21 Nisan 2010 Çarşamba

Çarşamba Matinesi - F.Gül Yanık

Ve blog sayfalarımızda bir yeni köşe daha. ‘’Çarşamba Matinesi’’ ...

Her hafta bir dostumuzla çok uzatmayacağımız, bittiğinde hiçbir harfine dokunmayacağımız ve de elbette müzikten uzaklaşmayacağımız keyifli bir sohbet hâli sizleri bekliyor sayfalarımızda. İlk olarak konuğum sevgili F.Gül Yanık. Sitemizde ‘’Müzisyen’’ sayfamızı da hazırlayan F.Gül ile bakalım neler konuşmuşuz; hazır mısınız? Matine başlıyor.

- Dur koptum :)

- Deminden beri yaza yaza bunu mu yazdın.

- Tamam başlıyoruz Çarşamba Matinesi’ne hoşgeldin.

- Hoşbulduk efendim. Bugün halk günü mü? Kuşum Aydın da olacak mı?

- O artık Gerçek Kuşum Aydın :) Yani Facebook’ta öyle üyelik almış kendisi :) Bugün tek sen olacaksın maalesef. Böyle kadınlar matineleri falan olurdu gider miydin :)

- :)))) Beni hayal et, düğün salonu vari bir yerde. Düğün saçı, pür makyaj 40-50 yaş ortalaması hatunların arasında masaya çıkmış kulağımda gülle zıplıyorum. Hep istedim, ilginç bir deneyim olurdu, ama olmadı :)

- Şimdi olsa gider misin, diyelim ki böyle bir ortam var, assolistin kim olsun isterdin sahnede?

- Şimdi, matine kültürüm çok gelişmiş değil, mesela ortamda çekirdek falan çitletme, gazoz içme olacak mı, bunları bilmem lazım :) Ama bak matine deyince nedense bende tek bir isim çağrıştı: Kibariye... Assolist o olmalı :)

- Konserler ile aran nasıl oldu peki, böyle izlediğin ve en unutamadığın hangisi oldu içlerinde?

- Eskiden daha çok gidiyordum konserlere, çünkü daha anlamlıydı. 5-10 sene önce her şey bu kadar kolay tüketilmiyordu ya da tüketilmeye müsait değildi. Daha özenliydi Kadri konserler. Seyirci büyülenmiş çıkardı konserden. Şimdi her ne kadar eski elektriği alamasam da yine de seviyorum konser ortamlarını.

En unutamadığım konsere gelirsek... 2000 Sezen Aksu Harbiye Açık Hava Konseri'ni hiç unutamam... Sezen o gece 2 kere bis yaptı ve yeni şarkılar söyledi, seyirciyle iletişim de mükemmeldi, acayip bir coşku vardı havada... Bir de ‘’Geri Dön’'ü söylerken tam benim yanımdaydı, ondan da olabilir :)

- Dön dön Sezen Aksu :) Tamam senin için çok özel bunu biliyorum ve bu cevabı vereceğini de tahmin ediyordum; bir dönem Sezen Aksu ile ilgili bir oluşumun içindeydin, kısaca bahsetsene?

- “Her yol Halep’e çıkar” misali Kadri, Sezen bir şekilde hayatımıza eşlik ediyor yalan mı :) Ayyy Kadriiii, senin kitapla benim demoları Sezen’e veriş öykümüzü anlatsak aslında yer gök yıkılır hahaha, neyse ona girmeyelim :)

Evet, Sezen Aksu severler bir çatı altında buluşmuştuk, ilk bir araya gelenler olarak kendimize Çekirdek adını uygun gördük :) Elimizde ne var ne yoksa birleştirdik ve Sezen'in gelmiş geçmiş en kapsamlı internet sitesini oluşturduk. Sonrasında konserlerde biraraya geldik (ki bak aslında en özel konserlerden biri de Park Orman konseri ile Efendy Show Theatre'da stand-up'la birlikte verdiği konserdir). Çekirdek olarak o dönem her konserine gittik İstanbul'da. Sonrasında ise bizlerin arasında iki tarafın da birbirinden hiçbir şey beklemediği, tamamen manevi bağlarla kurulu bir dostluk gelişti. Ve Sezen Aksu'nun ilk resmi sitesini kendisinin de rızasıyla bizler yaptık.

- Bir Sezen sözü ve bestesi olsan hangisi olurdun?

