6 Eylül 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Tamam iyi bir şey dedik, mantıklı bir şey dedik ama sanırım onun da tadını kaçırmak üzereyiz. Single olayı ülkemizde çoğu kişi tarafından anlaşılamadı mı ya da işlerine mi gelmedi bilinmez ama müzik dinleyicisi enayi değildir ve bir noktadan sonra bazı şeyleri hoş görmez. Örneğin birçok müzik yazarının özellikle yorumcu olarak yerden yere vurduğu Soner Sarıkabadayı’yı bugüne kadar destekledim ama bundan sonrası için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. ‘’Buz’’dan sonra ‘’Pas’’ şimdi de ‘’Sadem’’ yani şey gibi yeni bir şarkı geldikçe kat eskileri yeniden yükle ve sun piyasaya tadını çıkar böyle. Gerek yok hem de hiç gerek yok. Bir yeni şarkı ve iki farklı versiyonu ve önceki aynı şarkılar için aldık hadi bu albümü de bir sonraki ne olacak. En güzeli şarkılar bitsin ve toplu bir albüm çıksın ve bu dağınıklıktan kurtulalım derim. Ucuz fiyata tamam alalım bu albümleri yine ama ucuz gereksinimlerin içinde olmayalım lütfen.

Gürol Ağırbaş ülkemizin önemli müzisyenlerinden. Bugüne kadar gerek solo albümlerinde gerekse içinde olduğu projelerde kalbimizde önemli bir yer etti bir kere hani ondan ne gelse kabul diyebileceğiz neredeyse. ‘’Köprüler’’ projesinin gelinen son noktası ‘’Beyaz Perde’’. Adından da anlaşılacağı üzere bu kez sanatçı düzenlemeleri ile unutulmayan filmlerin unutulmayan müziklerine ses oluyor. Basın bültenlerinde dedikleri gibi Aşık Veysel ve Hafız Burhan’ın seslerinin sampler olarak kullanılması doğu - batı sentezinin hoş bir örneği olacak gibi. Kibariye, Kubat ve Jehan Barbur’da ayrıca konuk sanatçı olarak yer almış çalışmanın içinde. ‘’Pulp Fiction’’dan ‘’The Godfather’a ‘’Arizona Dream’’den ‘’Zorba’’ya 12 çalışma yer alıyor. ADA Müzik etiketi ile Cuma günü raflarda yerini alan albümde Ağırbaş bakalım dinleyici üzerinde nasıl bir tat bırakacak?

Haftanın Şen’i: Mediha Şen Sancakoğlu

Valla nasıl şen olmasın ki dört albümü birden şıkır şıkır bir sunumla yayınlanmış Yavuz Plak tarafından. İçlerinden biri olan ‘’Askerden Anaya’’yı çok iyi anımsıyorum. Küçüktüm ve babam bu kaseti almıştı, bir süre baş tacıydı evimizde de ‘’hakkını helal et askerim ana’’ şarkısını bir kadın neden söylerdi :)

90’lı yılların sonunda yayınlanan bir albümdü (Aziz) Fuat Güner’in kendi adını verdiği ilk çalışması ki EMI Müzik tarafından yayınlanmıştı. Dönem itibari ile belki çok fazla ön plana çıkamadı albüm ama özellikle yakalama şansını bulabilenler ki başta sevgili Naim Dilmener bu albümü boş yere baş tacı etmediler. Geçtiğimiz günlerde bu albüm yine EMI Müzik tarafından yayınlandı ki ne güzel hiçbir kaygı güdülmeden; böyle değerli çalışmalar ile yeniden buluşulması çok önemli zira belki birçok dinleyici ilk kez karşılaşacak ama hiç önemli değil, şarkılar on seneyi aşkın önceden gelse de Güner’in müzik anlayışı zaten diğer grup elemanlarında da olduğu gibi hep önden gitmemiş miydi? Velhasıl on şarkılık albümde beş şarkının sözü Fikret Kızılok’a, bir şarkının sözü Alev Sönmez’e ait; diğer sözler ve müzikler sanatçının kendisinin. ‘’Sen’’ isimli şarkıya özellikle dikkat ki bir Nilüfer düetidir.

Malum ramazan sebebi ile geçen ay içinde yayınlanan albümlerin çoğunda dini motifler öne çıktı. Safiye Soyman ve Burhan Çaçan ilahiler okurken son albümlerinde Yulduz Usmanova’da bir mini çalışma ile bu durumdan pay almak istedi ve sanki çok ihtiyacı varmış gibi bilmem kaçıncı kere yeniden ‘’Dünya’’ şarkısını da bu albüme dahil etti, birkaç çalışma ile bunu destekledi ve ‘’Kıble Benim Kalbimde’’ isimli bir mini albüm ile sessiz sedasız geldi. Bu vb. karma albümleri bir çeşit best of albümlerde destekledi geçen ay. Örneğin Müzeyyen Senar’dan Zeki Müren’e, Cem Karaca’ya gibi önemli isimlerin şarkıları yeniden bizlerle buluştu. Geçen ayın en büyük güzelliğine ise OSSİ Müzik imza attı ve Hümeyra’nın ‘’Benim Şarkılarım’’ isimli en özel albümlerinden bir tanesini yeniden yayınladı ve ortalık sallandı. Benim gibi Hümeyra fanatiklerinin arşivinde zaten yok muydu bu şarkılar elbette vardı ama CD üzerinde dinleme şansına ve bu vesile ile Hümeyra’nın söyleşilerine, TV programlarına tanıklık ettik bu da ayrı bir renkti.

