13 Haziran 2011 Pazartesi

Müzikle Dolu Bir Haftanın Ardından


ADA Yolcusu Kalmasın



Bir söyleşisinde ‘’başucu arşivlerinde yer eden albümler üretmeye çalıştı’’ demiş Bülent Forta. Arşivime bakınca sahibinin sesinden gelen bu açıklamasına en başta bir dinleyici olarak hak veriyorum ve Ada Müzik’in hayatımıza hep güzel albümler, güzel şarkılar kattığını biliyorum. Konserin haberini aldığımda duyduğum heyecan bir çırpıda Eray Aytimur’a bir mail yazmaya itti beni ve sonrasında adıma elimden geleni yapabileceğimi gönül rahatlığı ile söyletti. Daha fazlası olmalıydı hatta ve bunda da ısrarcıydım. Bu vesile ile güzel bir Pazartesi günü yolumu Cihangir’e - Kaktüs’e düşürdüm ve basın toplantısına katıldım ekibin. Konserde sahne alacak olan Mavi Işıklar tam kadro katılırken toplantıya Yeni Türkü adına Derya Köroğlu, Gündoğarken adına Gökhan Şeşen, tamamında kalamamış olsa da Zuhal Olcay, Jehan Barbur, Replikas gibi isimler oradaydı ve Ada Müzik ile olan serüvenlerini basınla paylaşmaktaydı. Günün katılan en renkli ismi konserde sahne almasa da düşünceleri vtr olarak bizlerle paylaşılacaktı ve Onur Akın olacaktı. Onur Akın’ın da yolu bir dönem Ada Müzik ile kesişmişti ve orada anlattığı anılar gerçekten o günkü heyecanını hala aynı tuttuğunu gösteriyordu.

Ve beklenen gün geldi çattı. Sımsıcak bir günün akşamı Açıkhava Tiyatro’suna erkenden attım kendimi. Geldiğimde son provalar yapılıyordu ki; kim hangi şarkıyı söyleyecekti artık öğrenmiştim de ama olsun bu durum yine de hiçbir şeye engel olmayacaktı. Önce kulise geçtim ve orada sevgili Birsen Tezer, Hüsnü Arkan ve bazı müzisyen dostlarla sohbet etme şansını buldum. Daha sonrası oradaki heyecanı bırakıp bir diğer heyecanın yüksek olduğu alana ki oradaki arkadaşlara yardımcı olmak adına basın girişine yönlendirdim kendimi. Bu esnada bir baktım, gelen yüzlerin çoğu tanıdık. Gülbahar Kültür, Yavuz Hakan Tok ve eşi, Ahmet Kamil Taşkın, Olcay Tanberken, Seda Özay başta olmak üzere bazı arkadaşlarımla karşılaşıp ayaküstü sohbet ettikten sonra yavaş yavaş konserin başlayacak olmasının sinyali ile yerime doğru yol aldım.

Açılış Köprüler ile oldu ve daha sonra sahneyi Grup Gündoğarken aldı. Günün ilk sürprizi kendilerinden geldi ve yakında yayınlanacak albümlerinden bir şarkıyı ilk kez orada dinleme şansını bulduk. Kendilerini Hüsnü Arkan izledi ve ‘’Solo’’ albümünden ‘’Senin Gibi’’ isimli şarkıyı seslendirdi sanatçı. Hemen ardından son ayların ve hatta yılların en güzel şarkılarından biri olan ‘’Hoşgeldin’’i birlikte seslendirmek üzere sahneye Birsen Tezer’i davet etti; o birkaç dakika hiç bitsin istemedik. Birsen Tezer daha sonra ‘’Çığlık Çığlığa’’ isimli şarkısı yorumladı ki geçtiğimiz sene Ortaçgil’in 40.yıl konserinde de aynısı olmuştu bu kez de yine o şarkı ile yine aynı çığlıkta büyülemişti hepimizi Tezer, sahneden insin hiç istemedik. Kendisi sahneye Replikas’ı onlarda daha sonra Jehan Barbur’u davet etti. Barbur’da sahnede üç şarkı seslendirdi ve gecenin öne çıkan isimlerinden biri oldu. Konser sonrası kuliste kısaca görüşlerini sordum ki gerçekten mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Ardından Yeni Türkü sahnedeydi. Yeni Türkü ile zaman öylesi çabuk aktı gitti ki ‘'Mamak Türküsü'', ‘’Fırtına’’, ‘’Aşk Yeniden’’ tüm salonun kendilerine birlikte eşlik ettiği şarkılarındandı. Gecenin keyifli bir diğer tadı az sonra Mavi Işıklar ile ayrıca yaşanacaktı ve ekip göstermiş olduğu performansları ile dakikalarca ayakta alkışlanacaktı. Mavi Işıklar ekibi her bir üyesi ile o kadar pozitif bir ekipti ki bu uyum ile performans bir araya gelince ve üstüne yıllar sonra bile yine aynı enerji ile karşımızda olmaları eklenince çok daha fazlasını bile hak ediyorlardı.

