5 Nisan 2010 Pazartesi

PS - Pazartesi Sendromu

‘’Cennette Bir Akşamüstü’’ isimli ilk albümü ile Eflatun müzik dünyasında. Eflatun’un müziğini farklı kılan bir unsur da edebiyatçı kimliği. Yıllarca almış olduğu müzik eğitiminin yanında şiirler yazmış. Bu ilk çalışmasında zaten bunu açıkça görebiliyoruz. Yaşar Plak tarafından 08 Nisan Perşembe günü raflarda yerini olacak albümde 11 tane sözü ve müziği yer alıyor. Hayattan biriktirip kalbime çiziktirdiğim notlardan ve notalardan başka bir şey değil diye tanımladığı bu şarkılar içinde öne çıkan kuşkusuz ki ‘’Şarap’’. Koray Kasap tarafından çekilen klibi ile şimdiden birçok dinleyici kazandı kendine Eflatun. ‘’Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken başka şişelerde şarap olmuşuz, başka hayatlarda harap olmuşuz’’ gibi sözler içeren bir şarkı bizlerin kalbini fethetmesin de ne yapsın, öyle değil mi?

İlk albümü ‘’Ruh’’ ile 2006 yılında başarılı bir çıkış yapmıştı Cüneyt Çakım ve de tanışma, sitemiz için bir söyleşi yapma şansına erişmiştim. Uzun bir süredir bir albüm hazırlığı içerisinde olduğunu biliyordum. Geçtiğimiz günlerde ikinci çalışması ‘’Sexy’’ Rmp Yapım etiketi ile yayınlandı. Dört şarkı üç versiyondan oluşan albümde üç beste kendisine ait. Albümün isim şarkısında Genta İsmaili kendisine eşlik ederken ‘’Her Şey Bir Anlık’’ diğer şarkılardan daha bir öne çıkıyor. Yine de önceki albümünü ve özellikle ‘’Ruh’’ isimli şarkısını çok ayrı saklamak gerek.

Haftanın Serçesi: Washington Post gazetesi’nden

Eğer Sezen Aksu, Türk yerine Fransız olsaydı pekala bir Edith Piaf gibi olabilirdi.


Tango sevenlere Eko Müzik’in çok ciddi bir sürprizi var. Öncelikle albüm üstüne albüm geldi firmadan ve bu tarzın sevenlerinin asla karşı koyamayacağı bir şey. Dile kolay 9 albüm sizi bekliyor. İki tanesi dünden bugüne tango, bir tanesi pop tango, bir tanesi taş plaklarda tango, bir tanesi Fenerbahçe Tango, bir tanesi altın tangolar ve üç tanesi ustalara saygıyla tango adı altında. En sürprizi ise ‘’Naim Dilmener Sunar’’ başlığı ile yayınlanan sonuncusu. ‘’Düetleriyle’’ başlığı altında sunulan bu albümün en büyük sürprizi Nazan Öncel kuşkusuz bir diğer isim Erdener Koyutürk. Gerçekten bulunması çok zor kayıtlar ki bu şekilde gün ışığına çıkmış oluyor. 8 şarkılık albümde ikisi düet, biri enstrümantal olmak üzere diğerlerinde solist Nazan Öncel. Bugünün başarılı yorumcularından, söz yazarlarından, bestecilerinden olan Öncel’in sesinden tango dinlemek bir başka.

Pazar yürüyüşü yapıyorum. Kulağımda şarkılar eşliğinde. ‘’Anlatma’’ ile başlayan Vega faslı ‘’Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı’’ ile devam ediyor. Derken peşinden ‘’Bihaber’’ geliyor sonra ‘’Ankara’’ kaldı ki bu şarkıları içimi çok burkar. Ve en son ‘’Serzenişte’’ ki yeter pes ediyorum ve onları çok özlediğimi anımsıyorum. Tamam evlilik güzel, bir de çocuk var artık ne mutlu ama bizler unutulduk mu? 5 Yıldır bir albüm yapmayan Vega geçtiğimiz günlerde bir performans ile dinleyicileri ile buluşmuştu. Çok istemiş, gidememiştim ki 24 Nisan günü Bronx Pi Sahne’de olacaklarını öğrendim. Kendilerini hiç dinlemedim ama o gün orada ‘’Model’’ grubu da ayrıca sahne alacakmış. Kim gelmek ister?
Haftanın Şoku: Her Aşk Biraz Kendinin Katilidir

Sevgili şair - yazar dostumuz Emre Kalcı’nın bildiğiniz üzere ilk kitabının adı. Ağustos 1998 tarihi baskılı bu kitabının ertesinde kendisi ile tanışmıştık ve o gün bugündür de dostluğumuza devam etmekteyiz. Geçenlerde dikkatimi çeken bir şey oldu ve bir şarkı dinledim. Anemi isimli bir grup söylüyor ve şarkının adı ‘’Merhamet’’. Kitabın adının içindeki ‘’Biraz’’ kelimesi atılmış ve ‘’Her aşk kendinin katilidir’’ şeklinde bir sunum yapılmış ve direk şarkının başında daha duymaya başlıyorsunuz bunu. Şaşkınlığımı kendisine de dile getirdim. Sıradan bir kitap adı değil bu ve kullanılacaksa böyle bir noktada izin istenmeli diye düşünüyorum. Yani ben tamamen tesadüf diye düşünmüyorum ve pes diyorum, bazı şeyler bu kadar kolay olmamalı.


Müziğin Sustuğu Yerden Alternatifler:

Haftamın filmi kesinlikle ‘’Başka Dilde Aşk’’. Zeynep ile Onur’un hikayesi. Onur; sağır ve dilsiz; sessiz dünyası bir anda Zeynep’in hayatına girmesi ile renkleniyor. Her ikisi de bambaşka bir dünyaya yelken açıyorlar ve kendilerini ve hayatı birlikte sorguluyorlar. Aşkın bir başka dili, bir başka anlatımı, bir başka filmi. Çok samimi ve sıcak. Saadet Işıl Aksoy’u zaten beğenerek izledik hep ama Mert Fırat’ı en azından kendi adıma çok fazla yakından tanıyamadım diyebilirim. Mert Fırat bu filmde öyle bir performans sergiliyor ki kazandığı tüm ödülleri hak ediyor. Filmin DVD’si henüz çok yeni raflarda, pişman olmayacaksınız. Bu hafta izlediğim ve çok beğendiğim bir diğer film ise ‘’Chaos - Kaos’’. Geçen hafta izlediğim bir film ile benzer bir sendrom burada da yaşadım, filmin finali adına. Yani gerçekten çok iyi bir senaryo ile daha karşı karşıya kaldım. 2005 yapımı bu filmde Jason Statham ve Wesley Snipes başlıca rollerde.Bir kaza ve ardından açığa alınan bir polis, ardından bir soygun ve rehine krizi; takibinde kahramanları büyük sürprizler bekliyor. Aksiyon filmlerini seviyorsanız ve bu filmi izlememişseniz çok şey kaybetmişsinizdir demektir, ben yeni kazandım ayrı.

Bu hafta rutin bir şekilde dizilerimi birer birer izlemeye devam ederken aralarına bir yenisini daha ekledim. Steven Spielberg ve Tom Hanks ortaklığı ‘’Band Of Brothers’’ı (ki yayınlandığı süre içerisinde TV tarihindeki en pahalı yapımdı) geçen sene izleme şansını bulmuştum. Aynı ekip kaldıkları yerden bu kez daha büyük bir bütçe ile yeni bir yapımda bizlerle: The Pasific. 10 bölümden oluşacak dizi ve ikinci dünya savaşından kareler sunulacak. Dizinin ilk bölümünü izledim ve etkilendim. Savaş filmleri ya da dizileri son yıllarda pek tercihim değil ama böylesi bir ekip - sunum karşısında kayıtsız kalmak olmaz elbette. Bu arada diziyi izlemek isteyenler 18 Nisan’da (07 - 14 Nisan da ayrıca kamera arkası sunulacak) cnbc-e ekranlarında başlayacak dizi. Bu arada cnbc-e dergisinin Nisan sayısında da dizi ile ilgili özel bir dosya ve beraberinde sürpriz bir de CD var. Dönemin popüler şarkıları gayet güzel bir şekilde yan yana getirilmiş, çok beğendim bu hediyesini.

