27 Eylül 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu


Ve bir ayın son haftası, son Pazartesi günü. Öncelikle yeni ayın 1’i yani Cuma günü özel sayımız sizlerle buluşacak sitemizde. Dokuzuncu yaşımızı kutlamaya hazırlandığımız bu ayın yine çok özel, çok renkli konukları olacak. Geçtiğimiz günlerde yeni albümünden sendromumuzda da bahsettiğim çok sevdiğim bir sanatçı dostum albümünün detaylarını ilk kez bizimle paylaşacak. Beraberinde dört müzisyen konuğumuz daha var üç tanesi ilk albümleri ile müzik dünyasına merhaba diyen isimler ama bir tanesinin ilk albümü ile önümüzdeki günlerde karşılaşacağız ama bahse giriyorum ortada bir şarkısı var, üstelik iki yıldır onu dinliyorsunuz ve çok merak ediyorsunuz ama ilk kez bu denli yakından tanıma şansını bulacaksınız. Yine çok değerli bir şairimiz ve yine çok değerli bir oyuncumuz sayfalarımızda konuğumuz olmaya hazırlanırken takip ettiğiniz yazıları ile değerli kalemlerimiz ayrıca sizlerle olacak. Özetinde herkese güzel bir ay daha yaşatmak adına geri sayımdayız tüm değerli arkadaşlarımızla.

Müzik dünyası sessiz sakin bir süreçte, pek öyle kayda değer yapımlar ile karşı karşıya kalamıyoruz takip etmeye çalıştığımız bu günlerde. Genelde karma ya da eski albümler bir bir sunulmakta ve bunlardan da açıkçası bir haz alamamaktayım adıma. Tamam bazı albümlerin CD üzerinde buluşması kaçınılmaz. Örneğin OSSİ Müzik Ajda Pekkan’ın Beş Yıl Önce On Yıl Sonra grubu ile birlikte hazırladıkları albümünü ve Ercan Turgut’un ‘’Tanrı Misafiri’’ni yayınladı. Aynı firma önümüzdeki günlerde Sibel Tüzün’ün albümü yayınlayacak. Yine bir başka özel firma olan Odeon’da boş durmuyor ve ellerindeki albümleri bir bir yayınlamaya devam ediyor. Ağırlıklı olarak THM ve TSM olan bu çalışmaların kuşkusuz özel bir dinleyicisi var ve onlar için kaçırılmayacak bir fırsat. Bayar Müzik ise arabesk dinleyicilerini unutmamış ve Emrah ile Ceylan’ın küçük küçük hallerinin o acı dolu haykırışlarını Arabesk başlığı altında ayrı ayrı sunmaya karar vermiş
.

Haftanın Rengi: Mavi

Mavi ilk albümü ‘’Mavi’’yi Pasaj Müzik etiketi ile yayınladı. Albümü sırf içinde enteresan bir şarkı olduğu için özellikle merak ettim ve dinledim. Seyyal Taner’in ‘’Nanay’’ albümünde dinlediğim ki çok güzel bir albümdü ‘’Neler Oluyor’’ isimli şarkı cover olarak seçilmiş burada. Seçim muhteşem ama yorumu çok sevdiğim söylenemez.

Sony Müzik etiketli bir yeni albüm ise Barbaros imzalı. Barbaros ismini özellikle sahne dünyasını yakından takip edenler iyi bilirler. Bu ilk albümünde biri remix on şarkıya yer vermiş. Ortada ilginç isimler var bu albümde ki enteresan buluşmalar bunlar. Süpervizörlüğünü Zeynep Talu üstlenmiş albümün. Annesi Çiğdem Talu’nun ölümünden sonra ilk defa bir şarkı sözü kullanılmış ki Şehrazat bestelemiş. Yine bu isimlerin yanında Fikret Şeneş, Onur Mete söz ve bestelerde, Aykut Gürel, Mustafa Ceceli, Volga Tamöz gibi isimler de aranjelerde yer almış. Ciwan Haco’nun bir bestesinin yanında ayrıca albümde Patrica Carli’nin unutulmaz eseri ‘’Pardonne Moi’’ yer almış. Albümün ilk klibi ‘’Olur Ya’’ isimli şarkı ile olacakken klibinde sürprizlerle karşılaşacakmışız. Albümü dinleme şansını buldum ve sevileceğini düşünüyorum bu şarkıların en azından yeni ve eskiye dair bir soluğa ihtiyacımız varmış.

Ve bu hafta Ankara’da olan dostlarımıza birkaç alternatif sunmak istiyorum ki görebildiğim kadarı ile önümüzdeki günlerde kendilerini güzel konserler bekleyecek. ODTÜ Mezunlar Derneği Vişnelik Tesisinde bir hafta üst üste hani nefes kesecek performanslara tanık olabilirler kendileri. Ayın 1’inde Duman ile başlayacak olan konserler zinciri ayın 2’sinde Grup Yorum, 3’ünde MFÖ, 5’inde Yeni Türkü, 6’sında Erkan Oğur yer alacak. Her yıl yapılması beklenen bu konser zincirinde başlama saati 20:00 olurken bilet fiyatları Biletix itibari ile 34 YTL ama 100 YTL vererek tüm konserlere katılma hakkına da sahipsiniz. Ayrıca Ekim ayının ilk günü Buena Vista Sensacion grubu turne kapsamında Telwe Performance Hall’de sahne alacak. Latin büyüsüne kapılmak isteyenler için grup bu Salı İstanbul, Perşembe Eskişehir, Cumartesi de İzmir’de olacak.