Bu hareketliliğin yerini daha sonra Bülent Ortaçgil ve hüznü aldı ki iki şarkı seslendirdi sanatçı. Biri ‘’Denize Doğru’’ biri ‘’Eylül Akşamı’’. Ada Müzik kendsi için bir başka özeldi ki bunu şarkı arası konuşmasında da detaylandırdı usta isim ve sahneye son yılların en başarılı gruplarından biri kabul ettiği Mor ve Ötesi’ni davet etti. Mor ve Ötesi yola Ada Müzik ile başlamıştı ve hali ile kendileri de o dönemlerine ait şarkılarını seslendirmişti. Burada şunu söylemeden geçemeyeceğim; Harun Tekin sahnede yorum - performans olarak elbette tartışamam, iyiydi ama gecenin şıkları - rüküşleri vs.leri gibi bir durum içine gireceksem kötü görünümün kesinlikle tek sahibiydi; şahsen o salaş hali uzun bir süre hafızamdan silinmeyecek. Derken Bulutsuzluk Özlemi sahnede yerini aldı ve kendilerini dinlemekten her zamanki gibi ayrı bir keyif aldım. Nejat Yavaşoğulları öylesi özel bir insandır ki ismen belki hiç tanışmadık ama defalarca kere karşılaştım ve kısa sohbetler gerçekleştirdim kendisi ile. Konserden sonra kendisinin yanına gittim yine ve o anlardan birinin bir kere daha yaşanmasını istedim, başardım, ayrıca son albümleri de yanımdaydı, imzalatma şansını buldum. Ve konserin son sanatçısı Zuhal Olcay’dı. ‘’Yine Aşk Var’’, ‘’Pervane’’, ‘’Güller ve Dudaklar’’ı almıştı repertuarına Olcay ki final anı gelmişti, tüm sanatçılar sahneye davet edilmişti ve açılışta olduğu gibi Köprüler ekibinin notaları ile sonlanmıştı artık gece.

ADA Müzik’e nice yıllar, birlikte nice şarkılar; emeği geçenlere teşekkürler.




Matiz’den Gülbahar’a





Konserden sonra 45’lik Bar’a bir geçiş yapmıştım. Orada da Hakan Eren’in konuğu Neşe Karaböcek’ti ama programına yetişememiştim, kapıda keyifli bir sohbet ortamı vardı ve ona dahil olabilmiştim. Oradaki dostlarla bir gün sonrasının da planı kesinleşmişti artık. Öncelikle Alt.da buluşulacaktı ve Mabel Matiz dinlenilecekti. Program öncesi sevgili Tuba ile buluştuk ve biraz sohbet ettik, dünkü konseri değerlendirdik kendimizce. Sonra oradan birlikte Alt.’ın yolunu tuttuk. Sevgili Ece Dorsay ve Ceren Candemir ile keyifli bir sohbet başladı mekanın kapısında önce derken bir baktık Mabel belirdi yanımızda. Mabel bu ay ‘’Müzik-hâl’’ köşemin konuğu olmuştu ama söyleşimizi internet üzerinden gerçekleştirmiştik, ilk kez karşılaşacaktım. Gözümüz onu ararken o bizi bulmuştu bile, Mabel öylesi sıcaktı ve öylesi samimi ki bunu şarkılarından zaten hissediyorduk ama o gün buna tamamen emin olacaktık. Derken Yavuz Hakan ve Elhan Tok, Olcay Tanberken’de katıldı aramızda. Alt.’ın merdivenine sıralandık ve şarkıların tadına varmaya başladık. Çok ama çok güzel bir dinleyici vardı o gün ki hangi yüze baksam herkes şarkılara eşlik ediyordu abartısız. Hiç ara vermeden albümdeki şarkılarının yanında sürpriz şarkılar ile tamamladı programını Matiz. Sürpriz şarkılar ki ‘’Düş Bahçeleri’’, ‘’Beni Kategorize Etme’’ gibi hani, tez zamanda kayıtları düşse keşke sayfalara. Ardından fotoğraflarımızı çekildik, albümlerimizi imzalattık ve yeniden görüşmek üzere mekandan ayrıldık.

Bu arada Amerika’da yaşayan ve tatil için ülkemizde bulunan, yıllardır iletişim halinde olduğum ama bir türlü görüşemediğim bir başka özel müzisyen Kutsal ile karşılaştım orada ki ne güzel bir vesile oldu bu. Kutsal yeni bir çalışma hazırlamış ve çok yakında bizlerle buluşturmaya hazırlanmaktaymış; yakında detaylarını kendisi ile öğrenip sizlerle paylaşmak üzere söz aldım.

Gecenin ikinci adresi ise Eski Cambaz’dı. Ekiple üçe bölünmeyi nasıl başardıksa artık ayrı ayrı aldık mekanda soluğu. Sevgili Gülbahar Kültür mekanın DJ kabininde ikinci kere yerini almıştı ki güzel de bir dinleyici kitlesi vardı orada. Gülbahar ile hafta içinde buluşmuş uzun uzun konuşma şansını bulmuştum ayrıca o gün daha çok şarkılarını dinlemek olacaktı öncelikli görevim kendi sunumundan. Gülbahar’ın arşivini gerçekten çalmak istiyorum o da buna sanki kasıtlı olarak izin veriyor ama yine de kıyamıyorum gibi durumlar dönüyor üstelik aramızda. Şaka bir yana Lola’s World olarak yaptığı işlere hayranım, hem de çok ciddi hayranım. Yeni toplama ‘’Flamenco Style’’in tanıtımı için ülkemize gelmişti kendisi ve gerçekten çok sıkı bir albüm ile daha karşı karşıya kaldım. 17 şarkılık bu çalışma tarzını sevenleri çok mutlu edecek ki gecede de etkisini gördük. İlerleyen dakikalarda yerini 70’lerin 80’lerin şarkıları aldı ki çok eğlendik. Kendisini tez zamanda yine ülkemizde görmeyi bekliyorum.

Herkes yavaş yavaş dağıldıktan sonra Ece Dorsay ile uzun uzun konuşma şansını bulabildim. Aslında bir süre önce kendisi ile iletişime geçmiştim ve bir söyleşi yapmak istediğimi kendisine iletmiştim. Yeni albümünün hazırlığı içinde olduğunu söyleyince ertelemiştik ve o sürece saklamıştık ki olamadı. Bu arada kendisinin 02 - 03 Temmuz 2011 tarihleri arasında gerçekleşecek olan ‘’Efes Pilsen One Love Festival 10’’ kapsamında santralistanbul’da sahne alacağını da öğrendim ve şimdiden hatırlatmak istedim.





Azerbeycan 12 Organizasyon 0 Puan





Hareketlilik bitmedi. Bir gün sonra yani Cumartesi yine yolum Taksim’e düşecekti ve düşmüşken karşılaştığım bir imza gününe de dahil edecektim kendimi. Eurovision’un 2011 birincileri yani Azerbeycan temsilcileri Ell & Nikki (Eldar & Nigar) Türkiye’deydi ve şarkının sekiz versiyonunun yer aldığı ‘’Running Scared’’in tanıtımı için D&R’da olacaktı. Kendilerinin gelmesini beklerken orada olan diğer arkadaşlarla öyle bir sohbet içine girmişiz ki ne sıcak ne de geç kalmış olmaları bizi etkilememişti. Bir Azeri, bir Gürcü, bir Alman arkadaş vardı yanımda ve Eurovision’u konuştuk durduk. Çok büyük bir kalabalık yoktu başta imza günü için sonradan gören gelmiş olabilir ama gelenler gerçekten o anın tadını bilecekti ki kendisini oraya getirenler buna izin verseydi. Durumdan kesinlikle rahatsız olmayacak bir havada bir ikili vardı orada ve bırakın kendileri ile fotoğraf çektirmeyi CD’lere isim bile yazdırmadılar, sadece bir imza attırdılar. Madem öyle olacaktı hazırlayıp yollasaydınız ve biz öyle alsaydık ya. Yani bu işleri anlamıyorum işte; ya adam gibi yapın bunu ya da bulaşmayın, bulaştırmayın. Üstüne üstlük bir de bir şeyler söylemeye çalıştı aynı yetkili anladım mı anlamadım mı, bir anlaşma mı yapılmış, bir Türkçe şarkı mı söylenecekmiş, bir şeyler bir şeyler dedi kendini göstermek istercesine.

