günlerde ilk albümünü yayınladı Züleyha. Ve çeşitli dillerde Zülfü Livaneli şarkıları dinliyoruz bu çalışmasında. Bir hayli renkli ve keyifli bir albüm. Şimdi ilk konseri yarın akşam Jolly Joker Balans’ta olacak. Balans bu hafta Toygar Işıklı, Karmate, Emre Aydın, Yaşar konserlerini sunacak ayrıca dinleyicisine. Son dönemin ilgi çeken mekanlarından alt.’da ise bu hafta yine çok özel performanslar ile karşılaşacaksınız. Öyleki 13’ünde Jülide Özçelik konseri olacak. Konuk sanatçı olarak Akın Eldes’in de sahnede olacağı Birsen Tezer konseri ayın 14’ünde, Selen Beytekin’in konseri ise 15’inde gerçekleştirilecek. Üç gece üst üste bu muhteşem kadınlara kulak vermekte fayda var.

Çarşı Pazar/tesi:

D&R yine ucuz ucuz müzik DVD’leri koymuş. Barbara Streisand, Sade gibi isimler düşmüş şimdi de reyonlara; hem de öyle böyle düşmemiş (12 YTL) ikişer üçüşer tane alın.


Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Dizilerimin çoğu tatile girdi (Dexter, Nikita, Desperate Housewives, The Event, The Mentalist, Castle) ama ben bu durumdan memnunum. Bu süre içerisinde ‘’24’’e yükleniyorum ve büyük bir ihtimal ile ikinci sezonu da bu hafta tamamlıyorum. Yine de önerebileceğiniz bir dizi varsa paylaşmadan geçmeyin lütfen.

Film adreslerime gelince tavsiye etmek istediğim ilk film: Hachiko: A Dog’s Story - Hachiko: Bir Köpeğin Hikayesi). 1987 yılında ilk kez japonlar tarafından çekilen film 2009 yılında ABD & İngiltere ortak yapımı olarak yeniden beyazperdeye aktarılıyor. Adından da anlaşılacağı üzere bir köpeğin hikayesi bu; kaybolduğu esnada karşısına çıkan bir profesör ile başlayan dostlukları öyle bir yere götürüyor ki sizi itiraf ediyorum filmin sonunda gözyaşlarımı tutamıyorum. Richard Gere’in ve Joan Allen’ın performansları da ayrıca alkışı hak ediyor.


‘’Black Swan’’ ise adeta bir başyapıt. Son yıllarda izlediğim en çarpıcı filmlerden. Darren Aronofsky’ın bu son filminde Natalie Portman, Mila Kunis, Vincent Cassel ve Winona Ryder başlıca rollerde. Nina yetenekli, genç bir balerin. Eski bir balerin olan annesi ile yaşıyor ve bir gün çok büyük bir balerin olmak istiyor. Sergilenecek olan Kuğu Gölü balesinin başrolüne seçilmeyi başarıyor ama onu bekleyen bir rakip daha var ki siyah kuğuyu oynayacak olan Lilly. Film ile ilgili Muhammed Tiryaki’nin blog sayfasında kendisine ve sevgili Özgür Şahin’e ait iki ayrı kritik okuyacaksınız ki harfi harfine katılıyorum yazdıklarına.

Bir diğer izlediğim filmse ‘’Takers’’ oldu. 2010 yapımı film özellikle oyuncu kadrosu ile heyecan verici gözüktü gözüme. Matt Dillon, Hayden Christensen, Paul Walker, Chris Brown vs. gibi oyunculara lafım yok. Aslında hepsi rolünün hakkını veriyor ama film bir kere uzadıkça uzuyor. Bir grup soyguncu ile onları takip eden bir dedektifin hikayesi aslında ama işin içine dram durumları falan da yerleştirilmiş ki tamamen gereksiz bir durum. Tarzı sevenleri evet iyi bir koşu bekliyor ama dizilerde bile çok daha iyi işler yapılıyor.

‘’The Punisher - İnfazcı’’. Hung’un Ray’i Thomas Jane ve John Travolta’nın başrollerini paylaştığı film aslında başarılı bir aksiyon. Özel bir ajan olan Castle son işini tamamladıktan sonra ailesinin yanına dönecektir ve mutlu bir hayat sürmek isteyecektir. Ama işler beklediği gibi de gitmeyecektir. Zira son işinde ölen genç adamın ailesi onu bulmaya ve öldürmeye and içecektir. Film abartılı sahnelerle dolu ve Jane filme sanki yakışmamış ki çok daha iyi bir oyuncu ile film çok daha fazla iş yapabilirdi. Travolta her zamanki gibi muhteşem.

Ve son bahsetmek istediğim filmse ‘’88 Minutes - 88 Dakika’’. Hürriyet’in hafta sonu promosyonu olan filmi bekletmedim ve seyrettim. 2007 yapımı filmi Al Pacino başlı başına sürüklüyor ayrı ama filmin yerden yere vurulmasını da anlayamadım izledikten sonra okuduğum yorumlarda. Bir seri katil ile psikiyatrist ya da adli doktor arasında süren bir dava var ortada. Katilimiz bu kez dışarıda değil ama içeride ve hatta idam cezası verilmiş, tam da o gündeyiz. Derken bir bakıyoruz yeni bir cinayet haberi geliyor, aynı tarzda hem de nasıl olabilir :) Cevabını arayan Pacino abimize bir de o an bir telefon gelmez mi ve 88 dakika sonra sen de öleceksin denmez mi :) Valla onu bunu dinlemeyin, izleyin; gayet sürüklüyeci bir film.

Çarşı Pazar/tesi:

D Smart dergisi güzel DVD’ler hediye ediyor. 3 YTL gibi bir rakama netice de güzel bir fırsat; görebildiğim filmler çok ahım şahım olmasa da izlemeye değer bulduklarımdı. Bakınıverin bayiinize bir. Ayrıca Aktüel dergisi de kitap vermeye devam adadı her hafta kendini; raflarda yer açın ve alabildiğinizi alın :)

Yeni yılın ikinci Pazartesi günü ama ilk sendromu; güzelliklerle dolu bir hafta olsun hepimize.

3 yorum:

Estar Abi dedi ki...

Yahu bu gazete ve dergilerin film eklerini çoğu kez kaçırıyorum. Ellerinde kalanları genellikle iade ettiklerinden bana bir şey kalmıyor. 88 Dakika'nın orijinal DVD'sini kaçırmayı istemezdim. İnşallah bu cumartesi bir yerlerde bulurum.

Bu arada 88 Dakika'yı ben de pek sevmem:)) Sürükleyicidir evet ama sürprizini çabuk açık etmesi ve konuyu durmadan dağıtması beni soğutmuştu. Ha bir de Al Pacino yaşlanmış olduğundan koşturamıyor, komik görünüyor o anlarda.:)

Kadri Karahan dedi ki...

Ben de bir sorayım buralarda, bulabilirim tahmin ediyorum Muhammed, alır ayırırım bir tane :) ...

Al abi koşturamadığı gibi tam insomnia modunda bir de :) ...

Adsız dedi ki...

Ben de harfi harfine katiliyorum..
Burada yazilan her seyin.. Tesekkürler Kadri..
Seneyi cok güzel bir filmle karsiladik..
Daah da güzel seyleri görmek ümidiyle..

Umarim acilarimiz daha fazla olmaz. Gecikmis bir iyi seneler dilegiyle..