Haftanın Konseri: Birsen Tezer
Yaz boyunca Bodrum’da sahne alan Birsen Tezer yeniden İstanbul sahnelerine dönüş hazırlığı yapıyor. Anadolu yakasında oturanlara 01 Ekim Cuma günü Balans Brau’da, Avrupa yakasında oturanlara 02 Ekim Cumartesi Haymatlos’ta nefis bir müzik ziyafeti olacak. Özlediğimize eminim.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Bu hafta alternatiflerimiz yani dizilerimiz ve filmlerimiz üzerine biraz daha konuşacağız. Öncelikle dizilerden başlayalım. Bu sene yine yerli yapımlar ile yıldızım barışamayacak gibi. Birincisi içlerinde çekici gelen olmadı her ne kadar ‘’Deli Saraylı’’yı merak etsem de içlerinde onun da yayını yakalayamadım. Gördüğüm kadarı ile bu dizi ve ‘’Fatmagül’ün Suçu Ne’’ bu senenin esareti olacak. Ben diğer dizilere dönecek olursam ki bildiğiniz üzere birçoğu yeni yayın dönemine başladı. Öncelikle içlerinde takip ettiklerimi yazacağım ki ‘’Dexter’’ ve ‘’Desperate Housewives’’ dün itibari ile ilk gösterimini yaptı hani olasılıkla bu gece ya da en geç yarın meşhur katilimiz ve umutsuz kadınlarımız ile randevum kaçınılmaz. Ama geçen sene beni etkisi altına alan polisiye dizileri ile bu sene de barışık kalacağım kesin. Öyle ki ‘’Castle’’ ve ‘’Mentalist’’ üçüncü sezonları itibari ile ben de yerlerini garantilediler. Her ikisinin de ilk bölümü yayınlandı ve yine memnun ayrıldım durumdan. Ötesinde bu sene ‘’Nikita’’da beni etkisi altına alacak gibi. Bu arada elime 10 bölümü yayınlanan bir dizi daha geçti ki devam edecek mi bilmiyorum ama ‘’Memphis Beat’’de izlediğim ilk bölümü ile gözüme ilginç göründü. Birçok dizide oynadığı biliyorum ama ben kendisini ‘’Desperate Housewives’’ın Betty’si olarak çok sevmiştim bir zaman Alfre Woodard’da dizinin kadrosunda. Dramalara gelince onlar beşinci sezona başladı ama ben henüz üçüncü sezonlarına merhaba dedim ki ‘’Brothers & Sisters’’ ben de koca bir seneye yayılacak yine. Haricinde ‘’Hung’’ ikinci sezonu ile takibimde kalacak ve ‘’Persons Unknown’’ bu hafta tamamlanacak ve ‘’Covert Affair’’ ile bir süre daha devam edilecek. En azından biraz yüküm hafifledikçe yeni dizilere bulaşacağım hemen.


Beni bilen bilir ki Bette Midler’in kalbimde yeri delidir. Elimde ona dair öylesi dağınık bir arşiv vardı ki ve bunları toplamaya başladım geçen hafta içinde. Albümlerinden konserlerine, filmlerinden dizilerine. Özellikle bir zaman TRT’de izlediğimi bildiğim eski filmlerine ulaşmam kolay olmadı. Bazılarının altyazısı yok ama olsun elimde onlar olmalıydı. Bir çırpıda operasyona başladım ve kısmen arayı kapadım. Öyle ki ‘’Oliver & Company’’den ‘’Big Business’’e kadar birçok filmi şimdi elimde. Her ne kadar ‘’For The Boys’’ ya da ‘’Stella’’ gibi eksiklerim olsa da çoğuna artık sahibim. Bu heyecanla ki DVD’si D&R başta birçok satış noktasında az da olsa eminim mevcuttur ‘’Ruthless People’’ı izleyerek başladım bu hafta onla ilgili macerama. 1986 yılı yapımı bu komedi filmi ülkemizde ‘’Karımı Kaçırdılar’’ adı ile izleyiciye ulaşmıştı ve büyük ilgi görmüştü. Danny De Vito’nun Bette Midler ile harikalar yarattığı bu filmde bugünün çok önemli bazı oyuncuları da yardımcı rollerde. Anımsatmam gerekirse Barbara kaçırılıyor ve eşi Sam’den fidye isteniyor. Ama Sam’in fidyeyi ödemek gibi bir düşüncesi yok çünkü o ondan zaten kurtulmak istiyor. Derken araya bir sürü insan giriyor ve bir sürü trajikomik olay birbirini izliyor. Gerçekten bugün izlediğimde bile kahkahalara boğulduğum film bana güzel bir nostalji yaşatıyor. Bu arada bir de sürpriz yine Midler’in kendisi kadar başarılı iki oyuncu olan Diane Keaton ve Goldie Hawn ile başrollerinde oynadıkları ‘’First Wives Club - İlk Eşler Kulübü’’ DVD olarak yeniden piyasa da ki başta ‘’Beaches’’ı ve daha sonra diğerlerini de görmek adına.

Bu hafta 80’li yıllardan bir film ile daha karşılaştım. Aslında kaç kez izlemiştim bilmiyorum ama aynı heyecanla yine sarıldım. Madonna ve Rosanna Arquette’nin başrollerini paylaştığı ‘’Desperately Seeking Susan’’ sanırım Türkiye’de ‘’Susan’ı Arıyorum, Çaresizim’’ olarak çevrilmişti yanılmıyorsam. Kuşkusuz Madonna’nın var olmasından dolayı birçok insanın kilitlendiği ama çok önemli bir şey edinemedikleri bu filmi ben nedense seviyorum. Madonna’ya korkunç hayran olduğum yıllardı ve o ne yapsa benim için anlamlıydı. Bu filmi izledikten sonra sıradaki arayışım ‘’Shangai Surprise’’ filmi kesinlikle, büyük ihtimalle onu ‘’Who’s That Girl’’ falan da izlemeli zaten :)

O yıllardan bugünlere gelmem gerekirse 2010 yapımı bir filme uğruyorum ki iki ay kadar önce falan gösterimdeydi ve de bir hayli ilgi çekti. ‘’Knight & Day - Gece Gündüz’’ aksiyon ile komediyi bir araya getirmek istemiş bir film. Başlıca rollerinde kanımın bir türlü ısımadığı Tom Cruise ve tam tersine izlemekten çok keyif aldığım Cameron Diaz var. June ile Milner’ın yolları bir havaalanında kesişiyor derken o yol senin bu yol benim bir koşuşturma içine dahil oluyorsunuz kendileri ile. Bu ne tür bir kovalama ve kim kim biraz karışık gibi ve üstelik abartı üstüne abartı sahnelerle süslü ki yok artık dediğim kaç sahneye tanık oldum düşünün artık. Cruise adeta rolünü sevememiş gibi Diaz yine oynadığı karakteri güzel taşımış. Asla sıkılacaksınız demiyorum, normal vakit çerçevesinde anormal tempoda bir film izleyeceksiniz o bildiğimiz klasik renkler çerçevesinde.