Haftanın Nostaljisi: Hümeyra

Dünkü Habertürk gazetesi eki HTmag’de gördüm. Güngör Denizaşan’ın ‘’Mizahi Nostalji’’ sayfasında yer alan bir kare fotoğraf ki bayıldım ve hemen PC’me aktardım. Hümeyra’nın yıllar önce Bebek’te açılan Mahama Kulüp’ten bir fotoğraf ki bilgilerden öğrendiğimize göre sahibesi Malike hanım annesiymiş.

Kumbaracı50 isimli mekanı ilk kez duydum oysa ki güzel etkinliklere imza attığını gördüm. En azından mekanın Eylül programını kaçırmamalı gibi görünüyor zira isimlerden bahsettiğimde siz de hak vereceksiniz. 15 Eylül’de Naim Dilmener’den dünden bugüne şarkılarla başlayacak açılışı Sema izleyecek seçme şarkılar ile. Daha sonrasında Suzan Kardeş, Kardeş Türküler, akustik bir programla Yeni Türkü, Vedat Sakman ve Sumru Ağıryürüyen - Cenk Erdoğan performansları bekleyecek dinleyiciyi. Hepsi cazip görülüyor öyle değil mi? Taksim’den Tünel’e giderken Kumbaracı yokuşunu hepiniz bilirsiniz. Mekan orada ve 50 numarada. Bilet fiyatları ise Biletix üzerinden 28.50 TL. Aynı mekandan, aynı isimlerden sıkılanlar için güzel bir alternatif.

Bildiğiniz üzere bugün tüm Türkiye U2 konserine kilitlendi. Nasıl olmasın ki ama işte değil bulunduğunuz şehre bazen semtinize bile gelse olmayınca olmuyor, gidilmeyince gidilmiyor; gidenler anlatırlar, dinleriz biliyorum. Bu yaz zaten çok ünlü isimleri ağırladı İstanbul ve de ağırlamaya devam ediyor. Örneğin Gipsy Kings grubu 14 - 15 - 16 tarihleri arasında Türkiye’de üç konser verecek ki İzmir, Antalya ve İstanbul olmak üzere. İngiliz rock grubu Tindersticks 20 - 21 Eylül tarihlerinde Babylon’da sahne alırken Eylül’ün son günü Kuruçeşme Arena’da yaşayan en büyük rock efsanelerinden Ozzy Osbourne bir konser gerçekleştirecek.

Haftanın Gözünüz Aydın’ı: Aydın - Pardon Canım Aydın Ben

İlahi kuşumuz. Gerçekten bir alem Aydın. ‘’Namussuz Dünya’’ isimli tek şarkısı piyasada kendisinin. Sözlerini Murat Güneş’in yazdığı grek şarkı eller havaya klasiği olur mu olur pardon çünkü o Aydın. Bu arada işinizi gücünüzü bırakın ve halka açık profilinden kendisini Facebook sayfasından takip edin; sabah şekerleri tadında :)

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Öncelikle birçok TV kanalı bu sene sezonunu biraz erken mi başlattı ne ama ara ara denk geldim tanıtımlarına falan da yeni bir sürü dizi başlamış ya da başlayacakmış. Kusura bakmasınlar en az on kere bölerek bir filmden daha uzun bir şekilde bize sundukları dizilerini istisnalar olmazsa izlemeyi düşünmüyorum. Geçen hafta sendrom yazımda da yazdım; bu yaz iki yeni dizi ile tanıştım ve onlardan bahsetmek istiyorum kısaca. Her iki dizi de 13 bölüm olarak karşımızda ki ilk izledim ‘’Persons Unknown’’ın birkaç bölüm sonra finalindeyim zira dizi geçen hafta içinde son bölümünü yayınladı. Kaçırılan yedi kişi var ortada ve gözlerini açtıklarında bir kasabadalar. Her şey olağan dışı; sürekli kameralar tarafından izleniyorlar; garip garip insanlar var kendilerinin hizmetinde ama belli bir noktadan öteye gidemiyorlar. Bu yedi kişi kim, neden oradalar; kasabanın dışında neler oluyor; kaybolanlar hakkında iz sürenler kimler, bu nasıl bir organizasyon, amaç ne gibi bir sürü soru ve bir şekilde akıcılık başarılı, oyunculuk idare eder.

