3 Haziran 2011 Cuma

Sevgili Deniz Geri Gel ve Al Bizi



90’larda yani Türk pop müziğinin özellikle patlama yaptığı yıllarda TRT’nin ‘’Yarım Elma’’ isimli programınlarından birini seyrediyorum yine; programı anımsatmak adına formatından kısaca bahsetmem gerekirse her hafta bir müzisyen konuk oluyor, konserini veriyor arada canlı yayına bağlanıyorlar ve kendisine telefonla dinleyiciler - izleyiciler sorularını sorabiliyor. O hafta telefonu düşürmeyi ve soru sormayı başaranları sanatçıya ait imzalı bir kaset - poster - kartpostal hediyesi bekliyor. Programla ilgili detayları sizinle yakın zamanda sürpriz bir noktada daha detaylı anlatacağım.

İşte haftanın birinde o programın konuklarından biri de Deniz Türkali. ‘’Şehvet’’ isimli bir albüm yayınlamış ve şarkılarını söylüyor. Her haftanın o eğlenceli şarkıları yok bu kez karşımda ve belki de başta biraz anlamakta zorlanıyorum. Velhasıl elime geçene kadar o albüm pek de emin olamıyorum diyebilirim ama sonrasını anlatmakta belki bugün bile zorluk çekeceğim, kelimelerim tıkanacak ‘’Şehvet’’te çünkü benim için öyle bir büyü içinde. Deniz Türkali’nin oyuncu yanı bir yana müzisyen kimliği o zamandan bu zamana ayrı hafızamda. O albüm benim için hala en güzel koyuluğunda, en özel yalnızlığımda.

O albümden sonra anımsadığım Hümeyra şarkılarından bir dinleti yaptığıydı Türkali’nin ki gidememiştim. Bir de Murathan Mungan için hazırlanan ‘’Söz Vermiş Şarkılar’’ albümünde ‘’Bir Kadın Nasıl Döner Köşeyi’’ isimli şarkıyı seslendirmişti en yakın. Kaseti bugün yine ayrı bir köşede dururken evimde dün sevgili Naim Dilmener’e bir yazı ile seslendim ve bu şarkıları her zaman konuşmaktan çok keyif aldığım kendisi ile de konuşmak istedim. Öncelikle daha bir her yerde dinleyebilmem için şarkıları ulaştırdı bana, sonrasında birkaç fotoğraf ile Deniz Türkali’den bahsettik, ne güzel ki bir kere daha yalnız değildim. Yeniden yeniden basılması için bu albümün hiçbir sebebi yoktu, CD üzerinden neden dinleyemiyorduk diye de bir burukluk sergiledim ki bunun için zamanında çabalandığını da iletti bana ve sonuçsuz kaldığını söyledi.

Müzik piyasasını anlamak gerçekten içten değil. Güzel işleri - projeleri elbette yadsınamaz ama o kadar çok gereksiz işleri de var ki bunların zaman kaybı olmasına neden ve niçin kimse aldırmaz. Bir yapımcı çıksın ve ‘’Şehvet’’i yeniden bassın biz de kendisine dua edelim. Biliyorum ki böyle değerler her zaman karşımıza çıkmıyor, biliyorum ki böyle şarkılar her zaman yazılmıyor - söylenmiyor, biliyorum ki böyle albümler her zaman yapılmıyor çünkü.

‘’Şehvet’’in içinden Yağmurun Elleri’’ni hep birlikte dinleyelim mi? Yeni Türkü’nün eşsiz yorumu bir yana Türkali’nin sesinden devleşmiş bir şarkı adeta bu. e.e.cummings’in şiirini Barış Pirhasan Türkçe’ye çevirmişti, Derya Köroğlu bestelemişti.




2 yorum:

Adsız dedi ki...

Deutscher Mark, Yen, Lira...

Sanma ki tebessüm ediyorum, ama sarkilarin 90'larin ruhuna bu kadar uygun oldugunu düsünememistim daha önce. Ilk düsüncem, agir bir albüm dinleyecegimdi. Ancak, gayet güzel sarkilar bunlar... Hem elestiri hem de hareket var sarkilarda :o)

Acilis sarkisi "Buzlu Sullar" ve "Sehvet" cok iyi baslangiclar olmus ki Sehvet'te ilginc bir yorumla karsilastim. "Deutsch Mark, Yen, Lira .. diyip giden sarki" 90'larin ilk dönemindeki Türkce Pop Sarkilarina güzel bir örnek. Vokallerin sesleri tanidik geliyor kulaga. Sertab mi desem, Sibel Tüzün mü.. Belki hepsi belki hic biri :o)

Albümde saksafon, piyano ve cok sayida batili enstrümanlar bir arada. Gercekten cok hos bir albüm olmus. Yorumda biraz Göksel'i hissettim. Tabii Göksel, piyasaya bu albümden sonra geldi !

Cok hos bir deneyim daha sahsim icin...

Kadri Karahan dedi ki...

Teşekkürler bu güzel yorumların için Özgür :) ...