Bir de basına takıldım ayrıca ama elbette onların suçu yok, bunu planlayanlar bir taşla iki kuş mu vurmak istedi acaba? Hayır alırsın sanatçını ayrı bir yerde ayrı bir toplantı yaparsın her şey amacına ulaşmış olur; ama burada imza günü yapıyoruz, gelin, orada sorularınızı sorun der gibi bir mantık ne demek şimdi? Orada sırasını bekleyen insanlara da haksızlık bu imzayı atacak olan sanatçınıza da. Kaldı ki sorulan sorular da belli hep, bu işle (Eurovision) ya da bu isimlerle ilgilenen herkes (fanlar) zaten bunun cevabını biliyor, bin yerde yazıldı çizildi. Gerekirse ortak bir bülten yolla ver orada cevaplarını. Yani bu ülkede gerçekten bazı şeyler için korkunç çabalar harcanıyor ama iş bittikten sonra birçok şey kimsenin umrunda olmuyor. Gündem o kadar hareketli ki işin içinde kendilerine popüler sayabilecekleri bir şey bulamıyorlarsa her şey çöpe atılıyor. Bir Eurovision takipçisi olarak onları sadece tebrik etmek istedim hepsi bu ve orada sırasını bekleyen birkaç güzel insanla sohbetin ve adımın bile geçmediği imzalı bir CD’nin dışında aslında bir kötü organizasyonun da şahidi oldum başka da bir şey olmadı.

Sırasını bekleyen Azeri arkadaşın söylediği bazı şeyler ile bu defteri de kapatayım. Dediğine göre ki ben bunu bilmiyordum mesela bu yarışma için Eldar seçilmiş başta. Sonra Nigar yanına dahil edilmiş. Belki de Nigar’ın elinde Türk bayrağı ile finalde sahnede olması bunun üzerimizde bir etki bırakması olabilir daha ön planda gelmişti bana ama Edgar’ı kesinlikle daha sıcak daha samimi gördüm. Son bir şey daha ki bu önemli; seneye Eurovision’un denizin içinde oluşturulacak özel bir platformda yapılacakmış, şimdiden korkunç rakamların harcanmaya başlandığı muhteşem bir organizasyon hazırlığı içinde olduklarını söyledi aynı arkadaş; ben de seneye yolumuz düşer inşallah dedim, evime geldim ve imzalanan albümü dinlememek üzere rafıma iliştirdim.

Son notum D&R yetkililerine ki daha öncesi Loreena McKennitt’in imza gününde oradaydım. Her şey nasıl güzel nasıl samimi bir akış içinde gerçekleşmişti ki beklediğimize değmesinin yanında her türlü övgüyü hak ettiğinizi düşünmüştüm ama bu organizasyon sizden kaynaklı değildi belki ama bir hayal kırıklığıydı. Lütfen imza günlerinizi samimi insanları seçerek samimi bir ortam içinde, amacına ya da amacınıza uygun bir şekilde devam ettirin ki bizler de orada olmaya devam edelim. Bu heyecanın yeri çok ayrı bir şey çünkü.




Ve…






Temmuz ayında sitemizde çok özel bir müzisyen konuk olacak. Kendisi ile ilgili çok özel bir dosya hazırlıyoruz. Bu hazırlık çerçevesinde geçen hafta içinde kendisini ziyaret etme şansını bulabildik. Öncelikle çok yakın bir tarihte yeni albümü çıktı ama o bir başka projesi ile arayı çok açmadan bizlerle yeniden buluşturacak kendisini. Bu sürpriz proje ve detaylarına bu dosya çerçevesinde yer vermeye elbette çalışacağız ama şunu diyebilirim ki dinlediğim birkaç kayıt beni fena heyecanlandırdı ve o tarih ne zaman gelir ki nasıl iple çekmeye başladım diyeyim, siz düşününün gerisini. Ötesinde bu yaz çok başka sürprizler içinde de olacağız yani biraz hareketlilik bekleyecek bizi ama yine de gerek sitemizi gerek blog sayfamızı ihmal etmemeye çalışacağız, bu birlikteliği çok seviyorum çünkü ve hepimize şiirli, şarkılı güzel bir hafta diliyorum.






2 yorum:

Adsız dedi ki...

Yanlış olmuş ama, Yeni Türkü "Yağmurun Elleri"ni değil, "Mamak Türküsü"nü söyledi.

Kadri Karahan dedi ki...

''Mamak Türküsü''

Çok doğru, teşekkür ediyorum ve hemen düzeltiyorum ...