Bir diğer dizi ise ‘’Covert Affairs’’. Genç bir CIA ajanı olan Annie Walker ve hayatı üzerine kurulu dizi. Stajyerliği henüz tamamlanmadan bir anda kendisini merkezin tam da orta yerinde bulmasının ve kendisinden beklentilerin ayrı bir yeri var çünkü. Annie karakterini oynayan Piper Perabo ile ilk kez karşılaşıyorum adıma ama çok başarılı buluyorum oyunculuğunu. Bir o kadar dizide Kari Matchett’in ve Peter Gallagher’in oyunculukları öne çıkacak gibi. Ayrıca Heroe’s dizisinden sürpriz bir oyuncu da dizinin kadrosunda. Dizinin bir saatlik ilk bölümü adeta bir film gibi, aksiyon dozu yüksek; diğer bölümlerinde de yok değil aslında; güzel bir senaryo ile karşı karşıyayız en başta.

Ve filmlerime gelince geçen hafta da belirtmiştim, yaz süreci boyunca izleyeceğim filmlerden kısa kısa bahsedecektim. DVD’si çok yeni piyasaya çıktı ve en son ‘’Eyvah Eyvah’’ı izledim. Geçen sezon iyi bir gişe hasılatı da getiren film gerçekten çok eğlenceli hatta bazı sahnelerinde gerçekten gülme krizine girdim diyebilirim. BKM Yapımı bir Hakan Ergül yönetmenliği olan filmde Ata Demirer ve Demet Akbağ harikalar yaratıyor gerçekten. Babasının yıllarca öldüğünü düşünerek büyüyen Hüseyin bir gün onun yaşadığını öğrenince ailesini, sevgilisini, dostlarını bırakarak İstanbul’a geliyor. Bir tesadüf sonrası şarkıcı Firuzan ile karşılaşması - tanışması ve yaşayacakları filmi alıp götürüyor zaten. Demet Akbağ gerçekten hangi rolü oynarsa oynasın bu kadar mı başarılı olabiliyor, bravo. Kendisinin burçları temsil eden kostümler içinde çekimler yaptırdığı sahneye özellikle dikkat.

Bir mültecinin hayalleri gerçek olabilir mi? İzlediğim filmler içinde ‘’East is West - Cennet Batıda’’ çok güzel bir tat bıraktı bende. 2009 Fransa - İtalya - Yunanistan ortak yapımı film bir kaçak göçmenin başına gelenleri anlatıyor. Ege’nin sularından yola çıkan Elias’ın bir tek amacı var o da batıya ulaşmak, Paris’e mesela ama bu yolda engelleri devasa. Costa Cavras’ın yönetmenliği yaptığı filmin başrol oyuncusu Riccardo Scamarcio’yu (ben oyunculuğuna bayıldım) Ferzan Özpetek’in ‘’Serseri Mayınlar’’ filmini izleyenler anımsayacaklardır ki bense bu filmi hala izleyeceğim ayrı. Velhasıl bir yol bir yolculuk hikayesi ama asıl mevzu sanırım cennet ne doğuda, ne batıda; cennet uzakta değil durumu, belki de.

Ve bu hafta bayramı karşılıyoruz. Ben de bunu bahane edip bir hafta kadar şehir dışında yine Ereğli’mde olacağım ama buradan da yetişmeye çalışacağım fırsatım oldukça. Hepinizin bayramını tüm içtenliğimle kutluyorum ve güzelliklere vesile olmasını diliyorum. Ötesinde bize her gün bayram çok iyi biliyorum.

Bayram Sendromu:

www.kadrikarahan.net dostları olarak çok güzel bir yayın hazırladık Eylül için. Birbirinden özel konuklar ve özel yazılar ile biz bir aylık bir aradan sonra karşınıza çıktığımız için çok sevinçliyiz. Ayrıca ilk gün gelmiş geçmiş tarihimizde en büyük tıklanma rekoruna sahip olduk, duyurmadan geçmek istemedim :) Özetinde okumamış olanlar bu tatilde mazeret kabul etmiyorum hani.

Milliyet Sanat dergisi de bu ay çok güzel bir yayın hazırlamış. Hümeyra, Zuhal Olcay, Candan Erçetin konukluklarına Naim Dilmener, Eray Aytimur, Ece Aksoy, Yekta Kopan gibi isimler de öne çıkacak olan yazılarını eklemiş. Derginin bir de sürpriz DVD’si var ki Roman Polanski filmi ‘’Knife in The Water - Sudaki Bıçak’’.

Bayramda blog sayfamızda sizleri özel şarkılardan bir seçki bekleyecek ve eminim iyi gelecek; bir aksilik olmazsa diyelim de yine de :)

2 yorum:

Estar Abi dedi ki...

Gecikmiş bir yorum:

Gürol Ağırbaş'ın albümünü sabırsızlıkla bekliyorum. Bu yazıyı yazdığın gün hemen koştum albüme ama daha çıkmamış olduğunu gördüm:) Allah kimseyi sabırsız yapmasın:)

Kadri Karahan dedi ki...

Ben dinleme şansını buldum Muhammed özellikle Kibariye'li ''Arizona Dream'' tam bayram şekeri :) ...