Çok güzel bir hafta olması dileklerimle. Herkese iyi keyifler.

25 Eylül 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Yonca Evcimik

Yonca Evcimik - Boza
Bol tarçınlı bir bardak, olmaz olmaz iki bardak
üç bardak bir bidon, bir varil bir ton

20 Eylül 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Albümleri yazdığım zaman da demiştim ve kişisel olarak albümleri çok başarılı ya da zamanlamayı doğru bir yerde bulmamıştım belki de. Ama öyle olmadı ve her şeye rağmen Işın Karaca ve Şevval Sam Tekin arabesk albümleri ile belki de farkında olmadan yeni bir sürece imza attılar. Satışlardan ya da verilen konserlerden belki de bu isimler arabesk söylediğinden durum başka bir boyut kazandı ya da bize öyle geldi bilinmez ama yeniden hayatımıza bulaştığı bir gerçekti arabeskin; ki uzağında mıydık elbette hayır :) Velhasıl Özlem Plak etiketli on şarkılı bir albüm piyasada. Esengül’den Mahsun Kırmızıgül’e, Tüdanya’dan Biricik’e, Emrah’dan Coşkun Sabah’a bir akış oturup kahır tütmeye hazır mısınız? Albümün kapağı dikkat çekici olmuş yalnız. Ortaya bir kül tablası konmuş ve her yere izmaritler serpiştirilmiş, bir de şarap kadehi, bir kağıt, bir plak; efkarına efkar katmak isteyenlere duyurulur.

Müzik dünyasının en şeker kadınlarından Zeliha Sunal’ın olacak bu hafta. Bugünden itibaren müzik marketlerde yerini alacak olan albümünün adı ‘’Aşk Bana Kalır’’. TMC tarafından yayınlanan albümde biri radyo edit olmak üzere altı şarkı yer alıyor. Prodüktörlüğünü kendisinin yaptığı albümde üç şarkı son günlerin öne çıkan söz yazarı ve bestecilerinden Zeki Güner’e ait. Aysuda Ülkü Zeren’e ait bir başka şarkının yanında ‘’Sevda Yolu’’ isimli şarkı cover olarak seçilmiş albüm için. Daha önce iki albümü ile sayfalarımıza konuk olan Sunal’ı elbette yeniden konuk edeceğiz ve çalışmanın tüm detaylarını kendisinden dinlemek isteyeceğiz. Bu arada bir de not Sunal geçtiğimiz günlerde Zülfü Livaneli ile birlikte Alaçatı’da nefis bir konsere imza atmış; bu kış alacağı sahneleri ve vereceği konserleri kesinlikle kaçırmamalı.

Haftanın Fırsatı: D&R indirimleri

Filmlerinde, dizilerinde, kitaplarında da indirim var ama özellikle müziğe dair kampanyası dikkat çekici mağazanın. Örneğin yerli birçok CD neredeyse yarı fiyatına inmiş. Özellikle Leman Sam, Zuhal Olcay ve Teoman CD’leri kapışılmalı mesela. Sonra müzik DVD’leri ki 11.90 TL’ye Michael Jackson’dan Gloria Estefan’a, Celine Dion’dan Marc Anthony’e uzanıyor liste cidden kaçırılmaması gerek zira o fiyata sanatçıların CD’lerini alamıyorsunuz.

Geçen sene ilk albümleri ile dikkatleri çekti Babutsa ve özellikle ‘’Yanayım Yanayım’’ öyle çok tuttu ve her yerde çaldı ki Kibariye ablamız bile bu şarkılarını albümlerine aldı. Doğrusu şirin, sempatik bir üçlü Babutsa ve yer yer çizgileri doksanlı yılları anımsatıyor ben de. Grup repertuarına yeni bir şarkı ekledi ki ‘’Tabi Güzelim’’ bir Yunan şarkısından uyarlama. Belki yaz başlarında yayınlanmış olsa renginden dolayı sıcaklığı daha hissedilebilirdi gibi. Şarkı normal halinin dışında üç ayrı remiksle karşımızda. Ayrıca ‘’Yanayım Yanayım’’ yine bildiğimiz hali ile birlikte bir de Burak Yeter remiksi ile ek olarak sunulmakta.


25 Eylül Cumartesi gününe hiçbir program yapmamalı ve en önemlisi bir tercih yapmalı. O gün İstanbul çeşitli mekanlarında kaçırılmaması gereken konserler ile coşacak. Cemil Topuzlu sahnesinde Şebnem Ferah bir akustik konser ile çıkacak sevenlerinin karşısına. 12 müzisyen ile birlikte sahnede olacak olan Ferah kuşkusuz ki yine unutulmayacak bir performansa imza atacak. Aynı gün Sertab Erener Kuruçeşme Arena’da sahne alırken Jolly Joker Balans MFÖ grubunu Babylon ise İlhan Erşahin’i ağırlayacak. Avrupa yakasında olanlar ise Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Şevval Sam’ı ve ve nadir karşılaşılacak bir program olabilir belki True Blue’da İbrahim Tatlıses’i dinleyebilirler o akşam için.

Haftanın Soner Sarıkabadayı’sı: Berkay

Berkay’ın ilk albümünün ismi ‘’Ele İnat’’. 10 şarkılık albümünde iki Soner Sarıkabadayı sözü ve bestesi var ki zaten hemen dikkatinizi çekecektir şarkı en burcu burcu taburcu yanından. Bu arada tip olarak da kendisini andırmıyor değil hani. Haricinde Sinan Akçıl’ın da bir şarkısı var albümde.

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

İki isimden bahsetmek istiyorum ve iki filmden öncelikle. Biri Fatih Akın biri Moritz Bleibtreu filmlere gelince … İlk film ‘’Soul Kitchen - Aşka Ruhunu Kat’’. Bir Fatih Akın filmini beğenmediğim olmamıştır ki tam tersine her birine ayrı ayrı bir keyif katmışımdır. Velhasıl bu filmi izlemekte biraz geciktim öncelikle kendime bundan dolayı kızdım. Film aile olmanın, dostlukların, aşkın, güven ve sadakatin, bir mücadelenin filmi olarak tanıtılıyor ki aynen de öyle sımsıcak. Daha önce ‘’Duvara Karşı’’ ile ‘’Kısa ve Acısız’’ filmlerinde de oynayan Adam Bousdoukos ve yine ‘’Duvara Karşı’’ ile ‘’Temmuzda’’ filmlerinden Birol Ünen burada çok başarılı. Ama film içinde kesinlikle favorim Moritz Bleibtreu ki onu da Akın’ın ‘’Solino’’ ile ‘’Temmuzda’’ filmlerinden hatırlarsınız. Aşk ve müzikle (Müzikler gerçekten Akın’ın filmlerinde bir başka olmuştur ama burada en en tepeye çıkmış bu coşku) pişirilen bir yemek, evet bir mutfak ve renkli kahramanlar dünyası ki içinde mutlaka yer almalısınız.


Moritz Bleibtreu demişken sanırım önümüzdeki günlerde adını yine anacağım burada zira zaman zaman izlediğim filmlerde kendisine rastlamıştım ve oyunculuğunu hafızama almıştım (‘’Run Lola Run’’, ‘’Munich’’, ‘’Knockin’ on Heaven’s Door’’ gibi başarılı yapımlarda da yer almıştı Akın’ın filmlerinin yanında) şöyle bir araştırdım ve birkaç filmini daha arşivime aldım. İlk önce ‘’Das Experiment - Deney’’e takıldım ki yine Fatih Akın’ın bu filme sesini kattığını öğrendim daha sonra. Film 2001 tarihli bir Alman yapımı. Öncelikle iki saate yakın soluksuz izleyeceğiniz bir film ki Bleibtreu bu filmde gerçekten iyi bir oyunculuk çıkartmış ve hatta çeşitli ödüller de kazanmış. Bir grup bilim adamı bir deney için gönüllü arıyor ve bu gönüllülerden 8’i gardiyan 12’si mahkum olarak bir hapishanede 14 gün süreyle yaşamaya başlıyor. Başlangıçta bunu bir oyun olarak algılayan denekler ilerleyen günlerde durumun hiç de bekledikleri gibi bir şey olmadıklarını görecekler ve esas heyecan işte tam da orada başlayacak. Araya serpiştirilmiş aşk görüntüleri yer yer heyecanı bölse de ilginç bir kurgu ve başarılı bir oyunculuk var ortada, kesinlikle kaçırılmaması gerek.

Bu sezon sanırım yine birbirinden iddialı diziler izleyeceğiz ki bir tanesi ile tanıştım adı: Nikita. Nikita sorunlu bir genç kızken geçirdiği ölümcül bir olaydan gizli servis tarafından kurtarılıyor ve ona bir şans veriliyor, kendileri için çalışırsa yaşayacak ve ona verilen eğitim casusluk olacak. Yıllar geçtikten sonra ekipten kaçarak ayrılan genç kadın tek başına meydan okumaya kalkıyor anlayacağınız. İlk bölümünü ‘’Fatmagül’ün Suçu Ne’’ ya da ‘’Ezel’’ vs. diğerlerine tercih ettim açıkçası ve memnun ayrıldım. Başrol oyuncusu Maggie Q’ya dikkat.

Öyle ya da böyle bir ayı yarıladık ve hatta son günlerine yaklaşıyoruz bile. Yine yepyeni bir haftadayız, yepyeni güzelliklerle görüşmek üzere.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Cenk Eroğlu

Cenk Eroğlu - Silikonlar Patlar mı?

Ellersem bozulmaz mı, doktor bey sağlam yaptı
çeksem çeksem uzar mı, silikonlar patlar mı?

MP3

12 Eylül 2010 Pazar

Pazartesi Sendromu

Akın Eldes yeni albümü ile ‘’Başka Türlü’’ arayışlarda mı? Kuşkusuz değil ama yeni albümünü biraz farklı bulduğumu söylemeden geçemem. Usta müzisyenin Piccatura etiketi ile yayınladığı yeni çalışmasında dokuz şarkı yer alıyor. Bu dokuz şarkının içinde aşina olduğumuz şarkılar da mevcut. Örneğin Bulutsuzluk Özlemi klasikleri Nejat Yavaşoğulları çalışmaları olan ‘’Sözlerimi Geri Alamam’’ ve ‘’Tepedeki Çimenlik’’ bu albümde de huzur. Bülent Ortaçgil’in ‘’Şık Latife’’si, Mehmet Güreli’nin ‘’Kimse Bilmez’’i ve Pinhani’nin ‘’Hele Bi Gel’’i Eldes yorumu ile dinlemek ayrı bir keyif. Haricinde bir Sinan Kaymakçı, bir anonim, iki de kendi bestesine yer veren Eldes için bu albümün ayrı da bir yeri var ki 2008 yılında kaybettiğimiz müzisyen Tanju Duru tarafından 2007 yılında kaydedilmesi. Bu durumda biraz beklenilmiş albüm yayınlanması için vardır elbette bir bildikleri.

Haftanın benim için en sürpriz albümlerinden biri Şükriye Tutkun’dan geldi. Ağdaş Müzik etiketi ile yayınlanan ‘’Ay Karanlık’’ isimli bu çalışmasını da diğer çalışmalarını olduğu gibi beğenmemem gibi bir durum söz konusu olamaz. Tutkun’un müzik tutkusunu aslında uzun uzun konuşmak isterim kendisi ile ki belki önümüzdeki günlerde gerçekleşir, usta bir yorumcudur; aşkla söyler, aşkla içer türküleri. 10 çalışmalık bu yeni albümünde beş türkü anonim. Aralarında özellikle sevdiğimiz ‘’Ordunun Dereleri’’, ‘’Çift Jandarma’’ gibi türküler de mevcut. Diğer beş türkü ise farklı farklı isimlerin; albüme adını veren çalışma Bedirhan Kırmızı’nın mesela harici çalışmalardaki isimler Abdulkadir Algın, Bilal Ercan, Aşık İkram, Kul Himmet. Albümün kapak fotoğraflarına ayrıca bittim. Türkülere gönül verenler için güzel bir çalışma ile karşı karşıyayız ama fırsat bulursanız konserlerini sakın kaçırmayın kendisinin.
Haftanın Olayı: Zülfü Livaneli ve U2 aynı sahnede!