- Birden çok olurdum... Kimi zaman ‘’Farkındayım’’, kimi zaman ‘’Gidemem’', kimi zaman ‘’Gidiyorum’’, kimi zaman ‘’Tükeneceğiz’’. Cevap verememiş oldum sanırım bu soruya. Sen hangisi olurdun?

- Tabii ki ‘’Minik Serçe’’ :) Senin sözlerine gelelim, uzunca bir süredir söz yazıyorsun ve yakın bir zamanda bir de sürpriz ile karşı karşıya kalacağız sanırım, söz sende?

- Benim sözlerime ilk beste yapan çok yakın arkadaşım Ahmet Korukçu'dur. Biz yaptığımız çalışmaların piyasa standartlarının üstünde olduğuna inandığımız anda bunları değerlendirmeye karar verdik. Ve ilk aşamada şarkılarımızı, onları duymak istediğimiz seslere dinlettik. Akabinde aranjörlere ve yapımcılara. Ancak tuhaf bir şekilde, şarkılar beğenilmelerine rağmen bir türlü hak ettikleri albümlerde olamadılar. Bunun gerek ticari, gerek politik birçok sebebi var. Ama biz bu şarkılara o kadar inandık ki (aslında hep beraber inandık), kendi projemizi ortaya koyduk sonunda. Ahmet'in besteciliğini ve solistliğini üstlendiği, sözlerini benim yazdığım bir albümle, bu şarkıların gerçekten bir şeyler ifade ettiğini göstermeye karar verdik... Yapım aşamasındayız :)

- Valla ben bazı şarkıları biliyorum, yıkın geçin bizi diyorum :) En çok kim bir sözünü okusun isterdin?

- Tabiki de Saraykızı hahahah!

- Benim de bir gün düet hayalim var kendisi ile, bana bak ciddi misin sen :) Peki, son zamanlarda kimleri başarılı buluyorsun müzik piyasasında? En son kimlerin albümlerini aldın mesela?

- Benim takip ettiğim isimler ne yazık ki hep eskiden beri var olan isimler... Gerçekten yeni olan ve bugüne kadar neredeymiş bu dediğim, beni şaşırtan bir müzisyen ne yazık ki yok. Saraykızı dışında tabii :) O beni gerçekten şaşırtıyor!

Bir tek son dönemde 90'larda aldığım lezzeti bana yeniden Mustafa Ceceli'nin tattırdığını söyleyebilirim... En son aldığım albümlerin arasında bu ve Birsen Tezer'in Cihan isimli albümü var.

Yabancılardan ise en son Dido'nun, Safe Trip Home isimli albümünü aldım. Dido'ya özellikle dikkat çekmek istiyorum, albümlerinde hem şarkı söyleyen, hem beste yapan, hem söz yazan, hem de pek çok enstrümanı kendi çalan ve de son zamanlarda aranjeye, mastering aşamasına kadar katkıda bulunabilen yegane müzisyenlerden biri olduğunu düşünüyorum. Zaten ilk albümü “No Angel”, İngiltere’de son 30 yılın en iyi albümü seçildi.

- Bir dönem sen radyoculuk da yaptın, nasıl bir heyecandı senin için neden yeniden yapmıyorsun?

- Evet Doğuş FM'de yapmıştım belirli aralıklarla 7 sene kadar... Orada yayın odası benim için sihirli bir yerdi. Dilediğin gibi davranabilirdin orda. Özgürdün... İster kanatlanıp uçardın, ister ağırbaşlı yerde takılırdın :) Ben orada edebiyattan, sinemaya, sanatın her çeşidinden; sonra felsefik konulardan; bazen de gündelik dikkat çekici küçük anekdotlardan bahsettim. Yer yer müzisyenleri de konuk aldım. Tekrar radyoculuk yapmayı çok isterim. Ancak ne yazık ki böylesine özgür ve tamamen programın hakimiyetini, bütün yapımcılık aşamalarını bana bırakan başka bir radyoyla karşılaşamadım. Kısıtlanınca ve konuşmam gereken konu ya da çalmam gereken parça önceden belli olunca ben kendimi yayıncı değil, uygulayıcı olarak hissediyorum, bu da yayın odasının sihrini bozuyor...

- Yapmayı çok isterdim demekle iyi bir şey yapmadın :) Şimdi diyelim yayındasın ve hmmmm kim olsun? Banu Alkan'dan bir şarkı çalman gerekiyor radyoda :) Çok merak ediyorum nasıl sunardın?