Haftanın Repliği: The Pasific’ten

Kendimle ilgili bir şey öğrendim. İnsanların birbirleri için yapacakları şeyler vardır. Ruhu ayıltmaktır bunun amacı. Bunları Tanrı ile bağdaştırabilecek bir tek şey var ama kendisi ile bağdaşmıyor insanın.

Nisan ayının ilk Pazartesi günü. Bahar birkaç gündür üzerimizde etkisini hissettiriyor ne güzel; o halde kaldığımız yerden devam edelim mi? İyi haftalar.

3 yorum:

gokciceks dedi ki...

Sevgili Kadri'm sanatçıların kendileri bile bu yoğunlukta PR çalışması yapmıyordur diyim ben..Her pazartesi öyle bir bombandırmana ( bu kelimeyi ilk kez yazıyor olabilirim) tutuyon ki nevrim dönüyor..
Yani şaşırdığım şey sektör öldü bitti sürünüyoruz diyenler ya yalan diyor yada hala bilmediğimiz iç bir dinamizm var..

Bu yazıyı aslında seni eleştirmek için yazmadım.. Sezen için yazdım..Kırgın ve kızgınlığım artık had safhaya ulaştı ona karşı..Biliyorum ki alıntıladığın cümlede bir ironiyi içeriyor ama yeter artık.. Bu kadar elitist olmayı nerden hak ettiğini cidden merak etmeye başladım..Ben ki her halukarda onu savunurken yok Türki ye de sahneye çıkmamalar yok sonra ara vermeler ,sen ne ara gönül borcunu ödedin seni sevenlere karşı..Şımarıklıkta bir yere kadar..Sezen Aksu nun bir halk konseri yapması vebalidir gönül borcudur yapmıyorsa benim nazarımda Sezen(o işareti yazmayı bilmiyom hani markaların yanına konuyor ya yuvarlak içinde c ) ondan öteye gitmez..

Ve bir sanatçı!için en kötüsü de odur..
Sezeni sevmemeyi düşünmek dahi istemiyorum..

Kadri Karahan dedi ki...

Gökçe; bir hareket aldı başını gidiyor evet; her şey deneniyor, her şey kurcalanıyor, piyasanın hareketine yetişilemiyor dediğin gibi kriz ortamına rağmen; bir gün gelecek belki herkes yorulacak, o gün maalesef birçok şey de çöpe atılacak; dilerim öyle olmaz ...

Evet herkes bir şekilde piyasada yerini alıyor ya ama inan bana onların tavırları o edaları, hâlleri falan benim diyen birçok starda yok, ben inanıyorum Sezen'de de yok ve yine ne varsa diyorum onlarda mı var acaba, zira son zamanlarda karşılaştığım ya da duyumsadığım birçok durum bana dünü, o yılları, o heyecanları, samimiyeti daha da özletir oldu ...

Bu sebep bakınca hassasiyetini anlıyorum ve o düşünmemeyi istemeyelim diyorum ...

gokciceks dedi ki...

Eskiye rağbet olsaydı bit pazarıa nur yağardı diye boşa söylememişler..
Ki bizler 80 kuşağı çocuklarıyız kültür erozyonuna en fazla maruz kalmış nesil olduğumuzu düşünüyordum,ama içinde bulunduğumuz yüzyıl bizim adına CŞA dediğimiz kültürü bile özletiyor hale geldi çünkü o insanlar yaptıkları işe bir şekilde inanmışlardı..Şimdiki süreç için benim hiç ümidim yok açıkçası özellikle müzik alanında yapılan hiç bir iş beni çok uzun zamandır yeyecanlandırmıyor..Buna içinde Sezeninde olduğu bu işe yıllarını vermiş bütün emekçiler giriyor..Üzgünüm ben böyle hisediyorda olabilirim.. Edebiyat kısmı tam bir felaket oraya girmek dahi istemiyorum.. Tek ümidim sinemadan yana çok iyi işler çıkartan genç sanatçı ve yönetmenler var Allaha şükür ki.. tekelleşen her şeye karşıyım:) Sektör olmak elbette herkesin ekmek teknesi ama üç beş kişinin sözünün geçtiği tekelleşme ciddi zararlar veriyor hepimize.. Ve biz elimizdekilerle dahi değil eskilerle yetiniyoruz İronininde böylesi ..??