U2 konserine gidemesem de orada olmuş kadardım zira milletin o canım konseri bırakıp ellerinde telefonları ile her anı naklen yayın yapması twitter ortamının o geceki en büyük renklerinden biriydi. Velhasıl o yuhalandı, diğeri alkışlandı, o şarkı çok sevildi, bu sahne çok beğenildi derken geceye damgasını vuran belliydi; Zülfü Livaneli’ydi. Bir anda konserin atmosferi değişti kendisinin sahneye çıkması ile hele ‘’Yiğidim Aslanım’’ı söylemesi ile bir anda herkes şok oldu. Emre Aköz Sabah gazetesindeki yazısında durumun tezatlığına itina ile değinmiş mesela ve takip edebildiğim kadarı ile yalnız kalmamış ve diğer bazı meslektaşlarından da destek gelmiş kendisine. İşin tüm bu detay kısımları bir yana bir sanatçımız orada dünya devi bir grupla aynı sahnede yer alma şansına erişmiş mi erişmiş valla bence çok sanatçı kendisinin yerinde olmayı o an arzuladı. Öyle ya da böyle geldi geçti konser, alan memnun satan memnun kaldı mı?
Haftanın Uzaylısı: Elbette Hande Yener :)

‘’Hande’yle yaz bitmez’’ sloganı ile bu kez karşımızda kendisi. Yaz başında ona neler olduğunu gördük ve yazın tüm zamanlarında da şarkılarını dinleyip durduk. Sinan Akçıl’ın kendisine verdiği destek şimdi ‘’Uzaylı’’ ile devam ediyor. Şarkı albümde üç versiyon olarak yer alırken ‘’Bodrum’’, ‘’Sopa’’, ‘’Bir Gideni mi Var’’, ‘’Yasak Aşk’’, ‘’Çöp’’ gibi hitleri de farklı farklı remiksleri ile birlikte; sevenleri için hoş olsa gerek.

Haftanın Takılması: Ümit Sayın - Takılma

Ümit Sayın bayağıdır ortalıklarda yoktu eğer özleyenler olduysa ‘’Takılma’’ ismini verdiği tek şarkısı bugünden itibaren 2 YTL’den satışta. Şarkıyı dinlemedim ama kapak fotoğrafına takıldım; sizce de çok fazla amatörce değil mi yani benim böyle bir fotoğrafım olsa Facebook sayfamda bile paylaşmam :)

İlk albümünden bugüne kendisini keyifle dinliyordum ve bu yüzden yeni albümü ‘’Milat’’ı heyecanla bekliyordum. Geçen hafta içinde müzik marketlerde yerini alan albümde ikisi akustik olmak üzere oniki şarkı yer alıyor. Bu yılın başlarında bir ‘’Emanet’’ sürprizi yapmıştı Lodi ki bence bu yılın en iyi şarkılarından biridir kanımca ve ‘’Canım Ailem’’ dizisinde de kullanılmıştı. Söz yazarı ve bestecisi olan Zeki Güner bu şarkı ile birlikte dört çalışması ile albümde yer alıyor. Albüme adını veren şarkı Lodi’nin kendi çalışması olurken albümün cover şarkısı olarak ‘’Yeter’’ seçilmiş. Sözleri Sezen Aksu’ya müziği Atilla Özdemiroğlu’na ait olan bu çalışmayı Lodi de gayet başarılı yorumlamış. Sanatçı bu albümü kendisi için yeni bir başlangıç falan kabul ediyormuş, hakkında hayırlısı ve son ses ‘’Düştüysek Kalkarız’’ şarkısı.

Gülşen’in yeni şarkısı ‘’Hayat Bir Su’’. Bilmiyorum dinlediniz mi ya da dinlediniz sevdiniz mi? Şarkıyı defalarca dinlememe rağmen sevme sevememe arasında gittim geldim ama bu pek de önemli değildi. Sözleri kendisine müziği kendisi ile birlikte Ozan Çolakoğlu’na ait olan şarkı bir albüm müjdecisi değil zira özel olarak hazırlanmış ve en çok da bu sebepten anlamlı. Gülşen önümüzdeki günlerde Açıkhava Tiyatrosu’nda bir konser verecek hatta hemen tam tarihini verelim 26 Eylül Pazar günü. Konserden elde edilecek gelir Darülaceze’ye bırakılacak ki 35 kişilik bir orkestra ile sahne alacak kendisi. 40 YTL’den satışa sunuldu biletler ve bu şarkısını canlı olarak ilk kez bu konserde seslendirecek Gülşen ve elbette hit olmuş diğer şarkılarını da. Gülşen ayrıca Darülaceze ile ilgili bir başka projenin içinde de yer aldı ki Bahadır Kuyucu ve Ahmet Turan objektifine poz verdi; bu fotoğraflar da satışa sunulacak ve gelir yine aktarılacak. Çok güzel hareketler bunlar değil de ne hani?

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:


Bu hafta kısmen ama önümüzdeki hafta neredeyse tamamen yeni sezonunu başlatıyor diziler. Birçok takip ettiğimiz dizi yeni sezonlarına merhaba demeye hazırlanırken ilk kez başlayacak dizileri de unutmamalı elbette, bakalım bu sene en çok hangisi konuşulacak. Benim dizi takvimimde bu hafta ‘’Heroes’’ son sezonu ve ‘’Castle’’ ile ‘’Brothers & Sisters’’ ikinci sezonu tamamlanacak. Bu arada ‘’Hung’’ ikinci sezonu yazın ortalarında başlamış, ben onu tamamen unutmuşum; bu diziyi de seviyorum ve özellikle üç kadın oyuncusuna bayılıyorum.

2008 yapımı ‘’The Day The Earth Stood Still - Dünyanın Durduğu Gün’’ öncelikle dev kadrosu ile dikkat çekiyor. Keanu Reaves, Jennifer Connely, Kathy Bates, John Cleese, Jon Hamm, Robert Knepper gibi isimler ile de olsa film pek fazla bekleneni vermemiş görünüyor ama yine de keyifli bir seyirlik olduğunu düşünüyorum ki normalde bu tarz bilimli kurgulu filmleri ben pek sevmem ama izlemekten sıkılmadım. Gezegenler arası barışı sağlamak amacı ile dünyaya gelen ve dünyalılara en matrix bakışı ile selam eden uzaylı Klaatu (yani Keanu) pek de istediği bir sonuç ile karşılaşamaz ve bunun üzerine anlar ki dünyanın değil ama dünyalıların yok edilmesi kaçınılmazdır. Helen’in ‘’değişebiliriz değişebiliriz’’ çığlıkları fena halde ağlatabilir (şaka tabi) diyerek olaya biraz da dram boyutu katacak olup diğer filme odaklanabiliriz :)

‘’Foolproof - Kusursuz Soygun’’ adı üstünde konusu belli olan filmlerden. Üç kafadar soygun planları yapıyorlar ama hayata geçirmiyorlar derken işin rengi değişiyor ve kendilerini oyundan gerçeğe sürprizler bekliyor. Yer yer sıkıcı da olsa karşılaşılırsa izlenmeyecek bir film değil en azından toy da olsa bir Ryan Reynolds ve David Suchet faktörü var. Bir diğer aynı duygularla bahsedeceğim film ise ‘’Lebanon - Lübnan’’. Haziran 1982 yılında geçen bir savaşın tam da içindesiniz, bir tankın içinde ve dört asker ile. 2009 Almanya - Fransa - İsrail ve Lübnan yapımı film için kesinlikle canınız sıkılabilir, içiniz kararabilir ama gerçekten bir savaşın psikolojik bir savaşla yan yana gelmesini de enteresan bulabilirsiniz, ilginizi çekebilir.

Ve bir duygusal komedi tavsiyemdir ki bu yazın bana keyif veren filmlerinden oldu ‘’The Ugly Truth - Kadın Aklı Erkek Aklı’’. Gerard Butler’ın Katherine Heigl ile başrollerini paylaştığı filmin konusu kısaca şöyle. Abby bir TV programı yapımcısı ama reytinglerle başı dertte. Buna çözüm olarak karşısına sunulan Mike programının kurtarıcısı oluyor ama birbirlerine ısınmaları biraz zaman alıyor. Butler’ı ben izlediğim filmlerinin hiçbirinde kötü bulmadım, elbette bunda da; kadın aklı mı erkek aklı mı buna hiçbir zaman net bir cevap verilemedi belki ama izlemeye kesinlikle değer :)

U2 konseri ile bir hayli hareketli başlayan hafta bayram ile devam etti. Derken Dünya Basketbol Şampiyanası ile hop oturup hop kalktık ve malum referandum sürecinin sonuna geldik. Bayağı yoğun bir hafta yaşamadık mı sizce de? Yepyeni bir haftaya başlıyoruz ya da her şeye asıl şimdi başlıyoruz belki de :) …

11 Eylül 2010 Cumartesi

Cumartesi Şarkısı Ateşi - Yegane

Yegane - Ayy Bu Başıma Gelenler

Ayy bu başıma gelenler, deli sanıyor görenler, ay, ay, ay, ay


7 Eylül 2010 Salı

Sinan Akçıl ve Sürprizleri


Söz yazarı, besteci, aranjör Sinan Akçıl meşhur site Twitter’da harikalar yaratıyor, nasıl mı? Akçıl öncelikle birçok meslektaşı gibi değil ve takipçileri ile güzel bir dostluk içerisinde. Hatta onlara harika sürprizler de yapmıyor değil. Çeşitli sanatçıların yorumu ile dinlediğimiz ve sevdiğimiz şarkılarının demolarını yayınlıyor sayfasında. Örneğin Gülben Ergen’in ‘’Bay Doğru’’sunu ve Kutsi’nin ‘’Bambaşka’’sını bu kez İzel yorumluyor. Hande Yener’in ‘’Sopa’’sını ise Ziynet Sali. Önümüzdeki günlerde bu sürprizlerine devam edeceğini söylüyor Akçıl ki ilk olarak sanırım ‘’Düm Tek Tek’’in demosunu dinleyeceğiz. ‘’Gurur’’, ‘’Dokunma Bana’’ ve ‘’Bir Bilseydin’’ isimli şarkılarının da böyle kayıtları var mı bekleyip göreceğiz. Müzikseverler için kaçırılmaması gereken bir arşivlik.


İzel - Bay Doğru

İzel - Bambaşka

Ziynet Sali - Sopa

6 Eylül 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Tamam iyi bir şey dedik, mantıklı bir şey dedik ama sanırım onun da tadını kaçırmak üzereyiz. Single olayı ülkemizde çoğu kişi tarafından anlaşılamadı mı ya da işlerine mi gelmedi bilinmez ama müzik dinleyicisi enayi değildir ve bir noktadan sonra bazı şeyleri hoş görmez. Örneğin birçok müzik yazarının özellikle yorumcu olarak yerden yere vurduğu Soner Sarıkabadayı’yı bugüne kadar destekledim ama bundan sonrası için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. ‘’Buz’’dan sonra ‘’Pas’’ şimdi de ‘’Sadem’’ yani şey gibi yeni bir şarkı geldikçe kat eskileri yeniden yükle ve sun piyasaya tadını çıkar böyle. Gerek yok hem de hiç gerek yok. Bir yeni şarkı ve iki farklı versiyonu ve önceki aynı şarkılar için aldık hadi bu albümü de bir sonraki ne olacak. En güzeli şarkılar bitsin ve toplu bir albüm çıksın ve bu dağınıklıktan kurtulalım derim. Ucuz fiyata tamam alalım bu albümleri yine ama ucuz gereksinimlerin içinde olmayalım lütfen.

Gürol Ağırbaş ülkemizin önemli müzisyenlerinden. Bugüne kadar gerek solo albümlerinde gerekse içinde olduğu projelerde kalbimizde önemli bir yer etti bir kere hani ondan ne gelse kabul diyebileceğiz neredeyse. ‘’Köprüler’’ projesinin gelinen son noktası ‘’Beyaz Perde’’. Adından da anlaşılacağı üzere bu kez sanatçı düzenlemeleri ile unutulmayan filmlerin unutulmayan müziklerine ses oluyor. Basın bültenlerinde dedikleri gibi Aşık Veysel ve Hafız Burhan’ın seslerinin sampler olarak kullanılması doğu - batı sentezinin hoş bir örneği olacak gibi. Kibariye, Kubat ve Jehan Barbur’da ayrıca konuk sanatçı olarak yer almış çalışmanın içinde. ‘’Pulp Fiction’’dan ‘’The Godfather’a ‘’Arizona Dream’’den ‘’Zorba’’ya 12 çalışma yer alıyor. ADA Müzik etiketi ile Cuma günü raflarda yerini alan albümde Ağırbaş bakalım dinleyici üzerinde nasıl bir tat bırakacak?

Haftanın Şen’i: Mediha Şen Sancakoğlu

Valla nasıl şen olmasın ki dört albümü birden şıkır şıkır bir sunumla yayınlanmış Yavuz Plak tarafından. İçlerinden biri olan ‘’Askerden Anaya’’yı çok iyi anımsıyorum. Küçüktüm ve babam bu kaseti almıştı, bir süre baş tacıydı evimizde de ‘’hakkını helal et askerim ana’’ şarkısını bir kadın neden söylerdi :)

90’lı yılların sonunda yayınlanan bir albümdü (Aziz) Fuat Güner’in kendi adını verdiği ilk çalışması ki EMI Müzik tarafından yayınlanmıştı. Dönem itibari ile belki çok fazla ön plana çıkamadı albüm ama özellikle yakalama şansını bulabilenler ki başta sevgili Naim Dilmener bu albümü boş yere baş tacı etmediler. Geçtiğimiz günlerde bu albüm yine EMI Müzik tarafından yayınlandı ki ne güzel hiçbir kaygı güdülmeden; böyle değerli çalışmalar ile yeniden buluşulması çok önemli zira belki birçok dinleyici ilk kez karşılaşacak ama hiç önemli değil, şarkılar on seneyi aşkın önceden gelse de Güner’in müzik anlayışı zaten diğer grup elemanlarında da olduğu gibi hep önden gitmemiş miydi? Velhasıl on şarkılık albümde beş şarkının sözü Fikret Kızılok’a, bir şarkının sözü Alev Sönmez’e ait; diğer sözler ve müzikler sanatçının kendisinin. ‘’Sen’’ isimli şarkıya özellikle dikkat ki bir Nilüfer düetidir.

Malum ramazan sebebi ile geçen ay içinde yayınlanan albümlerin çoğunda dini motifler öne çıktı. Safiye Soyman ve Burhan Çaçan ilahiler okurken son albümlerinde Yulduz Usmanova’da bir mini çalışma ile bu durumdan pay almak istedi ve sanki çok ihtiyacı varmış gibi bilmem kaçıncı kere yeniden ‘’Dünya’’ şarkısını da bu albüme dahil etti, birkaç çalışma ile bunu destekledi ve ‘’Kıble Benim Kalbimde’’ isimli bir mini albüm ile sessiz sedasız geldi. Bu vb. karma albümleri bir çeşit best of albümlerde destekledi geçen ay. Örneğin Müzeyyen Senar’dan Zeki Müren’e, Cem Karaca’ya gibi önemli isimlerin şarkıları yeniden bizlerle buluştu. Geçen ayın en büyük güzelliğine ise OSSİ Müzik imza attı ve Hümeyra’nın ‘’Benim Şarkılarım’’ isimli en özel albümlerinden bir tanesini yeniden yayınladı ve ortalık sallandı. Benim gibi Hümeyra fanatiklerinin arşivinde zaten yok muydu bu şarkılar elbette vardı ama CD üzerinde dinleme şansına ve bu vesile ile Hümeyra’nın söyleşilerine, TV programlarına tanıklık ettik bu da ayrı bir renkti.

Haftanın Nostaljisi: Hümeyra

Dünkü Habertürk gazetesi eki HTmag’de gördüm. Güngör Denizaşan’ın ‘’Mizahi Nostalji’’ sayfasında yer alan bir kare fotoğraf ki bayıldım ve hemen PC’me aktardım. Hümeyra’nın yıllar önce Bebek’te açılan Mahama Kulüp’ten bir fotoğraf ki bilgilerden öğrendiğimize göre sahibesi Malike hanım annesiymiş.

Kumbaracı50 isimli mekanı ilk kez duydum oysa ki güzel etkinliklere imza attığını gördüm. En azından mekanın Eylül programını kaçırmamalı gibi görünüyor zira isimlerden bahsettiğimde siz de hak vereceksiniz. 15 Eylül’de Naim Dilmener’den dünden bugüne şarkılarla başlayacak açılışı Sema izleyecek seçme şarkılar ile. Daha sonrasında Suzan Kardeş, Kardeş Türküler, akustik bir programla Yeni Türkü, Vedat Sakman ve Sumru Ağıryürüyen - Cenk Erdoğan performansları bekleyecek dinleyiciyi. Hepsi cazip görülüyor öyle değil mi? Taksim’den Tünel’e giderken Kumbaracı yokuşunu hepiniz bilirsiniz. Mekan orada ve 50 numarada. Bilet fiyatları ise Biletix üzerinden 28.50 TL. Aynı mekandan, aynı isimlerden sıkılanlar için güzel bir alternatif.

Bildiğiniz üzere bugün tüm Türkiye U2 konserine kilitlendi. Nasıl olmasın ki ama işte değil bulunduğunuz şehre bazen semtinize bile gelse olmayınca olmuyor, gidilmeyince gidilmiyor; gidenler anlatırlar, dinleriz biliyorum. Bu yaz zaten çok ünlü isimleri ağırladı İstanbul ve de ağırlamaya devam ediyor. Örneğin Gipsy Kings grubu 14 - 15 - 16 tarihleri arasında Türkiye’de üç konser verecek ki İzmir, Antalya ve İstanbul olmak üzere. İngiliz rock grubu Tindersticks 20 - 21 Eylül tarihlerinde Babylon’da sahne alırken Eylül’ün son günü Kuruçeşme Arena’da yaşayan en büyük rock efsanelerinden Ozzy Osbourne bir konser gerçekleştirecek.

Haftanın Gözünüz Aydın’ı: Aydın - Pardon Canım Aydın Ben

İlahi kuşumuz. Gerçekten bir alem Aydın. ‘’Namussuz Dünya’’ isimli tek şarkısı piyasada kendisinin. Sözlerini Murat Güneş’in yazdığı grek şarkı eller havaya klasiği olur mu olur pardon çünkü o Aydın. Bu arada işinizi gücünüzü bırakın ve halka açık profilinden kendisini Facebook sayfasından takip edin; sabah şekerleri tadında :)

Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Öncelikle birçok TV kanalı bu sene sezonunu biraz erken mi başlattı ne ama ara ara denk geldim tanıtımlarına falan da yeni bir sürü dizi başlamış ya da başlayacakmış. Kusura bakmasınlar en az on kere bölerek bir filmden daha uzun bir şekilde bize sundukları dizilerini istisnalar olmazsa izlemeyi düşünmüyorum. Geçen hafta sendrom yazımda da yazdım; bu yaz iki yeni dizi ile tanıştım ve onlardan bahsetmek istiyorum kısaca. Her iki dizi de 13 bölüm olarak karşımızda ki ilk izledim ‘’Persons Unknown’’ın birkaç bölüm sonra finalindeyim zira dizi geçen hafta içinde son bölümünü yayınladı. Kaçırılan yedi kişi var ortada ve gözlerini açtıklarında bir kasabadalar. Her şey olağan dışı; sürekli kameralar tarafından izleniyorlar; garip garip insanlar var kendilerinin hizmetinde ama belli bir noktadan öteye gidemiyorlar. Bu yedi kişi kim, neden oradalar; kasabanın dışında neler oluyor; kaybolanlar hakkında iz sürenler kimler, bu nasıl bir organizasyon, amaç ne gibi bir sürü soru ve bir şekilde akıcılık başarılı, oyunculuk idare eder.

Bir diğer dizi ise ‘’Covert Affairs’’. Genç bir CIA ajanı olan Annie Walker ve hayatı üzerine kurulu dizi. Stajyerliği henüz tamamlanmadan bir anda kendisini merkezin tam da orta yerinde bulmasının ve kendisinden beklentilerin ayrı bir yeri var çünkü. Annie karakterini oynayan Piper Perabo ile ilk kez karşılaşıyorum adıma ama çok başarılı buluyorum oyunculuğunu. Bir o kadar dizide Kari Matchett’in ve Peter Gallagher’in oyunculukları öne çıkacak gibi. Ayrıca Heroe’s dizisinden sürpriz bir oyuncu da dizinin kadrosunda. Dizinin bir saatlik ilk bölümü adeta bir film gibi, aksiyon dozu yüksek; diğer bölümlerinde de yok değil aslında; güzel bir senaryo ile karşı karşıyayız en başta.

Ve filmlerime gelince geçen hafta da belirtmiştim, yaz süreci boyunca izleyeceğim filmlerden kısa kısa bahsedecektim. DVD’si çok yeni piyasaya çıktı ve en son ‘’Eyvah Eyvah’’ı izledim. Geçen sezon iyi bir gişe hasılatı da getiren film gerçekten çok eğlenceli hatta bazı sahnelerinde gerçekten gülme krizine girdim diyebilirim. BKM Yapımı bir Hakan Ergül yönetmenliği olan filmde Ata Demirer ve Demet Akbağ harikalar yaratıyor gerçekten. Babasının yıllarca öldüğünü düşünerek büyüyen Hüseyin bir gün onun yaşadığını öğrenince ailesini, sevgilisini, dostlarını bırakarak İstanbul’a geliyor. Bir tesadüf sonrası şarkıcı Firuzan ile karşılaşması - tanışması ve yaşayacakları filmi alıp götürüyor zaten. Demet Akbağ gerçekten hangi rolü oynarsa oynasın bu kadar mı başarılı olabiliyor, bravo. Kendisinin burçları temsil eden kostümler içinde çekimler yaptırdığı sahneye özellikle dikkat.

Bir mültecinin hayalleri gerçek olabilir mi? İzlediğim filmler içinde ‘’East is West - Cennet Batıda’’ çok güzel bir tat bıraktı bende. 2009 Fransa - İtalya - Yunanistan ortak yapımı film bir kaçak göçmenin başına gelenleri anlatıyor. Ege’nin sularından yola çıkan Elias’ın bir tek amacı var o da batıya ulaşmak, Paris’e mesela ama bu yolda engelleri devasa. Costa Cavras’ın yönetmenliği yaptığı filmin başrol oyuncusu Riccardo Scamarcio’yu (ben oyunculuğuna bayıldım) Ferzan Özpetek’in ‘’Serseri Mayınlar’’ filmini izleyenler anımsayacaklardır ki bense bu filmi hala izleyeceğim ayrı. Velhasıl bir yol bir yolculuk hikayesi ama asıl mevzu sanırım cennet ne doğuda, ne batıda; cennet uzakta değil durumu, belki de.

Ve bu hafta bayramı karşılıyoruz. Ben de bunu bahane edip bir hafta kadar şehir dışında yine Ereğli’mde olacağım ama buradan da yetişmeye çalışacağım fırsatım oldukça. Hepinizin bayramını tüm içtenliğimle kutluyorum ve güzelliklere vesile olmasını diliyorum. Ötesinde bize her gün bayram çok iyi biliyorum.

Bayram Sendromu:

www.kadrikarahan.net dostları olarak çok güzel bir yayın hazırladık Eylül için. Birbirinden özel konuklar ve özel yazılar ile biz bir aylık bir aradan sonra karşınıza çıktığımız için çok sevinçliyiz. Ayrıca ilk gün gelmiş geçmiş tarihimizde en büyük tıklanma rekoruna sahip olduk, duyurmadan geçmek istemedim :) Özetinde okumamış olanlar bu tatilde mazeret kabul etmiyorum hani.

Milliyet Sanat dergisi de bu ay çok güzel bir yayın hazırlamış. Hümeyra, Zuhal Olcay, Candan Erçetin konukluklarına Naim Dilmener, Eray Aytimur, Ece Aksoy, Yekta Kopan gibi isimler de öne çıkacak olan yazılarını eklemiş. Derginin bir de sürpriz DVD’si var ki Roman Polanski filmi ‘’Knife in The Water - Sudaki Bıçak’’.

Bayramda blog sayfamızda sizleri özel şarkılardan bir seçki bekleyecek ve eminim iyi gelecek; bir aksilik olmazsa diyelim de yine de :)

4 Eylül 2010 Cumartesi

1 Eylül 2010 Çarşamba

EYLÜL 2010


EYLÜL 2010
yayındayız ...