- Değerli konuklar, şimdi sırada mavilerin kızı, narin beyaz orkide, “göster kaç açıl kapan kadınca” kimliğiyle ve meşhuuuuuur balerin dönüşüyle tanıdığımız, ön adı Remziye olan, bir gün onu arzularsanız tek yapmanız gereken ona gitmek olan ama “Tanrılar da istemiş onu heveslenmeyin canım” demek zorunda kalacağımız Afrodit…

- Bu arada hazırladığın müzisyen köşesi sitemizde bir hayli keyifli gidiyor, on söyleşi geride kalmış bile. Neler hissettiriyor sana böylesi değerli müzisyenlerle bizi buluşturman?

- Aslına bakarsan, okuyucular kadar ben de nasibimi alıyorum bunlardan... Çünkü çok değerli bilgiler ve bakış açılarına sahip oldum bu söyleşiler sayesinde. Hem sektörel bazda ne nasıl yürüyor, tıkanıklıklar nerelerde var, hem de müzisyenlik gerçekten nasıl bir şeymiş onu iyice anladım, anlatmaya çalıştım. Bence oradaki her söyleşi ayrı bir bilgi hazinesi...

- Hani geriye sayım başladı, on gün sonra yeni bir konuğu ağırlayacaksın sayfanda, ben yanıtını biliyorum ama biraz ipucu verebilir misin hakkında?

- İpucu olarak ilk defa ve nihayet kadın bir müzisyeni ağırlayacağımızın müjdesini verebilirim :) Kendisi dünya çapında da başarısı kabul gören bir Jazz vokalisti diyebilirim...

- Peki özellikle ağırlamak istediğin biri var mı bu köşende; Sezen Aksu yanıtını kabul etmiyorum peşin peşin söyleyeyim :)

- Benim o köşe ile yansıtmak istediğim şeye zaten bu aykırı olurdu. Yani sen kabul etsen de o yanıtı vermezdim Kadri. Çünkü, Müzisyen'de benim yapmaya çalıştığım, işin mutfağıyla haşır neşir olan ya da çok göz önünde durmayan, hepimizin bilmeyerek, farkında olmayarak çok şey kaçırdığı isimleri gün yüzüne çıkarmak. Bu bağlamda da mesela Adnan Ergil konuğum olsun isterdim...

- Ama Adnan Ergil bildiğim kadarı ile hiç söyleşi vermiyor.

- Evet o yüzden istiyorum zaten. Çünkü hakkında sorulacak o kadar çok soru, iz bıraktığı o kadar çok şarkısı var ki hayatımızda... Bunların hiç sorulmamış ve cevaplanmamış olduğunu düşündükçe çıldırıyorum :)

- Saraykızı da bildiğim kadarı ile söyleşi vermiyor :)

- Vermez tabii, niye versin… O cevabını nasılsa kameralar önündeki ulusa seslenişleriyle veriyor. Polemikten uzak kiyborduyla yaşıyor teyzem “7 oktav” sesiyle :)

- Bu konuyu kapatalım yoksa valla bize de kamera açar bak söyleyeyim :) Zor bir soru olacak ama bu süre içerisinde çok değerli isimlerle tanıştın, en keyif aldığın söyleşi hangisi oldu ona gelelim :)

- Evet, gerçekten her söyleşi ayrı bir keyifti benim için... Ama en çok Bülent Özdemir'le yaptığım söyleşiden keyif aldım... Çünkü o söyleşide benim hayatımda çok önemli yeri olan şarkıların ortaya çıkış öykülerini dinledim, ürperdim, çok değerli bir keşif içerisinde olduğumu hissettim... Bir de eşsiz canlı performansına bizzat kameramla gittiğimde de ayrıca büyülendim... Tabi o kamerayı titretmeden onca kalabalığın içinde tutmaya çalışırkenki çabalarım ve ertesi gün tutulan bileğim de unutulmaz bir yanıydı bu söyleşinin :)

- Son olarak bir F.Gül klasiği şeklinde final yapacağım, bu matinede cevaplamayı çok istediğin ama henüz sorulmamış bir soru var mı diyeceğim.

- Oooo bu soruyu hep ben sormuştum ama hiç bana sorulacağı aklıma gelmemişti, sağ gösterip sol vurdun Kadri.

- Şahaneyimdir :)

- Evet, bir soru var aslında: "Bülent Ersoy bir klip çekseydi, genç erkek jön olarak kimin oynamasını isterdin?" Cevabım ise: Tabiki Kadri Karahan . Aldın mı cevabını ahahaha

- Fevkaladenin fevkinde. Bak benim assolistim Bülent Ersoy olurdu ama :)

Hiç yorum yok: